Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör doğru yaklaştığını keşfetti. Böylece ilk kez kaderi karadelik tarafından önceden belirlenen bu tür bir bulut gözlemlendi. Gökcismin hızı son yedi yılda neredeyse ikiye katlanmış. Şu anki hızı yaklaşık olarak saatte sekiz milyon kilometre. Gökcismi 2013 yılının ortalarında karadeliğin sadece 40 milyar kilometre yakınından geçecek ki bu kozmik ölçülere göre olağanüstü yakın bir karşılaşmadır. Yaklaşık 280 derece sıcaklığında olan gökcismi, çevredeki diğer yıldızlara göre daha serin sayılır ve önemli ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşuyor. Bu, kütlesi Dünyamızınkinin üç katı olan toz içerikli iyonlaşmış bir gaz bulutu. Samanyolu’nun merkezindeki kızgın yıldızların kuvvetli morötesi ışınları, bulutu akkor haline getiriyor. Bulut şimdiden karadeliğin çevresindeki kızgın gazdan daha yoğun. Bulut, karadeliğe doğru yaklaştıkça, hüküm süren basınçla daha da yoğunlaşacak. Aynı zamanda da karadeliğin aşağı yukarı dört milyon Güneş kütlesine eşit muazzam çekim gücü de bulutu hızlandırmaya devam ederek, yörüngesinde genişletiyor. Astronomlar gaz bulutunun, karadelikten kaçamayacağını söylüyor. Yani bu karadeliğin önümüzdeki yıllarda büyük bir ziyafet çekeceği anlamına gelmekte. Fuad Köprülü, Atatürk, Ermeni Sorunu ve Zavallılaştırılan Türkiye san bedeninde dokuya bağlı olmayan çok çeşitli hücreler var. Grenoble CEA Araştırma Enstitüsü bilimcileri, bu hücrelerin hangi biyofizyolojik ve moleküler mekanizmalarla hareket ettiklerini araştırdı. Çalışma, özellikle de kanser araştırmaları için önem taşımakta, çünkü hareket halindeki türleşmiş hücreler metastazlara neden olabiliyor. Fakat Dünya Hücre Yarışı’nda sadece hız ön plandaydı. Birinci sıraya, Singapurlularca yarıştırılan kemik iliği kök hücreleri aldı. Bu hücreler özel hatlar üzerinde dakikada 5,2 mikrometre hızla vınlamış. Bu, saatte 0,000000312 km’ye eşit. İkinci ve üçüncü sıraya göğüsteki epitel hücreleri yerleşti. Araştırmayı yöneten Manuel Thery, bu ilginç yarışma fikrine mikroskop altında yaptığı uzun incelemeler sırasında ulaşmış. Deney tüplerindeki rastlantısal hatlarda dolaşan hücreleri gözlemledi. Ve bu esnada hücrelerin yollarını ve hızlarını ölçer. Fransız biyoteknoloji firması Cytoo, hücre yarışması için bir mikro yarış pisti geliştirdi. Bunun için de yarış pistinin 400 mikrometre uzunluğunda fibronektinden düz çizgiler halinde üzerine aktarıldığı, özel obje taşıyıcıları üretti. Yarışma San Francisco, Boston, Londra, Heidelberg ve Singapur’daki beş laboratuvarda gerçekleştirildi. Yarışmacılar, hücre dizilerini dondurulmuş olarak gönderdiler. Hücreler bu laboratuvarlarda eritildikten sonra bir hafta boyu çoğaltıldılar. Tüm bunlardan sonra ise her hücre dizisi yarış pistine yerleştirilerek 24 saat boyu video mikroskobuyla filme alındı. Ve son olarak da 100 mikrometrelik mesafeyi en çabuk geride bırakan hücreyi bulmak için filmler değerlendirildi. Fazlası, kansere yol açıyor İsviçre Zürich Teknoloji Enstitüsü (ETH Zürich) bilim insanları, inceledikleri bir proteinin fazlası yarardan çok zarar veriyor, diyor. Aslında bedendeki yaraların iyileşmesinde etkili olan bu proteinin fazlası, cilt kanserini tetiklemekte. Kanser, yaraların iyileşmesinde gerekli olan mekanizmaları kullanıyor, diyor hücre biyologu Sabine Werner. Kanser bu mekanizmayı kontrol altına alarak bir daha kapatmıyor. Böylece doku kontrolsüz olarak büyümeye devam ediyor ve tümör oluşuyor. Werner ve arkadaşları Nature Communiacations dergisinde, yaraların iyileşmesi ve cilt kanseri arasındaki ilişkiyi açıkladı. Bilimciler, daha önceleri yaraların iyileşmesini hızlandırdığı bilinen aktivin proteinini araştırırken, fareleri, cilt hücrelerindeki aktivin üretiminin sürekli tetiklenecek şekilde değişimden geçirmişler. Daha fazla aktivin proteini taşıyan farelerde daha fazla tümör geliştiği ve bunların daha hızlı bir şekilde kötü huylu tümör olarak geliştiği görülmüş. Araştırmanın ikinci aşamasında insandaki kanserli doku içindeki aktivin seviyesi ölçülmüş. Sonuç fare modelinden farklı çıkmamış. İnsana ait doku örneklerinde de aktivin yoğunluğu daha fazlaydı, özellikle de sık görülen kanser türündeki kötü huylu yassı epitel tümörlerinde. Werner ve arkadaşları şimdi kanser riskinin, aktivin inhibitörüyle engellenmesi halinde kaybolup, kaybolmayacağını kontrol edecek. Suçiçeği güneşi sevmiyor Londra Üniversitesi bilim insanları, suçiçeği hastalığının, daha fazla kızılötesi ışın alan bölgelerde daha az görüldüğünü saptadı. Güneş ışığının ciltteki virüsleri etkinleştirerek, bulaşmalarını zorlaştırdığı sanılıyor. Judy Breuer gibi uzmanlar, sıcaklık, havadaki nem oranı ve yaşam koşulları gibi faktörlerin de önemli olduğu görüşünde. Varisella zoster virüsü son derece bulaşıcıdır. Enfeksiyonun başlangıcında öksürük ve hapşırıkla bulaşabilse de en çok ciltteki kabarcıklara temas edildiğinde bulaşmakta. Kızılötesi ışının virüsleri etkisizleştirdiği de uzun süredir biliniyordu. Phil Rice ve ekibi bu nedenle suçiçeği hastalığının tropikal ülkelerde daha ender olduğunu ve daha zor bulaştığını tahmin ediyor. Bu da hastalığın soğuk mevsimlerde örneğin İngiltere gibi ülkelerde niçin daha sık görüldüğünü açıklamakta. Virüsüyle ilgili 25 uluslararası araştırmanın verileri incelendi ve bunlar bir dizi iklimsel faktörle karşılaştırıldı. Bu şekilde kızılötesi ışın ve virüsün ortaya çıkışı arasında bir ilişki ortaya çıktı. Hindistan ve Sri Lanka gibi ülkelerde hastalığın en sıcak, en kurak ve en güneşli mevsiminde ortaya çıkması, hava kirliliği yüzünden kızılötesi ışının yağmurlu mevsimlere kıyasla daha az olmasıyla ilgili (Virology). Nilgün Özbaşaran Dede Fransızlar ilk uluslararası hücre yarışmasını (World Cell Race) gerçekleştirdi. Kazanan kısa bir süre önce Denver’de düzenlenen Amerikan Hücre Biyolojisi Birliği’nin konferansında açıklandı. İn CBT 1293/ 5 30 Aralık 2011 Hücreler yarıştı: En hızlısı kemik iliği kök hücresi 1928 yılında Atatürk, harf devrimini kafaya koyduğu zaman, büyük edebiyat uzmanımız, Türkiyatçı (ve Türkiye’nin o yıllardaki en büyük uluslararası bilimsel adı) Prof. Fuad Köprülü’ye yeni harfleri tanımlayacak ve ülkeye öğretecek komisyonun başkanlığını teklif etmişti. Köprülü, yapılacak devrimin faydadan çok zarar getireceği düşüncesinde olduğundan bunu Atatürk’e açık açık söyleyerek kendisine önerilen başkanlığı reddetti. Atatürk, 1930’lu yılların başında meşhur tarih tezini ortaya atmıştı. Bu teze göre, medeniyet Orta Asya’da vücut bulmuş, oradan tüm dünyaya Türkler vasıtasıyla yayılmıştı. Türkiye’de sadece iki kişi Atatürk’e bu tezin zırva olduğunu söyledi: Biri İmparatorluk Rusya’sında ciddi bir bilimsel eğitim almış olan büyük tarihçi, Başkurt kökenli Zeki Velîdi Togan, diğeri de Fuad Köprülü. Gelgelelim Atatürk, ikide bir kendisine kafa tutan Köprülü’ye 1935’te mebus olmasını önerdi. Köprülü önce istemedi, bilimi terketmeye niyeti olmadığını söyledi. Atatürk ise ona «Fuad, günün birinde sana o mevkide ihtiyaç olacak, gel şu vekilliği kabul et» diye ısrar etti. Sonunda Köprülü çok sevdiği Atatürk’ü kıramadı ve vekil oldu. 1938’de Atatürk öldü ve Fuad Köprülü, herkesin tersinden anladığı o meşhur ve meş’um «oh be kurtulduk» lafını etti. Herkes onu Atatürk düşmanı («onbir Teşrinci») diye damgalamaya kalktı, ama Köprülü, Atatürk’ün yarattığı o muhteşem devletin Osmanlı’dan tevârüs ettiği toplumuyla beraber ayakta durmayı öğrenmesinin, ancak ona bakan dadının uzaklaşmasıyla mümkün olabileceği fikrindeydi. Köprülü hem yaratılan eserin ihtişamının, hem de o eserin artık kendi ayakları üzerinde durması gereğinin farkındaydı. 1946’da Köprülü mecliste artık tek parti yönetiminden kurtulmamız gerektiğini düşünüp, bunun gereğini yapacak adımları atarken, Gürcü Stalin pat diye Kars ve Ardahan’ı Gürcistan’a katmak (aslında Sovyetler’e kazandırmak) niyetini izhar ediverdi. O zaman Köprülü anladı ki, kendisine Atatürk’ün daha 1935’te öngördüğü görevi ifâ zamanı gelmiştir. Stalin’in emriyle uydurma tarihi makaleler yazan Gürcü akademisyenlere hem milletvekili, hem bilim adamı olarak öyle bir cevap verdi ki, Stalin hırsından kudurarak Köprülü’nün Sovyet Bilimler Akademisi’nden atılmasını emretti. Dünya muhtelif nedenlerle bizden yana çıktı ve Kars ve Ardahan gene el değiştirmekten kurtuldu. Ama Stalin’in akademideki adamları, Köprülü’nün açtığı bilimsel yaraları asla kapatamadılar ve Gürcistan’ın Kars ve Ardahan arzusu bir daha bilime dayandırılmaya kalkışılmadı. Bu bilimin zaferiydi. Köprülü, siyasetçi olarak ülkesine demokrasiyi getirmek için Demokrat Parti‘yi kurdu, onun dışişleri bakanı oldu. Ama 1956’da gördü ki, o Demokrat Parti gerici bir diktaya doğru koşmaktadır. Arkadaşlarını ikaz etmeyi denedi; olmadı. O da istifayı basıp bilimine döndü. Hatta bir sonraki seçimlerde hiçbir siyasi ihtirası olmadan CHP lehine nutuklar atıp, halka kendi kurduğu partiye oy vermemesini tavsiye etti. Kıssadan hisse: Ermeni sorununu çözmek mi istiyoruz? Önce saygın Köprülüler yetiştirip onları ülkemizde el üstünde tutmalıyız ki sesimiz duyulsun. Kendisi de bir üniversite öğretim üyesi olan ve Köprülü’nün siyasetteki makamında oturan Bay Sıfır Problem neredeyse ülkemizi sıfır dostu olan bir hale soktu. Kendisinin bilimsel değeri nedir tartamam, ama, Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na geçenlerde yeni atadığı isimleri, hele birini, görünce gülmekten koltuğumdan düşecektim. Böyle bir kadronun bizim bilimsel temsilcimiz olduğunu bir düşünün. Herhalde bilim dünyası da benim kahkahalarıma iştirak edecektir. Stalin de bizimkiler gibi akademisine hükmetti ve ... yalnız kendi milletince değil, tüm insanlıkça lânetlendi, bilim dünyasını kendine güldürdü! Bilim devi Köprülü siyasetinde de bilime ve o yüce bilimci şahsiyetine dayandı ve ülkesini yüceltti. Ders almaya değmez mi? Herşey için, siyaset için, refah için, emniyet için, önce Köprülüler gerekir milletimize ve onları gördü mü tanıyabilecek düzeyde devlet adamları ve siyasetçiler. AKP ekibinin bilimdeki uygulamaları (tabii seçtikleri Cumhurbaşkanınkilerle beraber) bilimsel tezlerimizin ciddiyetini değil, artık olsa olsa ciddiyetsizliğini anlatabilir dünyaya. Vah ülkeme, vah Köprülü’nün o aziz hâtırasına. Fuad Köprülü’ye: Büyük Adam! Doğum günün olan 4 Aralık’ta yurtdışındaydım. Geciken bu minik hediyemi senin ayak ucuna en derin hürmet ve en içten sevgiyle bırakıyorum.