28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Bilim ve Varsayım Fizik muallimi M. İlhami Bey, 1927 yılında Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası’nda Henri Poincaré’nin Salih Zeki tarafından Türkçeye çevrilmiş olan İlim ve Faraziye adlı kitabını tanıtıyordu. Osman Bahadır [email protected] Internet şehre son gelen yabancı olduğundan, vatandaşın canını sıkan bir şey olduğunda bunu mümkünse internetle irtibatlandırmak işin kolayına kaçmak oluyor. Malum kötü haber geldiğinde önce haberciyi vururlar! Şikâyetim Var! Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ‘nun (BTK), geçtiğimiz günlerde TBMM Bilişim ve Internet Araştırma Komisyonu’na yaptığı sunumdaki verilere göre, Türkiye, 487 bin 362 şikâyet ile dünyada internetin en çok şikâyet edildiği ülke konumundaymış (tabii diğer ülkelerin muadil yakınma hacimlerini bilmediğimiz için bu birinciliğin neye göre belirlendiğini anlamak kolay değil). Haber kapsamında medyaya verilen bazı şikâyet örneklerine baktığımızda sorunun internette değil de interneti detaylarını bilmeyen bireylerde olduğunu tespit etmek zor değil. Örneğin sarhoşken arkadaşlarının eşek şakasına maruz kalan birisi, çekilmiş olan uygunsuz videosunun internete verildiğinden şikâyet ediyor; en büyük korkusu ise ailesinin bu videoyu görmesi. Dert babası BTK da “Senin arkadaşların eşekse internetin günahı ne” diyemediğinden bu tür taleplerle ilgilenmek zorunda. Bir başka şikâyette ise ebeveyn bir internet oyun sitesine kontür yüklemek için çocuklarının cep telefonu ile tanesi 30 TL olan kontürden 11 tane yüklediklerinden şikâyet ediyor ve bu “soygun”un durdurulmasını istiyor. Hayır o siteyi yapanlar çocuklara zorla kontür yükletmişlerse tamam burada bir suç unsuru olabilir de sen özgür iradenle böyle bir şey yapmışsan internetin kabahatı ne? İnsanın aklına doğal olarak şu ünlü deyiş geliyor: Kötü haber geldiğinde önce haberciyi vururlar! Anlaşılan internet de burada dolaylı yoldan bu nahoş durumların müsebbibi olarak suçlanıyor. Hiç kimse aynayı kendisine tutup bakmıyor. Arkadaşlarını doğru seçemiyorsan bu senin suçun. Kendini kaybedecek kadar alkol alıp sarhoş oluyorsan bu da senin suçun. Çocuklarının eline tanesi 30 TL olan kontürü yüklemesini sağlayacak imkânı olan cep telefonu vermişsen bu da senin suçun. Zamanında başka araçların başına gelen şey bugün de internetin başına geliyor. Şehre son gelen yabancı olduğundan bütün suçlar internete yüklenmeye çalışılıyor. TV de 900lü telefon hatları da yaygınlaşma sürecindeyken benzer suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardı. TV bugün hâlâ tartışılıyor. TV kanallarında yer alan dizilerin ya da magazin programlarının toplumu dejenere ettiği, aile düzenini bozduğu iddia ediliyor. Ancak kimse bu dizilerin kendilerine zorla izlettirildiğini iddia edemiyor. Sen o dizileri seyretme bak bakalım o diziler kendilerine yer bulabiliyorlar mı? (Tabii karşıt görüş şu: O dizileri izlemeyeceğiz de ne yapacağız? Doğru; hayatını renklendirecek başka bir şey bulamıyorsan, diziler kaderin demektir). Görünen o ki vatandaş kendisinin yönetilmesi yetkilerini bütünüyle devlete bırakmayı, şahsen emek sarfetmeye tercih ediyor. Çocuğumun ahlaki eğitimini ben vermeyeyim devlet versin. Çocuğumun teknolojik eğitimini ben vermeyeyim devlet versin! İmkânı olmayanlar için bu tolere edilebilir bir realite. Ancak bundan güç alan devlet organlarının böyle talepleri olmayan vatandaşı da aynı kategoride ele alarak, “Sen anlamazsın dur ben senin yerine yapayım” demesi ne kadar doğru? Geçen sene aynı BTK’nın filtre konusunda bu ayrımı idrak etmesi için binlerce kişinin sokaklara çıkıp yürüyüş yapması ve “Internetime dokunma” demesi gerekti. Acaba ben de bu mentaliteden mi şikâyetçi olsam? Yoksa gereksiz yere şikâyet sayacını artırmasam mı? Ne de olsa böyle birincilikler başarının değil başarısızlığın göstergesi. P CBT 1306/ 12 30 Mart 2012 laştırıldıktan sonra birer doğurgan gerçek olurlar. Bir kısoincaré’nin İlim ve Faraziye başlığıyla Salih Zemı da bizi hataya düşmeden fikirlerimizi saptamamıza ki Bey tarafından Türkçeye çevrilmiş olan kitayaradıkları için faydalıdırlar. Nihayet bir kısmı da göbı, 1920’li yıllar Türkiyesi’nde yayımlanmış en rünüşte (zahiren) birer faraziyedir ve biçim değiştirmiş önemli ve en çok etki yaratmış bilim felsefesi kitaplatariflere ve kabullere dönüşebilirler. Bu sonunculara bilrından biridir. Fizik muallimi M. İlhami Bey, ülkemihassa matematikte veya matematiğe bağlı bilimlerde rastzin ilk felsefe dergilerinden olan Felsefe ve İçtimaiyat lanır. Bu bilimlerin kesinliği de zaten buradan kayMecmuası’nın Teşrinisani(Kasım) 1927 tarihli 5. sayınaklanır. Bu kabuller, bu sahada hiçbir engel tanımasında(s. 380383) bu kitabı tanıtmaktadır. M. İlhami yan fikirlerimizin serbest faaliyetinin eserleridir. BuraBey’in yazısı biraz kısaltılmış ve büyük ölçüde bugünda fikir istediğini iddia edebilir, çünkü emri tertip eden kü dilimize dönüştürülmüş olarak şu şekildedir: kendisidir. Fakat şurası iyice anlaşılmalıdır ki bu emir*** ler keyfi değildirler. Çünkü eğer keyfi olsalardı, doğur“Bundan takriben 10 sene evvel eski Maarif Nezagan olmazlardı. Tecrübe bizi, serbestçe seçime terk eder reti tarafından bastırılmak istenilip uzun müddet ötefakat en elverişli yolu göstererek bize yardım eder. O halde beride sürünerek kaldıktan sonra nihayet Maarif Vede bizim bu emirnamelerimiz, vekiller heyetinin fikrikaleti ve Milli Talim ve Terbiye Dairesi’nin çabalarıyla ni soran birtakım hükümdarlar gibastırılan 270 sayfalık bu eser, Poinbidir. caré’nin felsefi külliyatından önemli Bilimlerin bazı esaslı prensiplebir bölümdür. rinde görülen bu serbest yaklaşım Salih Zeki, Poincaré’nin buna özelliğini, her türlü sınırın ötesine göbenzer üç kitabını tercüme etmiştir. türmek isteyenler ve serbestliğin Birisi (İlmin Kıymeti) kendisinin keyfilik olmadığını unutanlar oldu. sağlığında neşrolundu. İkincisi de Nominalistler, ‘bilim, bizzat kendi taşimdi çıkıyor, üçüncüsünün (İlim ve riflerinin oyuncağı değil midir?’ diUsul) yayımlanmasının da pek yakın ye sorarlar. Buna Poincaré’nin verolduğu tahmin edilebilir. diği cevap gayet kesindir: ‘Eğer böyPoincaré, bilimi, sadece matele olsaydı, bilim hiçbir iktidara sahip matik sahasında ilerleten bir teknisolmazdı. Halbuki bilimin her gün göyen değildi. O, geliştirdiği felsefi siszümüzün önünde iş yaptığını görütemden meseleleri hâkimiyetle gören yoruz. Eğer bilim bize gerçeklikten bir bir filozoftu. Bu bakış açısından, Po Henri Poincare (18641912) şey öğretmemiş olsaydı, bu durum incaré, Apel’in dediği gibi Lukres, Demümkün olmazdı. Fakat bilimin ulakart, Paskal ve Leibniz’lerin neslidir. şacağı şeyler, safdil dogmatiklerin düşündüğü gibi ‘biBirbirini tamamlayan dört felsefi eseri vardır: İlim zatihi şeyler’ değil, belki bunlar arasındaki ilişkilerdir (nisve Usul, İlmin Kıymeti, İlim ve Faraziye ve bir de ölüpetlerdir). Bu ilişkilerin dışında bilinebilen hiçbir germünden sonra neşredilen ve çeşitli makalelerinden oluçeklik yoktur.’ şan Son Düşünceler. İşte İlim ve Faraziye, bu gerçeğe ulaşmak için aritBilimi pek çok sahasında ilerleten bu deha, bilimin metik ve geometriden başlayarak mekaniğe ve deneydayandığı temelleri incelemeye yetkindi ve gerçekten sel fiziğe kadar bilimler sahasını gözden geçirir. bu analizi tam bir bağımsızlıkla ve hiçbir geleneğe bağÂleme empoze ettiğimiz diğer bir çerçeve de melı kalmadan yapmıştır. kândır. Geometrinin başlangıcı nereden geliyor? BunPoincaré; sayı, mekân ve kuvvete ait eski kavramları mantıken mi kabul ettik? Öklitçi olmayan geoları sarstı. Ona gelinceye kadar bu soyut kavramlar kenmetrilerin varlığı bunun böyle olduğunu ispata kâfidir. di hallerinde hareketsizce durmuşlardı. Matematikçiler Mekânı sezgilerimizle de keşfetmedik çünkü bu suretve filozoflar, Pisagor’dan beri sayının ne olduğunu çok le elde ettiğimiz mekân geometricilerin mekânından başaradılar ve tarif edemeyerek aramaktan vazgeçtiler. Lekadır. Geometri tecrübeden de gelmiyor. O halde geoibniz, boş yere “2 ile 2’nin 4 ettiğini” ispata çalıştı. Topmetrinin ilk başlangıcı kabule bağlıdır (itibaridir). Falamanın tarifini yapamadığı halde Newton’la beraber kat bu kabuller keyfi değildir ve öklitçi olmayan bir âle“sonsuz küçükler hesabı”nın temelini kurdu. Geometme gitsek başka kabullerimiz olurdu. rinin, fiziğin temellerini oluşturan aksiyomların ve esasFizik bilimine gelince; burada başka türden ve ilk ların araştırılmasında da aynı zorluklar vardı. Fakat kebakışta doğurganlıkları görülen faraziyelere rastlanır. Buşiflerin arkası kesilmiyor ve başlangıçların karanlığı, birada nazariyeler daha az sağlamdır ve bilim tarihi bize lim nehrinin akmasına engel olmuyordu. bunların geçici olduklarını öğretir. Bununla beraber bu Aksiyomlara ve başlangıç önermelerine körü körüne nazariyeler tamamıyla ölmezler, her birinden bir şey kaboyun eğişe ilk defa Poincaré isyan etti ve bilimin kaylır. İşte meydana çıkartılması gereken mesele de bu ölnağının nerede olduğunu anlamak istedi. Poincaré, bu meyen şeylerdir. Çünkü hakiki gerçeklik bu bâki kalan sahadaki çalışmalarından büyük bir kısmını içeren şeylerdedir. İlim ve Faraziye’nin girişinde eserin tezini anlatır. ‘ ...BiPoincaré’ye göre, farazi bilimlerin usulü tümevarıraz daha düşünülünce faraziyenin (varsayımın) yeri anma dayanır. Fakat tecrübe koşullarının aynı kalmamalaşıldı ve görüldü ki faraziyeye matematikçinin olduğu sı, bu bilimlerde olasılıklar hesabının önemli bir vazikadar fizikçinin de ihtiyacı vardır. O vakit bütün bu yafe görmesini gerektirmiştir. Bu nedenle (kitapta) olapılan binaların sağlam olup olmadıklarından şüphe edilsılıklar hesabının sıkı bir analizini ve fiziksel bilimlerdi ve bir nefesle bunların yıkılacağı zannedildi. Bu şedeki yerinin açık bir tartışmasını görürüz. kilde şüpheci olmak, yüzeysel olmaktır. Her şeyden şüpTürkiye irfan kütüphanesi, bu eserin tercümesini kahe etmek veya her şeye inanmak, bunların ikisi de bizanmakla bahtiyardır. Konusu olan meselenin ağırlığı zi düşünmekten eşit ölçüde alıkoyar. Çeşitli tipte farave genişliği dolayısıyla çok güç olan bu tercüme büyük ziyeler vardır. Bunların bir kısmı, tecrübe ile sağlambir muvaffakiyetle ortaya çıkmıştır...”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear