05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Alkol konusunda bilmediklerimiz İnsanın aklını başına getirecek yalanlama: Alkol adıyla bilinen bileşimler topluluğu ister anında, ister hızlı ya da yavaş yavaş olsun tümü de ölümünüze yol açabilecek nitelikte zehirlerden oluşmaktadır. Gelgelelim, bunların içinde bir tanesi etil alkol ya da etanol insana özgü beslenme düzeninin temel bir unsurunu oluşturmaktadır. Kazıbilimci Patrick McGovern’e göre, mayalı içeceklerin kökleri insanların Afrika’nın dışına göç etmeye başladıkları 100.000 yıl öncesine uzanmaktadır. Gerçek adı John Chapman olan ve gittiği her yere elma ağaçları diken Johnny Appleseed’in Ohio’dan Indiana’ya uzanan bölgedeki çiftçilere sattığı tohumlardan yetişen elmalar yemek için değil ama elma şarabı yapmak için son derece elverişliydiler. Sarhoş Maymun savına göre, insanların alkollü içeceklere olan düşkünlükleri atalarının en olgun, en çok enerji veren meyvelerin izini sürme dürtüsünden kaynaklanıyor. Malezya’ya özgü kalem kuyruklu ağaç sivrifaresi her gece düzenli olarak dokuz kadeh şaraba eşit miktarda doğal olarak mayalanmış meyve özünü kafaya dikse de, bedensel işlevlerini asla yitirmiyor. B u durumun yalnızca kalem kuyruklu ağaç sivrifareleri için geçerli olduğunu sakın unutmayın! Mayalanma, genelde mayanın ürettiği, enzimlerin üzüm ya da tohumlardaki şeker moleküllerini etanole dönüştürmesi sonucunda meydana geliyor. Aynı süreç sindirim sisteminizde de meydana gelebilir ve her 100 ml kana 0,01 ile 0,03 arasında değişen miktarda alkol katabilir. düzeylerde mantar mayasının köpürerek sarhoşluğa yol açtığı “sarhoş hasta” (autobrewery syndrome) sendromuna tanık oldu. Sindirime gerek yok. Topu topu iki karbon atomu, altı hidrojen bir de yedek oksijen atomundan oluşan etanol öylesine küçük ve basit bir molekül ki, mide ve ince bağırsaktan dökülüp doğrudan kana karışıyor. İnce yapılı ve kaslı bir kişi alkollü içkilerden bedeni daha yağlı olanlara kıyasla daha az etkileniyor. Yüksek düzeyde su içeren kas dokuları alkolü çok daha iyi soğurabildiklerinden etkinin beyne ulaşmasını önlerler. Bu ülkede geleceğin aydınlık olması için mücadele eden insanlardan yitirdiklerimizi yeni bir yıla daha girerken özlemle, sevgiyle, saygıyla anıyorum. • ARGE ve Yenilik Ortamına İlişkin TÜSİAD Görüş Belgesi... TÜSİAD bünyesinde çalışan Teknoloji, İnovasyon ve Bilgi Toplumu Kogömisyonu’nca, uzman görüşlerinden de yararlanılarak hazırlanan bir ‘g rüş belgesi’nden söz edeceğim bugün. Bazı devlet kurumlarına da sunulduğuna göre, TÜSİAD üst yönetimince de benimsenmiş olduğunu düşündüğüm bu belge, “Türkiye’de Daha İyi Bir ARGE ve İnovasyon Ortamı için Öneriler” başlığını taşıyor. Belgenin girişinde yer alan tespitler bilinen gerçekleri yansıtıyor ama bunların, çok temkinli bir ifadeyle de olsa, TÜSİAD tarafından da dile getiriliyor olması önemli. Onun için, bu tespitlere, isterseniz birlikte bir göz atalım (bazı ifadelerin altı tarafımdan çizildi): “...Son yıllarda, ülkemiz ekonomisi büyürken diğer yandan cari açığın büyümesi, büyük ölçüde[,] üretimin ve ihracatın ithalat[a] bağımlılığındaki yapısal artıştan kaynaklanmaktadır. Özellikle geleneksel sanayi sektörlerinde yaşanan ihracatın yerini ithalatın alması eğilimi, Türkiye’nin rekabet gücü ile ilgili temel sorunların önemli bir işareti olarak karşımıza çıkmaktadır.” “...Ülkemizde ARGE harcamalarında son yıllarda önemli artış kaydedilmektedir. ... Ancak toplam ARGE’ye ayrılan bütçenin GSYH’ye oranı düşük seviyededir (% 0,84). Özellikle gelişmekte olan diğer ekonomilerin önde giden örnekleriyle karşılaştırıldığında ülkemizin toplam ARGE’ye yatırım payının ve bu pay içerisinde özel sektör katkısının sınırlı kaldığı görülmektedir. Gerek kamuda, gerekse özel sektörde bu konudaki farkındalık önemli ölçüde artmış olmasına karşın 2013 yılı için konulan, GSYH’nin %2’si düzeyinde ARGE harcaması hedefinin bu tarihte yakalanması [bu hükümetçe öngörülmüş bir hedeftir] mümkün görünmemektedir.” “...Dünya Ekonomik Forumu’nun 2011 senesi için açıkladığı Küresel Rekabet Raporu’ndaki verilere göre Türkiye pazar büyüklüğü açısından 142 ülke içerisinde 17. sırada yer alırken rekabetçilik açısından 59. sırada yer almıştır. İnovasyon açısından rekabetçiliğe bakıldığında ise 69. sırada kendine yer bulabilmiştir. Bu sıralamalar, ülkemiz ekonomisinin büyüklüğü ve inovasyon kapasitesi arasında bir uyumsuzluk olduğunun göstergesi olarak değerlendirilebilir.” “...Hizmet sektörü ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahip olmakla beraber inovasyon faaliyetleri bu alanda yeterince gerçekleşmemektedir.” “Rekabet içerisinde olduğumuz ülkelere oranla hem ulusal hem de uluslararası patent başvurularının düşük olduğu ülkemizde, TÜBİTAK’ın bu konuda sağladığı teşviklerle beraber başvurularda önemli bir artış kaydedilmiştir. Ancak yine de triadik (üçlü) patent sayısı oldukça düşüktür. Toplam istihdam içerisindeki araştırmacı ve ARGE personeli oranı, son yıllarda artmakla beraber, OECD veya AB ortalamalarıyla karşılaştırıldığında düşüktür.” Belgede yer alan bu tespitler hiç kuşkusuz, “Türkiye’nin, ekonomik açıdan rekabet gücünü arttırması” gereğini ortaya koyduğu gibi bu gereğin yerine getirilebilmesinin ön şartını da “açık bir şekilde” gözler önüne seriyor: “Türkiye’nin teknolojik yeniliklere hazırlıklı olması ve iş dünyasının yenilikçi olması…” Ve elbette, “ekonomik büyüme ve istihdam yaratılması…” İşaret edilen bu şartların sağlanabilmesi için “daha iyi bir ARGE ve inovasyon ortamı” nasıl yaratılabilir; belgenin Giriş’i izleyen bölümlerinde bu sorunun yanıtı verilmeye çalışılmış; öneriler sıralanmış… Bu arada hemen belirteyim; belgenin altındaki tarih Aralık 2011… Ama ne hikmetse, bu öneriler sanki 2011’in değil de bambaşka bir yılın Türkiyesi’nde hazırlanmış gibi… Çünkü, “daha iyi”sini oluşturmak istedikleri o “ARGE ve inovasyon ortamı”nın bile temelden yok olmasına yol açacak siyasi süreçten hiç söz yok… Gelecek hafta TÜSİAD’ın önerilerine göz attıktan sonra, o siyasi sürecin gerçekten farkında değiller mi, onu da yine birlikte sorgularız… • Sarhoşluk beyindeki sinir hücrelerinin zarar görmesi olarak bilinse de, Avustralyalı araştırmacılar kısa bir süre önce sarhoşluk duygusunun kısmen etanolün bağışıklık sistemi üzerindeki etkisinden kaynaklanabileceğine dikkat çekti. Bu bulgu alkolizm sorununun çözümünde yeni yöntemlerin geliştirilmesine olanak tanıyabilir. Zaman değişiyor. Dünyanın en büyük alkollü içki üreticilerinden biri olan AnheuserBusch şirketi 1895 yılında %1.9 oranında alkol içeren ve hekimler tarafından gebe kadınlara ve çocuklara besleyici bir içecek olarak önerilen MaltNutrine adlı birayı piyasaya sundu. Viski ile konyak 1916 yılına dek Amerikan Farmakopesi’nde bilimsel olarak onaylanmış ilaçlar listesinde yer aldı. İsveç’te artık ya da üretim fazlası şaraplar damıtılarak etanole dönüştürülüyor ve benzinle karıştırılarak yakıt istasyonlarına satılıyor. ABD’de iç savaş sırasında meydana gelen bütçe açığının giderilmesi amacıyla alkollü içeceklerin vergiye bağlanmasını öngören yasa yürürlüğe girinceye dek etanol sanayide yaygın olarak kullanılan bir maddeydi. Verginin uygulanmaya başlamasıyla birlikte etanolün yerini gazyağı ve metanol aldı. Odunun kuru damıtılması (havasız ortamda yüksek ısı verilmesi) ile elde edilen metanol görme sinirlerine zarar verebilir. “Körkütük sarhoş” deyimi ABD’de her türlü alkollü içkinin üretim, tüketim ve satışının yasaklandığı dönemde vicdansız içki kaçakçıları tarafından metanolle üretilen alkollü içkinin içilmesi sonucunda meydana gelen hasarı tanımlamak için kullanılan argo deyimdi. Yıldızlararası içki üretimi: Yıldızların oluştuğu toz bulutsuları, ya da nebulalar alkolün yapı taşları olan hidrojen, karbon ve oksijen atomlarıyla doludur. Öyle ki dünyadan yaklaşık 10 bin ışık yılı uzaklıkta yer alan G34.3 adlı yıldızlar arası bulutsuda büyük miktarda 400 trilyon biradakine eşitetanole rastlanması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. 2012 için bir öneri: Gözünüzü şişenin mantarına dikeyim demeyin. Şampanya şişelerindeki karbondioksit milimetrekare başına 0,06 kilogramlık bir basınç oluşturur. Bu miktar araba lastiklerindeki basıncın üç katına eşittir. Patlayan şampanya şişelerinden fırlayan mantarlar retina yırtılmasına, çift görmeye ve hatta körlüğe neden olabilir. Yeni Yılınız Kutlu Olsun! Rita Urgan, Discover • • • • • • • •Hayvanat bahçesinin nöbetçi sürücüsü: • • • • • • • •Japon hekimler bağırsaklarındaki yüksek • • CBT 1293/ 6 30 Aralık 2011
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear