Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Son Araştırmalardan yor ayrıca ağır yan etkiler gibi bazı riskleri de beraberinde getirmekte. Hiposensibilite tedavisini daha iyi tolere edilebilir hale getirmek isteyen Johannes Gutenberg Üniversitesi bilimcileri, alerjenlerin doğrudan doğruya uygulandığı yerde etkimelerini sağlayan bir yöntem geliştirdi. Araştırmacılar bu amaçta taşıyıcı madde olarak nano kapsülden yararlandı. Nanometre büyüklüğündeki kapsüller hücrenin içindeki asitli ortama girdiklerinde açılıyor, hedef bölgede etki maddesini boşaltıyor. Nano kapsüller, asitli bir ortamın bulunduğu mideye girmemeleri için de derinin altına aşılanıyor. Yeni yöntem hücre kültürlerinde ve ilk hayvan deneylerinde başarıyla test edilmiş. rına ait çeşitli amfibyum gruplarının fosilleri yardımıyla, dört ayaklı omurgalı hayvanlara ait çeşitli grupların da bacaklarını ve kuyruklarını yenileyebildiklerini saptadı. Araştırma günümüzdeki semenderlerdeki bacak gelişiminin ve yenileme yetisinin sadece semenderlere özgü olmadığını daha çok tüm kara omurgalılarına ait bir özellik olduğunu gösteriyor. Yenileme yetisinin evrim sürecinde belki de birkaç kez birbirinden bağımsız olarak kaybolduğu sanılıyor. CBT 1495/13 Kasım 2015 NASA bilim insanları en modern tekniklerle Uluslararası Uzay İstasyonu’nun bakteriyel donatımını inceledikten sonra “temiz oda”ların durumuyla karşılaştırdı. Bulunan bakteriler gerçi dünyada zararsız sayılıyor, fakat haftalarca uzayda uç koşullarda yaşayan astronotlar için tehlikeli olabilirler. Bunun nedeni şu: Bu bakteriler bulundukları yerde çoğalabilmenin ve hasta edebilmenin yollarını arıyorlar. Fakat şimdilik hiç kimse mikroorganizmaların yerçekimsizlik ortamında davranışlarının değişip değişmediğini söyleyemiyor. NASA Jet Propulsion Laboratuvarı’ndan Kasthuri Venkateswaran ve ekibi uzay istasyonunun bir hava filtresini ve vakumlu toz torbalarını ayrıntılı inceledi. En modern DNA testlerinin yardımıyla da çeşitli bakteri türleri saptandı. Bakteriler arasında en fazla korine (coryne) ve propiyonik asit bakterileri bulunuyor ve bunlar insan derisinin bir parçası olsalar da akne oluşumunda da rol oynuyorlar. Stafilokoklar ise uzay istasyonunda az görülmüş. Uzay istasyonunda bakteri bulunması aslında yeni bir olay değil. İstasyonda yaşayan insanlar sonuçta milyarlarca bakteri taşıyor ve bunların çoğu zararsız. Yeni olan uzay istasyonundaki havanın inceleniş biçimidir. Yeni teknolojilerle araştırmacılar gelecekte yerçekimsizliğinin, kozmik ışının, yüksek karbondioksit oranının ve istasyonda sürekli insanların bulunmasının istasyonun havasındaki bakteriler üzerinde ne gibi etkiler yaptığını bulabilecek. Bu araştırmalar önemli, elde edilen bilgilerle örneğin insanlı Mars yolculuğu için önlemler alınabilir. Uzay İstasyonu’nda yeni bakteri araştırması bir keşif oldu bilim insanları için. Çünkü kuyrukluyıldızlar güneş sistemimizin erken zamanlarına (yaklaşık 4,5 milyar yıl öncesine) ait donmuş ilkel madde olarak bilinmektedir. Araştırmacıların beklentilerine göre reaktif moleküller o tarihlerde bol miktarda bulunan hidrojenle suyla birleşmiş olmalıydı. Uzmanların son düşüncelerine göre oksijen güneş sistemimizin oluşmasından önce kuyrukluyıldızın çekirdeğinde donmuştur. Bir kuyrukluyıldızda ilk kez oksijen bulundu Dört ayaklı kara omurgalıları da bedenlerini yenileyebiliyor Semender kopan bir baca ğının yerine yenisi ni büyüte bilme yetisine sahiptir. Ayrıca kopan kuyruk hatta iç organlarının bazı kısımlarını bile yenileyebiliyor. Bu yenileme yetisi bu hayvanları sevilen bir araştırma objesi haline getirdi. Araştırmaların hedefi amfibyumların yenileme mekanizmalarını tamamen anlamak ve elde edilen bilgileri insan tıbbında uygulayabilmek. Her ne kadar örneğin kertenkeleler gibi diğer bazı hayvanlar da kopan kuyruklarını birkaç kez yenileyebiliyorlarsa da kaybolan omurları çok iğreti olarak taklit edebiliyor. Semenderler birkaç kez kopan bacağı tamamen yenileyebilen son hayvandır. Fakat Berlin Doğa Bilimleri Müzesi araştırmacıları eskiden durumun farklı olduğunu buldu. Paleontologlar üst Karbon ve alt Perm (günümüzden 300 milyon yıl önce) çağla Bilim insanları Avrupa’nın uzay sondası “Rosetta” ile “Çuri” kuyrukluyıldızında moleküler oksijen saptadı. Bu oksijen gazı çok eski olmalı ve olasılıkla güneş sistemimizin geliştiği zamana ait diyor Bern Üniversitesi’nden Andre Bieler, Nature dergisinde. Bu beklenmedik keşif güneş sistemimizin oluşumuyla ilgili modellere yeni bir bakış açısı kazandırdı. Araştırmacılar Rosetta’nın üzerindeki kütle spektrometresi Rosina ile gaz bulutunun bileşimini inceledi. Buna göre kuyrukluyıldızın atmosferinde moleküler oksijen (O2) yüzde 3,8’lik oranıyla, kuyrukluyıldız atmosferinde su (H2O), karbonmonoksit (CO) ve karbondioksitten (CO2) sonra en çok görülen dördüncü gaz. Oksijen molekülleri dünyamızın atmosferinde de bulunur ve bunlara yaşamak için ihtiyacımız vardır. Gerçi Rosetta Çuri’de daha önce de oksijen atomları bulmuştu. Fakat bunlar kuyrukluyıldızın uçuşu sırasında, Çuri’den buharlaşan su moleküllerinin güneşten gelen morötesi ışınlarca parçaladığından durmadan yenileniyor. Oksijen moleküllerinin varlığı hiç beklenmedik Fukuşima reaktörünün yaklaşık 20 kilometre kuzeyindeki Minamisoma kenti 2011 ilkbaharında şanslıydı. Çünkü bu kent açığa çıkan radyasyondan önemli ölçüde korunmuştu. Bu yüzden de sakinlerinin geri çağrıldığı ilk kentlerden biri oldu. Ve insanlar gerçekten de geri döndüler. Fakat 19 Ağustos 2013’te durum değişti. Kazadan iki buçuk yıl sonra radyoaktif bir toz bulutu kentin üzerine çökerek bölgedeki ışın yoğunluğunu arttırdı. Avusturyalı araştırmacı Georg Steinhauser, şimdi Environmental Science & Technology dergisinde toz bulutunun nasıl geldiğini ve ne gibi sonuçlar doğurduğunu/doğuracağını açıklıyor. 19 Ağustos 2013’te Tepco firması reaktör alanındaki radyoaktif toprağı ve molozu temizlemek için vinçlerle çalışırken, örneğin Radyoaktif tozlar Fukuşima’nın çevresini zehirledi uygun rüzgâr koşulları gibi önlemlere dikkat etmemiş. Söz konusu toz bulutu kazadan sonra zemine çöken ikincil bir taşınma aslında. Hesaplamalar, Ağustostaki çalışmalar sırasında 300 gigabekerel sezyum 137’nin açı Alerjiye karşı nano kapsül tedavisi İster polen, toz ya da hayvan kılı olsun git gide daha fazla insan aslında zararsız olan madde lere karşı alerjik tepki göstermeye başlıyor. Nedenleri hakkında kesin bir şey bilinmiyor. Semptomların azaltılması için bir sürü ilaç var. Ama soruna kökten çözüm bulmak istendiğinde sadece hiposensibilite işe yarıyor. Fakat bu tür bir tedavi çok zaman isti Mars, insanları 2 cm. kısaltabilir Mars yolculuğu git gide daha somut bir biçim almaya başlıyor. NASA şimdiden iniş yerleri arıyor. Aynı zamanda da insanları “tek yönlü biletle” Mars’a gönderecek “Mars One” gibi özel girişimler ortaya çıkıyor. Bu şekilde Mars’ta kolonileşme kaçınılmaz hale gelebilir. Peki Mars’taki insanın bedeni ne şekilde etkilenecek? Arizona Üniversitesi astronomu Chris Impey’in yanıtı şöyle: Mars’taki kütle çekimi daha düşük olduğu için insanlar bedensel olarak çok hızlı değişecek. Bedenleri daha hayattayken değişmeye başlayacak. Ve daha sonra çocukları ve torunları olduğunda bunlar daha da hızlı değişecek. Uluslararası Uzay İstasyonu misyonları sayesinde yerçekimsizliğin insan bedeni üzerindeki etkisi biliniyor. Mesela kaslarda ve kemiklerde erime tespit edilmiştir. Bu özellikle de dünyaya dönen uzay yolcularında kendini belli ediyor. Astronotlar dünyanın yerçekimine uyum sağlamada zorluk çekiyor. Fakat kaslar ve kemikler za manla yenileni yor. Mars’taki koşullar bu kadar iyi değil. İnsanlar aylar süren uçuştan sonra zayıflamış olarak Mars’a geldiklerinde daha düşük kütle çekimi nedeniyle kendilerini daha çabuk toparlayacaklar, fakat düşük kütle çekimi dünyadaki kadar iyi bir yenilenme sağlamaz. Bu koşullar altında Mars kolonistleri eski güçlerine kavuşmayacaklardır. Ancak düşük kütle çekimi nedeniyle belkemiğinin esneyebileceği düşünülmekte. Bu durumda Mars’taki insanlar sonunda bir iki santimetre daha uzun olacak.