Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 TEMMUZ 2004 / SAYI954 Ergeni suça medya özendiriyor... Gökhan Oral, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Psikiyatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi. Kimler adam öldiirür? Aslında adam öldürmeyi aklından geçirmemiş kişi yok denecek kadar az. Ama aklından geçirmek başka, bunu eyleme dökmek başka. Iki türlü düşünebiliriz.Birincisi.ne oluyor dainsanlar adam öldüyor ya da bir insanı öldüren kişi ne kadar normaldır? Ancak davranışı, hastalık nedeniyle açıklamaya çalıştığımızda bir bakıyoruz ki ciddi bir ruhsal ve biyolojik rahatsızlığı olan bir bireyin adam öldürme riskiyle ortalama bir insanın adam öldürme riski arasında ciddi bir fark yok. Yani cinayet anlık bir davranışdurumu mu? Bir kısmı için evet. Bir kısmı için planlan mış, bir kısmı için yıllardır ne gün olacak diye beklenen bir şey. Kımisi için ne olduğunun farkına varmadan yaptığı bir eylem. Pekinasılbiran? Çok zor bir an. Kişinin geçici olarak belirli bir ölçüde realiteyi, kendi yaptıklarının nedensonuç ilişkisini askıya aldığı bir an . Nasıl bir yaşantı var, arka planlarında ? Bütün kriminolojik araştırmalarda parametreleri eşitlemek zor. Çünkü suç, toplumun yapısıyla değişkenlik gösteren bir şey. Böyle bir yapı içerisinde düşündüğümüz zaman sosyal ve çevresel faktörler bir suç davranışını, hele hele bir şiddet davranışını açıklamakta önemli bir yer tutuyor. Ve bunun geçerli olmadığımn kanıtlandığı vakalar yok denecek kadar az. Ama çevresel faktör derken, illa sosyalekonomik düzeyin düşüklüğü, dışlanmışlık duygusu ya da da ğılmış aile gibi faktörleri de etiketlemeye lim. Tam tersi durumlarda da benzer suç vakalarına rastlayabiliyoruz. Hepsi birer faktör. Aslında kocaman bir koro olarak düşünelim. Orada her enstrüman farklı bir ses çıkarır ama biz tek bir şeyı, bütünü algılarız. Bir kere ilk suçun adam öldürme olması nadir rastlanan bir şey. Ergende suçlar genellıkle mesa] ıçerir ya da ergen depresyonunun sonucudur. O yaşta müdahale edihrse pek çok şey düzeltilebilir. Peki soğukkanlı olmaları mümkün mii? Çok kolay değil. 18 yaşın altında görülen suç eylemlerınde görünüşte ne kadar soğukkanlı ve profesyonel de olsa bu kavramı kullanmamamız yerinde olur. Çünkü soğukkanlılık gibi görünen aslında bir donukluk hali de olabilir, bir hastalık hali de. Ergen suç işlediğinin ne kadar farkındadır. Yoksa bunu bir oyun olarak mı görür ? Bahçeden erik çalarken de bunun suç olduğunun farkındadır ama aynı zamanda bu bir oyundur. Bir organize eylemdebunu ne kadar idrak ediyor diye soruyorsanız, zekâsı ne kadar ileride olursa olsun, bir erişkinin bir koridor düşünün. Birçok kapı var. Ergen bu kapıların her birinin arkasına bakar, ama bazı kapıların arkası çok tehlikelidir. Bu tehlikeli kapıyı seçtiren ne? Pek çok faktör var. Madde bağımlılığı, ailesel, çevresel faktörler, eğitim sistemi... Ama ben hatın sayılır bir sorumluluğu medyaya çıkarırdım. Nasıl etkiliyor? Rol modelleri açısından etkiliyor. Mesela uyuşturucu konusunda falanca ünlü, falanca maddeyle yakalanıyor. Ünlü diyor ki" Ne var ki bunda, bu madde bağımlılık yapmaz" Giyimlerinden konuşmalarına rol modelleri alıyorlar. Ekranda güç ve kötüye kullanımı konusunda yayınlar da izliyoruz. Benim çocukluğumda çızgı romanlar şiddet içerdiğinde kaldırılırdı. Şimdı yüceltme havası seziliyor. Agresyon herkesin içinde var 'tıtlHHU'M idrak ettiği gibi edemiyor. Fidye cinayeti bir oyunla başlayabilir mesela. Tıpkı iki karde Şiddet gören kişilerin, şiddeti daha ko şın "Birbirımizi sandalyeye bağlayalım, işkence edelim " diye başlayan oyunları gibi. lay uyguladığı doğru mu? Evet, böyle bir şey var ve oldukça da doğ Bu bambaşka yerlere gidebilir. 1617 yaşında bunu anlamamak mümru. Özellikle ergen suçluluğunda çok sık gökün mü? rürüz. Zaten seri suçlar işleyen kişiler ilk Bunun kotü olduğunu anlarlar şüphesiz. suçlarını büyük bir yoğunlukla 18 yaşın alZaten 7 y aşındaki bir çocuk, kendisine cin tında gerçekleştirirler.îşte orada işler karışsel taciz yapıldığını da anlayabilir. Ama bumaya başlıyor. Istismara uğrama oranının nun sonuçlarını bılemez. da yüksek olduğu bir dönem. Ergenlik dönemi referansları da önemli Bir ergen ile bir erişkinin adam öldiirürdeğil mi? kenki ruh halinde farldılıklar var mı ? Ergenlik öyle bir dönem kı, ilk tedbirleri, Bir ergenle erişkin arasında ne kadar fark ilk değişıkliklerı orada yapabiliriz.Bir hocavarsa orada da o kadar var işte. mın güzel bir benzetmesı vardır. Karanlık Ergen nasıl değerlendiriyor ? ama o nasıl yönleniyor, bu önemli. Güç ınsanların hoşuna gidiyor. Gücü şiddetle birleştirmek yanlış bir mesa j. Zekâ şiddetle birleştiğinde ne oluyor ? Felaket olur. Yakalanamayan serikatiller, terör grupları ortaya çıkar mesela. Para bir suç işleme faktörü mü ? Para ergen için ne kadar çabuk elde edilirse her şey o kadar kolay olur anlamını taşıyor. Bedel ödemek istemez ergen, sabırsızdır. Medya da bunun adresini gösteriyor. Özendirilen şeyler hayat biçimi vaat ediyor. Araba satarken kimlik desatıyor... Toplumduyarsızlaşıyormu? Referans noktalarımız kanşmaya başladı. Kolay kolay tutunamıyoruz bir yere. sevgııını söyle... B ilişkilerde, eteği kaptırmamak için kesin mesafeyi koymak önemlidir. Gerçekte kendimizi ötekinin patoloijsine teslim etmeyi ve onun kurbanı olmayı, sonra da saldırganlık ve acının bizi batırmasını göze alıyoruzdur. Genel olarak, kurtarıcı rolünü sırtlanma eğilimimize güveniyoruzdur Sık sık yardım edersek, pek az kurtarıcı oluruz. Sinirlerimız gerilmeye başladığmda iki soru belirir; ben doğru kişi miyim ve tek kişi ben mi olacağım? Her durumda, duygularımız en iyi alarm sinyalleridir; yerleşmeye başlayan bir kötülük hissi bize dur demeyi emrediyordur! Eğitim çocuğu "dışarı"ya atıyor... Suç işleyen çocuklar avukatlarıylanasıl iletişim kuruyor? Olayın ciddiyetinin ne kadarının farkında? Istanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Çocuk Mahkemeleri ve Tutukevi Çalışma Grubu Sorumlusu Ufuk Gürler'le işte bu konuları konuştuk. Çocuklar suçla nasıl tanışıyor? Türkiye'de çok fazla hayat tarzı iç içe. Ekonomik bakımdan da uçurumlar var. Çocuk hem ona ulaşmanın isteğiyle sıkıntı yaşıyor, hem kültür farklılıkları var. Cinayetle oyun arasındaki bağlantı ne? Hayatı bir oyun gibi algılıyorlar. Dört koldan çocuklara böyle hayatların olabileceği öğretiliyor.Televizyon çok şiddet içerikli. Körfez savaşından bu yana savaşları bile nalden izliyoruz. Çocuklar şiddeti televizyonda görüyor, belki de içselleştıriyor. Sorgu sırasında ergenle kolay iletişim kurabiliyor musunuz ? Yetişkinlerden farklı. Çocuklar neyle karşı karşıya olduğunu bilmiyor. Farklı bir dilleri var, yaş küçüldükçe iletişim daha da zorlaşıyor. Olayı sadeleştirip onların anlayacağı şekilde anlatmak gerekiyor.Ama hukukçu mesafesini de korumaklazım. Aldığımız eğitim, "hiçbirzaman ağabey, abla yerine geçmeyin ama mesafeyi koruyun" dıyor. Çok tedirgin oluyor, konuşmak bile istemiyor, avukatına dahi güvenmiyor. Neden orada olduğunuzu onun anlayacağı dilden anlatmak gerekiyor. Güven duymaya başladıktan sonra da korkuyor mu? Büyüklerin sorduğu ne kadar ceza alırız sorusunu soruyor mu ? Ne olacağını merak ediyorlar. Çok basit suçlardan bile tutuklanacağını düşünen, panikleyen çocuklar oluyor. Tam tersi umarsızlaşmış çocuklar oluyor. Birden fazla gözaltı olursa, suç işlemeyi alışkanlık haline getiren ya da aileyle ciddi sorunu olup da onlara ters çıkmak anlamında suç işleyen çocuklann oranı yüksek. İki, üç suçtan sonra" Bana bir şey olmaz. Ben çocuğum. Beni koruyan özel hükümler de var. Ben bunları biüyorum. Avukat olarak görevini yap, prosedürü tamamla da ben eve döneyim " havasında olanlar var. Eğitim sistemi çocuğu nasıl etkiliyor? Eğitim sistemi çocuğu sistem içinde tutmaya değil de dışan atmaya yönelik çalışıyor. Çocuk uyumsuzluk gösteriyorsa okul yönetimi onu saf dışı etmeye bakıyor. Sosyal Hizmetler'de de aynı şey var. Suça kanşmış çocuk, çocuk mahkemeleri tarafından gönderildiğinde kurum istemiyor, "Bu sorunlu bir çocuk, akranlannı da olumsuz etkiliyor" deniyor. Bunun için mutlaka başka bir yapılanma modeli bulunmalı. AB'ye uyum yasaları bunu zorluyor zaten. Aileler suç işleyen çocuğa nasıl bakıyor? Çocuğuyla çok ilgili ailelere rastlıyorum ama oranı az. Çocuk aile için sorun olarak görülüyorsa "artık ben bundan bıktım"da diyebiliyor. Bazıları da zaten çocuğu kendi suçlarına ortak yapıyor. O çocuklarla iletişim kurulamıyor. O da eğitimin bir parçası. Avukatına, savcıya, polise neyi nasıl yaptığı konusunda bilgi vermemesi öğretiliyor. ir ilişkiyle beslenmenin, güçlenmenin yarattığı duygulan hepimiz tanırız. Içi boşalmış, kurumuş olmak duygusunu da... Duruma göre her birimiz, sırasıyla enerjik ya da enerji verici olabiliriz. "Hepimiz potansiyel vampirleriz, çünkü doğal eğilimimiz her şeyi ötekinden beklemek, onu yiyip bitirmek üzerinedir" diyor psikiyatrChristophe Andre. "Amailişkizekâmız ve olgunluğumuz yavaş yavaş da olsa, ötekini tüketmek, uzaklaştırmak üzerine kurulu ilişkilerın kötü bir çözüm olduğunu anlamamıza yardımcıolur". SÖMÜRÜCÜ İLİŞKİLER Neden oldukları güç tüketiminin derecesine bakarak tanırız onları. Çünkü bize hiçbir şey katmazlar, bizi geriletir ve duygusal dengemizibozarlar. Kronik dert küpleri: Bizi vampir gibi emerler, çünkü duygusal isteklen bitmez tükenmez ve onları karşılamakta ya da dönüştürmekte yetersiz kalırız. Kapasitemiz de, isteğimiz de yoktur, ama bizden hep kurtarıcı rolü beklerler. Inleyip sızlayıp dururlar ve bizi başarısız konuma sokarlar, gerçekte kendileri bizim önerilerimizi kabul edecek ruh durumunda değillerdir. Bağımlılar: Durmaksızm aşkımızı kanıtlamamızı isterler, kararlılığımızı beklerler... Çocuklar gibi eteğimize yapışıp, ebeveyn yerine koyarlar bizi ve omuzlarımıza ağır bir sorumluluk yüklerler. Araya uzaklık koymak istediğimizdeyse bizi suçluluk duygusuna iterler. Aşırı duyarlılar: Ateşli duyarlılıklan sürekli diken üstünde olmamıza neden olur. Çünkü onlarla birlikteyken her şey yoruma açıktır, doğrulama gerektirir ve her an bir drama dönüşebilir. Bizi durmaksızm kendi kendimizi denetlemeye mahkum ederler. Çatışmacılar: Onlara göre her sorunun çözümü saldırganlıkla olur. Bu onlara pahalıya mal olmaz, çünkü çatışma olağan davranış biçimleridir. Buna karşın saldırıya uğrayan kişi için, pahalı bir duygudur bu ve o, bu ilişkiden içi boşalmış olarak çıkar. Yasadışılar: Rolleri ve bölgeleri asla açıkça tanımlanmamıştır, aralıksız ymelenen tartışmalara zorlarlar insanı. Herkes için kurallar bir kez belirlenmediğınden, her biri diğerinin bölgesine teca vüz eder. BESLEYİCİ İLİŞKİLER... Niçin olduğunu bilmeksizin bu ilişkiler tasalarımızı dağıtır, yüreğimize sular serper. Çoğu zaman da mutluluk iksiri gibi etki ederler. Küçük şeyler bulmalıyım: Tanımadığımız birisinin iltifatı, bir komşunun sempatik baluşı, bir dostun şefkati varüğımızın başkalarının dikkatini az da olsa çektiğinin işaretleridir. Bu jestleri küçümsemek, kendilığinden yapılmış şeyler olduklarına inanmak eğilimi taşınz. Oysa onlar bizim beğenilmek duygularımızı pohpohlar. Çarşıda pazarda satıcılarla yüzeysel ama düzenli ilişkiler içine giren yaşlı insanlar, bunda yaşamsal enerji bulurlar. Değiş tokuşun dinamiği: Gerçek bir alışveriş üzerine kurulu ilişkiler, bizi besler çünkü karşılıklı yaratıcılık dinamiğine gireriz böylelikle. Her bir kişi kendisini ötekinin dünyasına açarak kendi kendini yaratır. Ne altta kalma ne de egemenlik söz konusudur burada, eşitlik ve karşılıklılıktır ana ilke. Biri bize acılarından söz ediyor ve bizim onları duymamızı diliyorsa bizi ödüllendirmiş demektir çünkü bizi seçmiştir. Bu dostça diyalog her iki taraf için de enerji sağlayıcı olur. VERKİALASIN... Zaman, sevgi, yardım sunmak konumunda olduğumuzda pozitif enerji yayıyoruzdur. Karşılığında aldığımız ödüller özgüvenimizi yükseltir. Edindiğimiz yarar karşıdaki kişinin edindiğinin çok çok üstündedir. Aktarmak da doyum sağlar: Bir öğretmen zorlanan bir öğrencisine okumayı öğrettiğinde kendisi de "enerji alır". Öğretimde ya da terapide aktarım ilişkileri çok ödüllendiricidir: Işe yararlılık ve etkililik hislerimizi güçlendirir. Değerlerimize uygun davranışlarda bulunduğumuz her an enerji kazanmz: Yaşlı anne babaya karşı sorumluluk yüklenmek, zor durumda birisine destek olmak bizi dinamik yapar çünkü kendimizle uyumlu oluruz. NE YAPILABİLİR? Enerjimizi yenilemeliyiz: Çeşidi kaynaklardan beslenmeliyiz. Gündelik besinleryakınlarımızdan gelir. Ama ayrıca bizi "kabuğumuzdan çıkaran", bizi dönüştüren ilişkilere de gereksinımimiz var. Bazı insanlar saldırganlar, kışkırtıcılar bizi sıkıp, üzebilirler, ama ilerlememize, büyümemize de yardımcı olurlar. Bu rahatsız ilişkiler çoğu kez enerjimizi yenilemenin en iyi yolu haline gelebilir.# NEYAPILABİLİR... Sinır kovmavı bilmek eerekir: Sömürücü , *viren* F.MRF r.