21 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

POL T K B L M Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Türkiye demiryolculukta yarışı kaybetmiş; ama milli ta kım yenilince çok üzülen ülkemin insanı bunu hiç dert etmiyor, İspanyolun yaptığı hızlı trene bindiğinde bile... oluşturulurken artarak devam etti ve ortaya Çocuk Ruh Sağlığı– okuyucunun da keyifle inceleyeceği bu kitap Çocuğun Zihinsel ve Ruh çıkartıldı... sal Gelişimi ve HastalıkBulut Bilişim için Yönetim ları Stratejileri Çocuk Ergen Gelişmemişlikten Kim Sorumlu? (2) Geçen hafta şunu söylemiştim: “Türkiye’nin gerilerde kalmışlığının siyasi sorumluluğu elbette toplumumuzun bütün katmanlarına aittir. Ama bir ülkenin ‘pazar ekonomileri’nden oluşan bir dünya sisteminde yer alması kabullenilmişse, gerilerde kalmışlığın siyasi sorumluluğu en çok da o ülkenin burjuvazisindedir.” Bunu biraz açmaya çalışayım. Aslında, kapitalizmin tarihini, bu sistem içinde yer alan ülkelerin kendi aralarında sürdürdükleri acımasız bir rekabet üstünlüğü yarışının tarihi olarak da kavramak mümkündür. Bu yarış, esas itibarıyla, bilim, teknoloji, sanayi ve yenilikçilik alanlarında sürüp giden bir yetkinlik yarışıdır. Asıl yarış bu alanlardadır; çünkü, özellikle İngiliz Sanayi Devrimi’nden bu yana, ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmede, sayılan alanlarda kazanılmış yetkinliklerin belirleyici olduğu gözlenmiş; yapılan iktisadi araştırmalar, bu gözlemin doğruluğunu kanıtlamıştır. Almanya ve ABD’nin, sanayi devriminin beşiği olan B. Britanya’yı bilim, teknoloji, sanayi üretimi ve yenilikçilikte yakalayıp geçmelerinden başlayarak, söz konusu yarışta çok gerilerdeyken ön sıralara geçebilen pek çok ülke örneği olduğunu biliyoruz. Hatta benim yaşlarımda olanlar bu örneklerden, Japonya ve Güney Kore gibi, 20’nci yüzyılın ikinci yarısına rastlayanlarının da tanığıdırlar. Şimdi Çin’deki atılım hepimizin gözleri önünde cereyan etmektedir. Kapitalist sistemin içinde ülkeler arası sıralama değişmez değildir; önde koşanların yaptıkları bütün engellemelere rağmen, daha iyi bir konuma geçmek ve dünya nimetlerinin paylaşımında ulusal payı yükseltmek mümkündür. Türkiye bu yarışın içindedir. Ne var ki, pek çok alanda yarıştan çekilip yarışı sürdürenlerin pazarı olmayı kabullenmiştir. Daha önce de verdiğim iki örneği anımsatayım: İspanya’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda, demiryolculuğa aynı tarih kesitinde başlanmış. İspanya’da ilk hat 1848’de işletmeye açılmış. Bizim ilk hattımızın (İzmirAydın hattı) yapımına bundan sekiz yıl sonra 1856’da başlanmış... Her iki taraf işin sanayi yönüyle de ilgilenmişler. Eskişehir’de AnadoluOsmanlı Kumpanyası adı verilen küçük bir atölyenin kurulduğu yıl, 1894’tür... Bu atölye bugün TÜLOMSAŞ adıyla anılan Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii AŞ’nin temelini oluşturmuştur... TÜLOMSAŞ’ın İspanya’daki muadili olan firmanın vagon aksâmı yapımıyla ilgilenmeye başladığı yılsa, 1892’dir; yani Eskişehir’deki atölyenin kuruluşundan sadece iki yıl önce... Ama günümüze gelindiğinde görülüyor ki, ilk hızlı tren hattını 1992’de işletmeye açan İspanya’dan 13 yıl sonra bu konuda harekete geçebilen Türkiye’nin, ilk hızlı tren alımını yaptığı firma bu İspanyol firmasıdır. Türkiye uçak sanayiine Brezilya’dan önce girdi. Türkiye Cumhuriyeti, neredeyse kurulur kurulmaz, kendi uçağını yapmayı öngörmüş ve bu amaçla 1925 yılı gibi erken bir tarihte Tayyare, Otomobil ve Motor T.A.Ş.’yi kurmuştu. Türkiye’nin kendi uçağını yapma konusundaki kararlılığının çarpıcı kanıtıysa aerodinamik araştırmalarının, dolayısıyla da uçak tasarımı ve tasarım doğrulamanın can damarı olan ve 1950’de işletmeye alınan Ankara Rüzgâr Tüneli’ydi. Ne var ki, Türkiye o tüneli kurmakla kaldı ve kendi uçağını yapmaktan vazgeçti. Oysa... Kendi uçağını yapmayı 1940’lı yıllarda planlayan ve konuyla ilgili ARGE Enstitüsü’nü ancak 1954’te kuran Brezilya bugün, kendi tasarım ve teknoloji gücüne dayanarak geliştirdiği orta menzilli jet yolcu uçakları, iş hayatında kullanılan hafif jet uçakları vb. ticari uçakların satışlarında, Boeing ve Airbus gibi, dünyanın sayılı uçak imalâtçıları arasında yer almaktadır. Nasıl oluyor da demiryolculuğa aşağı yukarı aynı tarihlerde başladığımız İspanya, bize yüksek hız treni ve teknolojisini satabiliyor? Havacılık sanayiine bizden sonra giren Brezilya, havacılık sanayii ve teknolojisinde niçin bizden çok ileride? Sorulması gereken diğer sorular gelecek haftaya kaldı... ve Genç Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Neslim Güvendeğer Doksat’ın yeni kitabı Çocuk Ru h Sa ğl ığ ı– Çocuğun Zihinse l ve Ru hs al Ge li şi mi ve Hastalıkları Som Kitap’tan neşredildi. Kitapta, çocuğun normal gelişiminden başlayarak, ergenlik dönemine kadar olan büyüme yolculuğundaki biyolojik ve psikolojik açıdan gelişimsel yapı taşlarının irdelenmesi, önemli dönüm noktlarında uygun ebeveyn tutumlarının işlenmesi, bebeklik ve çocukluk döneminde ortaya çıkan ruhsal hastalıkların tanıtılması hedeflendi. Çocuk ve genç ruh sağlığı hastalıkları uzmanı olan yazar, hekim gözüyle yazıyor, ama hem tıbbi hem de popüler kitap olmasına özen gösteriyor. Bu nedenle de, okuyucu kitlesi olarak, anne ve babalara, eğitimcilere ve çocuk ruh sağlığı alanında çalışanlara ulaşmayı amaçlıyor... Ege Denizi Balıkçılığı A d n a n Tokaç, Vahdet Üna l, Za fer T osu noğ lu , Ok an Aky ol, Hü sey in Öz bil gi n, ve G ö k h a n Gökçe’nin birlikte hazırladıkları bu kitaptan balıkçılık ile profesyonel düzeyde ilgilenenlerin yanı sıra amatör ilgi grupları, Ege’de balıkçılık adına ne olup bittiğini merak eden akademisyenler, öğrenciler, balıkçılığın idaresinden sorumlu kişiler hatta balıkçıların bizzat kendileri yararlanabilir. Yazarlar, herbiri büyük özen ve çaba gerektiren av araç gereçlerinin planları, balıkçılar ve su ürünlerinin kooperatifleri hakkında sayısal verilerin temin edilmesi ve balıkçılığın sorunlarının ortaya çıkarabilmesi için binlerce km. yol yapıp Ege’nin en kuytu koylarına gittiler. Yüzlerce fotoğraf çekildi, bir o kadar balıkçıyla görüşüldü. Veriler toplanırken alınan haz ve heyecan kitap Charles Babcock’un yazdığı “Bulut Bilişim için Yönetim Stratejileri” KoçSistem Yayınları tarafından yayımladı. BT alanında otorite olan InformationWeek dergisinin editörü Charles Babcock* tarafından yazılan “Bulut Bilişim İçin Yönetim Stratejileri” kitabı bir işletim sisteminin altyapı planlamasını ve getireceği fırsatları ele alıyor. Kitap, bu sürece dâhil olmak isteyenlere kılavuz teşkil edecek bilgileri içeriyor ve bulut bilişimin gücüyle şirketlere yeni iş stratejileri geliştirmelerini sağlayacak araçları tanıtıyor. Bulut Bilişim, PC devriminin 27 yıl önce başlattığı şeyi tamamlayarak müşteri ve sunucu arasında daha önce mümkün olmayan eşit bir ilişki yaratıyor. İster birey, isterse şirket olsun, bulut kullanıcısı, internet üzerinden, çok ucuza bir bilgi işlem altyapısı kiralayarak daha önce yapamadığı işleri hızla yapabilecek kabiliyetler kazanıyor. Daha yoğun bir dijital kültüre doğru giden bu engellenemez değişim karşısında şirketlerin nasıl konumlanacağını bilmeleri bugünün en akıllıca iş hamleleri arasında gösteriliyor. Buluttaki gelişmelerden haberdar olmak ve olası dönüşümün nasıl olacağını kavramak, çağımızda ayakta kalma stratejilerinin en başında yer alıyor. KoçSistem Yayınları’nın neden Bulut Bilişim konusunu seçtiğine dair şu değerlendirme yapılıyor: “2010’un en fazla konuşulan konuları arasında yer alan ve 2011’de de tartışılmaya devam edilecek olan Bulut Bilişim ile şirketler, mevcut iş süreçlerinde önemli değişikliklere gitme gerekliliğinin farkına vardılar. KoçSistem olarak uzun zamandır, bir taraftan müşterilerimizi Bulut Bilişime hazırlamaya çalışırken, diğer taraftan da onlara kendi özel bulutlarını inşa etme imkânı sunuyor; kendi bulutunu kiralamak isteyenlere de hayal ettikleri bulut servislerini KoçSistem altyapısı üzerinden oluşturuyoruz. *Charles Babcock: Charles Babcock 2003’ten bu yana InformationWeek dergisinde editör olarak görev yapıyor. Web hizmetlerinin, sunucu sanallaştırmanın ve Bulut Bilişimin iş dünyasındaki yansımalarını izleyen yazar, Computerworld’ün yazılım editörlüğü ile Digital News dergisinin yayın yönetmenliği görevlerinde de bulunuyor. ODTÜ Öğretim Üyesine Liyakat Nişanı ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Aydan Balamir, TBMM ana binasının da tasarımcısı olan Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister üzerine yaptığı araştırmalar, sergiler ve 2010 yılı Eylül ayında yayımlanan “Clemens Holzmeister – Çağın Dönümünde Bir Mimar” başlıklı kitabı dolayısıyla Avusturya Cumhuriyeti Altın Liyakat Nişanı’na layık görüldü. Avusturya Federal İç İşleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Avusturya Büyükelçisi ve ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar’ın katılacağı ödül töreni, 08 Mart 2011 tarihinde ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlık Sergi Salonu’nda yapıldı. CBT 1251/ 6 11 Mart 2011
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear