Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DOĞAN KUBAN Kültür CBT 1495/13 Kasım 2015 5 Kültürel Dirilmenin Tarihsel Kökeni İslam Tarihindedir! olmasının, Avrupalılarda sadece kendilerine bir uygarlık düşüncesi yarattığını, fakat bunun irdelenmesi gereken bir varsayım olduğunu, kitabı da bu nedenle yazdığını söylüyor. Batının her konuda bugün varolan üstünlüğünün geçici olduğunu düşünen biri olarak, Goody’nin bu yargısının nedenlerini özetliyorum : Goody, Durkheim, LeviStrauss, Joseph Needham, Gordon Child, Max Weber, Perry Anderson gibi birçok ünlü bilim adamı ve tarihçinin, birçok sinolog ve antropoloğun bu üstünlüğü vurguladıklarını anlatıyor. Tunç Çağı’ndan başlayarak, ekonomiden, yazıdan, mutfağa ve çiçek yetiştirmeye kadar uzanan birçok örnekle, yüksek uygarlık sıfatının sadece Avrupa’ya ait olmaması gerektiğini savunuyor. Giderek güçlenen bu üstünlük savının 19. yüzyıl ortalarında Avrupa’nın ekonomi ve teknoloji alanındaki üstünlükleri nedeniyle iyice vurgulandığını, oysa daha önce başka kültürlerde de varolduğunu ve eğer sonradan Avrupayı güçlendiren gelişmeler olmuşsa, bunların köklerinin Avrupa dışında bulunabileceğini söylüyor. Avrupa ve Amerika’nın üstünlüğünü, tarihsel ve kültürel bağlamları içinde, geçici bir olgu olarak görmek gerektiği kanısında. ni üslubunda yapılmıştır. Başkentin adı da Sasani Tanrısına verilen vergidir. Bu ikinci hilafet döneminin iki İslam öncesi kültür geleneğine yani Helenistik ve Roma ile Sasani geleneklerine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Sina’nın tıp ansiklopedisinin 22 kez basılmasını, İbni Heysemin (Alhazen) fiziğinin 17. yüzyıla kadar ders kitabı olarak okutulduğunu biliyoruz S ‘Abbasi Rönesansı’, o zamanki Avrupa uygarlığından çok ileride idi. Abbasi Rönesansı ise Osmanlıya hiç yansımadı. Bizde ne esef eden var, ne geriye ne de ileriye bakan.. osyal antropolog Jack Goody’nin ‘Renaissances: The One or the Many’ (Cambridge 2010) adlı kitabı ‘Rönesanslar’ adı altında Bahar Tırnakçı’nın çevirisi ile 2015’de yayımlandı. Jack Goody’nin amacı Avrupa’ya 18. yüzyıldan sonra dünya egemenliği sağlayan bilimsel ve teknolojik üstünlüğün, sadece kendisine özgü bir niteliğin göstergesi olmadığını ve dünya tarihinde pek çok rönesansın da bunu gerçekleştirdiğini göstermekti. Türk ve İslam kültürünün gelişmesi sürecinde Osmanlı tutuculuğu onu Batı’nın sömürdüğü ve yok ettiği devletler arasına sokmuş, Kurtuluş Savaşı ve devrim bu süreci durdurmuştur. Batı’nın 1950’deki ikinci hamlesi ile devriminin etkisi giderek azalmış, sömürgeleşme, değişik bir yüzle, yeniden kapımıza dayanmıştır. Bu durum İslam dininin doğasından kaynaklanmıyor. Pek çok Müslüman yazarın belirttiği ve bu köşede ara sıra dile getirdiğim gibi Arap medrese geleneğinin yorumundan kaynaklanıyor. Abbasi Rönesansı, devam etseydi, İslam dünyasının şimdiki zavallı durumda olmayabileceğini de kanıtlıyor. Jack Goody, bir bakıma, Batı megalomanisine bir şaplak atıyor. İslamlıktan bize sadece yobazlık mirası kalmadı. Abbasi Rönesansı Cumhuriyetin ne yapmak istediğini daha iyi değerlendirmenize yardım eder. Umut verir. Bu bağlamda tarihimize çağdaş odaklı bir gözle bakarak hamasi hikayeler yerine, karşılaştırmalı bir tarih yöntemi seçmek, toplumun olanaklarının medrese kafalı bir düşüncenin çok üstünde, yeni gelecek perspektifleri sunduğunu halka göstermek gerektiğini göreceksiniz. Bu aydınlanmayı başaracak sayısız tarihçimiz olduğuna inanıyorum. Ülkeyi içine düştüğü yarı sömürge durumundan kurtarma şansımız, İslamla birlikte Türkiye’nin geleceğinin de gazete edebiyatından farklı bir düzeyde tartışılması gerektiğini gösteriyor. Jack Goody’nin kitabının girişinde vurguladığı temel görüş Müslümanları ve özellikle bugün bizi yakından ilgilendiriyor. Türkiye’de bunu anlayacak, yaşlı ve genç, sayısız aydın olduğuna ve geleceğin onların çabaları ile yeniden doğru yola gireceğine inanıyorum. Goody, Batı’nın kapitalizm, sanayileşme, sömürgecilik ve 15. yüzyıldan başlayan matbaa etkinliği ile dünyaya egemen ABBASİ RÖNESANSINI İNCELEMELİYİZ İSLAMDA YENİDEN DOĞUŞ Bizi en çok ilgilendiren konu ‘İslamda Yeniden Doğuş’ adını taşıyan ve kitabın 1/6 sını kapsayan bölüm. Gerçi bunun ayrıntılarını biliyoruz. Üzerinde çok yayın var. Peygamberin amcasının oğlunun sülalesinden gelen Haşimilerin kurduğu Abbasi hilafetinin, İslamın en güçlü döneminde gerçekleştirdikleri büyük kültürel atılım ‘Abbasi Rönesansı’ adını taşıyor. Osmanlı İslamının bu aşama ile ilişkisi kesik. Avrupa Rönesansının temel bileşenlerinden birini oluşturan ve en yüksek gelişmesine 11.12. yüzyıllarda varan Abbasi Rönesansı Osmanlıya hiç yansımamış. Ve günümüz İslamını geri kalmış toplumlar düzeyine düşüren bu kültür politikası, daha doğrusu politika yokluğu, Osmanlının cehaletini bir Türk simgesi olarak bugüne kadar yaşatıyor. Günümüzde de toplumu sarsıyor. Her alanda cehaletle burun buruna yaşıyoruz. Bu çok iyi bilinen tarihi gelişmeyi bilinmeyen bir iki ayrıntısıyla anımsatmak istiyorum. Haşimi ailesi Halifeliği Emevilerin elinden aldı ve yeni İslam devletinin merkezi Şam’dan Bağdat’a gitti. (Bağdat, Farsça Tanrı vergisi anlamına gelir) Bu kent Sasa Abbasi dönemi Uzakdoğu ticaretinin güçlenmesi, kâğıt ve ipeğin gelmesi, Arapçanın yaygın oluşunun sağladığı iletişim, Budizm etkileri ve Türk göçerlerin, geleceğin egemen gücü olarak İslam dünyasına girmeleri gibi gelişmeler içeriyor. Bu o zamanın Avrupasını aşan bir uygarlık performansıdır. O zaman İslamın bir ucu Pirene’lerde idi. Türkler gibi Araplar da yarı göçer ve yağmacı bir toplum olarak, egemenlik alanlarında oldukları toplumların neyi varsa alıp kullandılar. Araplar göçer ve yağmacı bir toplumdu. Hıristiyanlar, Yahudiler, Zerdüşti İranlılar, Türkler, Kürtler, Berberler, hizmet ederek, sonra Müslüman olarak İlk İslam imparatorluğunu ortadan kaldırdılar. Abbasi çağında daha Harunreşid döneminde başlayan çok büyük ve düzenli bir kitap çeviri dönemi oldu. Bağdat’ta Halife Memun döneminde kurulan ‘Beyt elHikma’ ağırlığı çeviriye dayanan bir bilim enstitüsü idi. Bu enstitüde temelde Yunanca ve Latince’den Arapça’ya 900’den fazla antik yapıt çevrildi. İslam tarihinde bu bağlamda uzun kavga ve çekişmeler olmuştur. Fakat bu bilginin İslam dünyasına kazandırılması ile birlikte Islam tarihinde matematik, fizik, astronomi, tıp ve felsefe alanında hummalı bir üretim yapıldı. İslam dünyasının dünyaca tanınan bilim adamlarının ve düşünürlerinin hemen hepsi bu dönemde yetiştiler. Bunlarla ilgili bilgi sayısız yayında var. Harezmi’nin matematik mirasının önemini Avrupa 15. yüzyıldan bu yana biliyor. Bütün Arapça Tayfun Akgül antik çevirilerinin, Ortaçağdan başlayarak, Arapçadan Latinceye çevrildiğini, İbn Rüşt (Averreos), İbn Sina (Avicenna), Avempace gibi filozoofların yapıtlarını, 16. yüzyılda İbn AVRUPA’YI AŞAN UYGARLIK BAŞARISI Bize perspektifin Rönesans sanatçıları tarafından icat edildiği, bunun insanın çevreyi algılamasında ne kadar önemli olduğu anlatılmıştı. Jack Goody perspektifin İbn Heysem’in Kitabü’l Menazir (Optik) adlı kitabında olduğunu ve bunun çevirisini 13. yüzyıldan başlayarak okutulduğunu yazar. Türkİslam kültürü için acıklı olan bizim bunlardan habersiz yaşamamızdır. Matraki’nin İstanbul minyatürleri ile Floransa’nın 15. yüzyılda yapılan bir perspektifi Türklerin dünyayı algılamakta Avrupa’ya göre ne kadar geri kaldığını kanıtlar. Onaltıncı yüzyılda Yakındoğuya egemen olan Osmanlı Devleti bir cehalet çukurunda yaşadı. Bugün de Türkiye orada yaşam savaşı veriyor. Sevgili okuyucular, Abbasi Rönesansı cahilliğimizin nedenini Müslümanlığa dayamaya olanak vermez. Osmanlı da, Abbasiler gibi kozmopolit bir imparatorluktu. Abbasilerin vezirleri Belh ve Budist kökenli Bermekiler, Fatihin ve Osmanlının vezirleri de Hıristiyan kökenli Rum ya da başka uluslardan insanlardı. Biz Abbasi Rönesansını izleyebilirdik. Fatih Gentile Bellini’ye bir portresini yaptırarak kapıyı açmıştı. 172629 da İngiltere’de yaşayan Voltaire, Newton’un toplumdaki saygın yerini öğrendiği zaman, bunun Fransa’da söz konusu olmadığını anımsayıp 14. Louis çağına esef etmişti. Bizde ne esef eden var, ne geriye bakan var, ne de ileriye bakan var. Ama toplum telefonlu, internetli ve televizyonlu. ABBASİ MİRASINI AVRUPA DEVRALDI