Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HUKUK POLİTİKASI TÜRKİYE BİR KARTEL KISKACINDA MI? Hayrettin Ökçesiz hayokcesiz@hotmail.com Nükleer enerjide RusJapon karteli “Türk modeli” anlaşmada, Türkiye ülkesindeki nükleer enerjiyi bile işletemeyecektir. Bırakınız kendi nükler teknolojinizi geliştirmeyi. Dr. Haluk Utku, Nükleer Mühendis, Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Bilimler Enstitüsü Profesörü, utku@hacettepe.edu.tr Anımsayacaksınız, Unitopia bir gezegende bir üniversiteler ülkesiydi. Akuni bu üniversitelerden bir tanesiydi. Bu gezegende olup bitenlere bakıldığında, şimdi Akuni’den söz etmenin zamanı mı, diyebiliriz. Unitopia4 Nerede ayağımızı yere basıyorsak, orada sömürüye, aşağılamaya karşı yapacak bir işimiz olmalı. Orada, karşı duracağımız, baş kaldıracağımız bir haksızlığa türlü yılgınlıkla, ödleklikle bilgiç yanıtlar vererek göz yumabileceğimizi, kendimizi görünmez kılacağımızı asla sanmamalıyız. Akuni’de dekanına, rektörüne kaya gibi sadık bir soruşturmacı, bir meslektaşına disiplin cezası verilmesini isterken bakın neler sıralıyor: “Mesai saatlerine uymama hususunu yazarken bu tespitin güvenlik kamera kayıtları ile yazıldığını ve bana verilen kayıtlar içinde fakültemizde 16 adet güvenlik kamerasına ait kayıtlar bulunmaktadır (2 tanesi laboratuar içerisinde). Kamera kayıtları en fazla 4 kat hızlandırılarak izlenebilmektedir bu kapsamda her bir kameraya ait 8 saatlik kaydın izlenmesi için en az 2,5 saat gereklidir ki bir günlük kayıtların 14 kamerada da izlenebilmesi için 35 saat ayırmak gerekmektedir. “Bu bakımdan sadece fakültemiz ana giriş kapısı kayıtları incelenerek mesai saatleri ile yargıya varılmıştır. Bu bağlamda, Yüksek Öğretim Mevzuatı’nın Yüksek Öğretim Kurumları Yönetici, öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin ikinci bölüm 5. maddesinin b bendine göre, özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek ve erken ayrılmak, görev mahallini terk etmek fiili nedeniyle uyarma cezanın verilmesini öneriyorum” (İfade ve imla hataları muhterem soruşturmacıya aittir.) Kim, bunda ne var, diyebilir? Bu Kürede Orwell’i anmamak büsbütün olanaksızlaştı. Büyük bir çift göz sizin üzerinizde, kocaman bir kulak size dönük, gizli defterlere biteviye isminiz düşülüyor olabilir gece gündüz… İzleyenler yorgun, bitkin, belki müştekiler bile bu halden. Tüm aygıtlar şeytanın makineleri. Bozulur da yorulmazlar bir türlü. “Fakültemizde 16 adet güvenlik kamerası…” diye yazıyor soruşturmacı. Kim bilir ne kadar da böcek vardır! Topunu siz düşünün bir kez: tüm fakülteler, tüm üniversiteler, tüm yerleşkeler… Monitörlerin, dinleme aygıtlarının başında yüzlerce, binlerce görevli ve güzide amirleri… Kim bunlar, bunlara bu görevleri verenler kim? Bunlar daha kimler olacak yeri geldiğince, raporlar hazırlandıkça, gizli, açık kimlerin peşine düşecekler av köpekleri gibi. Yaşasalardı 20. Yüzyıl’ın diktatörleri ne denli kıskanırlardı. Ama hortlamaları da olanaklı değil mi? Unitopia’lılar! Başınızdaki, içinizdeki bu küresel misyonerleri çok ciddiye almalısınız. Onlar başınıza, halkın başına bela olabilecekleri her yere sizin aranızdan, Unitopia’dan çıkarak gitmekte değil midirler? Ne mi yapmalı? Yapabileceğiniz her şey, yapılması gereken şeydir. Bir şey düşünün ve yapın onu! Taşların bağlanıp, köpeklerin serbest bırakıldığı bu Kürede biliyorum ki, siz korkmazsanız köpekler korkar sizden. Sizin taşa değil, cesarete gereksiniminiz var. Bu cesaret ama bilime ve gerçeğe bağlılıktan, inançtan gelmeyecekse, nereden gelebilecektir yüreklerinize? Ama önce “Bilim”i öğretin birbirinize, “Gerçek”in gereğini söyleyin düşüp kalktığınız yerlerde. Bunların uğruna durduğunuzu Unitopia’nın kapısında… Unitopia’lılar! Yukarıdaki alıntı aslında ne denli gülünç, değil mi? Bir yönetim nasıl böyle düşebilir; bir utanmazlık, bir pervasızlıkla kendini tüm soyluluklardan soyup çamurlara bulayabilir? Bilime bağlılık hiç böyle sözler söyletir mi insana? Zindanlarda gardiyan kılıyorlar kendilerini, arkadaşlarını bu zulme yazgılı kılıyorlar. Akuni’de tek örnek olsaydı bu, kimse görmezdi, gören durup bakmazdı. Ama çaresine hemen bakılırdı elbet. Eminim ki, Unitopia’da haddi hesabı yoktur bu karanlıkların. Bizi karanlığa boğmaya başladılar. Bu gezegende işler farklı yürüyor. Unitopia’nın merkez yönetimi Yoktopia, küresel despotların emrinde, ehline verilmesi gereken yüksek makamları rüştünü gösterememiş, yetersizliği her halinden belli olanlara “himmet – hizmet” şiarınca peşkeş çekiyor. Bununla cüceler büyümüyor, makamlar cüceleşiyor. Yakından tanıdıklarımın bilgisiyle söylüyorum bunları. Bu cemaat hırsı bu Küreyi inanın, sonunda bir cinnete sürükleyecektir. Unitopia’da hiçbir soruşturma sıradan değildir. K artel, aynı üretim dalında faaliyet gösteren iki veya daha fazla şirketin aralarında anlaşmaları ile oluşturdukları tekelci birliktir. Karteli oluşturan şirketler aynı üretim dalındaki kartel dışı diğer şirketlerin rekabet gücünü kırmak amacıyla sermaye güçlerini birlikte kullanırlar. Bu çerçevede, dünya nükleer enerji pazarında henüz yeni oluşan RusJapon karteli rakipsiz bir güç olacak kapasitededir. Her ne kadar, 2006 yılında Japon Mitsui şirketi Rusya’daki uranyum madenlerinin işletimi konusunda bir anlaşma yapmış olsada, Rusya ile Japonya’nın nükleer enerji alanında kartel oluşturma süreci, 2008 yılının Mart ayında Rus Atomenergoprom ile Japon Toshiba arasında varılan ortak nükleer enerji santrallar ticareti ve nükleer yakıt üretimi anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile başlar. Bilindiği gibi Toshiba ABD’nin en önemli nükleer santral tasarım şirketi Westinghouse’un %70’ler oranında hissesine de sahiptir. Ancak aynı yılın Ağustos ayında Gürcistan ile Rusya arasındaki çatışma, anlaşmanın o tarihlerde rafa kaldırılmasına neden olmuştur. Rusya uranyum ile plutonyumu işleme kapasitesi ile en öndedir. Medvedev’in de söylediği gibi dünyaya sadece doğal gaz değil nükleer teknolojisini de pazarlamak arzusundadır. Ancak dünya pazarına çıkabilmek için eksiği, en son teknoloji elektronik kontrol sistemleri imalatı ile yüksek kalitede diğer bazı komponentlerin imalatıdır. Hatta Rosatom sözcüsü Sergei Novikov, Japonların bir nükleer santral inşasını üç yılda bitirebilecek kapasiteye sahip olduklarını, kendilerinin ise ancak beş yılda tamamlayabileceklerini kabul etmektedir. Japonya’nın ise nükleer santrallerini işletebilmek için yakıt teknolojisine gereksinimi vardır. Birbirini karşılayan bu ihtiyaçlar, iki ülke arasında anlaşmazlık sorunu olan bazı adaların kime ait olduğu konusunu çözmeye doğru itmiş, sorunun çözümünü kolaylaştırmak adına Rusya ile Japonya arasında, 2009 Mayıs’ında barışçıl amaçla nükleer işbirliği anlaşmasına imzalar atılmıştır. Bugün itibari ile ikili anlaşma sadece Rus parlementosunun alt kanadı Duma’dan Aralık 2010’da geçmiş durumdadır. Rusya bir adım daha atarak, kendi üzerinden Kazakistan kaynaklı uranyumun Japonya’ya satıl masına da izin verdi. Kazakistan, Japonya ile kendi uranyum madenlerinin çıkarılmasında anlaşarak, Westinghouse’un %10’luk hissesini alırken, Japonya’nın uranyum pazarında da önemli bir paya sahip olacaktır. Çıkarılan uranyum ise Rusya’da işlenerek Japonya’ya gönderilecektir. Rusya, 2010 yılı Ekim ayı sonunda Vietnam’da her biri 1000 MW elektrik gücü olmak üzere iki adet nükleer santral yapımı için ihale kazanmıştır. Vietnam, Japonya ile de her biri 1000 MW elektrik gücünde iki adet nükleer santral yapımı konusunda anlaşacaktır. Ancak Vietnam son birkaç yıldır Japonya’da nükleer mühendislerini eğittiğinden, tüm santralların işletimini kendisi üstlenecektir. Tüm bu gelişmeler Fransızların nükleer şirketi Areva’nın geleceğini karartmış gözüküyor. Nükleer birikimini dış pazara açmaya çalışan G. Kore de durumdan etkilenecektir. Çünkü RusJapon kartelinin pazarladığı nükleer güç santralı çeşidi, Fransa ve G. Kore’ninkinin aynıdır. Areva, Finlandiya’daki santral yapımındaki dört yıllık gecikme ve 1.3 milyar Avro’luk fazladan maliyetle güvenirlilik kredisini oldukça yitirmiştir. FRANS VE KORE ŞANSSIZ Bugün için ne Fransa’nın ne de G. Kore’nin Türkiye’nin şartlarını karşılayacak güçleri yoktur. Türkiye’nin nükleer santral yapımında hazine garantisi vermemekteki ısrarı ve üstelik nükleer sigortalama sorumluluğu riskinden uzak durmaya çalışması, Rus Atomstroyexport şirketini ülkemizdeki nükleer enerji yatırımı açısından tek alternatif haline getirtmiştir. Kabul etmek gerekir ki ticari açıdan Türkiye’nin şartları bir şirket için çok ciddi riskler içerir. RusJapon ortaklığı, Vietnam’ın ardından Türkiye’de de kendini gösterirse en azından Rus VVER tipi reaktörlerinin güvenli çalışması, Japonya’nın teknolojik imkanları ile daha da garantileşecek, santralların planlanan zamanlarda hizmete girmesi mümkün olabilecektir. Buna karşın Türkiye artık nükleer yakıt üretimi ve çevrimine elveda dediği gibi, teknolojiyi kartelin izin verdiği ölçüde edinebilecek, topraklarındaki nükleer santralları dahi işletemeyecektir. Türk modeli nükleer enerjiye girme ufkunda, 1960’lardaki Güney Kore’den sonra artık Vietnam kadar da olamama ihtimali gözüküyor. bulur musunuz?” diye sordu ve bilimsel bilgiler için uluslararsı geçerliliği olan “U.S National Library of Medicine National Institue of Health e” ait olan Pubmed’e başvurulabileceğini söyledi: “İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Ana bilim dalında yirmi yıldan beri otizm ile ilgilenen, ilk otizm kliniğini kurmuş, genetik çalışmalarını Harvard Tıp Fakültesi ile birlikte yürütmüş, verileri “Science” ve “Nature” gibi dergilerde yayınlanmış, ülkemizde beyini etkileyen pek çok bozukluk otizm taramasını yapmış bir bilim kadınıyım. Son yirmi yılımın %50 zamanını otizme adamış bir bilimci olarak, kitlelere zarar veren bu hataların tekrar edilmemesini ümit ediyorum.” dedi. CBT 1243/ 19 14 Ocak 2011 ğul genle geçmektedir. Tedavisi erken eğitsel, yoğun programlardır. Genelde bu tedavilerle ilgili araştırmalar bile kısıtlı olup, bunlar dışında hiçbir tedavi etkinliği üzerine bilimsel bir araştırma sonucu yayınlanmadı. Kesin ve radikal bir tedavisi olmadığından, aileler istismara açıktır ve ümit vaat eden uygunsuz ve etkinliği ispatlanmamış tedavilere (Hiperbarik oksijen, diyet, ağır metal arındırma vs..) yönlendirilebilirler. Bu tedavilere yönelen aileler, ciddi maddi, zaman ve motivasyon kaybı yaşıyorlar. Prof. Mukaddes “Bir yakınınızın psikiyatrik sorunu olunca metabolizma doktoru ve ya nükleer tıp uzmanına gider misiniz? Gitmeyi uygun