23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 TEMMUZ 2004 / SAYI956 Irak'ın [raklı direnişçilerin, davranışlarında ışırıya kaçan bir avuç insan, Saddam /andaşları, yabancı ve suçlulardan )luştuklarını düşünen Washington jnceleri onları pek ciddiye almadı. 3ysa şimdi Bağdat gizliden gizliye ilahlı ayaklanmanın inceliklerini )ğrenen öğretmen, esnaf ve ınnelerden oluşan bir yığın sıradan :rkek ve kadınla dolup taşıyor. 7 savaşç arklı altyapılardan gelen bu avaşçılarla görüşen Vanity Fair lergisi muhabirlerinden Molly Singham'e göre, giderek daha da >rgütlenen direniş ordusunun ortak nancı ABD'nin Irak topraklarından lışarıya atılması uğruna girişilen bu avaşın reddedilemeyecek ve itirilemeyecek bir savaş olduğu... O akh renişçiler $ıı savaşı ızanacağız" yorlar... n dört Aralık günü saat 15.00'te Paul Bremer basın toplantısmın yapıldığı ve yığınların doluştuğu odaya girerek, "Baylar, bayanlar, onu ele geçirdik!" duyurusunda bulundu Saddam Hüseyin bir gece önce ele geçırilmiş ve Bremer önderliğindeki Geçici Koalisyon Hükümeti bu olay üzerine Irak'taki Amerikan işgaline karşı girişilen direnişin sona ereceğini düşünmüştü. Aynı akşam Iraklı direnişçilerden birini görmeye gittim. Oraya varışımdan birkaç dakika sonra dışarıdan giderek yaklaşmakta olan silah sesleri gelmeye başladı. "Gezgin" adınıverdiğimdırenişçiylebirlikte elektrik kesintisi yüzünden zifiri karanlığa bürünen sokağa çıktık ve kendimizi Saddam yanlısı ateşli bir gösterinin ortasında bulduk. Gencecik delikanlılar AK47 tüfekleriyle havaya ateş ederlerken, bir yandan da hep bir ağızdan," Kanımız, canmıız sana feda olsun Saddam," diyerek şarkı söylüyorlardı. Çabuk alevlenen birkaç direnişçi benim orada olmama karşı çıkarak silahlarını bana doğrultmuşlar, ancak Gezgin'in uyarısı üzerine yatışmışlardı. Isyancılar Şiilere ait bir fınna saldırıp, orayı taş yağmuruna tuttukları sırada Sünnilerin egemen olduğu bu bölgede belli ki söz sahibi olan bir adam ortaya çıkarak, "Hayır, hayır! Amacımız bu değil," diye haykırmıştı. Apartman dairesinegeri döndüğümde Gezgin tek bir el fenerinın aydınlattığı minıcik odadakı eski piıskü bir dıvana kurulmuş oturuyordu. Saddam'ın vakalanışını televizyondan izlediğinde odanın içindevoltaatarak, "Kovuğunagizlenmiş, korkudan titrerken ele geçirilen bu adam Saddam ise, artık öylebir önderim yok," diye iç geçirmişti. Ne var ki, çok geçmeden kendini toparlamıştı ama pek dekolay toparlanmadığı her halinden belliydi. "Saddam Hüseyin'i yakaladığı ıçin Amerika'yateşekkürborçluyuz.Böylece.direnişimize olan inancımız daha da arttı," diyordu. Yanında oturmakta olan ve ayaklanmada etkin bir kadın," Direniş işgale karşı bir girişim. Direnişimizin Saddam ile bir ilgisi yok. Burası bizim topraklarımız ve bizler bu topraklara el konduğuna inanıyoruz. Sizin deyuvanızelinizden alınsaydı, aynı şeyi yapardınız," diye söze karışmıştı. 2003 Mayıs'ında Ebu Hanifa Cami ile ilgili bir öykii üzerinde çalışırken nazik tavırlı bir adam yanıma yaklaşıp bir sohbet başlatmıştı. Cami avlusunda yaptığımız bu sohbet sırasında adam direnişçilerden biri olduğunu söylemişti. O sırada Amerikalılara karşı topu topu birkaç saldırı gerçekleştirilmişti ve bu nazik, aklı başında adamınkendideyişiyle "işgale" karşı olduğunu bana, yani bir yabancıya söylemesi son derece garipgelmişti. Yaz boyunca saldırılar giderek tırmanırken adına "Öğretmen" diyeceğim bu adamı sık sık akhmdan geçirdim ve onun Irak'taki direnişin bir temsilcisi olup olmadığını merak ettim. George W. Bush'un Irak'taki asıl çatışmanın sona erdiğini duyurduğu ağustos ayında bile direniş savaşçılarının kimler olduğu, neler düşündükleri, hangi dürtülerin onları devınime geçirdiği ve barışın nasıl sağlanacağı gibi konularda kimsenin bir bilgisi yok gibiydi. Bu kişiler gerçekten de, Washington ve Bağdat'taki yetkililerin öne sürdüklerıgibi, "Saddam yanlıları", "Baas Partisi'ne sıkı sıkıya bağlı tutucular", "çıkışı olmayanlar", "sıradan suçlular", ya da "El Kaide ve başka örgütler adına çalışan yabancılar" mıydı? Bunun yanıtmı bulmak üzereişekoyuldum. Sonuçta ayaklanmanın etkin üyelerinin bulunamayacağını, onlarin Sİ7İ bıllmA riıırıımnn da olduklarını fark ettim. Felluce ve Ramadi ile yakın bağlan olan Adhamiyya'da iki hafta kaldıktan sonra başka bir yere gitmek zorunda olmadığımı anladım. Zira, bu bölge farkh gruplardan direnişçilerle doluydu. Orada kalıp sokaklarını, çarşı, cami, dükkân, fırın ve kahvelerini karış karış dolaştığım dokuz ayı aşkın süre boyunca direnişe katılan bir yığın insan tanıdım. Kendilerini genellikle "mücahit" olarak tanıtan bu kişiler destek verdikleri davaya da " direniş " adını veriyorlar. Koalisyon yetkilileri ise onlardan "isyancılar",kimizamanda "teröristler" diye söz ediyor. Daha yansız bir terim bulamadığımdan, bu yazıda "direniş" ve "ayaklanma" sözcüklerini münavebeli olarak (sırayla) kullanmayıyeğledim. GEZGİN KİM? Ayaklanmayla ilgili olarak keşfettiğim birtakım şeyler hiç de şaşırtıcı değil. Buna katılanlar uluslarının özgürlük ve egemenliği için savaşıyorlar. Farklı inançlan olan kuşatmacı güçlere karşı kendi tanrıları için savaş veriyorlar. Aynı zamanda da onurlarını korumak için boğuşuyorlar. Isyancıların bu denli bir çeşitlilik göstermesi ise hiç ummadığım bir şeydi. îsyancıların birbölümünü, doğal olarak, dağıtılan Saddam ordusunun askerleri oluşturuyordu. Bunların dışında görüşme yaptıklarım arasında bir öğretmen , bir eş, bir anne, bir teknisyen, bir kamyon şoförü ve bir de doktorvardı. 2003 Nisan'ının ortalarında, yani Bağdat'ın ele geçirilmesinin üzerinden henüz bir hafta geçmişken direnişin tohumları çoktan atılmaya başlanmıştı. llkyaz boyunca Amerikan askeri araçlarına ve personele yönelik düzensiz saldınlar epey yaygındı. Ancak yaz mevsimi gelip çattığında isyancılar artık kendi geliştirdikleri patlayıcılarla çok daha örgütlü saldırılara başlamışlar, eşgüdüm ve iletişimle ilgili becerilerini giderek rayına oturtmuşlardı. Direnişin beyni sayılan Gezgin yeniyetme yıllanndan beri bu tür eylemlerin içınde yer almış ve yaklaşık 20 yıl boyunca Filistinliler ıçin savaşmıştı.Lübnan'dahukııkve askeri bılımler konusunda uzmanlık eğıtimı mır^n I rfro evli ve çocuklu. Yozlaşma ve yerel yönetimdeki bozukluk nedeniyle 90'ların sonlarında Saddam'ın Baas Partisi'nden istifa eden Gezgin yine de partinin temelini oluşturan Arap ulusunun birliği ilkesine inancını sürdürüyor ve yepyeni bir düzenin kurulacağını unıuyor. Şii olduğunu sonradan öğrendiğim Gezgin tümden Sünnilerin oluşturduğu bir direniş söylemine hiç sıcak bakmıyor. ÖĞRETMEN ANLATIYOR... Öğretmen ise Baas'çı ya da Saddam yanlısı biri değil. Meslek yaşamına adım attığından beri eğitmenlik yapan 40 yaşlarındaki bu adam eğitim sisteminin ekonomik baskılar yüzünden çökmesine göz yumduğu için Saddam 'dan nefret ediyor. Ancak, zamanla Saddam 'ın değerini fark ettiğini ve kimsenin hakkmda kötü bir söz söylemesine izin vermeyeceğini dile getiriyor. tslami bir direniş örgütüne bağlı olduğunu söylese de, örgütün adım vermekten kaçınıyor. Dindar olmadığını ve caminin yolunu bile bilme Direnişçiler "Strella" türü özel silahlara ve gelişmiş patlayıcılara • sahipler... diğini söyleyen bu uysal adam Saddam tarafından Irak'ın savunmasına destek vermek üzere çağrılan Arap kökenli yabancı savaşçıların ulkeye gelmelerıyle bırlikte çarpıcı bir değişimden geçtiğini belirtıyor. ABD'nin Irak'ı ışgalı ve Amerikan askerlerinin camilerdekı saygısız tutumlarına kendi gözleriyle tanık olması Öğretmen'in direnişe katılmasına neden olmuştu. Askerlikkonusundaherhangibirbilgisi, ya da altyapısı yoktu. Bağdat'ın ele geçirilmesinden sonraki bir hafta içinde aynı kafa yapısına sahip insanlarla bir araya gelerek silah edinme, örgütlenme ve ulaşım konularmda onlara destek vermeye başladı. Öğretmen artan operasyonlarla birlikte "Strella" türü özel silahlara ve daha gelişmiş patlayıcılara gerek duyulduğunu dilegetiriyordıı. Osırada Strella'lar ve araba bombaları direnişçiler arasında henüz yaygınlaşmamıştı.Direnişten kimi kaynaklara göre, kısaca IED (improvised explosive devices) olarak bilinen patlayıcılara geçilmesinin amacı Iraklı sivillerin öldürülmesini engellemekti. Direnişçilerin AK47 'ler ve roketli mermilerle giriş tikleri ilk saldınlar Amerikan askerlerini tahrik ederek onların kalabalık caddelere ateş açmalarına ve masum insanların ölmesine neden olmuştu. Ciddi boyuttakiilk araba bombalı saldın, Öğretmen ile görüşmemden birkaç gün sonra padayıcı yüklü bir kamyona yapılan saldırıydı. BM karargâhının önündekibu saldın 22 kişinin ölümü, yüzden fazla kişinin de yaralanmasıyla sonuçlandı. Batılıların büyük bir çoğunluğu BM'ye yansız bir örgüt gözüyle bakarken, görüştüğüm direnişçiler örgütün ABD'nin piyonuolduğunda ısrarlıydılar. Öğretmen, direnişe sağlanan maddi desteğin varhklı Iraklılardan, komşu ülkelerdeki kimi kaynaklardan ve kimi îslami örgütlerden geldiğini söylüyordu Sonuçta, Irak'taki dırenış finans, lojıstık ve insani destek açısından uluslararası destek gören bir ağa dönüştü. Tüm Islam dunyasının bu direnişe kapılarını açması ve çatışmayı Amerikalıların hiç ummadıkları, ya da savaş hazırlıkları sırasında göz ardı ettikleri bir boyuta ulaştırması işten değildi. Direnişçilerden birinin sözleri hiç akhmdan çıkmıyordu:" Koalisyon askerleri sürekli savaşıyorlar, ama ne ıçin savaştıklarını bümiyorlar. Bizler ise, kutsal bir amaç uğruna savaşıyoruz. Bu savaşta yensek de, yenilsek de gerçekte kazanan bizler, kaybeden onlar olacak. " •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear