Catalog

HUKUK POLİTİKASI Prof. Van Bladel’in kitabından yapılmış 56 sayfa gidenlerden eski birkaç dergi ve kâğıt parçaları lık bir bölümün kopyaları bir gün isimsiz zarflarla kalmıştı. Mithat Hocama eşyalarını toplamaya Türkiye’nin dört bir tarafına postalanmıştı. Belge yardım ederken biraz da dertleştik. Bilim insanları lere bakanların ilk izlenimi, Mithat Hocamın ma olarak karşılaştıkları durum için söylediği şu sözleri kalesinde yazdıklarının “intihal” olabileceği ihti asla unutamam: “Naziler de Paris’i işgal ettiklermaliydi. Zarfı gönderen, adını yazmadığı gibi içine inde ancak bu kadar zarar vermişlerdir…”. de hiçbir not veya açıklama koymamıştı. Amacın, Bilimsel çalışmanın temelinde merak yatmaMithat Hoca hakkında kuşku yaratmak olduğu lıydı, siparişle ücret karşılığı yapılamazdı. Kendisi açıktı. Bu çalışmalara biz öğrencileri kadar vakıf de matematik profesörü olan dönemin TÜBİTAK olmayanlar, Prof. Van Bladel’in kitabında Mithat Başkanı öyle düşünmüyordu. Temel bilim olmaHoca’nın makalesine atıf verildiğini bilemezlerdi. dan uygulamalı bilim veya endüstriyel araştırma Bunu yapan kişinin kendi akranı bir meslektaşı yapılamayacağı düşünülmedi. Boğaziçi Üniverolduğu belirlendi. Dekana postaları kendisinin sitesiyle imzalanan protokol çerçevesinde, 1996 gönderdiğini itiraf etmişti. Ama, “kötü bir niyetim yılında TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Ensyoktu” demesi konunun kapatılmasına yetti. titüsü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Yerleşkesi’ne Bunu takip eden başka olaylarla Mithat Hoca taşındı. Bu olaylar sonucunda Mithat Hoca TÜÜniversitesi’nden ayrılma noktasına getirildi. BİTAK’taki tüm görevlerinden istifa etti. Ama Rektör değişimi ile birlikte tüm üniversitede bir TÜBİTAK’la 1963 yılında başlayan gönül bağı çok şey değişmeye başlamıştı. Rektörlük gücünü nedeniyle 2001 yılında önerilen Bilim Kurulu arkalarına alanlar bıktırmak, sindirmek ve kaçır Üyeliğini tekrar kabul etti. Uyum sağlayamayıp mak için çok uğraştılar ve bunu da el birliğiyle kısa sürede ayrıldı, fakat yine sorunlar yakasına başardılar. Mithat Hoca gibi bilimsel yaklaşımları yapıştı. Çünkü Hükümet önceki Başkanlar, Bilim benimseyen, savunan diğer hocalar bu süreçte ne Kurulu üyeleri hakkında “haksız ödeme” iddiasıyla mi yaptılar? Ne yapabilirlerdi ki? Bu aşamada konu trilyonlarca TL’lik zimmet davası açmıştı. onları ilgilendirmiyordu!.. Bu olayla birlikte TÜBİTAK sevdası da Ayrılma kararı verdiğini duyduktan sonra zi TÜBİTAK’tan ümitleri de bitti. Bir müddet sonyaretine gittim, yaşanan olayları konuştuk. Mithat ra da benzer bir hayal kırıklığını Türkiye Bilimler Bey bizlere, belki de nasihat Akademisi’nin hükümet zoruyolarak, dedi ki; “Çocuklar la bilimle ilişkisinin kesilmehayatta ne yaparsanız yapın sinde yaşadı. Şeref üyesi olduğu ama insanları rahatsız edeBilimler Akademisi’nden bircek şeyler yapmayın.” Ne çok meslektaşı gibi istifa ederek demekti “insanları rahatsız ayrıldı. etmemek”? Mithat Bey çaİTÜ Elektrik Fakültesi’ndelışmaktan, kendi işini yapki görevinden 1996 yılında maktan başka ne yapmış emekli olan Mithat İdemen olabilirdi ki insanları rahatönce Işık Üniversitesi’nde daha sız edecek? İnsanlar rahatsız sonra Yeditepe Üniversitesi’nde olmasın diye çalışmaktan çalıştı. Halen de Okan vaz mı geçmeliydi? Üniversitesi’nde yarı zamanlı Bu süreçte Mithat olarak çalışmalarını sürdürBey’in bilgisi dışında belki mekte. 1996 yılından bu yana de haddimi aşarak rektöre 17 yıldır tek başına çalışıyor. mektup yazdım. İTÜ’lü olDersler veriyor, bilimsel çalışmakla gururlandığım kadar malar yapıyor. Ama tek başına Mithat Bey ve eşi Güner Hanım Prof. İdemen’in öğrencisi ve ne yazık ki yakınında bu biolmakla da gurur duyduğumu ve ayrılmasının bü rikimden yararlanacak tek bir genç yok… YÖK yük kayıp olacağını bildirmiştim. Rektör beni ara Ulusal Tez merkezinde arama yaptığınızda Prof. yarak Mithat Hocamın emeklilik dilekçesini kabul İdemen’in son tez danışmanlığının 1996 yılına ait etmediğini söyledi, endişe etmeyin dedi. Daha olduğunu görürsünüz. Mithat İdemen gibi bir bilim sonra, Mithat Hocamı makamına çağırıp emekli adamından yararlanmak için yurtdışında her türlü lik dilekçenizi ben yanlışlıkla imzalayıp Ankara’ya imkânlar sunulur, insan yetiştirmesi sağlanır. Ne göndermişim vazgeçmek istiyorsanız geri isteye yazık ki, ülkemizde böyle bir ahlak yok... yim demiş. Birkaç ay sonra aynı rektörün, Mithat Bilinmesinde fayda olduğu için söylüyorum, Bey’in yeni görev aldığı üniversitenin rektörüne 1996’dan bu yana Mithat Hocanın birçok maka“Mithat Bey’i aldığınıza sevindim, birkaç kişi daha lesi dünyanın saygın dergilerinde yayımlandı, eski var, onları da alsanız iyi olur” dediğini öğrendim… kitaplarının yeni baskılarını hazırladı, Türkçe ve İlkelerine ters düşen durumlarda hiçbir görevi İngilizce yeni kitaplar yazdı ve yazmaya da devam kabul etmedi. İnandığı konularda ise tam bir görev ediyor… insanıydı. TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Ama hepimizin içinde bir eksiklik duygusu Grubu ve TÜBİTAK Bilim Kurulu üyelikleri var. 2013 yılının 28 Şubat günü Mithat Hocam bir yaptı. Sanırım en çok zevk alarak yaptığı görev mesaj göndermiş, diyor ki: TÜBİTAK Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü Sevgili çocuklar, Matematik Bölümü Başkanlığı idi. 1985 – 89 yılları Hepinizi bir arada görmek artık çok eskilerde arasındaki başkanlığının sonuna doğru TÜBİTAK kaldı. Bölük pörçük haberler doyurucu olmuyor. Genel Sekreteri olan kişi insanların bilimselliği Gene de iyi olduğunuzu duymak yetiyor. yerine siyasi eğilimlerine öncelik verince Temel Son makalem belki ilginizi çeker. Basit ama Bilimler tümüyle boşalmıştı. Bilim insanlarının ki hoş gibi. Görmek isterseniz şu adreste açık: http:// misi kendi rızası ile ayrılmış, kimisi de sözleşmeleri www.scirp.org/journal/am yenilenmeyerek uzaklaştırılmıştı. Bu tatsız süreHepinize sevgiler, iyi günler. cin son günlerinde TÜBİTAK MAM’a Mithat Mithat Hocamı görmeye gittim. Temel Bilimler binasının Bilmiyorum başka söze gerek var mı? Keşke tamamı terk edilmişti eşyalar ortalığa savrulmuş, olayları başka türlü yaşatmayı başarabilseydik… Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Kız Erkek El Ele – Diren Dinci Faşizme! • Başbakan Fin’lere, “meşru hayat vardır, gayrimeşru hayat vardır”, demiş... Anlayamadım, nasıl oluyor bu iş? Yani, kendi hayatı hangisi bu durumda ve hangi sebeple? Sınav sorusu gibi oldu ya, neyse... • Üniversiteli kızlar, erkekler birlikte yürüyün, tutun ellerinizden, sevin, sevinin, sevilin, direnin dinci faşizme karşı! • Gerekirse kanun çıkarırı(m)z, diyor. FührerErlasse! Tayup Kanunnameleri... • Ne hakla, hangi yetkiyle deyip, duruyorsunuz, birader. İş mi şimdi bu laflar! Çok mu safsınız, safa mı yatıyorsunuz? Polisin çalamayacağı bir kapı, gözaltına alamayacağı bir kimse var mı bu ülkede? • Haydi, tüm kızlar erkekler Başbakana dava açıyor! Binlerce, on binlerce dava! Var mısınız? • Bir taşla pek çok kuş vuruyor güya, bizim uyanık: • Öyle karışık ev tutan pek az da olsa, bir kere onları açığa çıkarmak istiyor. • Destekleyenleri fişlemek ve gözden düşürmek istiyor. Üniversitelerde yapacağı kökten temizlik için çok işe yarayacaktır. • Siyasette muhaliflerini gözden düşürmek istiyor. Yaklaşan seçimlerde bu da işe yarayacaktır. • Tüm toplumu terörize ediyor. İnsanları; gençleri, ailelerini kaygılandırıp, ürkütüyor. Kimse artık bir daha tencere tava çalmaya cesaret edemesin, istiyor. • Nihayet kendi saflarını pekiştirmiş, keskinleştirmiş, cihada hazır hale getirmiş oluyor. • Ama bunlardan daha önemlisi, ülkenin “pazarlanması” için gelip gidenleri, yapılıp edilenleri dikkatlerden kaçırmış oluyor. Yani iyi iş çıkarmış oluyor. Ancak bir şartla: tüm bunlar için bizim, sandığı kadar korkak, ürkek, cahil, bencil, güçsüz, dağınık kitlecikler, salak bireyler olmamız gerekiyor. İşte burada kör ve aptalca bir yanılgıya sürükleniyor. Bu yüzden kurmayları, tehlikeyi görerek çark etmeye çalışmışlardı. Yanlış hesap Bağdat’tan dönüyor. Arşın da burda! Bu kez çok fena çuvalladın, birader. • Bir dur, bir düşün! Ne demişti? İki polis bir savcı bana yeter! Şimdi bir polis bile yeter oldu. Yakında herkes kim vurduya havale... Önleme gözaltısı despotun denizaltısı... 24 saat tut, çıkar; yine tut, yine çıkar. Torpille dur! Eğer bu yasa çıkarsa, AYM de anayasaya uygun bulursa, tüy diktiklerinin resmidir. Polis şimdiden bu tür gözaltılarına başladı bile! Düşünüp durma, bir şeyler yap! • Yine aynı görüş: Ankara 3. Sulh ceza mahkemesi, serbest bırakma kararını verirken önemli bir içtihat da oluşturdu. Mahkeme, “vatandaşlık haklarını kullanarak demokratik tepkilerini ortaya koymak için protesto gösterisi yapanlara herhangi bir suç isnadı mümkün değildir” dedi. Bu görüş, yıllar önce Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin de görüşüydü. “Sivil itaatsizlik”in bir hak olarak tanınmasının ön habercisiydi. Bir küçük direnme hakkı olarak sivil itaatsizlik, hukuk devletlerinde temel bir yurttaş hakkıdır. • Antigone’ler, Sokrates’ler, Thoreau’lar, Gandhi’ler, King’ler, Zonguldak Kömür İşçileri, Bergama’lı Köylüler, Dünyanın tüm Çapulcuları, herkes, 5 kasım “Dünya Sivil İtaatsizlik Günü”nüz kutlu olsun! • Yasa el feneri, anayasa sokak lambası, hukuk ay ışığı, vicdanımız güneşimiz gibidir. • Ülkemizde politika üretimsiz finans ekonomisi gibi yapılmakta... Spekülasyonla yürütülmek istenen bir devlet söz konusu. Borsa oyunları gibi, ayak oyunlarıyla partiler iş becermeye çalışıyor. Üretimden kopuk olduğu gibi, halktan ve insandan kopuk bahis oyunlarıyla halkı sömürüyorlar. Bugün Ankara’nın durumu budur. • BDP’nin önerisine bir Atatürk katkısı... “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı’nın kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde dil, din, ırk, etnik köken, kültür, cinsiyet cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez. Vatandaşlığa ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.” • Yok sayarak var olunamaz. • Bugün O’nun yeniden doğduğu gündür dostlar, ne mutlu Atatürk’üm diyene! Çıktı: İbrahim Ö. Kaboğlu, İnsan Hakları Kuramı, İmge Yayınları, Ankara 2013 CBT 139119 / 15 Kasım 2013