21 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Galip Ata Bey ve evrim teorisi Ülkemiz tarihinde, evrim teorisini savunan resmi olarak yayımlanmış ilk kitap, Galip Ata Beyin 1931 yılında yayımlanan Darvin (Charles Darwin) adlı kitabıdır. Osman Bahadır [email protected] Internet ve onunla tüm dünyaya yayılan dijital kültür, ülkelerin yasalarındaki diğer unsurlarla olan benzerlikleri dikkate alınarak değerlendirilme aşamasını çoktan geçti. Artık interneti anayasal bir hak olarak ele almanın ve yasaları buna göre uyarlamanın zamanı geldi. Nobel Barış Ödülü İnternette Prosedür şöyle işliyormuş: Her sene Eylül Şubat döneminde aday göstermek üzere çağrı yapılıyor ve aday gösterme kriterlerine uyan kişi ya da kurumlardan gelen aday önerileri toplanıyor. Şubat Mart döneminde öneriler üzerinden bir eleme yapılarak her kategori için aday listeleri oluşturuluyor. Mart Ağustos döneminde adaylar inceleniyor, değerlendiriliyor. Ekim ayında kazananlar belirleniyor. Aralık ayında da ödül töreni düzenleniyor. Dinamiti dünyamıza hediye eden Alfred Nobel adına her yıl düzenlenen Nobel Ödüllerinin yıllık takvimi böyle. Ödül kategorileri içinde belki de en popüler olanları edebiyat ve barış (dinamit ve barış; ne bu bir oksimoron mu yoksa günah çıkartma mı?) Internet, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş. Geçen yılki gerekçeler neydi bilmiyorum ama bu yıl neden gösterildiğini hepimiz kolayca tahmin edebiliriz. Anahtar kelimeler : Tunus Mısır Libya ... Nobel Barış Ödülü’ne aday sayısının 241 olması bana dünyanın en büyük adliye sarayını inşa etmekle övünmemizi anımsattı. Barış Ödülü’ne layık onca kişi, kurum vb. olduğuna göre dünya demek ki barışa bu kadar çok gereksinim duyduğu bir dönemden geçiyor. Demek ki barış dünyadan o kadar uzak! Internetin kazanma şansı “mağribi ülkeler”deki gelişmelere bağlı. Yılın kalan döneminde buralara demokrasi yerleşebilir, yeşermeye başlayabilirse internet büyük bir olasılıkla ödülü kapar. En büyük sanal rakibi Wikileaks gibi görünüyor ama internet olmasaydı Wikileaks olabilir miydi? O halde internet Wikileaks’i de içermektedir ve ödülü internete vermek bir anlamda Wikileaks’i de ödüllendirmek demektir. Ülke olarak Türkiye’nin internet karnesi ise ne yazık ki kırıklarla dolu. Bugün hâlâ dijital kültüre yön veren internet sitelerini yasaklamakla meşgulüz. Yıllar süren youtube yasağı daha yeni kalkmışken bu kez de telif hakları sebebiyle en popüler blog sitelerinden olan Blogger.com sitesi yasaklandı. Twitter’dan gelen mesajlardan birisi bu uygulamanın ne denli yanlış olduğunu göstermesi açısından çok ilginçti: Köprülerdeki OGS/KGS şeritlerinden kaçak geçiş oluyor diye köprüleri trafiğe kapatmak! Spor Toto Süper Lig futbol maçlarını şifreli olarak yayınlama ihalesini kazanan kuruluş, bu yayınları blog sayfaları üzerinden şifresiz olarak yayınlayan kişilerle baş edemediğinden ve bu süreçte Blogger.com sitesinin sahibi konumundaki Google firmasından gereksinim duyduğu teknik desteği alamadığından dolayı böyle bir yola gitmek zorunda kaldığını açıkladı. Kendi içinde tutarlı bir açıklama. Ancak bu sorunun çözümü blogger.com sitesini topyekun dahi olsa kapatmak değil ki. Çünkü internette blogger.com gibi pek çok blog altyapısı sunan siteler var. Düne kadar blogger.com sitesini kullananlar bugün başka blog sitelerinden aynı yayını yapabilir. Bu yasaklama belki de bir muharebe kazandırdı ama savaşın kaybedilmesine çok büyük bir destek unsuru oluşturdu. Internet ve onunla tüm dünyaya yayılan dijital kültür, ülkelerin yasalarındaki diğer unsurlarla olan benzerlikleri dikkate alınarak değerlendirilme aşamasını çoktan geçti. Artık interneti anayasal bir hak olarak ele almanın ve yasaları buna göre uyarlamanın zamanı geldi. E vrim düşüncesinin ve teorisinin ülkemizdeki gelişim tarihine baktığımızda, bu düşüncenin ve teorinin gelişiminin, II. Meşrutiyet öncesinde, II. Meşrutiyet sonrasında ve Cumhuriyet döneminde farklı özellikler taşıdığını görüyoruz. II. Meşrutiyet’ten önce, başta Ahmed Mithat Efendi olmak üzere, birkaç kişinin popüler düzeydeki savunuları dışında, canlı varlıkların evrimi teorisinin bilimsel nitelikteki bir savunusuna rastlamıyoruz. II. Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra bu konuda özgür bir açıklama ve tartışma ortamının doğduğunu ve konunun bilimsel kavramlarla ele alınmaya başladığını görüyoruz. Daha çok popüler dergiler çerçevesinde sürse de birçok entelektüel, evrim teorisini bilimsel temelleriyle anlamaya ve okuyucularına anlatmaya çalışmaktadır. II. Meşrutiyet döneminde evrim teorisini savunan entelektüelerin, Lamarkizm ile Darwinizm arasında tam bir tercih yapmaktan kaçındıkları görülmektedir. Cumhuriyet döneminde, evrim konusunda II. Meşrutiyet dönemine göre daha az tartışma görüyoruz. Fakat lamarkizm ile Darwinizm arasında kesin bir ayrıma gitmeme tutumu, Cumhuriyet döneminde de büyük ölçüde devam etmiştir. Lamarkizmin tam olarak reddedilerek Darwinizmin savunulması tutumunun Cumhuriyet döneminde egemen hale gelmesi ancak 1940’larda gerçekleşmiştir. Evrim teorisinin savunulması konusunda Cumhuriyet dönemini II. Meşrutiyet döneminden ayıran diğer iki önemli fark ise samlı gözlemlere ve deneylere dayalı olmasından ileri geldiğini söyler. Darwin’in, teorisine, yapay seçilim gözlemlerinin sonucunda, seçilimin doğada nasıl gerçekleşebileceğini ararken aradığı mekanizmayı Malthus’un kitabında bularak ulaştığını belirten Galip Ata Bey, “Bu suretle yaşayabilen fertler bir ayıklanmadan geçiyorlar, ayıklanmanın sonucunda ortama uyum sağlıyorlar. Uyum onları az çok değiştiriyor. Bu değişimden sürekli olarak yeni türler meydana çıkıyor” demektedir. (s.41). Galip Ata Beyin bu sözlerinde, Lamarkizmin açık bir etkisini görebiliyoruz. Nitekim bu etkiyi onun daha sonraki şu sözlerinde de zaten açık olarak buluyoruz: “Lamarck, bireyler ortama uyum sağlayarak yeni türler çıkarıyorlar demişti. Darwin ortama uyumu reddetmiyor, fakat bunu hayat mücadelesinin bir sonucu olarak görüyor. kisinin arasındaki fark, görünüşteki kadar önemli değildir. Bir birey ortama göre şeklini değiştirebilir mi? Bu mesele Darwin’den beri çok önemli, çok derin tartışmalara sebep olmuştur. Lakin bu tartışmaları ayrıntılarıyla ele almak bu küçük kitabın işi değildir” dedikten sonra, Darwin’in bir mektubunda “Allah beni Lamarck’ın budalaca hatalarından, onun ‘olgunlaşmaya eğilim’ ve ‘hayvanların sürekli iradeleri sonucu olan uyumlar’ fikirlerinden vb. korusun fakat benim ulaştığım sonuçlar onun bulduğu sonuçlardan pek de farklı değildir. Yalnız farklılaşma Değerli çizer İsmail Gülgeç’in anısına saygılarımla birincisi, evrim teorisi savunusunun önceki dönemden farklı olarak ortaöğrenim ders programlarına girmesi, ikincisi ise tarihimizde ilk kez, evrim teorisini savunan bir kitabın, Galip Ata beyin Darvin adlı kitabının, hükümet kararıyla resmi olarak yayımlanmasıdır. 53 sayfalık bu kitap, Maarif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Dairesi’nin 30 Mart 1930 tarihli emriyle, 1931 yılında stanbul Devlet Matbaası’nda 3000 adet basılmıştır. Tıp doktoru, tıp ve bilim tarihçisi olan Galip Ata (soyadı kanunundan sonra Ataç soyadını alan Galip bey, Nurullah Ataç’ın ağabeyidir. (18801947), kitabında Darwin’in hem yaşamöyküsünü çok ilginç anekdotlarla anlatmakta, hem de ana hatlarıyla onun teorisini açıklamaktadır. Galip Ata Bey, Darwin’in Beagle gemisiyle yaptığı geziye ve Darwin’in bu gezi sırasındaki gözlemlerine büyük bir yer ve önem vermektedir. Galip Ata Bey, “Darwin yalnız doğa bilimlerinde değil, sosyolojide de hakim olan tekamül kanununu bu seyahat esnasında gözlemlediği hadiselerden anlamış ve aleme anlatmıştır” (s.10) dedikten sonra “Fakat o kanunu anlamak ile anlatmak arasında 20 sene müddet geçmiştir” sözlerini eklemektedir. Galip Ata Bey, kitabının “Darvinizm” başlıklı 15 sayfalık bölümünde, evrim düşüncesinin ve teorisinin kısa bir tarihi geçmişini verdikten sonra, Darwin’in teorisinin daha öncekilerden büyük farkının, öncekilerin salt düşünsel önermeler olmalarına karşın onunkinin derin ve kap NURULLAH ATAÇ’IN AĞABEY CBT 1251/ 12 11 Mart 2011 yı meydana getiren etkenler arasında fark vardır” dediğini belirtmekte ve “Bu sözler, Darwin’in Lamarck ile birleştiği ve ondan ayrıldığı noktaları kendi kalemiyle iyice gösterir” (s. 4142) demektedir. Galip Ata Beyin, Lamarkizm ile Darwinizmi birleştirme düşüncesini daha sonraki paragraflarda daha açık olarak görüyoruz. Galip Ata Bey, değerlendirmelerinin sonunda şunları söylüyor: “Darvinizm teorisi bazen Lamarkizm teorisine zıt kabul edilir. Fakat bu zıtlık esasta ve sonuçta değil, değişmenin ne suretle ortaya çıktığındadır. Lamarck değişmenin, bireylerin birer birer uyumuyla meydana geldiğini söylemişti. Darwin araya hayat mücadelesi olgusunu ilave etmiş ve yeni türlerin çıkışını, ortamın koşullarına zaten en uygun olan bireylerin çoğalmasına ve üremesine atfetmiştir. Halbuki Lamarck uyum teorisini ortaya koymakla, hayat mücadelesini inkar etmiş demek değildir. Darwin de hayat mücadelesini incelemekle uyumu inkar etmiş sayılmaz. Şu halde bireylerin şekillerini değiştirmeleri ve yeni türlerin çıkışı olgularında her iki tarzın da mevcut olduğu kabul edilince Lamarck ile Darwin’in teorileri arasında esas olarak ihtilaf kalmaz.” (s.45) Galip Ata Beyin, burada Lamarkizm ile Darwinizmi birbiriyle uyumlu kılma çabalarında asıl dikkati çeken şey, Lamarck’ın ortama uyum sağlayan bireylerin bu kazanılmış özelliklerinin sonraki nesle kalıtımla geçebileceği yönündeki düşüncesine değinmemiş olmasıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear