19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör runda kalıyor. Hafta en az üç kez Fastfood tüketen gençlerin şiddetli astıma yakalanma riski %39 artarken, bu oran çocuklarda yüzde 27. Ayrıca egzama ve alerjik nezle riski de artıyor. Fastfood ve astım riski arasındaki bağlantı katılımcıların cinsiyeti ve finansal durumları dikkate alınmadan ortaya çıkarılmış. Hazır yiyecek yüksek oranda doymuş ve transyağ asitleri içermekte ve bunlar her şeyden önce bağışıklık sistemine zarar vererek, alerjik hastalıkları doğurabiliyor. Bilinen tüm risklere rağmen ara sıra hamburger ya da benzeri yiyecekler yemeden duramayan kişiler, haftada en az üç kez meyve yiyerek semptomların şiddetini %11 (gençler) ila %14 (çocuklar) düşürebilir. versitelerdeki eğitim stratejisini değiştirebilir diyen Regensburg Üniversitesi bilimcilerine göre, sadece doğru öğrenme yöntemiyle kalıcı sonuçlar elde edilebilir. Örneğin bir öğrenci bir şiiri tekrar tekrar okuyarak ezberleyebilirse de birkaç hafta sonra öğrendiklerini unutur. Oysa sadece iki kez okuduktan son ezberden okuduğunda, içerikler belleğe daha iyi yerleşiyor. Tekrarlanan okuma ve ezberden okumanın etkilerini ilk kez araştıran KarlHeinz Bauml ve Ina Dobler, iki deney yapmış. Birinci deneye seksen dört, ikincisine kırk sekiz kişi katılmış. Katılımcılardan içinde kavramların bulunduğu çok sayıda listeyi ezberlemeleri istenmiş. Birinci deneyde katılımcılar listeleri tekrar tekrar okuyarak, diğerinde ise iki kez okuduktan sonra kendilerine ezbere okuyarak öğrenmeye çalışmışlar. Kısa vadede iki yöntem de etkili olmuş ancak uzun vadede ikinci yöntem daha etkili, katılımcılar öğrendiklerini daha iyi akılda tuttular. Sevgili okuyucularım: Başlık size aşırı mı geldi? Muhakkak öyledir, zira bana da aşırı gelerek yazdım onu. Ama beni bu başlığı atmaya iten neden de maalesef aşırıdır ve özetle, Türk toplumundaki cehalet düzeyinin, bu toplumun hiçbir sorununa çözüm bulamayacağı düzeylere tırmanmış olmasıdır. Türkiye’de Televizyon Yasaklanmadan Toplum Adam Edilemez! Dün gece (15 Ocak 2012) Habertürk televizyon kanalında Pirî Reis ile ilgili bir program seyrediyorum: Programın adı Öteki Gündem, sunan Pelin Çift, katılanlar ise «araştırmacı» Metin Soylu ve hattat Fuat Başar. Konuşulanları dehşet içinde dinliyorum. Her üç kişinin de kartoğrafya tarihinden, keşifler tarihinden, coğrafyadan, jeolojiden, en küçük bir haberleri yok: Bir zırvalıktan diğerine sıçrıyorlar. Ne Pirî Reis’in kaynakları hakkında adam gibi tek bir bilgi, ne de resmettiği yerler hakkında en küçük bir farkındalık. Ne haritanın nasıl bulunduğu ve onun ne olduğunu kimin anladığı, ne de gerçek önemi hakkında en basit bir ipucu. En sonunda muhterem hattat «Herhalde harita çizildiği zaman Grönland üç parçaydı» deyince evdeki epey pahalı televizyonu kırmamak için kapattım ve alışkanlığımın tersine hemen yatağına gidip yattım. Ama uyumak ne mümkün? Sinirden titreyerek düşünüyorum: Fuat Bey hiç liseye gitmemiş midir? Dünyamızın davranışı hakkında en mini mini bir bilgi kırıntısına sahip değil midir? Pelin Hanımefendi okuması yazması olmayan birisi midir ki bu kadar zırvalık karşısında «aman efendim ne yapıyorsunuz, ne diyorsunuz?» diyememiştir. Metin Soylu Bey «araştırıcı» imiş. Ben ömrümü bilimsel araştırmaya adamış bir insan olarak «araştırıcı» diye bir meslek olduğunu Türkiye dışında duymadım. Evet İngilizce researcher, Almanca Forscher, Fransızca chercheur kelimeleri vardır, ama bunlar bir mesleği dile getirmezler. Belirli bilim dallarında araştırma yapanlar hangi bilim dalının uzmanı olduklarıyla birlikte anılır. Metin Bey’i dinlerken kendisinin en azından kartoğrafya tarihi, keşifler tarihi veya coğrafya hakkında herhangi bir bilgisinin olmadığına kanaat getirdim. Peki kendisi neyi araştırmıştır? Hangi kaynaklardan? Programda bir kitabını tanıttı. O kitap bende var ve bilimsel olmadığını biliyorum. Benim büyük bir sıkıntım, Türkiye’de televizyonlarda seyrettiğim programların bu tür bilgisizlik kaynakları olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı Habertürk kanalında Tarihin Arka Odası programında sevgili arkadaşım Murat Bardakçı bu tür yanlışlıkları, zırvalıkları ifşa etmekten bıktı usandı! Sık sık bu yüzden kamera önünde nasıl sabrının taştığını, sinirlendiğini, Tarihin Arka Odası programını seyredenler bilirler. Hani bu Pelin Çift Hanımefendi programını hazırlarken Murat’a hiç mi danışmamış, hiçbir bilgi derlememiş midir? Mensuplarının ezici çoğunluğu zaten zır cahil olan bir millete bu yapılır mı? Televizyonlarda haberlerden, dizilerden, bu tür tartışma programlarından akan cehalet ve kötü örnek zehiri o kadar ki, tek çare bunların hepsinin kapatılmasıdır, zira belli ki Türkiye’de bir televizyon kanalını adam gibi yönetecek adam yoktur. Mevcut kanalların hepsi cehalet kusmaktadır. Bunun yansımasını da bugün Sözcü gazetesinde okudum. AKP’nin oyu hâlâ yüzde 45’miş! Yani milletin neredeyse yarısı. Diğer yarısı da kime oy veriyor? Meclis’teki diğer partilerimize. Onların AKP’ye tercih edilecek yanları var mı? Hayır! Sık duyduğum bir laf bu yüzden yanlıştır: «AKP’nin alternatifi yoktur». Bunu diyenler, sanki AKP tercih edilmeliymiş gibi bir intiba yaratıyorlar. Hayır efendim! Meclis’teki partilerden hangisini bugün iktidar yapsanız, milletimiz içinde «aydın» adı altındakiler arasında hâlâ 16. yüzyılda Grönland’ın üç parça olduğunu sanabilecek kişiler çıkacaktır. Bu bilgi düzeyinin seçtiği milletvekilleri de işte bugünküler kadar olur. Ülkemizin temel sorunu da budur: CEHALET. Zavallı Pirî: Cehaletle savaşmak için yapmıştı haritalarını. Gel gör ki şimdi yaptıkları (üzerinde sarayda muhteşem atalarımız tarafından meyve yendikten sonra) cehaletin yayılmasına hizmet ediyordlar. Umarım 2013 Piri Reis Yılı bizi dünyaya daha da rezil etmez. 380 yıllık bir Rembrandt tablosunun gizi yakında çözülebilecek. Hollandalı sanatçı Rembrandt van Rijn, “Askeri giysili yaşlı adam” tablosunu 1630/31 yıllarında yapmıştı. Resim son yıllarda enfraruj, nötron ve klasik röntgen ışınıyla incelendiyse de tatmin edici bir sonuç alınamamıştı. Rembrandt eski ve üzerindeki yeni resim için aynı kimyasal bileşimli boyalar kullandığından eski ve yeni resmin ayrıntılarını seçmek zor. Oysa Van Gogh farklı pigmentler kullandığı için onun eserlerinde bu sorun yaşanmıyor. Araştırmacılar çalışma sırasında göreceli olarak yeni sayılan geniş alanlı röntgen floresan analizinden (MAXRF) yararlanmışlar. Bu yöntemde yoğun enerjili bir röntgen ışını kullanılan pigmentteki çeşitli kimyasal elementleri floresanlı olarak gösteriyor. Bu parlaklıklarla, yüzeyin ve altındaki tabakalardaki kimyasal bileşimler belirlenebiliyor. Gerçi yöntem tablo için zararsız ama bilim insanları ilk önce taklit tablo üzerinde çalışmışlar. Araştırmacılar geniş alanlı röntgen floresan analizinin altta gizlenen resmin detaylarını diğer dört yöntemden çok daha iyi ortaya çıkardığını gösterdi. Özellikle de yüzdeki cıva ve kurşun içerikli kırmızı ve beyaz boyalar gizli portrenin görüntüsünü çok iyi gösteriyor. Rembrandt tablosunun gizi çözülüyor Mağara yengeçlerinin görme yetisi evrim sürecinde gerilemiş. Bunun yerine bacakları uzamış ve duyu kılları gelişerek yaşam alanlarına daha iyi uyum sağlamalarına izin vermiş. Evrim, yeni özellikler kazandırdığı gibi bazılarını da yok ediyor diyor Singapur Ulusal Üniversitesi ve Frankfurt Goethe Üniversitesi bilim insanları. “Eğer böyle olmasaydı tüm canlılar hâlâ atalarının özelliklerini taşıyor olurlardı.” Araştırmacılar çeşitli mağara popülasyonlarının göreceli yaşını moleküler biyolojik yön Evrim yeni özellikler yaratırken, eskilerini yok ediyor Alman bilim insanlarına göre öğrenilmesi gerekilen bilgilerin tekrar tekrar okunması öğrenme konusunda kalıcı bir etki yapmıyor. Araştırmadan elde ettiğimiz sonuçlar okullardaki ve üni CBT 1351/7 8 Şubat 2013 Çok okunan bilgiler daha çabuk unutuluyor temlerle belirlerken, yeni özelliklerin ortaya çıkışının ve eskilerinin yok oluşunun aynı hızda gerçekleştiğini fark etmişler. Mağara yengeçlerinin çeşitli grupları mağarayı farklı zamanlarda yaşam alanı olarak seçmişler. Mağara yengeçleri, tatlı su yengeçlerinden farklılar. Göz ve bedenlerindeki pigmentleşme azalmış. Mağaranın karanlığında daha iyi yön bulabilmeleri içinse bacakları ve duyu kılları gelişmiş. Ve görme yetilerindeki zayıflama, uzun bacakların gelişimi gibi aynı hızda seyretmiş. Bu bilgilerden yola çıkan bilim insanları, özelliklerin kaybı ayıklanmayla ilgili ve bu değişimler mağara yengecinde evrimsel bir avantaj sağlamış diyorlar. Uzmanların tahminlerine göre gözler tamamen gelişmeyince, mağara yengeçleri enerjiden tasarruf ediyorlar. Nilgün Özbaşaran Dede
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear