Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM DEMOKRASİ LABORATUVARI: Bilim ile siyaset arasında karşılıklı ilişki var mı? Scientific American dergisi yazarlarından Michael Shermer’e göre bilime politikayı karıştırmak ustalıklı bir iş olmakla birlikte, siyasanın işlevselliği açısından gerekli. Aşağıda Skeptic dergisinin editörü ve The Mind of the Market kitabının da yazarı olan, Bilimin Sınır Bölgeleri, İnsanlar Neden Saçma Şeylere İnanır, Evrim ve yaratılışçılık, İnanan Beyin adlı kitapları ülkemizde de yayımlanan Shermer’in makalesi yer alıyor. E vrime inanıyor musunuz? Ben inanıyorum. Ancak, “Ben evrime inanıyorum,” dediğimde, “Ben liberal demokrasiye inanıyorum,” derken belirtmek istediğimden oldukça farklı bir şeyi dile getirmeye çalışıyorum. Evrim kuramı bir bilimdir. Liberal demokrasi çoğumuzun bilimle pek de ilintili olmadığına inandığı siyasal bir felsefedir. Bilim ile siyasanın birbirleriyle hiç örtüşmeyen hükümranlıklar olduğu görüşü (Stephen Jay Gould’un bilimle dinin birbirleriyle örtüşmediğini öne süren örneklemine bkz.) Timothy Ferris’in The Science of Liberty (Özgürlük Bilimi, Harper Collins, 2010) başlıklı son kitabını okuyuncaya dek çoktandır benimsediğim bir görüştü. sıklıkla ‘deney’ olarak söz ediyorlardı. Yöntemsel açıdan ele alındığında bu süreç Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Anayasa’nın kabul edilmesi arasında geçen on bir yıl boyunca farklı eyaletlerin üzerinde en çok durdukları iki konu olan özgürlük ve düzenin enine boyuna düşünülerek sağlanmasını içermekteydi,” diyor. sürdürebileceğini düşünen çok az sayıda düşünür olduğunu ve siyasal kuramcıların büyük bir çoğunluğunun sıradan insanların yöneticilerini seçemeyecek denli aptal ve bilgisiz olduklarına inandığını” belirtiyordu. Ferris, “Tüm bunlara karşın liberal demokrasi başarılı oldu ve günümüzde, demokratik olsun ya da olmasın, dünya halklarının çoğu tarafından benimsenen bir siyasal görüş durumuna geldi,” diye ekliyordu. CBT 141013 / 28 Mart 2014 Coming of Age in the Milky Way ve The Whole Shebang gibi çok satan bilimsel klasiklerin de yazarı olan Ferris, egemen olan bu bölücü görüşe karşı çıkma yürekliliğini göstererek uslamlama, deneycilik ve yetkeci düzen karşıtlığı gibi bilimsel değerlerin, liberal demokrasinin ürünleri değil, üreticileri olduğunu öne sürüyordu. Demokratik seçimler bilimsel deneylerdir: Birkaç yılda bir insanlar seçim yoluyla değişkenleri özenle değiştirip sonuçlarıyla ilgili gözlemlerde bulunurlar. Farklı sonuçlar istediklerinde farklı değişkenleri denerler. Ferris, “ABD’nin kurucuları yeni ulus devletten Thomas Jefferson da 1804 yılında kaleme aldığı bir yazısında, “Hiç bir deney halihazırda üzerinde çalıştığımız ve insanların sağduyu ve doğrulukla yönetilebileceği gerçeğini pekiştireceğine yürekten inandığımız bu denememiz denli ilginç olamaz,” diyordu. ABD’nin kurucu atalarının birçoğu, ulusun yapılanma sürecinde veri toplama, varsayımı sınama ve kuram oluşturmada son derece incelikli yöntemler benimseyen bilim insanlarıydı. Kuşku ve tartışma işlevsel bir politikanın en önemli öğeleri olmakla birlikte, deneyler sonucunda elde edilen bulguların geçici doğasıyla ilgili anlayışları onların doğal olarak toplumsal bir sistem oluşturmalarına yol açtı. Ferris, “Yeni hükümet, tıpkı bir bilim laboratuvarı gibi, belirsiz bir geleceğe doğru sürüp giden bir dizi deneye yer verecek biçimde tasarlandı. Sonuçları konusunda kimsenin belli bir beklentisi olmadığından hükümet toplumu belirli bir hedefe yönlendirmek üzere değil, bizzat deneysel sürecin sürdürülmesi amacıyla yapılandırıldı,” diyor. Örneğin, ABD Anayasası’nın oluşumunda önemli bir yeri olan, John Locke’un insanlara yasal olarak eşit davranılması gerektiği yönündeki siyasal inancı 17. yüzyılda henüz denenmemiş bir görüştü. Nitekim, Ferris de kendisiyle yaptığım bir söyleşi sırasında “ABD’nin liberaldemokratik deneyiminden önce demokrasinin en sınırsız biçimleriyle işlevini DOĞRULUKLA YÖNETİLEBİLME İNANCI Siyasal laboratuvarda bir deneyin başarısız olduğu nasıl anlaşılır? Ferris, liberal demokrasi, “İncelemeye alınan ulustaki varlığını artık sürdürmüyorsa ve yerine başka bir şey getirilmişse, başarısız olmuş demektir. Yaygın görüş liberal demokrasileri de böyle bir yazgının beklediği yönündeydi, ancak deneyler tam tersini ortaya koydu: Liberal demokrasinin bugüne dek oluşturulmuş en dengeli ve en kalıcı yönetim biçimi olduğu görüldü,” diyor. Ne var ki ben, tüm siyasal görüşler bir tür inanç değil midirler, diye karşı çıkıyorum. Ferris, “Hayır,” diye yanıtlıyor ve, “Gerek liberalizm gerekse bilim bir ideoloji değil, bir yöntemdir. Her ikisi de eylemler (yani, yasalar) yoluyla genel kabul görmeyi sürdürüp sürdürmediklerini değerlendirmemize olanak tanıyan geribeslem döngüleri içerirler. Ne bilim, ne de liberalizm kendi yöntemlerinin yarattığı etki yani, bilimin bilgi edinmeye yaradığı ve liberalizmin genelde halklar tarafından kabul gören toplumsal düzenler oluşturduğu dışında herhangi bir kuramsal öneride bulunur,” diye ekliyor. Bilimsel yöntemin sav ve kestirimden deneye ve sonuca giden bir dizi düzgün ve derli toplu adımlar olarak söylencesel boyutu, laboratuvara girip araştırmacıları buluşa götüren çok daha gelişigüzel ve dağınık gerçeklikler görülür görülmez yok olur. Hemen hemen hiç bir zaman tasarlandığı gibi gitmeyen ve bir biçimde bireysel özgürlükle toplumsal düzen arasındaki dengeyi tutturma yolunda gelişen liberal demokrasiler için de aynı durum söz konusudur. Ulusların anayasalarının temelini oluşturan unsurlar, kavranması açısından en donanımlı alanın bilim olduğu, insanın doğasıyla ilgili unsurlardır. Rita Urgan Scientific American online/ 1 Ağustos 2010 BAŞARISIZLIĞIN KANITI