Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Yaşadığım kentte yaşayan, ama otomobili baş tacı etmemiş “mutsuz azınlık”tan özür dileyerek... Tüm dillerin kökeni Afrika’ya uzanıyor İki farklı çalışmada dilin tarihi ve çeşitliliği araştırıldı. İlginç sonuçlara göre dilin çıkış noktası orta veya güney Afrika. Dilin motifleri ise biyolojiden çok kültürel evrimle biçimleniyor. Otomobili Baş Tacı Eden Kent... Otomotiv sanayiimizden çok söz ettim. 14 Nisan’da, Ankara’da açıklanan Türkiye Otomotiv Strateji Belgesi’yle ilgili de bir değerlendirme yapabilmek için konuyu incelerken aklıma geldi. Ankara’da yaşayanlar bu belgede yazılanlarla ilgileniyorlar mıydı acaba? Niçin Ankara’da yaşayanlar? İddia ediyorum ki, hiçbir kentin halkı, otomobil denen makinayı Ankara halkı kadar baş tacı etmemiştir. Onun için, otomotiv sanayiimizin geliştirilmesiyle de muhakkak ilgileniyorlardır... Başkent’in ortasından ırmak geçmiyor. Ama bu kent başkent yapıldığında içinden pek çok dere ve çay geçerdi. Kanalizasyonumuzu bunlardan bazılarına bağlayıverdik. Sonra, SıhhiyeUlus ekseninden geçeninin kokusuna dayanamadığımız için üstünü kapattık. Diğer dereleri de kurutup çoğunu asfaltladık; o dere yataklarında şimdi, Bülbül Deresi’nde olduğu gibi, su yerine otomobil akıyor. Ama sayıları sürekli arttığından, onca caddeyi genişletmemize, kavşaklarda birbirlerini bekletmeden geçsinler diye, onlarca ‘battıçıktı’ inşa etmemize rağmen otomobillerimizi rahat ettiremedik. Sonunda, Çankaya’yı Kızılay’a bağlayan ana bulvarı yok edip kentin tam ortasından bir otoyol geçirdik... Halk bu makinayı bu denli baş tacı etmese, kentin ana damarından otomobil aksın diye, oradan otoyol geçirebilir miydik? Otomobil bu; gidilecek yere gidildi, akşam oldu eve dönüldü, sahibi onu bir yere park edecek... Nereye? Yolun kenarına; kenarda yer yoksa yaya kaldırımına... Ankara’da yasadır: ‘Yaya kaldırımlarında öncelik hakkı otomobilindir. Otomobil velînîmetimizdir; kaldırımlar park yerimiz...’ Yaya nerede yürüyecek? Otomobil bir yere giderken, nasıl, tevâzu gösterip kaldırımda değil de yolda yürüyorsa yaya da haddini bilsin; o da orada yürüsün. Ama zinhâr yolda yürürken otomobillerin üstüne doğru yürümesin... Bu konuda hüküm var: ‘Otomobilin üstüne yürüyen her yaya bir gün ölümü tadar...’ Bir yaya, ezkaza kaldırımı boş buldu orada yürüyor. Baktı ki bir araba park için fırlayıp kaldırıma çıktı, derhal önünden çekilmelidir. Belli ki, ihtiyaç molası... Sorarım size, hangi kentin halkı yürüyeceği kaldırımı tamâmen otomobillere bırakır? Otomobil ağır; park edilen kaldırım entipüften... Belediye öyle yaptırmıştır. İki üç park etmeden sonra kaldırım taşlarının hepsi yerinden oynar; kenar taşları parçalanır. Ne gam, nasıl olsa, onarım için, ilgili Belediye, geleceğin müteahhit adayları arasından birini seçip gönderecektir... Yeter ki otomobilin işi görülsün... Eh, o arada adamımız da müteahhitliği öğrenir, birkaç kuruş da para kazanıp ilk sermayesini doğrultur! Bu kentin halkı kaldırımlara giden paraları otomobillerinin yüzsuyu hürmetine müteahhit adaylarına helâl eden bir halktır... Diyelim, yaya yolun kenarında durdu, karşıya geçecek. Ankara’da kuraldır: ‘Yayaya yeşil ışık yandığında da yoldan geçiş hakkı otomobilindir. Haddini bilmeyerek aksine hareket eden yayayı ezmek câizdir.’ Başka hangi kentin halkı bu kuralı sîneye çeker? Kentin başındaki belediye elemanının, gafletine gelip başlattığı metro inşaatını durdurup var gücünü kent içinde battıçıktı yapmaya, otoyol açmaya vermesi de kent halkının otomobil aşkındandır. Nitekim, halk metro inşaatı durdu diye öyle pek fazla sesini filan da çıkarmamıştır. Birkaç kişi itiraz edecek gibi oldu ama bakmayın siz onlara... O münâfıklar bilmezler mi, Ankara halkı kentin merkezine otomobiliyle inme özgürlüğünü savunur ve neresinden baksanız, metro bu özgürlüğe gölge düşüren bir altyapıdır. Oysa benim kentlim arabasına atladı mı ver elini şehrin göbeğindeki varoş, Kızılay... Hem o özgürlüğün tadını çıkarır hem de, Kızılay’a çıkan sokakları mesken tutan işportacılardan don, gömlek, terlik, artık neye ihtiyacı varsa alır, güle oynaya evine döner... Yoksa, teknolojinin üreticisi değil de sâdece tüketicisi olan halkların başkentleri mi böyle oluyor? B elli başlı dilbilgisel motiflerin birçok dilde değişmez olması dilbilimciler arasında uzun tartışmalara neden olmuştur. Çeşitli dillerde görülen benzer motifler evrensel midir? Ve bu nedenle de beyindeki yapılarla ve genetik olarak mı belirlenmiştir? Yoksa bunlar kültürel olarak mı ortaya çıkmıştır? MaxPlanck Psikolinguistik Enstitüsü’nden Michael Dunn, Nature dergisinde bu sorulara yanıt getiren araştırmasını yayımladı. Dunn ile çalışan bilim insanları, dört büyük dil ailesindeki 302 dili incelemişler. Avustronezya, HintAvrupa, Bantu ve UtoAztek dil aileleri dünya genelinde konuşulan yedi bin dilin üçte birini temsil ederler. Araştırma sırasında fiilin nesnenin önünde mi yoksa arkasında mı bulunduğu, edatın isimden önce mi yoksa sonra mı geldiği ve bu sözcük sırası ve nesne ve eylem arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığı incelenmiş. Sonuçlara göre bir dil ailesindeki çeşitli dillerde tüm kombinasyonlar bulunabilmekte. Bu durum bir dildeki yapının kültürel evrimle belirlendiği anlamına geliyor. Bu da bir dilin tarihsel kökeninin ve şekillenişinin, dilin yapısı üzerinde bugüne değin tahmin edilen temel motiften daha etkili olduğunu açıklıyor. Son bilgiler bu nedenle dildeki belli başlı motiflerin evrensel olduğuna dayanan halihazırdaki iki teorinin aksini ifade ediyor. Mesela dilbilimci Naom Chomsky örneğin söz dizimi gibi dilbilgisinin belli başlı elementlerinin doğuştan var olan konuşma yetisinin bir parçası olduğuna dolayısıyla da tüm dillerde uygulanabilir kurallarla geliştiğine inanır. Dilbilimci Joseph Greenberg ise evrensel gramerin doğuştan varolduğundan kuşku duysa da, diller ve dil aileleri arasında evrensel bir sözcük düzeninin bulunduğunu düşünüyordu. Buna göre sözcük ve cümle sırası, dilin beyindeki işlenişiyle ilgili genel mekanizmalarca belirleniyor. Oysa Dunn ve arkadaşlarının sonuçlarına göre, dilin yapısı daha çok kültürel olarak belirleniyor. Science dergisinde yayımlanan diğer bir araştırma çerçevesinde ise psikolog ve evrimbilimci Quentin D.Atkinson 504 dili inceleyerek kaç ses birimi (fonem) içerdiklerini araştırmış. Fonemler bir dilde farklı anlamlar taşıyan en küçük birimlerdir, yani bir sözcüğe farklı anlamlar yükleyen seslerdir. Örneğin “boş” sözcüğündeki “o”, “baş” sözcüğünde “a”dan farklı anlam yükler kelimeye. Atkins en fazla fonemin orta ve güney Afrika’da bulunduğunu saptamış. Bu nedenle de dilin de insanlık gibi Afrika’da gelişmiş olması gerektiğini düşünüyor. Çünkü benzer bir çeşitlilik kaybı mekanizması insanların genetik çeşitliliğinde de izlenmekte. Ve bu durum insanlığın kökeninin Afrika olduğunun kanıtı olarak kabul edilir. Atkinson da bu nedenle fonemlerdeki çeşitlilik azalmasından yola çıkarak dilin de Afrika’da geliştiğini öne sürmekte. Klimatoloji ve Meteoroloji Murat Türkeş Kriter Yayınevi www.kriteryayinevi.com mosfer, Batı rüzgârları ve jet akımları. Mezo ölçekli dolaşım ve yerem rüzgârlar.) 4: Hidrolojik döngü, atmosferde nem, kararlılık, bulut, sis ve yağış (Hidrolik döngü ve atmosferde nem, Adyabatik sıcaklık değişiklilkleri ve kararlılık. Bulut oluşum süreçleri ve bulut çeşitleri. Sis oluşumu ve çeşitleri. Yağış oluşumu, çeşitleri ve yapay yağış. Yağış klimatolojisi. 5: Hava kütleleri, cepheler, siklonlar ve şiddetli hava olayları (Hava kütleleri. Cepheler ve hava olayları. Orta enlem siklon ve antisiklonları. Gökgürültülü fırtınalar. Hortumlar ve tropikal siklonlar. 6: Uygulamalı ve seçilmiş konular: (Atmosfer optiği. Hava kirliliği ve asit yağışları. İklimsel rahatlık ve insan sağlığı. İklimlerin sınıflandırılması. Ülkemizin iyi iklimbilimcilerinden olan Murat Türkeş, çok geniş kapsamlı ve özenle çalışılmış bir eser hazırlamış. Lüks kuşe kâğıda basılan 650 sayfalık bu kitap anlaşılır dili, görsel malzemeleri, şema ve grafikleriyle bir başvuru kitabı. Kitabın içinde yer alan konular ise 6 ana başlık altında toplanmış. 1: Atmosfer, hava ve iklimin temelleri (Atmosfer, hava ve iklime giriş. Yerküre sistemi ve atmosfer. Hava, iklim ve iklim değişikliğinin ilkeleri.) 2: Radyasyon ve hava sıcaklığı (Güneş ve yer radyasyonu. Yerküre’nin enerji dengesi ve ısınması. Hava sıcaklığı ve ölçülmesi) 3: Hava basıncı, atmosfer dolaşımı ve rüzgârlar (Hava basıncı ve ölçülmesi.Hava haritaları ve çözümlesi. Hava hareketlerini oluşturan kuvvetler. Rüzgârın ölçülmesi ve tanımlanmısı. Dikey hava hareketleri, kalınlık ve basınç hücreleri. Atmosfer dolaşımı. Yüksek at CBT 1258/ 6 29 Nisan 2011 Kitabın son bölümünde ise özel konular var. El Nino ve güney salınımı olayı, Türkiye’de bulut tohumları ve yapay yağış uygulamaları, Kuraklık belirlenmesi ve izlenmesi, Tornado oluşumu için örnekler, Türkiye’de hava kirliliği ölçümleri, ulusal hava kalitesi izleme ağı, gibi konular yer alıyor.