05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

SON ARAŞTIRMALAR GEN KAPSAMLI GR P A ISINA DO RU Birden fazla virüs köküne karşı etkili olan antikorlar elde etmeyi başaran Amerikalı bilimciler, geniş kapsamlı bir grip aşısı üretmeye bir adım daha yaklaştı. Harvard Üniversitesi’nde Wayne Marasco ve ekibi, virüs kılıfında, farklı virüs köklerinde genetik açıdan istikrarlı olan bir bölge saptayarak, bu bölgeye uygun antikorlar geliştirdi. Farelerle gerçekleştirilen deneyler, bu antikorların, aralarında İspanyol gribi ve kuş gribinin de dahil olduğu farklı virüs köklerine karşı çok etkili olduğunu göstermiş. Marasco ve arkadaşları grip virüslerini etkisiz hale getirmek için monoklonal antikorlardan yararlanmışlar. Bunlar virüs kılıfının sadece belli başlı bir bölgesine tutunarak, grip virüsünün değişme yetisini engelliyorlar. Bu şekilde virüs insan hücrelerine sızamıyor ve zararsız hale geliyor. Antikorlar bugüne kadar ulaşılmamış kadar çok virüs köküne karşı etkili olduğu için, bulgu başarı sayılmakta. Antikorlar kısa sürede büyük miktarlarda üretilebildiği için, olası bir grip salgını sırasında kullanılabilecek. Bundan sonraki araştırmalarda, antikorların insanda da etkili olup olmadığı kontrol edilecek. (Nature Structural & Molecular Biology DOI: 10.1038/nsmb.1566) bir şekilde zor telaffuz edilen isimli katkı maddelerini daha tehlikeli ve daha yeni olarak tahmin etmişler. Aynı sonuç lunapark etkinliklerinin isimleriyle gerçekleştirilen bir deneyde de elde edilmiş. Mesela “Vaiveahtoishi” adını taşıyan etkinlikler “Chunta” ismini taşıyan etkinlikten daha tehlikeli olarak tahmin edilmiş. Bu sonuçlardan yola çıkan Amerikalı psikologlar, zor telaffuz edilen objelerin insanlar tarafından daha tehlikeli olarak algılandığının kanıtlandığını söylüyorlar. Oysa kolay telaffuz edilen ürünlere insanlar daha çabuk güveniyorlar. Çünkü kolay okunabilen bu isimleri hatırlamak da daha kolay, bu da bunların daha güvenirli olduğu hissini uyandırmakta. tetiği bozmakla kalmıyor. Boyaların çıkarılması sırasında gözeneklere kadar sızan boya eserlere zarar vermekte. Oysa silikon astar, çıplak gözle görülmeyen, kaygan (su tutmayan) bir tabaka oluşturmakta. Fakat astar su buharını geçirdiği için duvarın nefes almasını sağlıyor. Kimyasal bileşimi çevreye duyarlı olan astar, gerekli olduğunda çıkarılabiliyor da. Silikon astar öte yandan yapıları, belli derecede UV ışınından, kötü hava koşulları ve eskimeye bağlı kondensasyondan da korumakta. Yeni astar İtalya’nın Tereventino mermerinde, İspanya’daki silikatlı kayalarda, Almanya ve Slovakya’daki tuğla duvarlarda ve Belçika’daki kireçtaşlarında denendi. YAPILARDAK GÖRÜNTÜ K RL L NE S L KON KAPLAMA AB projesi sonucu, büyük silikon molekülleriyle bir astar üretildi. Silikon astar yapıları duvar yazılarına karşı koruyacak. Projeyi yöneten araştırmacı Oihana Garcia, astarın püskürtülerek ya da fırçayla 20 mikrometre kalınlığında sürülerek uygulanabileceğini açıkladı. Astarlı duvarın üzerindeki sprey boyayı çıkarmak için, üzerine sürülen çözücü jel birkaç dakika bekletildikten sonra suyla kolayca yıkanıp temizlenecek. Astar, dünya mirası tarihi yapıların ve anıtların yazılardan korunması için geliştirildi. Tarihi yapılar üzerindeki yazılar sadece es KÖK HÜCRE ÜRET M NDE YEN L K İki araştırma grubu birbirinden bağımsız olarak tamamen farklı bir yoldan kök hücre elde etti. Bilim insanları ilk kez cilt hücrelerinden bir tür embriyonik kök hücreler elde etti. Bu kök hücreler ya kullanılmasında önemli bir adım olduğunu belki de kök hücre üretimi için insan embriyosunu gereksiz kalabileceğini söyledi. Toronto Mount Sina Hastanesi’nden Andras Nagy ise yeni yöntemle elde edilen hücrelerin, insan bedeni tarafından kabul edildiğini söyledi. Alzheimer, Parkinson veya kalp enfarktüsüne bağlı bozuk dokular tedavi edilebilecek. Yabancı gen içermeyen kök hücreleri ayrıca ilaç deneyleri için de uygun. 1.5 M LYON YILLIK AYAK ZLER Kenya’daki Turkana Gölü kıyısında bulunan 1,5 milyon yıllık ayak izi modern insanın yürüyüş biçimini yansıtan en eski kalıntı olarak açıklandı. Ayak izi eğimli ayak tabanı ve öne dönük büyük baş parmağının varlığını ve beden ağırlığının topuktan tabana yayıldığını gösteriyor diye açıklıyor Bournemouth Üniversitesi’nde Matthew Bennet ile çalışan araştırmacılar Science dergisinde. Homo erectus’a ait olduğu sanılan ayak izinin büyüklüğü 3738 numara ayak büyüklüğünde. İlk insan türü Homo erectus 1,9 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıkmıştı. Otuz yıl kadar önce de Tanzanya’da çok daha esi bir ayak izi bulunmuştu. Laetoli’de bulunan ayak izi gerçi 3,75 milyon yıllıktı fakat, özellikleri daha çok maymunsu bir yürüyüşe işaret ediyordu diyor bilim insanları. Oysa yeni iz, göreceli olarak modern insanınkine benziyor. Nilgün Özbaşaran Dede KARMA IK KAVRAMLAR, BEYNE TEHL KEL S NYAL VER YOR İsimleri zor telaffuz edilen ürünler ve etkinlikleri insanlar “daha tehlikeli” buluyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan araştırma, Psychological Science dergisinde yayımlandı. Bir kavramın beyindeki işleniş süresi uzunsa, beyin olası bir tehlikeyi haber veriyor. Bulgu, tehlikeli ürünlerin isimlendirilmesinde yardımcı olacak. Çünkü zor telaffuz edilen ürün isimleri, tüketicileri daha dikkatli olmaları için tetiklemekte diyor Hyunjin Song ve Norbert Schwarz.. İki psikolog, üniversite öğrencilerinden, uydurma katkı maddesi isimlerinden hangilerinin tehlikeli olduğunu tahmin etmelerini istemişler. Tüm uydurma isimler on iki harfliydi ve en kolayı “Magnalroxate”, en zoru ise “Hnegripitrom” idi. Öğrenciler ilginç pay gen içermiyor. Oysa bugüne kadar kullanılan tekniklerde hücrelerde hep bir tane yabancı gene ihtiyaç duyuluyordu ve bu gen hastalardaki kanser riskini yükseltmekte. Ayrıca yeni yöntemde virüslere de gereksinim kalmamış. Bu nedenle embriyonik kök hücrelerin yakında hastalara aktarılabileceği sanılmakta. İngiliz ve Kanadalı bilim insanlarının bu araştırmaları Nature’da yayımlandı. Edinburgh Rejeneratif Tıp Merkezi’nden Keisuke Kaji, yöntemin yeniden programlanmış hücrelerin tıpta Araştırma ÖNEMLİ BAKTERİLER 2.5 MİLYAR YILDIR YAŞIYOR Önemli bakteri sınıflarının gelişimi 2.5 milyon yıl önce tamamlanmış. Azot dolaşımında katkısı bulunan ve günümüzde de dünyamızdaki yaşam için kaçınılmaz olan mikropların çok önceleri gelişmiş olduğunu, bilim insanları tortul kayacındaki karot örneklerini inceleyerek buldu. Yaşamın en önemli yapıtaşlarından biri olan azot, birçok biyomolekülün içeriğidir ve her şeyden önce tüm canlıları meydana getiren proteinleri bir arada tutar. Ancak burada şöyle bir sorun söz konusu. Azot her ne kadar havanın ana içeriği olsa da organizmaların birçoğu doğrudan doğruya yararlanamıyor. Ancak belli başlı bakteriler havadaki azotu amonyağa dönüştürerek, biyolojik olarak yararlanabilir hale getirme yetisine sahip. Başka bir bakteri sınıfı ise nitrattaki oksijeni çekiyor ve azot yeniden moleküler biçiminde havaya karışıyor. Bu reaksiyon sırası, aerobik azot dolaşımı olarak bilinir. Bu dolaşımın günümüzdeki biçimine tam olarak ne zaman geliştiği kesin olarak bilinmiyordu. Araştırmacılar, Avustralya’nın batısındaki McRae kayağantaşından karot örnekleri aldı. Bu örneklerin tabaka kesiti bilim insanlarına dünyadaki çevre koşullarıyla ilgili kronolojiyi verdi. 2.5 milyar yıl önce deniz dibinde oluşan bir kayağantaş tabakasına ait azotun incelenmesi sonucunda, sadece nitrat giderme sırasında oluşması mümkün olabilecek azot atomları saptandı. Bu da günümüzdeki dolaşımı çalıştıran bakteri türlerinin o dönemde gelişmiş olduğunu gösteriyor. (Science). CBT 1147/ 4 13 Mart 2009
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear