Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 EKÎM 2004 / SAYI 969 ATIF YILMAZ Kadını seviyorum Nilüfer Zengin tıf Yılmaz, Turk sinemasında kadın meselesini en çok sorgulamış isimlerden biri. Kadının tek başına varolma mücadelesini anlattığı filmler kimilerince yüzeysel bir feminist bakış taşımakla eleşürildi. Oysa bir yerden başlamak gerekirdi... Bu Türkan Şoray'ın da "sultan " kanunlannı kırdığı Mine filmi oldu. Yılmaz'la son filmi Eğreti Gelin'üı çekimleri biter bitmez, kadınlar üzerine konuştuk Eğreti Gelin, "kadın fılmlerinizin" sonuncusu... Çok garip bir kadınlık durumu hikâye ediliyor bu filmde... Evet... Eğreti Gelin kitabını yazan kadının iddiasına göre 30'lu yıllarda, Osmanlı'dan kalan boyle bir kurum varmış. Eğreti gelin denilen kadınlar 1516 yaşına gelen oğlan çocuklarını evliliğe hazırhyorlarmış. Benim filmim de o kadınlardan birinin hikâyesi. 80'lerden sonra çektiğiniz filmlere A Evet o da var, hatta onu Türk sinemasına siz kazandırdınız diyebiliriz. Hep bu isimleri seçmenizin nedeni ne? Yakın arkadaşım olmaları. Türk sinemasında maalesef bir masa başı çalışması yapılamıyor. Çok defa sette tanımadığınız bir oyuncu ile karşı karşıya geliyorsunuz. Ondan nasıl yararlanacağınızı bilmiyorsunuz. Bu büyuk bir zorluk. Yakın arkadaşınız olan bir oyuncunun özelliklerini ve yeteneklerini daha iyi biliyorsunuz. Çalışma süreci kolaylaşıyor, daha iyi verim alınıyor... E bir de tabii, bu saydıklarımız çok iyi oyuncular. SEKTÖRDE KADINLAR VAR! Peki, 80'den bu yana kadının yaşamdaki yeri konusunda bir iyileşme görüyor musunuz? Tabii, en başta bizım setlerden belli oluyor. Ben sinemaya başladığım zaman, kadın sinema sektörunde çalışamaz de Bunlara inanma... Inanılmaz gelmiyor atna... Türkan Şoray'la yaşadığınız aşk yalan mı? Onunla ilk filmi çekerken âşık oldum. Zaten o, yönetmeni kendine âşık etmeden film çekemez. Tabii sonra sağlam bir dosduğa dönüştü. Popülist işler yapmakla, ticari olmakla eleştirilirsiniz hep... Bir şey söylüyorsam, bunu daha çok insanın dinlemesi lazım. "Bu film seyirciye ulaşır mı, nasıl ulaşır" diye düşünüyorum elbette. Hatta, ne yapsanız yerin dibine sokmaya çalışanlar var... 52 yıldır film yapıyorum. Selvi Boylum Al Yazmalım kötü bir film mi? Olur mu canım... Olağanüstü bir film. Şu dönemde Türk sinemasında çok ciddi harekedenmeler var, nasd buluyorsunuz fılmleri, yönetmenleri? Genç arkadaşların hepsini beğeniyorum. Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirku Atıf Yılmaz, "kadın fllmlerrnin vazgeçilmez yönetmeni. Ana teması ise kadının kimlik arayışı... Eğreti GelhTİ tamamlayan Yılmaz'a göre kadınlar daha cesur, daha zeki ve daha gelişmiş... Ah Bdindi. URKAN KADİR ŞORAy İNÂHIR YAZMAMM "kadın fılmleri" denip duruyor. Ne demek "kadın filmi?" Bu filmlerin ortak teması kimlik arayışı. Kadınların kimlik arayışı... Erkekler bu dünyaya örflerin, âdetlerin, yasaların korumasıyla geliyorlar. Kadınlar öyle değil. Onlar bir dram kahramanı gibi yaşıyorlar. Bitmeyen bir mücadele içindeler. Varolma savaşı veriyorlar. Kırsal kesimdeki, burjuva kesimdeki, büyuk şehrin varoşlarındaki kadının varolma savaşını anlattım. Sonra bu filmlerin adı kadın filmlerine çıktı. Kadının kimlik arayışını dert edinmeye Mine'yle başlamış gibi görünüyorsunuz. O dönem, kişisel tarihinizde nasıl bir ruh haline denk geliyor? Mine'yle başladı, Ah Belinda, Adı Vasfiye, Asiye Nasıl Kurtulur, Kadınm Adı Yok, vs vs'yle devam etti. Başlangıçta kırsal kesim fılmleri yapıyordum. Sonra kente geçiş yaptım. Bu arada feminist gruplarla arkadaşlıklar kurdum, karım da koyu bir feministti. Butün bunlardan etkilendim ve bu sorunlar beni daha çok ilgilendirmeye başladı. Ama bütün bunların ötesinde kadının varolma savaşı zaten Türkiye'nin temel sorunlarından biri. Son olarak da, tabii ki, kadınları erkeklerden daha çok seviyorum. Fılmlerinizin iiç kadını var: Miijde Ar, Türkan Şoray, Hale Soygazi... Lale de var (Mansuj). niyordu. Şimdi bir bakıyorum ekibimizin dörtte üçü kadın. Yavaş yavaş her şeyi ele geçiriyorlar. (Gülüyor) Kadın hakları savunucusu olarak siz bile "ele geçiriyorlar" diyorsunuz... Ama ben sevinerek, coşkuyla söylüyorum. Kimlik arayışı meselesini bir yana bırakırsak, kadınlara ilginiz, yeni aşklardan ilham aldığınız bilinen bir şey... Kadınlar erkeklere göre, daha zeki, daha gelişmiş, daha cesur oldukları için onlarla daha iyi ilişkiler kurabiliyorum. Erkeklerin dünyası çok kısır bir dünya, siz benden daha iyi bilirsiniz. Kadınların dünyasını ne anlamda daha zengin buluyorsunuz? Onları daha gelişmiş kdan sizce ne? Kadınların kimliklerini belirlemek ve varolmak için verdikleri mücadele bir yanıyla yıpratıcı, ama bir yanıyla da varolma becerisini inceltmeye yarıyor. Kadınlar, hazır ve yumuşak bir zemine düşmedikleri için olayları dikkatli bir gözle ve detaylanyla görebiliyorlar, bu zenginleştirici bir şey. Peki, daha cesur olmaları? Ister burjuva kesiminden, ister kırsal kesimden varoştan olsun bir kadının erkek figürünü dışarıda tutarak kimlik arayışına çıkması büyük cesaret ister. Genel kabul bu tabii... Yaşadığınız aşklar efsane gibi dolaşıyor... buz, Nuri Bilge Ceylan, Handan îpekçi. Bizim dönemde Yeşilçam uslubu diye bir genel üslup vardı. Şimdiyse, hepsinin bireysel üslupları var. Ama bunun toplumda da karşüığının olması lazım. Popüler filmler çok büyük işler yaparken, bir Nuri Bilge Ceylan'ın filmini 3040 bin kişi izliyor. Bu kötü bir şey. ODABİROBJE... Peki, Eğreti Gelin Nurgül Yeşilçay'ı nasıl buldunuz bir oyuncu olarak? Bilıyordum zaten, izliyordum. Çok iyi bir çalışma oldu. Çokyetenekli. Aramızda aşk yok (kahkahalar). Düş Gezginleri'ne değinmeden geçmeyelim. Kadın eşcinselliğini çok heteroseksüel bir bakışla işlemekle eleştirilmiştiniz... O film yanlış anlaşıldı aslında. Oradaki mesele, ilişkilerdeki iktidar sorgulamasıydı. Erkek kadın ilişkilerinde erkek muhakkak iktidar sahibi oluyor. Iki kadının ilişkisinde iktidarsız bir dünya kurulabılir mi sorusunu sordum. Film de bunun olamayacağını anlatıyordu. Çünkü kültür olarak, ekonomik olarak kim güçlüyse, iktidar sahibi de o oluyor. Lezbiyen filmi deyip geçtiler... Peki son olarak, kadın sizin için sinematografik olarak ne ifade ediyor? Her şey gibi, o da bir obje. • Kadının Adı Yok