Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SON ARAŞTIRMALAR Nüfus artışıyla gelen mutasyonlar insanlar bir Akdeniz adasında yaşamalarına rağmen, balık, yemek listelerine pek ender olarak girmiş. Leipzig MaxPlanck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü araştırmaçılarına göre Sicilya ve önündeki adalara insanlar ilk olarak son buz devrinde yani 19.00026.000 yıl önce yerleşmişler. Sicilya’nın batısındaki Favignana adasındaki bir mağarada bulunan iskeletleri ineleyen bu çalışma, Akdeniz bölgesindeki insanların mitokondriyal DNA’sıyla ilgili ilk genetik araştırmalardan biri. İnsanlar İtalya yarımadasından, Sicilya’yı aşarak Favignana adasına gelmişler diyor Marcello Mannino. DNA incelemeleri ve arkeolojik buluntuların birlikte değerlendirilmesi sonucunda, insanların Sicilya’ya son buz devrinin en soğuk döneminde yerleştikleri ortaya çıkmış. Bu dönemde deniz seviyesi İtalya Yarımadası ve Sicilya’yı bir kara köprüsüyle bağlayacak kadar düşüktü, insanlar ve hayvanlar bu şekilde adaya gidebilmişler. Bilim insanları ayrıca insan kalıntılarının kimyasal bileşimlerini inceleyerek, ilk Sicilyalıların avcı ve toplayıcı yaşam biçimini sürdürdüklerini ve beslenmelerinde kara hayvanlarını tercih ettiklerini öğrenmiş. Çok az balık ve deniz ürünü tüketmelerinin nedeni, Akdeniz’in besleyici maddeler açısından pek zengin olmayışıyla ilgiliydi. İkinci bir neden de ilk Sicilyalıların balık avcılığı için gerekli teknolojilerden yoksun olmalarıydı. viyesinin 1.1cm yükselmesine neden olmuştu. Özellikle de sürecin hızlanmış olması bilim insanlarını endişelendirmekte. Grönland’da her yıl, 1990’lı yıllarda “alarm” niteliğinde açıklanan miktardan beş misli fazla buz eriyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin beş yıl önce açıklanmış olan raporundaki verilere kıyasla iki misli daha doğru sonuçlar elde edilmiş. Analiz için 26 araştırma enstitüsünden 47 bilim insanı NASA ve ESA girişimiyle, uzun yükseklik ve yoğunluğa bağlı değişimlerle ilgili verileri, uydu misyonları ve buz hareketleriyle ilgili radar verilerini bir araya getirdi. Veriler Grönland ve Güney Kutbunun on beş yıl öncesine göre ( h e r yıl) üç misli b u z kaybettiğini gösteriyor. Buzun erimesiyle ortaya çıkan su ve buzuldaki yüksek su basıncı, buzulları hızlandıran ve buz dağlarının kopma riskini yükselten “kayma etkisini” yaratıyor. Diğer önemli bir faktör de sıcak deniz suyunun, kalıcı olduğu varsayılan buzun ön kısmını dayanıksız hale getirmesi ki bu da Grönland buzunun ilerleyişini biraz daha hızlandırıyor. Özellikle Güney Kutbunun batısı konusunda endişe büyük. Buradaki buz kaybı 20052010 yılları arasında yılda yaklaşık 102 gigaton hesaplanmış. Doğu Antarktiğin yüksek platosu ise kar yağışları sayesinde biraz buz kazanmış. yon “sinir hücresinden” ve hareketleri yerine getiren bir tür koldan oluşuyor. Bilimciler yapay beyin sayesinde beyin bölgelerindeki etkinlikleri ve belli başlı davranış biçimleri arasındaki ilişkiyi öğrenmeye çalışacak. Waterloo Üniversitesi’nden Chris Eliasmith tarafından geliştirilen model de tıpkı insan beyni gibi farklı işlevleri yerine getiren bölümlere ayrılmış. “Spaun” (Semantic Pointer Architecture Unified Network) olarak isimlendirilen beyin modelinin birbirine bağlı olan yapay sinir hücreleri, farklı yollardan etkinleştiriliyor. Model örneğin bir sayı dizisini “aklında tutarak”, sayıları mekanik koluyla yazabiliyor. Bu basit görevler sırasında beyinde son derece karmaşık süreçler işler. Yapay beyin, zeka testlerindeki bazı görevlerde insanlar kadar iyi sonuçlara ulaşıyor (Science). Yapay beyin insan beyni kadar uyumlu olmadığı için yeni görevler öğrenemiyorsa da, beynin etkinliklerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesinde yardımcı olacak. İnsan kalıtımı son 500010.000 yıl içinde önemli ölçüde değişmiş (Nature). Bu zaman içinde her şeyden önce Afrikalılardan çok Avrupalılarda hastalıklara yol açan genlerde çok sayıda mutasyon meydana gelmiş. Bu durumun her şeyden önce Avrupa nüfusunun artışıyla ilgili olduğu sanılıyor. Nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan mutasyonlar, evrimsel açıdan çok kısa sayılacak bu zaman içinde ayıklanmadan günümüze kadar gelmişler. Washington Üniversitesi AkeyLab kurumundan W e n q u i n g F u, Avrupa ve Afrika kökenli 6.500 Amerikalının 15.000’i aşkın genini incelemiş. Kalıtımın bir milyon yerinde “tekli nükleotit türevleri” (singlenucleotide variants/SNVs) olarak bilinen yapıtaşlarında değişimler saptamış ve bu değişimlerin yaşlarını belirlemişler. Hesaplara göre protein üreten genlerdeki tüm SNVs’lerin yüzde 73’ü son 500010.000 yıl içinde oluşmuş. Protein üreten genler isimden de anlaşıldığı gibi bir proteinin tasarımını üretiyor. Bu proteinler tüm hücreleri “inşa ediyor” ve çok sayıda ayarlayıcı görevler üstleniyor. Bu tür genlerde mutasyonlar ortaya çıktığında, proteinler hiç üretilmeyebilir ya da hatalı üretilir. Hatalı proteinlerse hastalıklara sebep olur. Hastalığa yol açma etkisine sahip SNVS’lerin yüzde 86’sı bu zaman dilimi içinde ortaya çıkmış. Araştırma, evrimsel açıdan çok yeni sayılabilecek değişimlerin, insan kalıtımı üzerinde ne kadar önemli etkiler yapabileceğini göstermesi açısından önem taşıyor. Bu kısa geçmişte, gelecek kuşaklarda kendilerini gösterecek olan olumlu mutasyonlar da yaşanmıştır. Grönland ve Güney Kutbundaki buzlarda olağanüstü miktarlarda su barınır. Fakat ne var ki küresel ısınma devam ederken bu buz tabakaları da git gide inceliyor. Erimenin kesin miktarı şimdi geniş kapsamlı bir araştırmayla en büyük doğruluk payıyla hesaplandı. Buna göre 1992 yılından beri 4000 milyar ton buz yok oluyordu ki bu da deniz se Kutup başlıkları git gide daha hızlı eriyor Amerikalı bilim insanları insan beyninin bir bilgisayar modelini geliştirdi. Yapay beyin görüntüleri algılıyor ve sayıları tanıyarak yazıyor. Model birbirine bağlı iki buçuk mil Yapay beyin okuyor ve yazıyor Amerikan uzay dairesi NASA Merkür’de buzun varlığını kanıtladı. Merkür, Güneşe en yakın gezegen olmasına rağmen üç yeni araştırma sonucuna göre donmuş su barındırıyor. Messenger sondası, gezegenin devamlı gölgede kalan kuzey kısmında bir buz örtüsünün bulunduğunu kaydetmiş. En az otuz santim kalınlığındaki örtünün bazı yerlerde 20m kalınlığında olabileceği tahmin ediliyor. Suy kuyrukluyıldızlardan ya da Merkür’e çarpan asteroitlerden gelmiş olabilir. Fakat hiç kimse buzun bulunuşunu yaşamın var NASA, Merkür’de buz buldu KANSER HÜCRELERİ NASIL ÇOĞALIYOR? Tümör hücrelerinin bedende ne şekilde yayıldıkları ve metastazlar oluşturdukları öğrenildi: Kanserli hücreler bir embriyon gelişim programını kötüye kullanıyor. On kanser hastasından dokuzu, bedenlerinde gelişen ilk tümör yüzünden değil, metastazlar, yani diğer organlara yayılan kanser kolonileri yüzünden yaşamını yitiriyor. Bu gelişme düşünülenden çok daha karmaşık. Kanser hücrelerinin metastaz oluşturabilmeleri için, önce çevredeki dokulara, daha sonra ise lenf ve kan damarlarına girmeleri gerekiyor. Bu şekilde daha uzaktaki organlara yerleşerek çoğalabiliyorlar. Fransız kanser araştırmacısı Jean Paul Thiery, on yıl önce, bu süreçte doğal beden süreçlerinin hedeflerinden saptırıldığını söylemişti. Çünkü embriyon gelişimi sırasında da buna çok benzer bir süreç yaşanıyor: Bir arada tutunan epitel hücreleri birden bire hareketli mezenşim hücrelerine dönüşerek başka bir yere yerleşiyorlar. Ama bu durumda tamamen istenilen bir manevra bu. Sonuçta “epitelyal mezenşim geçişi” (epithelial mesenchymale transition/EMT) olmaksızın organlar gelişemez. Yoksa metastaz oluşumunda da yanlış yerde ve yanlış zamanda aynı süreç mi işliyor? Bu model 2002 yılında sunulmuş olmasına rağmen bugüne kadar hiç kimse canlı tümörlerle kontrol etmemişti. Kaliforniya Üniversitesi (San Diego) farmakoloji uzmanı Jing Yang’ın farelerle gerçekleştirdiği deneyler, Thiery’nin doğru tahminde bulunduğunu gösteriyor. Yang’a göre tümörler, EMT programını “Twist 1” geninin yardımıyla açıp, kapatıyor. “Twist 1” aktif olduğu zaman kanser hücreleri hareketlenerek kan dolaşımına karışıyor. Gen etkin olmadığında ise büyümeye odaklanan yerleşik hücrelere dönüşüyor. Buna göre çalıştırma düğmesi bulunmuş sayılır, ama bunu neyin çalıştırdığı konusunda sadece tahmin var: Olası suçlular olarak, listede oksijen yetersizliği ve iltihaplar yer alıyor. Ancak programın nasıl yeniden etkisiz hale geldiği henüz bilinmiyor. Bilimciler şimdi metastaz oluşumunu durduran bir “çalıştırma kolu” bulabilmeyi umuyorlar (Cancer Cell). CBT 1343/ 6 14 Aralık 2012 Son buz devrinde, deniz seviyesinin henüz düşük olduğu bir dönemde anakaradan uzanan bir kara köprüsüyle ilk Sicilyalılar adaya gelmişti. Avcı ve toplayıcılıkla geçinen bu İlk Sicilyalılar balık sevmiyormuş