01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Psikoloji CBT 1461/20 Mart 2015 9 Paylaşıldıkça sevinçler yoğunlaşır, acılar azalır Araştırmalar insanların deneyimleri sonucunda yaşadıkları mutluluğun, o deneyimlerin verdiği anlık hazlardan çok, deneyimlerin başkalarıyla paylaşılırken yeniden yaşanmalarının verdiği hazdan kaynaklandığını ortaya koyuyor. A rkadaşlarınızla bir dinletiye gittiğinizi, dinleti sonrasında bir görevlinin yanınıza gelip hepinizin gece boyunca çok iyi davrandığı gerekçesiyle aranızdan yalnızca bir kişiye sahne arkasına geçip o çok sevdiğiniz sanatçıyla tanışma olanağı tanıdığını düşünün. Bu durumda hemen ortaya atılır mısınız? Çoğu kişi için böyle bir öneriyi geri tepmek akılsızca bir davranış olur. Ünlü bir sanatçıyla tanışıp ondan imza almayı kim istemez ki? Ne var ki, kısa bir süre önce Psychological Science dergisinde yayımlanan Gus Cooney, Daniel Gilbert ve Timothy Wilson imzalı bir araştırma insanların soluğu sahne arkasında almadan önce bir an durup düşündüklerine işaret ediyor. Cooney, Gilbert ve Wilsondünyaca ünlü bir sanatçıyla tanışmak gibi sıradışı deneyimler karşılığında insanların içten içe bir bedel ödemek zorunda kaldıklarını düşünüyorlardı. Onlara göre bu tür deneyimler insanı o anda kuşkusuz mutlu ediyordu, ama aynı zamanda da kişiyi akranlarından farklı bir yere oturtarak onda bir tür soyutlanma duygusu yaratıyor ve bu da o deneyimin sunduğu mutluluğu gölgede bırakacak denli yoğun bir hoşnutsuzluğu beraberinde getiriyordu. deneklere kendi aralarında konuşmaları için belli bir süre tanındı ve ardından deneklerden izlediklerinin kendilerine yaşattığı mutluluk konusunda bir değerlendirme yapmaları istendi. Doğal olarak beklenti dört yıldızlı kaydı izleyen kişinin en mutlu olması yönündeydi, çünkü o kişi “sıradışı” kaydı izleme şansına erişirken ötekiler kötü bir video kaydını izlemek zorunda kalmışlardı. Gelgelelim, gerçekte tam tersi bir durum söz konusuydu. Araştırmadan elde edilen veriler “daha güzel” kaydı izleyenlerin kendilerini ötekilerden daha kötü hissettiklerine ratmaktaydı. Araştırma insanların deneyimleri sonucunda yaşadıkları mutluluğun, o deneyimlerin verdiği anlık hazlardan çok, deneyimlerin başkalarıyla paylaşılırken yeniden yaşanmalarının verdiği hazdan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Çoğumuz için geçerli olan bir gerçek şu ki, anlatılan öykülerin uyandırdığı duygular bu öyküler başkalarıyla paylaşıldıkça yoğunlaşıyor ve insanların tek başına yaşayamayacakları bir mutluluğa ulaşmalarını sağlıyor. Hangi çikolata daha lezzetliydi? Deneklere göre, tattırılan çikolatalardan biri ötekinden çok daha lezizdi. Oysa, iki çikolatanın tadı gerçekte aynıydı. Tek fark, deneklerin bunlardan birini daha leziz olanını yanlarındaki kişiyle aynı anda tatmış olmalarıydı. Araştırmacılar bu görüşün doğru olup olmadığını anlamak için dörtlü gruplara ayırdıkları deneklere video kayıtları izlettiler. Dörtlü grupta yer alan üç deneğe önceki izleyiciler tarafından 2 yıldız verilen bir kayıt izleyecekleri söylenirken, dördüncü deneğe 4 yıldızlı özel bir kayıt izletileceği söylendi. Videoların izlenmesinden sonra *GÜZELİ İZLEDİM, AMA KÖTÜYÜM” işaret ediyordu. Peki, ama neden? Veriler bu kişilerin“sıradışı deneyimler” yaşayan kişilerin izleme sürecinin ardından yapılan sohbetler sırasında bir dışlanmışlık duygusuna kapıldıkları ve bu yüzden de izledikleri videonun verdiği mutluluğun tümden silinip gittiği yönündeydi. Aynı biçimde, siz sahne arkasına geçip en sevdiğiniz sanatçıyla tanışırken dostlarınızın bir bara gidip kendi aralarında çılgınca eğlenmeleri de benzer bir etki ya Daha genel anlamda bu araştırma, insanların dünya ile ilgili anlayışlarındaki derin toplumsal olumsallığa işaret ediyor. İnsanların yaptıkları ve gördükleri her şey başkalarıyla etkileşimleri yoluyla yorumlanıyor. Nitekim, bu toplumsallık insanların içine öylesine kusursuz biçimde işlemiş ki, deneyimlere yalnızca yaşandıktan sonra değil yaşanırlarken de biçim veriyor. Bu durum yine Psychological Science dergisinin aynı sayısında yayımlanan bir başka çalışmayla açıkça gözler önüne seriliyor. Erica Boothby, Margaret Clark ve John Bargh önderliğinde yapılan ve “paylaşılan deneyimlerin” gücünü masaya yatıran bu araştırma, salt birliktelik duygusunun bile, söz gelimi çikolatanın tadı gibi, duyguların çok daha yoğun bir biçimde duyumsanmasına yeterli olduğunu ortaya koyuyor. Denekler bir parça çikolatayı yanlarındaki kişiyle aynı anda tadarlarken, ötekini, yanlarındaki kişi başka bir işle uğraştığı sırada tattılar. ÖNEMLİ OLAN PAYLAŞMAK Bu deney birlikteliğin, deneylerin temel niteliğini değiştirebilme gücünü gözler önüne seriyor. Burada söz konusu olan durumun o sırada birlikte olanların yaşanan tüm deneyimleri iyileştirmelerinden değil, deneyimleri daha uç noktalara taşımalarından kaynaklandığını da not etmek gerekiyor. Daha sonra yaptıkları bir deneyde de araştırmacılar birlikte yaşanan deneyimlerin acıyı da daha yoğunlaştırdığını ortaya koydu. Öyle ki, birliktelik duygusu görünürde yaşanan mutluluğa da mutsuzluğa da yoğunluk kazandırıyordu. İnsanlar, tıpkı uzaydaki madde parçacıkları gibi, biraraya gelerek topluluklar oluşturur. Bu topluluklar koruma altına almak ve güvenliği sağlamak, gerek fiziksel gerekse duygusal güç vermek, anlam ve aidiyet duygusu yaratmak gibi çeşitli amaçlara hizmet eder. Dahası, dünyayı yorumlama biçimimizi bilfiil etkilemek gibi bir olasılıkla çok daha ciddi bir güce de sahiptirler. En göz kamaştırıcı havai fişek gösterileri bile tek başına izlendiğinde insana sönük gelebilir. Oysa, en sıradan olaylar bile yakın dostlarla birlikte yaşandıklarında büyük bir coşku uyandırabilir. Başkalarıyla birlikte olmak gündelik yaşamın sıradanlığına bir renk katar. Öyle ki, bundan böyle gideceğiniz bir sonraki dinletiyi seçerken sanatçının kimliği yerine oraya kimlerle gideceğiniz konusuna odaklanmanız görünürde çok daha yararlı olabilir. Rita Urgan, Scientific American Online/ 27 Ocak 2015 BİRLİKTELİĞİN DEĞİŞTİRİCİ GÜCÜ GÜNEŞ ENERJİSİYLE ÇALIŞAN OTOMOBİLE DESTEK En çok yol kat edilen sektör olan lojistik sektöründen, güneş enerjisi ile çalışacak ilk aile otomobili projesi olan “Aruna”ya destek geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Güneş Arabası Ekibi tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin güneş enerjisiyle çalışan ilk aile otomobili olma özelliği taşıyan “Aruna” adlı otomobil yola çıkmaya hazırlanıyor. Sıfır emisyonla çevreye zarar vermeden ulaşım sağlamayı amaçlayan ve tam dolu batarya ile 700 Km’lik menzile sahip olan otomobil, Ağustos ayında 26 şehir ve 6 bin kilometreyi kapsayan bir Türkiye turuna çıkacak. Lojistik sektöründen de projeye destek geldi. Sektörün önde gelen şirketlerinden Batu International Logistics, projeye sponsor olarak destek verecek. Çevreci teknolojilerin gelecek için önemine değinen Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, güneş enerjisiyle çalışan otomobil fikrinin hem çevre, hem de gelecek açısından oldukça önemli olduğunu, projenin sonuna kadar destekçisi olacaklarını belirtti. MİMAR SİNAN HAKKINDAKİ EN KAPSAMLI SERGİ Mimarlık tarihimizin en önemli simgesi olan, yaratıcı dehasıyla klasik Osmanlı mimarisinde gerçekleştirdiği eşsiz yapıtlarını hem kültürümüze hem de dünya mimarlık mirasına kazandıran Mimar Sinan, ölümünün 427. Yılında “Mimar Sinan ve Yaratıcı Dehanın Şaheserleri” sergisiyle anılıyor. MSGSÜ, Mimar Sinan Araştırma ve Uygulama Merkezi, MSGSÜ İç Mimarlık Bölümü  ve Allevents ortaklığında düzenlenen “Mimar Sinan ve Yaratıcı Dehanın Şaheserleri” sergisi, 9 Nisan – 31 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul’daki MSGSÜ Tophanei Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde izlenebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear