26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

HUKUK POLİTİKASI CEP TELEFONU KULLANICILARI DİKKAT: GSM KIRMA ÇABALARININ GEÇMİŞİ GSM kırma çabalarının geçmişi 1990’lı yılların sonlarına dayanıyor. İlk kez akademik ortamlarda adı geçen teknik, daha sonraları bir avuç ticari girişimcinin tekeline girdi. Bugün bu şirketler yasal olarak GSM gizlice dinleme çözümlerini satabiliyor. Fiyatları oldukça pahalı olan bu sistemler, çoğunlukla haberalma kuruluşlarına satılıyor. Genel olarak, bu yazılımları üretmek ve kullanmak daha geniş piyasalarda yasal değil; ancak kimse kaç kişinin veya grubun bu teknolojiyi yasadışı yollardan ele geçirdiği konusunda kesin bilgi veremiyor. Nohl, A5/1 algoritmasının 64bit şifreleme teknolojisi olduğuna dikkat çekerek, bunun Soğuk Savaş döneminden kalma bir “teknoloji eskisi” olduğunu söylüyor. Artık bu teknolojinin yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Nohl, 128 bitlik A5/3 sisteminin daha güvenilir olduğunu ve bugünün yeni nesil dijital cep telefonu sistemleri –Universal Mobile Telecommunication System (UMTS) gibi tarafından kullanıldığını belirtiyor. Nohl, “64 bitlik A5/1 şifreleme teknolojisinden 128 bitlik A5/3 teknolojisine geçiş yaptığınız zaman, şifreyi kırmak için gereken bellek depolama miktarı şu anda dünya üzerinde bulunan bellek kapasitesinin çok üzerinde” diyor. Eskiyen bir şifreleme sisteminin içindeki güvenlik zaaflarını ortaya çıkartmak için bu kadar çaba niye? Güvenlik konusundaki eksiklikler, bunları yenilemek ve yenilerini geliştirmek için çaba harcayan programcılar ve mühendisler için her zaman büyük bir sorun oluşturmuştur. Ve yeni dijital cep telefonu şebeke teknolojileri “hackergeçinmez” olarak tanımlansa dahi, dünyadaki cep telefonu kullanıcılarının çoğunluğu GSM sistemi kullandığı sürece ve önümüzdeki uzun yıllar da kullanmaya devam edecekleri sürece, hacker’lar işsiz kalmak gibi bir sorun yaşamayacaklar. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: http://spectrum.ieee.org/telecom/wireless/openefforttohackgsm leme teknolojisini en iyi ve en çok kullanarak gerçekleştireceğiz. Bizi dinleyenleri de, başkaları dinliyor, bir de bunun farkında olabilsek! Sadece birbirimizi dinlemeye razı olabilirim, yeter ki kendimizi dışarıya dinletmeyelim… Dinlemeler yasal mı? Yasadışı mı? Milli güvenlik gereği yasal çerçevede dinleme yapılabileceğini kabul ediyorum, ama herkesin dinlenmesinin hiçbir izahı yapılamaz. Yasal olmayan dinlemelerin yapıldığı birçok olayı medya duyurdu. Yasal kılıf uydurularak yapılan hukuksuz dinlemeler açıklanabiliyor. Almanya 2007 yılında terörle mücadele gerekçesi ile yasa çıkardı, internete casus program pompalıyor, bilgi avcılığı yapıyor. Bunu, çıkardığı yasa ile yapıyor, yasa var ama hukuk var mı? İnsanlar cep telefonlarının dinlenmemesi için ne yapabilir? Telefonun dinlenip dinlenmediğini ilk başta nasıl anlayabilir? Adı üstünde, cep telefonu. Konuşmalarınız havada geziniyor, şifre de kullansanız güvenliği yok, çözerler. Medyadan anladığım kadarıyla kablolu, ya da kablosuz telefonlar meraklıları tarafından dinleniyor. Bilişimci olarak utanarak söylüyorum, hiçbirisinde güvenliği sağlamak mümkün değil. Bu kadar dinleyenimiz varken, biri kaçırırsa, öteki mutlaka dinleyecektir. Askerin dinlendiği bir ülkede, sade vatandaş ne yapsın? İçinizi kararttığımı düşünüyorum, biraz ferahlatayım, GSM operatörlerini kızdıracağımı biliyorum, ama “atlı ulak” halen güvenli, kervansaraylarımız da halen ayakta… Hayrettin Ökçesiz Herkes konuşmalarınızı dinleyebilir! Türkiye’de yasadışı telefon dinlemeleri toplumsal paranoyaya dönüşürken dünyada GSM güvenlik zaafları özel ve kamusal alanlarda büyük rahatsızlık yaratıyor. Bilgi hırsızları bir yandan GSM iletişimindeki şifreleri kıracak yeni sistemler üzerinde çalışırken diğer yandan konuşmalarını sağlama almak isteyenler yeni güvenlik sistemleri geliştirmeye çabalıyor. Uzmanlar cep telefonu kullanıcılarının “hacker”lara karşı yeni nesil dijital telefonu şebeke teknolojilerini destekleyen telefonlara geçmelerini tavsiye ediyor. zılımcılar GSM’de daha önce kullanılan A5/1 şifreleme teknolojisini kırmayı başarmışlardı ancak bu kişilerin elde ettiği sonuçlar hiçbir zaman kamuoyuna duyurulmadı. Fakat Nohl, bir adım daha ileri giderek bu yılın sonunda internete girebilen herkesin bu şifre kırma sisteminin anahtarına sahip olabileceğini iddia ediyor. Her GSM telefonunun kendine özgü bir gizli anahtarı vardır ve şebeke bu anahtarı bilir. Çağrı geldiği zaman, bu gizli anahtar yalnızca o çağrıya özel yeni bir oturum anahtarı türetir ve bu anahtar çağrıyı şifrelemek için kullanılır. Nohl’un amacı oturum anahtarını kırmak. Nohl bu proje kapsamında öncelikle bir açıkkaynak yazılım programı tasarladı ve A5/1 kırma projesinde kendisi ile birlikte çalışanların bu programı kendi bilgisayarlarına yüklemelerini sağladı. Böylece kriptografi sistemini oluşturan tabloları herkes inceleme olanağına kavuştu. Üzerinde çalışılan tabloları da içeren nihai kodkitabı (codebook), şebeke üzerinden katılımcılar tarafından paylaşılmış oldu. Sonuçta bilgisayarların hiçbiri tüm dosyaları içermediği için, internetten kırma aracını tümüyle kaldırmak olanaksız olmasa da çok zorlaştı. “Her cep telefonu kullanıcısı dinlenilmeyi tadacaktır” “Dinlenme olasılığını ortadan kaldırmanın en doğru yolu konuşmaların telefona doğrudan aktarılmadan önce elektronik ortamda şifrelenmesidir. Tüm gizli ve askeri konuşmalarda bu yöntem uygulanmaktadır. Doğal olarak, karşı tarafın yapılan konuşmaları algılayabilmesi için diğer taraf da belirli bir koda göre şifrelenmiş işaretleri normal konuşma işaretlerine dönüştüren bir şifre çözücüyü bünyesinde barındırması zorunludur. İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Palamutçuoğulları sorularımızı yanıtladı: Bilim Teknoloji Bazı gazete haberlerinde yer aldığına göre dizüstüne takılan Signet isimli bir sistem istenilen kişilerin dinlenip kaydedilmesine yol açıyormuş. Bu haberin doğruluk payı nedir? Bugün Signet benzeri daha başka yasal olmayan sistemlerden söz edebilmek olası. Bunlar genelde Çin ve Hindistan gibi yazılım teknikleri üzerinde birçok çalışmanın yapıldığı ülkeler tarafından üretilmektedir. Bunların kullanılması ve ülkeye sokulması tümüyle yasadışıdır. Ancak diğer birçok ürün gibi, bunlar da yasal olmayan yollarla ülkemize sokulmaktadır. GSM olarak adlandırılan 2. nesil gezgin iletişim sistemleriyle ilgili tüm teknik donanım bilgileri ve kullanılan protokollerin bilinmesi durumunda(ki bunlar artık açık, seçik olarak belirlidir), dinlemeler kolaylıkla yapılabilir. Signet ve benzeri sistemler, konuşmalarının dinlenilmesi istenilen kişinin (veya kişilerin) kullandığı cep telefonunun kapsama alanı içindeki bir yerde konuşlandırılmak zorundadır. Kapsamı alanı içinde olmadan da konuşmaların dinlenebilmesine olanak tanıyan daha başka bir yöntem, dinlenilmesi istenilen kişinin cep telefonu içine bir şekilde uygun bir yazılım yüklenerek, sürdürülen konuşmaları başka bir dinleyici ortama aktarabilmekdir. Bu yazılımın kişinin cep telefonuna yüklenebilmesi iki yolla yapılmaktadır. Birinci yolda; kişinin cep telefonuna doğrudan bir yükleme yapılmakta ve bu amaçla telefon bir bahaneyle kısa bir süre el konulmakta (örneğin belirli yerlere girerken cep telefonlarının bu yerlere sokulmasına yasak getirilmiştir bu amaçla telefon kişinin elinden alınmakta.) ya da tamir amaçlı olarak operatör servislerine verilen telefonlara bu tamir esnasında gerekli yazılım yüklenebilmektedir. En çok kullanılan diğer bir yöntemde belirli kişilere promosyon ya da hediye bahanesiyle içlerinde bu yazılımların yüklenmiş olduğu yeni telefonlar verilmektedir. Uygulanan diğer bir yöntemde ise, kişinin telefonuna bir kısa ileti (SM) gönderilmekte ve bu ileti kullanıcı tarafından açıldığında da örneğin “Adı geçen şu adresten adı geçen yazılımı indirirseniz şöyle bir hediye ya da promosyon kazanma şansınız olacaktır” gibi bir kandırmaca yazı ile kişinin bu yazılımı kendi telefonuna indirmesi sağlanmaktadır. Eğer kişi, çoğumuzun olduğu gibi bu teknik kandırmacalardan habersiz ise farkında olmadan telefonlarının dinlenebilmesine olanak tanımaktadır. Ancak bu işlemin yapılabilmesi için kişinin cep telefonunun bu işlemin yapılabilmesine olanak tanıyan donanımları bünyesinde barındırması zorunludur. Haber doğru ise bu dinleme sisteminden Türkiye’de kaç tane var ve kimlerin elinde? Bu soruyu benim yanıtlatabilmem olanaksız. Bu ve benzeri aygıtları yasal olmayan yollarla getirenler internet ortamında bunları pazarlayacak kadar cesur olduklarına göre, ürünle ilgili geniş bir pazar olanağının bulunduğu anlaşılmakta. Bu tür ürünlerin Türkiye Telekomünikasyon Kurumu (TKK) tarafından sıkı bir takip içinde olduğu kanısındayım. Teknik bilgileri yüksek ve konularında birer uzman olan ve TTK üyelerinin bu konu üzerinde duyarsız olduklarını düşünemiyorum. Sizce Türkiye’de kaç kişinin telefonu dinleniyor? Bu sorunun yanıtını da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı 70.000 civarında diyerek geçenlerde yanıtladı. Bunlar bilinenler, ya bilinmeyenler!!. Cep telefonunun dinlenip dinlenmediğini nasıl anlarız? Çok zor. Birinci dinleme yöntemi kullanılıyor ise, tümüyle olanaksız. Ancak diğer yöntem uygulanıyor ise, telefon ilgili operatörün servisine getirilerek, herhangi bir aktarım yazılımının telefon içinde olup olmadığının denetimi istenebilir. Dinlenme olasılığını ortadan kaldırmak için ne gibi önlemler alınabilir? Bunun en doğru yolu, konuşmaların telefona doğrudan aktarılmadan önce elektronik ortamda şifrelenmesidir. Tüm gizli ve askeri konuşmalarda bu yöntem uygulanmaktadır. Doğal olarak, karşı tarafın yapılan konuşmaları algılayabilmesi için, diğer taraf da belirli bir koda göre şifrelenmiş işaretleri normal konuşma işaretlerine dönüştüren bir şifreçözücüyü bünyesinde barındırması zorunludur. Konuşma genelde çift yönlü yapıldığına göre, şifreleyiciyi ve şifre çözücüyü birlikte barındıran sistemin her iki tarafta da tesis edilmiş olması gerekir. Türkiye’de Signet gibi GSM’in güvenlik kilitlerini açan sistemler geliştiriliyor mu? Geliştiriliyorsa bunu hangi kurum yapıyor? Bunları kimin yaptıklarını bilemem. Ancak, böyle bir sistemin geliştirilmesiyle ilgili bir önerinin devletin belirli kurumlarınca(Örneğin; TTK, TSK v.b) benim görevli olarak halen çalışmakta olduğum İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi’ne ya da TÜBİTAK gibi araştırma kuruluşlarına yapılmış olsa, kendilerini çok iyi yetiştirmiş araştırıcı kadroları tarafından bu veya benzeri sistemlerin çok kısa sürede gerçeklenebileceğine inancım tamdır. GSM’nin dışındaki daha yeni jenerasyon dijital telefon sistemleri güvenlik açısından daha mı güçlü? Evet. Teknik ad olarak UMTS olarak anılan 3. nesil gezgin sistemlerde kullanılan modülasyon, işaret kodlaması ve protokoller 2. nesile göre çok daha fazla gelişmiştir ve bunlar yalnızca cihaz üreticileri tarafından bilinmektedir. Doğal olarak, zamanla bunların da diğer kişiler tarafından öğrenilmesi ve çözülmesi kaçınılmazdır. [email protected] Maden işçilerinin “3 Ocak Genel Direnişi”ni; doksan bin işçinin bir zamanlar Ankara’ya titreten yürüyüşünü anımsıyorum. 3031 Ekim 1990 tarihinde Türk İş Olağanüstü Başkanlar Kurulu aşağıdaki nedenlerle genel eylem kararı almıştı: Kara Kömürden Acı Tütüne “1) Başta Anayasa olmak üzere, çalışma hayatını ilgilendiren yasalarla temel hak ve özgürlükleri engelleyen öteki antidemokratik hükümlerin bugüne kadar düzeltilmemesi; 2) vurguncularla fırsatçılara olanak tanıyan başıboş piyasa düzeni ve enflasyondan kaynaklanan hayat pahalılığının geniş halk kitlelerini ezmesi; 3) büyük çaplı bütçe açıklarının, işçi ve memur ücretlerine konulan ağır vergi ve fonlarla karşılama yoluna gidilmesi; 4) devlet memurlarına verilen komik zamlarla mağduriyetlerinin artırılarak sürdürülmesi; 5) laik cumhuriyet ilkelerinden ödün verici tarzdaki düşünce ve uygulamalara karşı çıkılmaması; 6) 120 milyar liraya ulaşan işçi alacaklarının, borçlu belediyeler tarafından halen ödenmemiş olması; 7) yüksek kazanç ve rant sahiplerine tanınan imkânların artırılması, vergi kaçaklarının önlenememesi; 8) bugüne kadar yaptığımız iyi niyetli uyarıların dikkate alınmaması; 9) özellikle 12 Eylül ortamının getirdiği yasak ve kısıtlamaları, yönetimde kurumlaştırmaya çalışan bugünkü iktidarla diyalog yoluyla sorunların çözülemeyeceği görüşünde birleşen Türk İş Başkanlar Kurulu, bu olumsuzluklar karşısında, genel eylem uygulamasına oybirliği ile karar vermiştir”. 3 Ocak’a katılım, tüm sendikaların ortalamasına göre % 80 oranında gerçekleşmişti. Eylem sendikalar dışında diğer işçiler, memurlar, muhalefet partileri, meslek odalarıyla demokratik kuruluşlar tarafından da desteklenmişti. Eylem boyunca şiddete başvurulmamıştı. (H.Ökçesiz, Sivil İtaatsizlik, 3.baskı, İstanbul 2001, s.74) Bugünlerde Tekel işçileri tek yumruk, Ankara’ya yürüyor. Ama koşullar öncekilerinkinden daha ağır. Otuz yıl öncesinden tezgahlanan oyun bugün direnenleri her alanda çil yavrusu gibi dağıtacak bir etkiye ulaşmak üzere. Tekel işçileri birkaç bin yoldaşıyla cılız sesini duyurmaya çalışıyor. Sendikaların ne eski gücü, ne eskisi kadar üyesi kaldı. Sözde solcu kimi enteller de, sağda solda, işçi olmanın bilinçli olmayı kendiliğinden gerektirmediğini, siyaseti artık işçi sınıfı kavramını telaffuz etmeksizin yapmak gerektiğini, kuracakları bir sol partinin bu gerçeği öne çıkaracağını vs.’yi. söyleyerek ahkam kesiyorlar. Televizyon ekranlarında, zavallı Tekel işçilerinin bir ezeli çelişkiyi, ağızlarında zor dönen dilleriyle, gırtlaklarını yırtarcasına anlatmaya çalıştıklarını görüyorum. Sonunda hep “ölmek var, dönmek yok” diyorlar. Onlar kalem ustası değil, laf ustası değil, dönek değil, korkak değil, işte bu kadarını söyleyip, yaşamlarını koyuyorlar ortaya. Bu yoksul, işsiz insanları bu buruk sözleri söylemek zorunda bırakan bir siyaset, iktidar çarkı bu ülkeye reva mı? Tekgıdaİş Sendikası Başkanlar Kurulu, Tekel işçilerinin 6.1.2010 günü yaptıkları referandum sonuçlarını değerlendiren basın açıklamasında şunları da söylüyor: “Çünkü tekel işçisi haklı. Kölelik düzeni insan onuruna aykırı olduğu için haklı. Yasalar ve kurallar gereği haklı. Bu ülkenin yurttaşı olarak, emekçisi olarak adalet istediği için haklı. Savunmasız, örgütsüz bırakılmayı reddettiği için haklı. Önce işsiz bırakılıp, sonra da boş oturmakla suçlandığı için haklı. Yıllarca harcadığı emeğe yapılan büyük nankörlüğü kabul etmediği için haklı.”“(…) buradan, çalışma hakları ellerinden alınan, işten atılan, işsizlik pençesinde kıvranan, kölelik ücretine mahkum edilen tüm emekçileri, kepenkleri kapatılan ve kapatılmaya çalışılan eczacıları, esnafı, başta Türkİş’e bağlı işçi sendikaları olmak üzere, DİSK, KESK, KAMUSEN, TEB, TMMOB, TTB, TBB ve emeğin hakkına sahip çıkan tüm siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarını, 14 Ocak’taki büyük buluşmada birlikte olmaya ve bizimle kalmaya çağırıyoruz. ” Tüm işçi, emekçi sendikalarının başkanları niye bu bildirileri hep bir ağızdan yeniden okuyamaz? Ne denli vahim koşullarda bulunduğumuzu kamuoyuna niçin daha gür bir sesle duyurmazlar? Ülkeye niçin daha açık sözlerle sahip çıkmazlar? Herkes işçiden, işçi kendinden korkar mı olsun? İşçi neyi yanlış yapıyor da, bu eylemini yanlış yapsın? Ona neyi sordular da, o yanılttı? Ama o hiç sormadı gereğince. Şimdi soruyor. Kömür kara, tütün acı. Bu yazgı değil. H âlâ ilk dijital standartların desteklediği bir cep telefonu kullanıyorsanız, konuşmalarınıza dikkat edin. Dünyanın en yaygın kullanılan cep telefonu sistemi olan GSM’de (Global System for Mobile CommunicationMobil Haberleşme için Global Sistem) konuşmaların dinlenmesini engellemek için kullanılan şifreleme teknolojisi halihazırda çok büyük güvenlik zaafları içeriyor. ABD, Kaliforniya’da merkezi bulunan H4RDW4RE isimli güvenlik araştırma şirketinde başaraştırmacı olarak çalışan Karsten Nohl, dünyada 3 milyar kişi tarafından kullanılan GSM telefon sisteminin şifresini kıracak sağlam bir proje üzerinde çalışıyor. Bugüne dek diğer ya AMAÇ FARKINDALIK YARATMAK Nohl, projesinin amacını şöyle açıklıyor: “Amacımız bir şey ‘kırmak’ değil. Tam tersi GSM şifreleme teknolojisinin ne kadar kırılabilir bir sistem olduğu konusunda bir farkındalık yaratmak. Özetle cep telefonu kullanıcıları ya A5/3 gibi daha ileri bir şifreleme teknolojisi kullanacaklar ya da daha yeni nesil bir dijital telefon sistemine geçecekler.”Teknik olarak, Nohl’un yaklaşımı kendisinden önce 2008 yılında The Hacker’s Choice (THC) isimli şirketin geliştirdiği GSM kırmakta kullanılan tekniğe benziyor. Ancak Nohl’un tekniği biraz daha karmaşık. “Şu anda dinlenenler, dinleyenlere göre çoğunlukta!” “Türkiye bilişimde sınıfta kalmıştır. Bilişim, internete abone kaydederek, kabloyu bilgisayara bağlamak değildir. Ülkelerin bilgi savaşında olduğunu, geleceğin siber savaş stratejilerinin oluşturulduğunu, bir ülkenin en büyük zafiyetinin güvenliği sağlanmamış bilişim ağları ve güvenliği bilmeyen bilişim kullanıcıları olduğunu kabul etmeyenler tarafından yönetiliyoruz. ”TBGD – Bilişim Güvenliği Derneği Y.K. Başkanı Faruk Kekevi, GSM iletişimindeki boşluklarla ilgili sorularımızı yanıtladı: Gazetelerde yer alan bir habere göre dizüstü bilgisayarına Signet adlı sistemi takanlar istedikleri kişileri dinleyebiliyor ve kaydedebiliyor. Bu haber doğru mu? Faruk Kekevi Signet, dinlemeizleme için kullanılan türetilmiş bir kelime. Medyada haberi verilen cep telefonu iletişimini, laptopa takılan bir kart ile izleme, teknik olarak mümkündür. Bu kartın, baz istasyonlarına ulaşan frekansları topladığı tarif ediliyor. GSM iletişiminde data şifrelenir, kartın bu algoritmayı da çözdüğü anlaşılıyor. GSM iletişiminde kullanılan algoritmanın güvenli olmadığı ve kolayca çözülebildiği geçtiğimiz yıl bir Alman mühendis tarafından ispatlanmıştı. GSM iletişimini izlemenin birçok yöntemi vardır ve bunlar ne yazık ki ülkemizde yaygın biçimde uygulanmaktadır. Bunların satışı kontrolsüz olarak yapılmaktadır, hatta eposta ile pazarlananlara rastladım, isteyen herkes rahatlıkla temin edebiliyor. Bilişimci olarak yıllardır “bilişim, ama güvenliğin nasıl sağlanacağını bilerek bilişim” söylemindeyim. Ergenekon’un bu konuda yararını kabul etmek gerekiyor, sıradan vatandaştan başlayarak, kuvvet komutanına kadar kişilerin görüşme kasetleri havalarda uçuştu. Bilişim toplumu hedefini koyan Türkiye, bilişim güvenliği konusunda hangi seviyede olduğunu delilleriyle ortaya koydu. Türkiye, bilişimde sınıfta kalmıştır. Bilişim, internete abone kaydederek, kabloyu bilgisayara bağlamak değildir. Ülkelerin bilgi savaşında olduğunu, geleceğin siber savaş stratejilerinin oluşturulduğunu, bir ülkenin en büyük zafiyetinin güvenliği sağlanmamış bilişim ağları ve güvenliği bilmeyen bilişim kullanıcıları olduğunu kabul etmeyenler tarafından yönetiliyoruz. Türkiye’nin bilişim karnesi, AB’ ye bildirilen internet ve cep telefonu abone sayısı değildir, bu sayı sadece Türk Telekom ve GSM operatörlerinin vatandaştan yüksek ücretlerle ne kadar para topladığının göstergesidir. Bu dinleme sistemini Türkiye’de hangi kurumlar kullanıyor? Kimlerin elinde, kaç tane var? Her isteyen böyle bir sistemi satın alabiliyor mu? İlgi alanımda olması dolayısıyla bu konuları medyadan takip eden bir vatandaş olarak okuduklarımı özetleyebilirim. Dinleme, kanun ile tarif edilmiş ve yetkili kurumlar belirlenmiştir. Ama medyaya yansıyan olay sayısından, dinlemenin yetkilendirilen kurumlar tarafından yapılamayacak kadar çok sayıda olduğunu görmekteyim, yani yetkisiz dinlemelerin yapıldığı kanaatindeyim. Kimlerin dinlediğini, ellerinde kaç adet dinleme aleti olduğunu, açıklanmadığı sürece bilmemiz mümkün değil. Olaylara bakarak, çok sayıda dinleyicimizin olduğunu söylemek mümkün. Maalesef her isteyen, dinleme için gerekli aletlere ulaşabiliyor. Kaç kişinin telefonu dinleniyor? Kim, kimi dinliyor? Hepimizin okuduklarımdan anladığım kadarıyla herkes dinleniyor. Şu anda dinlenenler, dinleyenlere göre çoğunlukta, dinleme devrimimiz itibariyle, dinleyen sayısında artış olacağından, herkesinherkesi dinlemeye başlayacağından emin olabilirsiniz. Dinleme virüsünün insanlarımızda domuz gribi virüsünden daha hızlı yayılmasından endişe etmekteyim. Bilişim Toplumu olmayı, sanıyorum din CBT 1191/8 15 Ocak 2010 CBT 1191/9 15 Ocak 2010
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear