Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’in Ölümü (1929) 1929’da basında ve Millet Meclisi’nde sağlık sorunları daha akademik ve sorunları çözme odaklı olarak yapılmaktaymış. Günümüzde ise sağlık haberleri magazinsel boyutu ile öne çıkmakta ve sistem tartışması basında çok az yer bulabilmektedir. Prof. Dr. A.Özdemir Aktan TTB 2. Başkanı Akşam Gazetesi toplantı haberini “Doktorlar gazetecileri tedavi etmeyecekler mi?” başlığı ile verir ancak Tabipler Dostluk Cemiyeti başkanı Neşet Osman Bey “Biz harpte düşmanı bile tedavi ederiz” diye yanıtlar. Cemiyet bildirisinde doktorlara destek çıkar, yabancı doktora gerek olmadığını belirtir ve bu tür konuların gazete sütunlarında tartışılmasından duyduğu endişeyi dile getirerek gazetecilere bundan böyle bilgi verilmeyeceğini açıklar. Bu konudaki tartışma ameliyatı yapan Ankara Cebeci Hastanesi Operatörü Şevket Bey’in 22 Ocak 1929’da Vakit ve Cumhuriyet gazetelerinde yayımlanan açıklaması ile son bulur. Prof. Dr. H. Zafer Kars’ın derlediği, 1929 polemikleri isimli eser cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar basında çıkan sağlık haberlerinin çok da değişmediğini ve hekimlere yönelik eleştiri ve suçlamaların hep ilgi çektiğini ortaya koymaktadır. Ölen kişinin genç bir bakan olması elbette bu ilgiyi daha da arttırmaktadır. Bu konu haklı olarak dönemin tüm gazetelerinin yaklaşık 20 gün en önemli haberi olmuştur. Hakimiyeti Milliye’’e Falih Rıfkı (Atay) “Türk Hekimliği” ve Milliyet’te Yakup Kadri’nin (Karaosmanoğlu) “Türk Hekimleri” başlıklı yazıları tartışmaları geniş boyutlara taşımıştır. Günümüzde ise oluşan sorunlar hep bir hekim sorunu olarak gündeme getirilmekte ve sistem hiç tartışılmamaktadır. Afyon’da yaşanan olayda görme yeteneğini kaybeden vatandaşların probleminin, daha önce yaşamış olduğumuz bebek ölümlerinin bir sistem sorunu olduğu ve sağlığı özelleştiren ve ucuzlatan Sağlıkta dönüşüm programı ile ilişkisi hiç gündeme gelmemektedir. Marmara Tıp Fakültesi öğrencileri ile birlikte yaptığımız bir çalışmada 2006 ve 2008 yıllarında aynı döneme ait olan basında çıkan sağlık haberleri değerlendirildi. (2) Bu çalışmada göze çarpan nokta aradan geçen iki yılda basında çıkan sağlık haberlerindeki artış ve hekimler hakkında çıkan olumsuz haberlerdeki artış idi. Bu çalışmada sağlık haberleri sağlık bilgilendirme haberleri, sağlık politikası haberleri ve hekimlerle ilgili haberler olarak ayrılarak incelendi. Bir diğer bulgu ise aradan geçen zamanda basında çıkan sağlık politikası haberlerinin de azalmakta olması idi. Bu da elbette sağlık sistemimizin tartışılmasının ve gelişmelerin aktarılmasının basında ilgi görmediği sonucunu çıkarmaktadır. Görünen o ki, 1929’da basında ve Millet Meclisi’nde sağlık sorunları daha akademik ve sorunları çözme odaklı olarak yapılmaktaymış. Günümüzde ise sağlık haberleri magazinsel boyutu ile öne çıkmakta ve sistem tartışması basında çok az yer bulabilmektedir. (1)Prof. Dr. H. Zafer Kars, 1929 Polemikleri, TTB yayını 2003 (2) Kaytaz K, Tütüncü MF, Erbatur NH, Ertekin C. Aktan AO. Yazılı basında çıkan sağlık haberlerinin incelenmesi, Marmara Medical Journal 2010; 23 (3), 369372 “E ğitim Bakanı Mustafa Necati Bey 1 Ocak 1929 günü 35 yaşında Ankara’da ölür. 29 Aralık 1928 Cumartesi günü hastalanan M. Necati’ye yapılan konsültasyonlarda akut apandisit tanısı konmuş, acil ameliyat önerilmiş, ancak hasta ve ailesi İstanbul’dan gelecek hekimleri beklemeyi yeğlemişlerdir. Hasta durumunun ağırlaşması üzerine Ankara’daki hekimler tarafından 31 Aralık 1928 sabahı Özel Sıhhat Yurdu’nda ameliyat edilmiştir. Ameliyat sonrası durumu giderek bozulan hasta 1 Ocak 1929 Salı günü saat onbir buçukta kaybedilir. Giresun milletvekili Hakkı Tarık’ın (Us) sahibi olduğu Vakit Gazetesinde verilen ölüm haberindeki iki paragraf başlayacak polemiğin ilk işaretini vermektedir: “Merhum Necati Bey’in hastalığının muktedir zannettiğimiz doktorlarımız tarafından teşhis edilememesi bu feci akıbette manevi bir mesuliyet addedilmektedir. Mamafih ameliyat ve tedavi hakkında tenkidi mucip bir nokta görülmemektedir. Ancak teşhis daha evvel yapılabilmiş olsaydı bu vahim neticenin husule gelmemesi çok kabildi.” (1) Aynı gazete “Tıp âleminden izahat isteriz” başlıklı yazılarla devam etmiş, 4 Ocak 1929 da ise aynı gazetede tedavi için Ankara’ya gelen Akil Muhtar (Özden), M.Kemal (Öke) ve Neşet Ömer (İrdelp) tarafından teşhis ve tedavinin uygun olduğunu ve bu tür sonuçların tıpta zaman zaman kaçınılmaz olduğunu belirten açıklamaları yer almıştır. Aynı zamanda milletvekili olan Hakkı Tarık (Us) konuyu bir soru önergesi ile Büyük Millet Meclisine taşır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Refik (Saydam) Bey’e “tıp âleminde mütehassıs adedini arttırmak hususunda ne yapacağı ve Ankara’da bir ecnebi (yabancı) tabip heyeti bulundurarak Ankara’nın sıhhi teşkilatını kuvvetlendirmeyi düşünüp düşünmediğini” sorar. Bakan verdiği yanıttan önceliğin salgın hastalıklar ile mücadele ve koruyucu hekimlikte olduğunu, Ankara’da Numune Hastanesi, Hıfzısıhha binası ve koruyucu hekimlik mektebi ile ilgili gelişmeleri anlatmıştır. Yabancı doktorların getirilmesi için de çalışmaların olduğunu belirtmiştir. Gazete haberlerinin artması ve Türk Tıp Camiası ile ilgili olumsuz yayınlar üzerine Tabipler Dostluk Cemiyeti 12 Ocak 1929’da bir toplantı düzenler. SİSTEME SUÇLAMA Bu yapılan tartışmalarda en göze çarpan nokta ise suçlamaların bir hekime veya hekim grubuna değil de sisteme yönelmiş olmasıdır. Eleştiriler Ankara’da yeterli sağlık elemanının yokluğu ve genelde uzman eksikliği üzerine yoğunlaşmış ve Ankara’da bir tıp fakültesinin gerekliliği gündeme getirilmiştir. cı Fahrettin Petek’in kaybı, sevenlerince kaleme alınan bir dizi metnin dışında, sevgili ülkesinde yeterli yankı bulmadı. Son derece çetin koşullar altında gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalarıyla uluslararası akademi dünyasında hakedilmiş bir saygınlık elde eden ve araştırmacı olarak girdiği CNRS’den – Fransa Ulusal Bilim Araştırmaları Merkezi laboratuvar direktörü konumuyla emekli olan Fahrettin hoca, siyasi baskılar nedeniyle 1949 yılından beri Fransa’da yaşamaktaydı. Fahrettin Petek lise öğrenimini İzmir ve İstanbul’da tamamlayarak, 1941’İstanbul Eczacı Mektebi’ne (Şimdiki İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi) kaydoldu. Fakülte yıllarında Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile temas kuran Petek, 1946’dan 1949’a dek eczacılık yaptığı Bergama çevresinde hala saygıyla hatırlanmakta. 1946 yılında Türkiye’de sınıf esasına dayalı cemiyet kurmanın serbest bırakılmasıyla, birkaç ay gibi kısa bir sürede 13 ilde örgütlenen ve yalnız İstanbul'da 10.000 işçiyi saflarında toplamayı başarmış TSEKP'nin (Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi) kuruluşuna önderlik etti. Üstlendiği TSEKP örgütleme çalışmaları, Fahrettin Petek’in Temmuz 1949’da Bergama’dan Paris’e uzanan zorunlu sürgün sürecinin de başlangıcı olacak, eşi Neriman Hanım ve kızı Gaye ile ancak birkaç yıl sonra yeniden bir araya gelebilecektir. Sürgünün ilk yılları aynı zamanda zorlu bir yaşam sınavı anlamı taşır Petek ve ailesi için. Ne var ki, sürgün koşulları onu ne saygın bir bilim adamı olarak kendini yeniden inşa etmekten ne de, demokrasi mücadelesini sürdürmekten alıkoyabilecektir. Paris’te bulunan siyasi sığınmacılara tüm gücüyle destek olan Petek, Nâzım Hikmet’in özgürlüğüne kavuşması için düzenlenen uluslararası kampanyanın önde gelen liderlerinden biridir aynı zamanda. 1964 yılında Türk vatandaşlığından çıkartılan Petek, Gökçe Topal İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fak. Öğretim üyesi CBT 1246/ 19 4 Şubat 2011 70’li yıllara gelindiğinde Fransa’nın en iyi biokimyacılarından biri olarak kabul edilmekteydi. Kendisini temel araştırmaya adayan Fahri Petek’in yetiştirdigi öğrenciler Türkiye’de ve diğer ülkelerde çeşitli üniversite veya araştırma merkezlerinde önemli konumlara geldiler. 1985 yılında emekliye ayrılan Petek, CNRS’nin Villejuif’deki Kanser Araştırma Merkezinde ve Paris Descartes Üniversitesinde çalışmalarını sürdürdü. Toplumcu ve üretken bir bilim insanı olarak mutluluğu bugünün şuursuzca tüketilmesinde değil, üretkenlikle yarının inşasında arayan bir insandı. Ne mutlu ona ki, örnek hayatı, öncü çalışmaları ve yetiştirdiği öğrencilerle yaşamaya devam edecek.