Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SON ARAŞTIRMALAR HASTAYA ÖZEL, KÖK HÜCREDEN ÇENE KEMİĞİ ÜRETİLDİ Columbia Üniversitesi bilim insanları çene ekleminin parçalarını yetişkin kök hücrelerinden elde etti. Proceedings of the National Academy dergisindeki yazıya göre, bu yöntemle ilk kez karmaşık biçimli bir kemik üretilmiş oldu. Bilim insanları bu yöntemin diğer kemikler için de kullanılabileceğini söylüyor. Çene kemiği bozuklukları doğuştan olabildiği gibi eklem iltihabı ve yaralanmalarla da meydana gelmekte. Çene kemiğinin karmaşıklığı bedenin diğer bölgelerinden nakli de zorlaştırmakta. Son araştırmada insanın kemik iliğinden alınan kök hücrelerden yararlanıldı. Kök hücreler dokudan oluşan bir gövdeye aktarıldıktan sonra hastanın dijital görüntüleriyle biçimlendirilmiş. Hücreler daha sonra büyümekte olan kemiğin besleyici madde ihtiyacını karşılayan özel bir biyoreaktörde kültüre alınmış. Araştırmayı yöneten bilim kadını GordanaVunjakNovakovic, kök hücreyle gerçekleştirilen kişiye özel kemik nakillerinin devrim yaratacağını vurguluyor. Yöntemin baş ve ense kemiklerinin üretiminde de kullanılabileceği sanılmakta. Mesela kafatası ve yanak kemikleri gibi nakilleri zor olan kemik türlerinde. Laboratuvarda elde edilen çene kemiği parçaları tamamen kemikten oluşuyor, örneğin kıkırdak gibi diğer dokular içermemekte. Aynı araştırma ekibi şu sıralar kemik ve kıkırdak içeren parçalar üzerinde çalışıyor. terisinde oksidatif strese neden oluyorlar. Bakteri bu tehdide altın iyonlarını metalik altına indirgeyerek tepki veriyor. Bu süreci, senkrotron ışıma, foton ışık kaynağı ve moleküler bakteriyel tekniği gibi yöntemleri bir araya getirerek görünür kılan bilim insanları, bakteri sanki altının oluşumu için gerekliymiş gibi görünüyor diyor. Ayrıca aynı etkinin gümüş ve bakırın oluşumunda da işlediği düşünülmekte. yapmadığı henüz bilinmemekte. Alzheimer hastalığının en belirgin özelliği (beyinde) Abeta proteinin topak benzeri birikimleri olsa da sinir hücreleri için ölümcül tehlikenin Abeta’nın çözünebilir varyantlarıyla oluştuğu da biliniyor. ADDLs olarak da adlandırılan bu parçacıklar belli başlı koşullarda sinir hücrelerinin bağlantı noktalarına yapışarak, plak oluşumundan önce onları öldürebilirler. Bu parçacıkların zararsız hale getirilmesiyle hücre ölümünün de durması gerektiğini düşünen Paul Breslin, gerekli aracı zeytin yağında daha doğrusu Oleocanthal içeriğinde bulmuş. Bu madde Breslin için hiç de yabancı değildi. Bilim adamı beş yıl kadar önce iltihap önleyici ağrı kesici Ibuprofen’e benzediğini keşfedince potansiyelini araştırmaya koyulmuştu. Son araştırmada ise aynı maddenin ADDLs parçacıklarını, yapay sinir hücrelerine yapışamayacak ve onlara zarar veremeyecek şekilde değişimden geçirdiği görülmüş. Oleocanthal işlemi ayrıca ADDLs parçacıkları üzerinde beklenmedik başka bir etki daha yapıyor. Parçacıklar Oleocanthal maddesi sayesinde antikorlara eskisinden daha fazla reaksiyon gösteriyorlar. Breslin bu nedenle zeytinyağının bu içeriğini Alzheimer tedavisi için önemli bir aday olarak görüyor. Fakat maddenin ilk önce hayvanlar üzerinde daha sonra ise klinik araştırmalarla test edilmesi gerekiyor. nen proteini saptadılar. Araştırma yeni kanser ilacı üretiminde umut oldu. Bilim insanlarına göre her gelişkin organizma, hücreleri öldüren kontrollü bir programa sahip. Apoptoz olarak bilinen bu süreç mesela dokuların kontrolü için yaşamsal önem taşımakta. Nitekim kontrolsüz doku büyümesi kötü huylu tümörlerin gelişimine yol açabiliyor. Bu nedenle kanser araştırmalarındaki hedef türleşmiş hücrelerde hücre ölümünü harekete geçirmektir. Araştırmaya katılan bilim kadını Ana GarciaSaez, araştırma sonuçlarının, hücre ölümlerine yol açan belli başlı proteinProgramlanmış hücre ölümünün en son aşaması Akyuvarlar ZEYTİNYAĞI ALZHEİMER’A DEVA MI? İltihabı önleyen, kan dolaşımını hızlandıran ve ağrıları dindiren “Oleocanthol” içeriği, Alzheimer hastalığını da önleyebilir, diyor Amerikalı bilim insanları. Monell Kimyasal Duyular Merkezi’nden Paul Breslin, hastalığın erken evresiyle ilişkilendirilen protein parçacıklarını (laboratuar ortamında) bir daha sinir hücrelerinin bağlantı noktalarına yapışamayacak şekilde kimyasal değişimden geçirmeye başardı. Bu şekilde Alzheimer için tipik olan bellek kaybına yol açan hücre hasarları da önlenmiş oluyor. Bununla birlikte Oleocanthal maddesinin bedende de aynı etkiyi yapıp Apoptotik hücre HÜCRE ÖLÜMÜNDE ROL OYNAYAN PROTEİN Alman bilim insanları programlanmış hücre ölümünde önemli bir rol üstle leri anlamamıza yardımcı oluyor diye açıkladı. Araştırmacılar programlanmış hücre ölümünün anahtar regülatörü olarak kabul edilen Bcl2 familyasındaki proteinleri incelerken, BclxL proteininin hücre ölümlerini engellediğini, tBid proteinininse hücre ölümünü uyarabildiğini görmüşler. Halihazırda geliştirilmekte olan kanser ilaçlarında kullanılan bloker, BclxL proteninin etkinliğini gidererek, tBid proteinine hücre ölümünü başlatmaya yardımcı oluyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ALTINI, ALTIN YAPAN BAKTERİ Bilim insanları altın içerikli eriyiklerin bir bakteri sayesinde metalik altın parçacıklarına dönüştüğünü buldu. Proceedings of the National Academy of Science dergisinde, “Cupriavidus metallidurans” bakterisi, altının mineralleşme katalizörü olarak açıklanıyor. Söz konusu bakteri bir çekirdeği metalik altına dönüşmesi için uyararak, altın iyonlarını zehirden arındırıyor. Böylece altın tanecikleri büyümeye başlıyor, diyor C.metallidurans bakterisi bir araştırmaya katılan Alman altın parçacığını sarıyor bilim adamı Dietrich Nies. Aslında mikropların altının üzerinde bir biyofilm şeklinde büyüdüğü daha önceleri de biliniyordu ama işlevleri araştırılmamıştı. Adelaide Üniversitesi’nden Frank Reith yönetiminde çalışan araştırmacılar şimdi C.metallidurans mikrobunun bir altın eriyiğindeki etkisini inceledi. Altın kompleksleri zehirlidir ve C.metallidurans bakCBT 1179/ 4 23 Ekim 2009 6000 YIL ÖNCEKİ KARBONDİOKSİT ARTIŞINDAN İNSANLAR SORUMLU DEĞİL! Bilindiği üzere atmosferdeki karbondioksit miktarı 6000 yılı aşkın bir süredir artmaya devam ediyor. Bern Üniversitesi ve Bremerhaven AlfredWegener Enstitüsü bilim insanları şimdi karbondioksit artışıyla ilgili tahmini çürütecek verilere ulaştı. Atmosferdeki karbondioksit artışı taş devrinde tarım alanları açılması için ormanların yakılmasına ve tarıma bağlanıyordu. Antarktik’ten alınan son buz karot örneklerini inceleyen araştırmacılar, atmosferdeki karbondioksitin okyanuslardaki süreçlerle yükseldiği kanısına vardı. Topraktan yararlanma, biyosfer veya okyanuslar gibi karbon dolaşımı elementleri atmosferde karbon izotopları şeklinde izler bırakıyor. İzotoplar farklı kütlelere sahip aynı elementlerin atomlarıdır. Dolaşımda belli zamanlarda yaşanan süreçlerle, kutup bölgesindeki buzda farklı bileşimli gazlar birikmekte. Bu sayede bilim insanları hassas ölçüm aletleriyle bunları belirleyip binlerce yıl önceki iklim tarihini okuyabiliyor. Bern Üniversitesi’nde Thoman Stocker ile çalışan ekip, Holosen devrinin atmosfer bileşimini Antarktik buzulunda 100400m derinlikten çekilen örnekleri inceledi. Sonuçlar, dünya atmosferindeki karbondioksit yoğunluğunun önce azaldığını, ama 6500 yıl öncesinden günümüze dek aralıksız olarak arttığını kanıtlamakta. İki yüz yıl önceki endüstrileşme dönemi karbondioksitin önemli ölçüde arttığını işaret ediyor. Endüstri devrimi ve karbondioksit artışı arasındaki ilişki konusunda fikirbirliği var, ama taş devrindeki karbondioksit artışı konusunda bir açıklama yoktu. Son incelemeler karbondioksit artışından insanların sorumlu olmadığını kanıtlıyor. Biyosferin son buz devrinde genleşmesi Holosen devrinin başlarında karbondioksitin azalmasına neden olmuştu. Buzullar geri çekildiği için de bitkiler daha geniş alanlara yayılarak daha fazla karbon depolayamaya başlamışlar. Bu şekilde atmosferdeki karbondioksit miktarı düşmüş. 5000 yıl sonraysa denizlerdeki süreçlerle karbondioksit yoğunluğunun artmış.