Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bilimsel keşiflerde rastlantının rolü Bilimler tarihindeki keşiflerden birçoğunun şans veya rastlantı eseri olduğu ileri sürülmüştür. Fakat acaba bu keşifler ne ölçüde bir rastlantı eseridir? Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) B azı önemli bilimsel keşifler, gerçekten de kâşiflerin düşünsel olarak hiç hazır olmadıkları bir ortamda, beklenmedik bir olguyu fark etmeleriyle başlamış ve gerçekleşmiştir. Bu tür bir keşfe örnek olarak, Danimarkalı fizikçi Hans Christian Oersted’in (17771851), bir telin içinden geçen elektrik akımının, telin çevresinde bir magnetik alan yarattığını fark etmesini gösterebiliriz. Oersted 1819 yılında, öğrencilerine elektrik akımından ısı elde edilişini göstermek amacıyla volta piliyle deney yaparken, kullandığı elektrik Hans C. Oersted William F.Hillebrand devresinin açılma ve kapanma anlarında, yakındaki bir pusulanın ibresinde sapmalar olduğunu görmüştü. İlk kez onun fark ettiği bu olguyla, elektromagnetizma teorisinin ve pratiğinin muazzam yolu açıldı. Rastlantı bu keşfin neresindeydi? Elbette pusulanın deney masasında bulunuyor olması, o an için bir rastlantıydı. Belki Oersted’in deney sırasında pusulanın ibresindeki hareketliliği fark etmiş olmasında da bir rastlantının varlığından söz edebiliriz. Ama işte hepsi bu kadar. Diğer bütün koşullar keşif için hazır durumdaydı. Bu deney öncesinde, söz konusu bilimsel keşif için gerekli maddi koşulların varlığından (pusulanın icat edilmiş, elektriğin pil ile de olsa üretilmiş ve bunların bir laboratuvar ortamında bir araya getirilmiş olması), fakat düşünsel çağrışım veya beklentinin ise yokluğundan (Oersted’in o ana kadar elektrik ile magnetizma arasında ilişki olduğuna dair bir düşüncesinin bulunmuyor olması) söz edebiliriz. Şimdi vereceğimiz örnekte ise durum biraz farklıdır. 19. yüzyılın sonlarında, ABD’li kimyacı William F. Hillebrand (18531925), o sıralarda yeni geliştirilmiş olan spektroskop aygıtından yararlanarak çeşitli gaz analizleri yapıyordu. Bu aygıtın temel çalışma ilkesi, her farklı maddenin, molekülleri ısı, elektrik vb. uygulanarak titreştirildiklerinde kendilerine özgü bir ışık spektrumu yaydıkları ilkesidir. Hillebrand, bu aygıtla yaptığı çeşitli deneylerin sonucunda elde ettiği spektrumları inceleyerek havadan ayrıştırdığı bir gaz bileşiğinin azot (N) olduğunu ileri sürdü. Aynı günlerde, İngiliz fizikçi Lord Rayleigh (John William Strutt, 18421919, 1904 Nobel fizik ödülü), araştırmaları sırasında, havadan elde edilen “azot”un, başka kaynaklardan, örneğin amonyaktan (NH3) elde edilen azottan daha ağır olduğunu fark etti. Bunun üzerine Hillebrand’ın deneyini tekrarlayan Rayleigh hemen fark etti ki, havadan elde edilen “azot”un spektrumu, azotun tipik çizgilerine ek olarak başka bazı parlak çizgiler de göstermektedir. İşte Lord Rayleigh Rayleigh’in bu deneyi, ender gazlar olarak adlandırılan argonun (Ar) ve helyumun (He) havadaki varlığının keşfiyle sonuçlandı. Havadan ayrıştırılan azotlu bileşiğin spektrumunda Hillebrand’ın fark edemediği diğer çizgileri, Rayleigh nasıl görebilmişti? Bunun nedeni, Rayleigh’in havadan elde edilen “azot”un, içinde azotun da yer aldığı farklı bir gaz karışımı olma ihtimalini önceden hesaba katıyor olmasıydı. Bu yüzden, deney sırasında “azot”un özelliklerindeki en küçük bir anormalliğe karşı son derece duyarlıydı. Hillebrand ise bu denli duyarlı bir yaklaşım içinde olmamıştı ve bu nedenle işleme tabi tuttuğu “azot”un reaksiyonlarındaki hafif sapmaları göremedi. Bu örnek ise bize, aynı maddi koşullardaki bilim insanlarından bazılarının deney planlama kapasitelerinin yüksekliğinin, çok daha bilgili ve dikkatli olmalarının ve sistematik deneyler yapmalarının, kendi keşif şanslarını arttırdığını göstermektedir. Büyük mikrobiyolog Pasteur’ün (18221895), “Bilimsel keşif şansı, sadece zihinlerini ona hazırlamış olanlara yaver gider” sözleri bir temele dayanmaksızın söylenmiş değildir. Göz Muayenesi bölümleriyle sürüyor. Kitabın arka kapağından: “Göz… Varlığından duyduğumuz mutluluğu, deyimlerle dilimize taşıdığımız, sevdiğimiz ve sakındığımız organımız. Çok sevdiğimizi gözümüz gibi sever, kıymet verdiğimizi gözümüz gibi sakınırız biz. Ya gözümüzü nasıl sakınırız rahatsızlıklardan? Göz Kitabı, göz sağlığı hakkında bilmeniz gereken ve merak edebileceğiniz her şeyi anlayabileceğiniz bir dille aktarırken, sadece rahatsızlandıktan sonra değil, rahatsızlanmadan önce yapabileceklerinizi anlatıyor. Bu kitap, doğumdan ölüme kadarki süreçte, yaşamımız boyunca görmemizde meydana gelen değişimleri, yaşa, kalıtsal özelliklere, diğer hastalıklara ve çevreye bağlı rahatsızlıkları ve tedavi yöntemlerini açıklıyor. Önerileri, uyarıları, ek bilgileri, 200’ü aşkın görseli ve evde kendi kendinize göz muayenesi yapmanıza imkan sağlayan orijinal boyutlu harf, sayı ve şekil cetvelleriyle bugüne kadar hazırlanmış en kapsamlı göz sağlığı kitabı olan Göz Kitabı başucu kılavuzunuz olmayı hak ediyor…“ Bu yıl 14.sü gerçekleştirilecek olan Türkiye’de Internet Konferansı’nda ağırlıklı olarak sosyal ağlar ve internet yasakları ele alınacak. Katılımın ücretsiz olduğu konferansta paneller ve bildirilerin yanı sıra seminer ve çalışma grupları da yer alıyor. 14. Türkiye’de İnternet Konferansı 1995’ten beri yapılmakta olan Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl 1213 Aralık 2009 haftasonu Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere’deki kampüsünde gerçekleştirilecek. Konferansa katılım ücretsiz. “Türkiye’de Internet ile ilgili grupları biraraya getirerek İnternet’i tüm boyutlarıyla tanıtmak, geliştirmek, tartışmak, İnternet teknolojileri aracılığı ile toplumsal verimliliği artırmak ve toplumun dikkatini olabildiğince bu yöne çekmek amaçlarıyla” gerçekleştirilen bu konferansların bu yılki ana konuları “Sosyal Ağlar”, “Yeni Medya”, “Fikri Haklar”, “İnternet ve Demokrasi” ve “İnternet Yasakları”. Bu çerçevede 12 Aralık Cumartesi günü “Internet, Siyaset ve Demokrasi”, “Sosyal Ağlar, Fikir Hakları ve Internet Yasakları” adlı paneller, 13 Aralık Pazar günü ise “Internet Gazeteciliği Öldürüyor mu?”, “Toplumsal Paylaşım Ağı: Facebook”, “Sosyal Ağlar: Dünya ve Türkiye”, “Internet ve Hukuk” isimli paneller düzenlenecek. Panellerin yanı sıra çeşitli konularda hazırlanmış olan bildiriler de konferansta sunulacak. Bunlar içinde bazıları şöyle: Megatrends: Geleceğin Eğilimleri (Zafer Babür), Türkiye’de eBelediye Uygulamaları Araştırma Sonuçları (Mustafa Çoruh), Türkiye’de Facebook Kullanımı Araştırması (Gülüm Şener), Internetin Geleceğine Mantıksal Yaklaşımlar: Marro.ws (Ali Riza Babaoğlan), Bir Toplumsal Yaşam Olasılığı Olarak Internet (Tarık Aktaş), Türkiye’de Sosyal Ağların Yeri ve Sosyal Medyaya Bakış (Ercüment Büyükşener), Bir Türkiye Parodisi: Telekulak! (R. Engür Pişirici), Türkiye’nin Bilgi Toplumu Stratejisi ile Fransaninkinin Karşılaştırılması (Arzu Alpagut), Bilgiye Giden Kestirme Yolda, Demokrasinin Ruhu Olan Eylemselliğe Veda ve Sebebi Olarak Internet Kavramı (Meltem Kurtoğlu), Internette Cevap ve Düzeltme Hakkı (Prof. Dr. Ahmet Çiftçi), Haber Elden Gidiyor mu? Yurttaş Muhabir Büyük Medyaya Karşı (Esra Arsan), Geleceğin Interneti ve Avrupa 7. Çerçeve Programı (Hüseyin Metin). Konferans sadece panel ve bildirilerden oluşmuyor. Buna ek olarak seminerler ve çalışma grupları da konferansın önemli bir yerini oluşturuyor. Bu seminer ve çalışma gruplarına örrnekler vermek gerekirse: (12 Aralık) Soysal Ağlarda Pazarlama ve Tanıtım özet (Aytaç Mestçi, İnternet Pazarlama Ltd), Web 2.0 Uygulamaları ve Sosyal Ağlar (Yaşar Tonta, Hacettepe Ü., Umut Al, Hacettepe Ü., Orçun Madran, Başkent Ü.), Körler için Bilişim (İbrahim Elibal), Çocuklar için Güvenli İnternet TBD İstanbul (Levent Karadağ, Arzu Alpagut, Devrim Özcü, Burak Özcü). Bunlara ek olarak Linux ve PHP konularında da teknik seminerler düzenlenecek. Konferansın ana konularından olan sosyal ağların Türkiye gibi ülkelerdeki algılaması oldukça farklı. Temel internet kullanım istatistikleri ülkemizde internetin genel olarak eğlence ve “sosyalleşmek” amacıyla kullanıldığını göstermekte. Hâl böyle olunca işin merkezindeki sosyal ağ siteleri o denli popüler ki Türkiye’den yapılan google aramalarının başında bile “facebook” geliyor. Öte yandan bu denli popüler bir olgunun dönüp dolaşıp yabancı menşeili siteler marifetiyle yaşandığını, yerli sitelerin ise sınırlı bir amacın (partner bulmak) ötesine geçemediğini tespit etmek de şaşırtıcı gelmemeli. Her ne kadar üzücü olsa da. Odaktaki bir başka konu ülkemizde internete getirilen yasaklar. Geçtiğimiz günlerde (bu konferansın da organizasyonunu yapan ve yıllardır yükünü çeken) Internet Teknolojileri Derneği Mayıs 2008’den beri uygulanmakta olan youtube yasağını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Erişim yasağı sadece youtube ile sınırlı değil; çeşitli mahkeme kararlarıyla ya da re’sen yapılan işlemlerle bu yasak bugün yüzlerce web sitesini kapsar hale gelmiş durumda. Konferansla ilgili detaylı bilgiler şu web sitesinde bulunabilir: http://inettr.org.tr/inetconf14/ . GÖZ KİTABI Göz Sağlığı Hakkında Her Şey Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer / Arkadaş Yayınevi Konunun uzmanı olan ve bilimsel araştırmalarıyla da tanınan, ayrıca Uluslararası Ofutalmoloji Konseyi Etik Komisyonu Başkanı, Danışma ve Değerlendirme Kurulu üyesi olan Prof. Pınar Aydın, halka yönelik olarak, göz ve göz sağlığı ile ilgili populer ve sevimli grafikle hazırlanmış bir kitapla karşımızda. Pınar Aydın, dergimizde bilim ve sanatla ilgili yazılar yayımladı. Kitap, göz hakkında kısa, iyi hazırlanmış ve resimli genel bilgiler verdikten sonra, Sık Görülen Göz Hastalıkları, Nadir Görülen Göz Hastalıkları, sık Sorulan Sorular ve Evde Kendi kendinize CBT 1186/ 10 11 Aralık 2009