26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Çelyabinsk’e düşen meteorit sadece artıkmış Sağlıksız beslenme, sigara içiminden daha zararlı tılması isteniyor. Hastane ve okullardaki yiyeceklerin de iyileştirilmesi gerekir. Ayrıca reklamlarda daha katı kuralların uygulanması, daha iyi beslenme hedeflerinin de seçilmesi gerektiği ve yapay transyağların beş yıl içinde gıda ürünlerinden tamamen çıkartılması gerektiği söyleniyor. 2013 yılında Rusya’nın Çelyabinsk kentine düşen bir meteoritle büyük hasarlar meydana gelmiş, 1500 kişi de yaralanmıştı. Bilim insanları şimdi bu gökcisminin aslında çok daha büyük bir topağın bir parçası olduğunu saptadı. Analizler yapan Japon ve Rus araştırmacılar, 15 Şubat 2013 yılında Çelyabinsk’in 30 km kadar üzerinde patlayan 20 metre büyüklüğündeki meteoridin aslında uzayda daha önce yaşanan bir çarpışmanın artıklarından biri olduğu sonucuna vardı (Scientific Reports). Shin Ozawa ve çalışma arkadaşları, böylece bu tür bir çarpışmayla ilgili eski tahminleri kanıtladı. Sadece dünyaya isabet eden gökcisimleri meteorit olarak kabul ediliyor. Hesaplara göre, Çelyabinsk meteoridinin ana parçası, minerallerin bileşimleri ve damarların krisalizasyon süresine göre ana meteorit en fazla 290 milyon yıl önce, yaklaşık 150 metre büyüklüğündeki kozmik bir topak ile çarpışmış. Meteoridin hikâyesiyle ilgili bilgiler, bu tür tehlike potansiyeli taşıyan gökcisimlerin oluşum sürecini anlamaya yardımcı olacak diyor araştırmacılar. Daha önceki hesaplamalara göre Çelyabinsk meteoridi 500600 tonluk TNT’ninkine eşit bir enerjiyle patlamış. Bu Hiroşima’ya atılan atom bombasının 3040 mislisi anlamına geliyor. Basınç dalgası Ural bölgesindeki yedi bin binaya zarar vermiş, patlayan camlar yaklaşık olarak 1500 kişiyi yaralamıştı. Uzaydaki göktaşının ağırlığı ilk başta 10.000 ton civarındaydı, patlama sırasında yüzde 76’sı buharlaşmış. Bu açıdan bakıldığında Çelyabinsk meteoridi, yakın tarihin en büyük kozmik olaylarından biri. bakteri bileşimini değiştiriyor. Gebeliğin başlangıcından itibaren gelişmeye başlayan plasenta, göbek kordonu üzerinden embriyoya besleyici madde ve oksijen sağlıyor. Ayrıca annenin ve bebeğin kan dolaşımı arasında doğal bir bariyer görevini görerek, belli başlı zararlı maddelerin anneden, çocuğa geçmesini önlüyor. Ne var ki plasenta, annenin kanındaki tüm zararlı maddeleri süzmüyor ve son araştırmadan da anlaşıldığı gibi bakterilerin tümünü temizlemiyor. Kjersti Aagaard ile çalışan Baylor Tıp Koleji ve Texas Üniversitesi bilim insanları, doğumdan sonra 320 kadının plasentasını incelerken, genetik yöntemle plasentaların içinde bulunan bakteri köklerini tespit etmişler. Daha sonra ise bakteri bileşimlerini, geçen yıllarda insan bedeni üzerindeki ve içindeki bakterilerle ilgili verileri bir araya getiren “Human Microbiom Projesi”nin yardımıyla bedenin diğer bölgeriyle karşılaştırılmış. Plasentadaki bakteri bileşimi kadından kadına değişiyor. Bakteri sayısı genel olarak azsa da kadınlarda en fazla bağırsak bakterisi Escherichia coli bakterisi görülmüş, Bakterilerin birçoğu zararsız ve insanda görülen bildik mikroplara benziyor. Ayrıca özellikle de dil, bademcik ve dişlerdeki bakterilerle benzerlik saptanmış. Tahminlere göre bakteriler, erken hamilelik döneminde annenin kanıyla plasentaya ulaşıyor. Araştırma bebeklere ilk bakterilerin henüz anne karnındayken bulaştığını göstermesi açısından önem taşımakta. Erken doğum yapan kadınlarda, diğerlerinde daha az görülen belli başlı bakterilerin daha yoğun miktarda bulunduğu görülmüş. UNO uzmanlarına göre sağlıksız beslenme, çok sayıda insan için hep daha büyük bir sağlık riski haline geliyor. “Dünyanın bir kısmı gerçek anlamda ölümüne yiyor” diye uyardı Dünya Sağlık Organizasyonu (WHO) genel sekreteri Margaret Chan. Bu yüzden hasta eden yiyeceklerden ve kötü beslenme alışkanlıklarından uzaklaşılması için uluslararası girişimlere gerek duyuluyor. Birçok ülkede hâlâ açlık ve yetersiz beslenme sorunu devam ederken, diğer bölgelerde çok fazla sağlıksız gıda ürününe bağlı hastalıklar ortaya çıkıyor. 67. Dünya Sağlık Asamblesi’nde konuşan Chan, bu durumun tedavi giderlerini önemli ölçüde artırdığına dikkat çekti. Hazır yiyecek ve yüksek şeker miktarına sahip içecekler hâlâ kolay ve ucuza elde ediliyor. Özellikle de çocuklarda şişmanlığın artması endişe verici, çocuklarda şişmanlıkla savaşacak özel bir komisyon kurulmalı. UNO’dan yapılan diğer bir açıklamada da sağlıksız beslenmenin, sağlık için sigara içiminden bile daha büyük bir tehdit oluştuğuna değinildi. Kötü beslenme alışkanlıkları, sigara içimiyle olduğu gibi mücadele edilmeli diyor uzmanlar. Hatta Uluslararası Tüketiciler Birliği ve Dünya Obezite Federasyonu gibi hükümetdışı kuruluşlar daha katı kurallar öneriyor. Mesela, yiyecek ambalajları üzerine sigara paketlerinde olduğu gibi uyarıcı fotoğrafların konulması gibi. Bu iki kuruluşa göre aşırı kilo ve şişmanlığa bağlı ölümler 2.6 milyondan (2006) 3.4 milyona (2010) çıkmış. Özellikle de gıda ürünlerindeki tuz oranının, doymuş yağların ve şeker miktarının azal Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde (22 Mayıs), 2013 yılında bulunan en ilginç 10 tür listelendi. SUNY Koleji’ne bağlı Uluslararası Türleri Araştırma Enstitüsü taksonomistleri, listeyi, geçen yıl bulunan 18.000 yeni tür arasından seçti. Bu listede örneğin görünüşü, kedi ve büyük gözlü bir ayı yavrusu karışımına benzeyen olinguito (Bassaricyon neblina) var. Kolombiya ve Ekvador’da yaşayan bu sevimli canlı, rakun gibi küçük ayı familyasına dahil ve iki kilo ağırlığında. Olinguitonun En ilginç 10 yeni canlı türü yaşamı, özellikle de ormanların azalması yüzünden tehdit altında. Saydam bir karides türü olan Liropus minusculus, Kaliforniya kıyısındaki bir sualtı mağarasında bulunmuştu. Saydam karidesin erkekleri 3.3 mm, dişileri 2.1 mm kadar büyüyor. Yaprak kuyruklu gekko (Saltuarius eximius) motifli bir zemin üzerinde çok zor seçilebiliyor. Kamuflaj ustası gekko uzun uzuvlara, zayıf bir gövdeye ve diğer Saltuarius türlerine kıyasla daha büyük gözlere sahip. Doğu Avustralya’da yaşayan gekko daha çok taşların ve ağaçların üzerinde oturarak avını beklemeye tercih ediyor. Spiculosiphon oceana ise gerçi tek bir hücreden oluşuyor ama buna rağmen yeni Kawasaki sendromunu tetikleyen bulundu Ateş, iltihap ve ciltte döküntü ile başlayan Kawasaki sendromu, özellikle de beş yaşından küçük çocuklarda görülüyor. Hastalığı neyin tetiklediği bugüne kadar bilinmiyordu. Bilim insanları şimdi mantarımsı bir hastalık etkeninden şüpheleniyor. Kawasaki sendromunun tetikleyicisi rüzgârla kuzeydoğu Çin’den Japonya’ya ulaşıyor. Hava akımıyla taşınan zehirli bir maddenin, özellikle de Japonya’da sık olarak görülen hastalığa neden olduğunu düşünüyoruz diyor araştırma ekibi (PNAS). Hastalığı bulan Tomisaku Kawasaki’nin adıyla isimlendirilen sendrom 40 yıl kadar önce ilk kez tanımlanmıştı. Sendrom, kalbi zorlayan damar iltihaplarına neden oluyor ve tedavi edilmediği taktirde ölümle sonuçlanabiliyor. Hastalık özellikle de beş yaşına kadar olan çocukları vuruyor. Daha az sıklıkta görülmekle birlikte sendrom Asya, ABD ve Avrupa ülkelerinde de ortaya çıkıyor. Yoğun araştırmalara rağmen hastalığın neyin tetiklediği hâlâ açıklanamamıştı. Barselona’daki “Catalana de Recerca i Estudis Avançats” enstitüsü bilim insanları Japonya’da özellikle de belli bir hava durumunda daha çok Kawasaki vakasının ortaya çıktığını saptadıktan sona, işlemcide, 1977’den bu yana hastalığın ortaya çıktığı günlerdeki rüzgâr koşullarını ve hava akımındaki partikül aktarımını “canlandırmışlar”. Bu şekilde kuzeydoğu Çin’deki bir bölgenin rüzgârla taşınan hastalığın çıkış yeri olduğu anlaşılmış. Söz konusu bölge, tahıl ekiminin merkezi. Araştırmacılar, 2011 yılında hava akımındaki aerosol parçacıklarını filtre ederek, laboratuvarda genetik yöntemlerle analizler yaparak, örneklerde bakteri veya mantarın bulunup bulunmadığın kontrol etmişler. Örneklerde büyük miktarlarda Candida mantarı tespit edilmiş. Bu gruptaki maya mantarları, insanda görülen birçok hastalığın tetikleyicisidir. CBT 1421 6 /13 Haziran 2014 Hamile kadınların plasentalarında küçük ama çok zengin çeşitli bir bakteri topluluğu yaşıyor. Bileşimi daha çok ağız boşluğundaki bakteri grubuna benziyor (Science Translation Medicine). Bakterilerin türleri ve erken doğum riski arasında bir bağlantı söz konusu. Hamilelik döneminde ortaya çıkan örneğin idrar yolu enfeksiyonu Plasentadaki bakteriler erken doğuma mı sebep oluyor?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear