05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com “Doğa kanunlarını değişmez, sarsılmaz kabul ediyoruz. Yaşayan formların gelişmesi (evolution) gibi, acaba doğa da muhtelif fiziki kanunları yaratıp, onları tecrübe edip, en iyisini seçmiyor mu? ...Darwin’in gördüğü doğasal seçme prensibi, canlıdan cansız maddeye ve hatta buradan maddeyi yaratan fiziki kanunların şekline neden ulaşmasın...” Prof. Dr. Asım Orhan Barut Doğulu düşünce, Batılı düşünce: Farklar nerede? İnsanların düşünce yapısını kültürler arasındaki farkın şekillendirdiği söylense de, Batı’da analitik, Doğu’da bütünselci bir dünya görüşünün hâkim olduğu iddiası her zaman doğruyu yansıtmayabiliyor. Örneğin Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan üç ayrı topluluk üzerinde yürütülen bir çalışma, bir topluluğun dünyaya bakış açısının yalnızca tarihsel ve coğrafi etmenler tarafından değil, yerel ve sosyal etmenler tarafından da şekillenebileceğini gösteriyor. Dr. Mehmet Cemil Uğurlu’yu hatırlamak... TÜBİTAK’ın Darwin ve Evrim Teorisi’ne koyduğu sansürü konu alan geçen haftaki yazımı yazarken Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Dr. Mehmet Cemil Uğurlu’yu hatırladım. 2003 yılında kaybettiğimiz bu değerli bilim adamımız bilimde, sanatta, edebiyatta, tıpta ve insan hak ve özgürlükleri için verilen mücadelelerde iz bırakmış insanları eserleriyle, başardıklarıyla anarken onlara karşı duyduğu hayranlığı şiirsel bir dille ifade etmeyi çok severdi. Onu bu özelliğiyle tanıyışım, Newton’un anıtsal eseri ‘Philosophiae Naturalis Principia Mathematican’ın ilk baskısının 300’üncü yıldönümü dolayısıyla, ‘Isaac Newton’ın anısına’ yazdığı ‘Principia’ başlıklı dizeleriyledir (Bilim ve Sanat, Eylül 1987, Sayı 81). M. Cemil Uğurlu Hoca’nın yine şiirsel bir dille andığı büyük bilim adamlarından biri de Darwin’di. Onu bu arada hatırlayışımın ilk nedeni bu. Hoca’nın, Bilim ve Sanat dergisinin EylülKasım 1988 tarihli 93’üncü sayısında yayımlanan, ‘Galapagos Adaları’ başlıklı dizelerini size de aktarayım: “İlkin Galapagos Adaları vardı / Kutsal betikler yazmaz / Dev kaplumbağalar iguanalar yaşardı // Galapagos Adaları / Yalvaçların söylemediği kıta / İspanyol denizcilerince konmuş adı // Darwin bile şaşmış gördüklerine / Hiçbir yer böylesi benzemezdi / ‘Cehennem Bahçeleri’ne // Ateş söylemedi / Su toprak hava söylemedi / Kaç milyar yıl canlıların kökenini // Karanlık susardı / Işık ve takiyonlar susardı / Fakat O kitapta yazdı. // 4 Ağustos 1988” M. Cemil Uğurlu Hoca’nın bir hayali vardı: “Sanat, bilim, tıp, yazın (edebiyat), ve düşün (fikir) alanlarında ünlü insanlarımızın, doğa, sanat, bilim ve tıp kavramlarına ilişkin özgün yorumlarını bir kitapta toplamak...” Epeyce yorum topladı, bunların bir kısmını çeşitli yayın organlarında yayımladı da; ama ne yazık ki kitap tasavvurunu gerçekleştirmeye, kalan yılları yetmedi. M. Cemil Uğurlu Hoca’yı hatırlamamın ikinci nedeni, topladığı yorumlardan, 6 Aralık 1994’te kaybettiğimiz, ünlü fizikçimiz Prof. Dr. Asım Orhan Barut’a ait olanıdır. Asım Orhan Barut ‘doğa kanunları’yla ilgili olan bu yorumunu, Colorado Üniversitesi’nden elyazısıyla yazdığı 2 Kasım 1979 tarihli mektubuyla Cemil Hoca’ya göndermiş. Asım Orhan Barut, bu mektubunda, “...bahsettiğiniz konulardan biri üzerinde bildiğim kadar tam ‘orijinal’ zannettiğim bir düşüncemi sunuyorum” diyor. Asım Orhan Barut’un o düşüncesini, mektubundan (M. Cemil Uğurlu Hoca mektubun fotokopisini bana da vermişti) aynen aktarıyorum: “Doğa kanunlarını değişmez, sarsılmaz kabul ediyoruz. Yaşayan formların gelişmesi (evolution) gibi, acaba doğa da muhtelif fiziki kanunları yaratıp, onları tecrübe edip, en iyisini seçmiyor mu? Ama ne ölçüye göre en iyisi? En çok kararlılık, en çok simetri verebilen kanunları: Mesela mesafenin tersinin karesiyle orantılı elektrik veya gravitation kuvvetleri. Kuvvet kanunu bambaşka da olabilirdi. Darwin’in gördüğü doğasal seçme prensibi, canlıdan cansız maddeye ve hatta buradan maddeyi yaratan fiziki kanunların şekline neden ulaşmasın. Tabii bu değişmeleri görmek daha çok zaman isteyecek.” M. Cemil Uğurlu Hoca’nın, Prof. Dr. Asım Orhan Barut’un ölümünden hemen sonra, ilk kez yayımlanmak üzere TÜBİTAK’a ilettiği bu yorum, Bilim ve Teknik’in 327’nci sayısında (Şubat 1995) yer almıştı. Aynı yorum halen, derginin “1900 Sonrası Türk Bilimadamları” başlığı altında, Prof. Dr. Asım Orhan Barut için ayrılan internet sayfalarında da yer alıyor. TÜBİTAK yönetimi bu tür “muzır” yorumların kendi internet sayfalarında hâlâ durduğunun farkında mı, farkına varırsa ne yapar, bilemiyorum. İşte böyle sevgili M. Cemil Uğurlu Hocam; bak, biz nereden nereye geldik... T ür olarak çok az genetik çeşitliliğe sahip olmakla birlikte, çoğu zaman bireyler ve topluluklar arasındaki benzerliklere değil, farkl l klara odaklanma eğilimi taşırız. Bu eğilimin aşırıya vardırıldığı durumlarda yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi dünya barışına zarar veren yaklaşımlar sergilerken, normal koşullarda farklılıklara merak ve hayranlıkla yaklaşırız. Doğu ve Batı kültürleri arasındaki farklılık, yüzyıllarca sanatçılara ve gezginlere esin kaynağı oluşturdu. Dünyanın en eski uygarlıkları, farklı diller, yazı şekilleri, sanat eserleri, mutfak kültürleri ve modalar yarattılar. Ancak günümüzde iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler, özellikle de internet, dünyamızı hem küçülttü, hem de bu farklılıkların da giderek yok olmasına yol açtı. Ne var ki bu farklılıklardan biri, değil yok olmak, her geçen gün biraz daha belirgin hale geliyor. Bu, Doğuluların ve Batılıların farklı dünya görüşlerine sahip oldukları iddiasıdır. lar bir renkte olması veya akıntının hızı gibi çevreyi tanımlayan değerlendirmelere yer verdiler. Japonlar, ayrıca nesneler ve çevreleri arasındaki ilişkiye de değindiler. Bir başka çalışmada, Nisbett göz hareketlerini izleme cihazından yararlanarak, Amerikalı ve Çinli öğrencilere ormanda gezinen bir kaplan resmi gösterdi ve resim ile ilgili bir değerlendirme yapmalarını istedi. Amerikalılar kaplanın üzerinde daha fazla odaklanırken, Çinli öğrencilerin bakışlarının kaplan ile geri plan arasında gidip geldiği görüldü. GÖRSEL D KKAT FARKLILIKLARI DO ULULAR BÜTÜNSELC BATILILAR ANAL T K CBT 1150/ 6 3 Nisan 2009 Psikologlar tarafından yıllardır yürütülen çok sayıda araştırma, Do ulular n bütünselci, Bat l lar n analitik bir dünya görüşüne sahip olduğu düşüncesini doğrular nitelikte. Doğu ülkelerinde bütünselcilik, Taosizm ve Konfüçyanizm gibi felsefi ve dini geleneklerde kendini gösterirken, Batı’da bireyciliğin izlerini indirgemecilik (reductionism), faydacılık (utilitarianism) gibi felsefi akımlarda görmek mümkün. Fakat son günlerde yapılan bir başka çalışma, bu popüler kalıpların fazlasıyla basite indirgenmiş klişeler olduğunu gösteriyor. Artık biliniyor ki, insanlar hem bütünsel hem de analitik düşünme yetisine sahip. Ayrıca bireylerin iki düşünce tarzı arasında gidip gelmesinin altında neyin yattığı yavaş yavaş anlaşılmaya başlıyor. Bu çalışmanın öncülerinden biri de Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nden Richard Nisbett. Nisbett, “Dü üncenin Co rafyas ” isimli kitabında 2001 yılında Amerikalı ve Japon öğrenciler üzerinde yürütülen bir araştırmanın sonuçlarına değiniyor. Bu çalışmada öğrencilere canlandırma yöntemiyle yapılmış sualtı görüntüleri gösterildi ve buradaki nesneleri tanımlamaları istendi. Sonuçlar Batılıların analitik, Doğuluların bütünselci olduğu görüşünü doğrular nitelikteydi. Amerikalılar tek tek su bitkilerini veya göze en fazla çarpan balıkları tarif ederken, Japon öğrencilerin çoğu, suyun yeşile ça Yıllar içinde Nisbett ve diğer bilim insanları, bu tür görsel dikkat farklılıklarının Doğulu ve Batılıların dünyaya bakış açılarını etkilediğini gösteren çok sayıda çalışmaya imza attılar. Dikkat farklılıkları öncelikle insanların nesneleri sınıflandırma şeklini etkiliyor. Örneğin Doğu Asyalılar nesneleri birbirleriyle olan ilişkilerine göre gruplarken, Amerikalılar sahip oldukları ortak özelliklere göre sınıflamaya yatkınlar. Bir araştırmada Amerikalı ve Tayvanlı deneklere bir tavuk, bir inek ve bir miktar ot resmi gösterildi ve bu nesneleri birbirleriyle eşleştirmeleri istendi. Amerikalı öğrencilerin çoğu, ikisi de hayvan olduğu gerekçesiyle tavuk ve ineği eşleştirirken, Tayvanlı öğrenciler inek ve otu birbirine daha yakın buldular (International Journal of Psychology, vol 7, p 235). Benzer şekilde Nisbett, bir başka çalışmada Amerikalı öğrencilerin “maymun” ve “panda”yı gruplaştırdığını, Çinlilerin ise “muz”u maymuna daha yakın bulduğunu keşfetti (Journal o Personality and Social Psychology, vol87, p 57). NEDENSELL K FARKLILIKLARI Doğulu ve Batılıların nedenselliğe de farklı baktıkları düşünülüyor. Amerikalılar cinayetleri ve spor karşılaşmalarını bireylerin özellikleri ve yetenekleri ile açıklamaya çalışırken, Çinliler tarihsel etmenlere gönderme yapmayı tercih ediyor. Bu alanda yapılan bir çalışmada, İngilizce yayımlanan gazetelerin cinayet haberlerini ele alış tarzıyla, Çince yayımlanan gazetelerdeki cinayet haberlerinin ele alınış tarzı karşılaştırıldı. İngilizce gazetelerde patronunu öldüren postacı cinayeti, Çinli gazetelerdeki danışmanını öldüren öğrenci cinayeti ile ilgili iki haber incelendi. İngilizce gazetelerin, katilin içinde bulunduğu ruh durumuna vurgu yaptığı, Çince gazetelerin öğrencinin hocalarıyla olan ilişkilerine ve ci
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear