22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 TEMMUZ 2004 / SAYI 956 9 tacize uğramanın benliğe ilişkin duygular üzerine etkisıne dokunuveriyor: "Her birimizin içinde bulunan, ne de olsa çok özel birisi olduğumuza dair gizli kanıyı destekleyen nesnel bir onay sunulmaktadır bize. Dışarıda bir yerlerde bizimle ilgilenen birisinin bulunması, davranışlarımızı dikkade izliyor olması fikri, hareketlerimize yeni bir anlam katmaya yarar. Yaşantımızın.önemli bir hikâyesi olduğunu, bunun izlenmeye değer bir şey olduğunu düşünmemize neden olur ve bizlerı yanılgıya düşürür." Ancak bu ödül er ya da geç bir cezaya dönüşüyor. Cezalandırıldıkça da övünülen farklılıklar birsuça dönüşüyor. "Eğer tacizkurbanının belirli bir kimlik sahibi olduğu için acı çektiği varsayılırsa" diye ekliyor Dart "tacizcinin de kimliksizliksorunu olduğu düşünülebilir. îz süren tacizcı tipinin fark edilme arzusu vardır, var olduğunun bir şekilde onaylanmasını ister. Bazı durumlarda bu onay arayışı yalnızca cezalandırma eylemleri yaparak sürdürülür. Tacizcı, kurbanına acı çektirmek suretiyle, onu kendisinin orada olduğunu kabul etmeye zorlar... Tacizciler ne kendilerine, ne de kurbanlarına manevra yapacak bir alan bırakmazlar. Onlar aşkın tutucu köktendincileridir." Hayran bu, sever de öldürür de! Tacizin en uluorta yaşandığı alanlardan biri şöhrethayran ilişkisi. John Lennon'un bir hayranı tarafından öldürülmesi, bir hayranının Jodie Foster'in ilgisini çekebilmek için Reagan'a suikast girişiminde bulunması bu ılişkinin pek de sınırı olmadığını gösteriyor. Peki ya Türkiye'de hayranlar sınırları nereye kadar zorlayabiliyorlar? Kendisini jiletleyen Müslüm Gürses hayranlarına bakılırsa, zarar henüz kişinin kendı bedenine yönelik, ama öteye geçmeye çalışanlar da yok değil Örneğin Ahmet Kaya konserine girmeye çalışan biri arama sırasında üzerinden çıkan döner bıçağını "Onu o kadar seviyorum ki, bir parçası benim olsun istiyorum" diye açıklamıştı. Bir başka Kaya hayranı konserde sanatçıyı yanına çağırmış, gelmeyince kendini salonun balkonundan aşağıya atmakta bir an bile duraksamamıştı. Kaya kendisini hastanede ziyaret ettiğinde, başı gözü sargılar içinde "Geldin ya, abi..." demişti. Gülten Kaya eşınin konserlerde "korktuğunu" anımsıyor, bu korku boşuna değilmiş anlaşılan, çünkü her konserden kolları çürükler içinde dönüyormuş... Arabayla kaldırıp taşımak, kulisten bağlamasını çalmak da hayranların "küçük" oyıınlarmdan... Müjde Ar'ın yıllarca peşini bırakmayan hayranı ise bir raporlu hasta. "Ben senin kocanım, bin yıldır birlikteyiz" diye sahneye çıkıyor, telefon ediyor, eve geliyor, hatta Ar'ın üstüne atlıyormuş. Cezai ehliyeti olmadığı için bu hayranlık gösterileri engellenememiş de. Sonunda hayran kendısi pes etmiş, bir gün karşısına çıkıp "Başkasını buldum, seni terk ediyorum" demiş ve gitmiş. Son yüların popüler isimlerinden Özcan Deniz konser çıkışlarında çevresini saran hayranlarının arasından geçerken yaşananlardan huzursuz, "Çok başıma geldi, kırdan camlar, ezilen insanlar... Tabii öyle olunca birilerinin canı yanacak, bir şey olacak diye korkuyorsunuz... Zor anlar yaşıyorsunuz" diyor. "En pervasız hayranınız kim" sorusuna ise doğrudan bir yanıt vermekten kaçınıyor, hayranın ilgisinden motive olduğunu söylemekle yetiniyor, her şeyini, giyimini, işlerini takip ettiklerinden söz ediyor. Ancak, pek çok şarkıcının halkla ilişkilerini yürüten Özletn Özakova'nın tanık olduğu pek çok "sapkın" hayran var. Bunlardan biri Sertaç Ortaç'ın hayranı. Ortaç'a her gün 56 mektup gönderen, sürekli telefonla arayan ve annesi olduğunu iddia eden kadın, hiçbir konseri kaçırmıyor. Günde 45 kez de Özakova'yı arayıp o gün ne yiyip içtiğini, giydiğini soruyor. "Ben" diyor "saldırgandan ziyade tehditkâr ve yalvaran hayranlarla karşılaştım". Bunlardan biri de Özcan Deniz'e ulaşabilmek için gazeteci kimliğini kullanan bir kadın. Ama telefonda "Özcan Deniz'le röportaj yapmak istiyorum" derken isme yaptığı vurgu, sesinin titremesi kimliğini ele veriyor. Ama pes etmiyor, işi sessiz telefonlarla tacize kadar vardırıyor. Özakova "Aramaktan hiç bıkmadı 'Senin Özcan Deniz'e bakan gözlerine kurban olurum ben' noktasına geldığimizde, inanamamıştım. Karşımda Ozcan Deniz'den öte benim gözlerim onu yakından görebildiği için onlara bile kurban AŞKAAĞIT... Dark konuyu getirip yine karşılıksız aşka dayandırıyor. Modern toplum insanı karşılıksız aşkı "pratik, üretken ve gerçek olmayan " diye tanımlıyor. Karşılıksız aşk ergenlik yıllarında büyüme özlemini simgeliyor, ileri yaşlarda ise hor görüyle karşılanıyor. Yazar bu durumu sorularla anlatmaya çabalıyor: "Artık karşılıksız aşkı insanı geliştiren bir duygu olarak görmememizde modern kültürün bir etkisi olabilir mi? Acaba izleyerek taciz etme saplantısı, karşılıksız aşkın bencillik, gereksınimlerden doğan bir zayıflık, temeldegençlere özgü bir duygu olması gibi bazı hakikatlerini açığa mı çıkarıyor, yoksa karşılıksız aşkı sadece bu tanım çerçevesinde düşünebilmemiz bizlerdeki bir yozlaşmaya mı işaret ediyor? " Yanıtı vermekte de gecikmiyor: " Bizim çağımız, bir insanın yirmili yaşlarına benzer, bu çağda aşk tüm eski kısıdamalarından arınmış, bu arada cazibesinin de yarısını yitirmiştir... Şimdi bizim aşklarımızın pek azına imkânsız aşk denebilir. Birlikteyaşamak,boşanmak,aldatmak... tüm bunlar giderek daha çok olağan sayılmakta. Günümüzde aşk, eskiye kıyasla, kişisel seçime bağlı basit bir mesele çoğunlukla, artık başarısızlıkların suçunu adil olmayan toplumsal düzenin üstüne atmak o kadar da kolay değil. Belki de bu nedenle karşılıksız aşk, daha önceki devirlerde olduğu gibi bir kahramanlık öyküsü değil artık; yine bu nedenle, karşılıksız aşk giderek başarısızlıkla eşanlamlı olmaya başladı..." Suçun büyüğünü de büyük şehirlere yıkıyor yazar, aşkı bulma umudunun yüksek olduğunu, ama olasıhklar dünyasında seçim yapmanın zorluğunu anımsatıyor. Sınırsızseçenek arasında bocalayan kadın ve erkeğin içten pazarlıklı haline işaret ediyor. "Belki bu nedenle" diye ekliyor "Enblasemetropollebirebirilişki şehirliler bile hâlâ romantik bir alınyazısının var olduğu inancını gizliden gizliye koynunda beslemekte: Bu insanlar Bay veya Bayan Doğru'yu bekliyorlar. Sanki ta derinlerde bir yerlerden hâlâ kader'i çağırıyorlar, gelip kendilerini bu sonsuzalışveriştenkurtarmasıiçin". Çağın karşılıksız aşklarrnın kökenini kitle kültüründebulan Dart büyük, soyut ve bağımsız, soğuk ve uzak kenderin insanlarının çoğunlukla belli bir fanteziyi düşlemeye başladığını vurguluyor: Ben özel ve eşsizim. Tacizi de işte bu hayalin aşırı uçlara vardırılmışhali olarak görüyor. Hem izleyen yani özne olarak kendini, bem nesnesinı yani izlediğini özel sayan kentli bayalci için "Bu tür tarizcikişiler" diyor "kent /aşamının flört oyunlarından bıkmış, belki de 3U oyunları oynamalarıla hiçbir zaman izin verilnemiş kişilerdir. Mesafeli tuumlarını fırlatıp atmak, eski zananların samimı ve yakın ilişkileriıe dönmek, sonu gelmeyen alışverişle•e, sevgili etrafında pervane olmalara kııa devre yapıp mutluluğa ermek isterler. Facizcilerin sorunu, kimliklerini tanımlana eylemini çok müthiş bir yoğunlukta ya.amaları ve neticede aşık oldukları şeyi nahvedip bitirmeleridir ". Dart metropolde yaşayana son darbeyi oırurken daha da acımasızlaşıyor: " Her şeyi meta olarak algdayan sistem )ize 'ortada ahnmaya müsait bir şey vara, o orada elde edilmek için bulunmakadır' öğretisini benimsetmiştir. Hepiniz, giderek daha çok egemenliği altına ;irmekteyiz bu sahip olma rüyasının. ielki de bu sebepten, günümüzde karşııklı aşk yaşayan sevgililer böylesine vefaız ve ayran gönüllü ve aşklarına karşılık )ulamayan insanlar da böylesine kızgın Juyorlar." Kitabın sonu mu? Bu kez Dart'ın kendisini olacağını söyleyen biri vardı" diyor. Deniz Akkaya'ya ulaşmak isteyen bir hayranın email taarruzu da Özakova'ya yansıtılan tacizler arasında... Tarkan, Hülya Avşar, Oktay Kaynarca da hayranlık sınırlarının zorlandığı örneklerin muhataplan. Tarkan'ı dinlerken bile gözyaşlarını tutamayan hayranlarının mektup, emaü, armağan ve ne pahasına olursa olsun "ona bir kez olsun dokunabilmek" adına yaptıklarını bir düşünün! Kurtlar Vadisi'nin oyuncusu Oktay Kaynarca'nın dizide ölümünün ardından "gerçek" cenaze törenlerini düzenlenmesinde de bir "sapkınlık" yok mu? Özellikle Güneydoğu'da, 100150 binlik kalabalıklara konserler veren Ferhat Tunç da hayranlarıyla başı derde girenlerden. Ondaki farklılık, daha ünlenmeden kendisinin de bir hayran olması, hayranı olduğu sanatçıya ulaşmak için gözünü karartması. "Ben koyu bir Yılmaz Güney hayranıydım" diye başlıyor anlatmaya: "Hayranlığım o kadar güçlüydü ki Istanbul da hapishaneye düşüp onunla aynı cezaevini paylaşmayı bile göze almıştım. Bunun için de annemin altınlarını çalarak bir silah satın almıştım. Tek amacım Istanbul'a bu silahla gidip orada yakalanmaktı. Bu planın mimarı Tunceli'de 12 Eylül de kaybettiğimiz en sadık arkadaşlarımdan biri olan "Kuntakinte" lakaplı Haydar Çakmak'tı. Yaşımın küçük olduğunu ve yakalanırsam bile böyle bir şansımın olamayacağı konusunda beni ikna etti ama o planı uyguladı ve altı ay boyunca Davutpaşa Cezaevi'nde Yılmaz Güney'le birlikte olmayı başardı. Daha sonra Yılmaz Güney'le çekilmiş bir resmini bana yollayarak beni tesellı etmeye çalıştı." Forhnt Tıınc Tunç hayranlarının Tunç'a yaptıkları daha "masum". Sahneye fırlayıp boynuna sarılırken ağzının mikrafona çarpıp dişinin kırılmasına neden olanlar, sık sık telefon numarasını değiştirse de ısrarla yenı numarasına ulaşanlar... Her konserini izleyen, konserlerde fotoğraflarını çekip sonra kendisine yollayan kadın hayranını anımsıyor Tunç. Ama hayran bunlarla yetinmiyor, Tunç'un çevresinde kadın olarak kim varsa onları arayıp hakaretler yağdmyor. Bulunduğu mekânları tespit edip oraya notlar yolluyor. Bu kez Tunç hayranının peşine düşüyor, kim olduğunu, nerede oturduğunu, ne iş yaptığını saptıyor ve bu alışkanlığından vazgeçmesi için onunla konuşuyor. Kimliği ortaya çıkan kadın uzaklaşıyor. Tunç, tam rahat bir nefes aldığını düşünürken yine telefonu çahyor, bu kez numaranın çıkışı Almanya. Tunç, yakınlarına ulaşıp kadmın kendisini aramasını engellemelerini istiyor. Medya sürekli popstarlar yaratıyor . Bu da birey olduğunu göstermek isteyen, ama onüne zor çözülür barikadar dikilen milyonlan kışkırtıyor, en çok... i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear