05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Avrupa Araştırma Alanı AB Komisyonu 24 Nisan’da, 2007 Nisan ayında yayımladığı “Avrupa Araştırma Alanı: Yeni Perspektifler” adlı Yeşil Kitap üzerine gerçekleştirilen danışma sürecinin sonuçlarını açıklayan bir rapor yayımladı. 1000’den fazla kurumun katıldığı sürecin sonuçlarına göre, Avrupa Araştırma Alanı girişimi çerçevesinde alınan önlemler büyük bir çoğunluk tarafından desteklenirken, AB çapında bölgesel, ulusal ve uluslarötesi düzeylerde daha etkin ve iddialı eylemler oluşturulması gerektiği düşünülüyor. Rapora göre üniversiteler, araştırma kuruluşları ve STK’ler daha fazla “bilgi paylaşımı” gerektiğini vurgularken, sanayi ve hükümet temsilcileri “dünya standartlarında araştırma altyapıları oluşturulması”nın önemine dikkat çekiyor. Raporda ayrıca araştırma, eğitim ve yenilikçilik arasında daha güçlü bir bağ kurulması, sanayinin bu alanlardaki rolünün artırılması, AB Komisyonu ve üye ülkelerin ortak araştırma öncelikleri belirlemesi gerektiği belirtiliyor. Avrupa Araştırma Alanı çerçevesinde önümüzdeki aylarda 5 yeni girişim daha başlatılacak: • Kamu araştırma kurumları tarafından fikri haklar yönetimi • Araştırmacıların hareketliliğinin ve kariyer perspektiflerinin desteklenmesi • Avrupa çapında araştırma altyapıları için yasal bir çerçeve oluşturulması • Ortak programlar oluşturulması • Bilim ve teknoloji alanlarında uluslararası işbirliği. Teknolojiye egemen olmayan bir ülkeye her şey dışarıdan dikte edilir. Tarım politikasında da bu böyledir; neyi ekip neyi ekmeyeceğinize de başkaları karar verir. Tarımda Eskiden Kendimize Yetiyor muyduk? Haftalardır tanık olduğumuz tarım sorunumuzla ilgili tartışmalarda, izlenen tarım politikasını eleştirenlere katılmadığım bir nokta var. Çoğunlukla deniliyor ki, “Biz eskiden tarımda kendimize yetiyorduk; şimdi yetmez olduk.” Herhâlde bununla, bir zamanlar tarımsal ürünlerin pek çoğunda ürettiğimiz miktarların bizim için yeterli olduğu; ama şimdi, ihtiyacımızı önemli ölçüde ithalatla karşılamak zorunda kalmamız anlatılmak isteniyor. Oysa biz, tarımda dün de kendimize yetmiyorduk. Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Çınar’ın, 12 Aralık 2001’de Bolu’da BİTED’in düzenlediği bir seminerde söylediklerini daha önce de yazdım. Sayın Çınar demişti ki: “Tarımsal üretimin yeterliliğini vurgulamak için yakın zamana kadar devlet ve hükümet adamlarının sıkça kullandığı slogan [şuydu]: ‘Türkiye beslenme açısından dünyada kendi kendine yeterli yedi ülkeden biridir.’ Bu slogan hiçbir zaman bilim ve aklın süzgecinden geçirilmeden yıllarca yanlış ve yanıltıcı olarak kullanılmıştır. Ülkemizin tarımsal yani bitkisel ve hayvansal üretimde kendi kendine yeterli olabilmesi için üretimin temel girdileri olan genetik materyal ve agrokimyasal teknolojilerini kullanma ve hükmetme yeti ve becerisinde olması gereklidir. Bu açıdan ülkemiz incelendiğinde, Türkiye’nin bu teknoloji ve materyaller bakımından tamamen dışa bağımlı olduğu görülecektir. Nitekim ülkemiz son yarım asırdır tarım teknolojilerini satın alan dünyanın önemli pazarlarından biridir.” Sayın Çınar, bu tespitiyle birlikte, “mekanizasyon, üstün vasıflara sahip genetik materyal ve agrokimyasallar yardımıyla geniş alanlarda sürdürülen üretimde öngörülmeyen tehlikelerin ortaya çıktığına” işaretle, buna karşılık, “ekoloji ile barışık sürdürülebilir tarım” ve “biyolojik ve ekolojik tarım” gibi yeni kavramların ortaya atıldığını da belirtmiş ve ikinci bir tespitte bulunmuştu: “Henüz nüfusunun yarıdan fazlası doğrudan ve dolaylı yollarla tarıma bağlı olan ülkemizde kontrollü modern tarımı dahi yapmakta yetersiz kalan tarımsal yapı, [bu] yeni konseptlerin uygulanmasına izin vermemektedir.” Sayın Çınar’ın sözünü ettiği “ekoloji ile barışık sürdürülebilir tarım” (ya da diğerleri) teknolojiye egemen olmayanlar için önerilen bir seçenek değildir; bunlar da tarımsal yapının yeniden düzenlenmesi kadar belli bir teknoloji yetkinliğine de dayanır. Peki, zamanında çok sayıda tarımsal araştırma enstitüsü kurmayı düşünebilen bir Türkiye, kendini bu teknolojik yetmezliğe ne zaman mahkum etti? Bunun yanıtı, daha önce yazmıştım, 1995’te hazırlanan Tarımsal Araştırma Projesi Araştırma Mastır Planı’nda var; yineleyeyim: “Tarımsal araştırmalarda yeterli stratejik planlama yapılmadığından, ...hedef, strateji ve öncelikler bulunmamaktadır. Dolayısıyla Türkiye için bir değer taşıyan araştırmalara kaynak tahsisi konusunda ölçü alınacak ortak bir mesnet yoktur. Genellikle araştırma enstitüleri isabetli araştırmalara odaklanamamaktadır ve... ...şu anda enstitülerde birbirleriyle bağıntılı olmayan, mali desteği yetersiz, başarılı bir sonuç üretme ihtimali oldukça düşük, çok sayıda küçük proje yürütülmektedir. ... 1980’li yıllarda araştırma ortamı değişmiştir. ...araştırmaya sağlanan mali ve kurumsal destek önemli ölçüde azalmıştır. 1980’lerin başından itibaren, araştırmalar üzerinde giderek daha güçlü bir merkeziyetçi kontrol yaklaşımı benimsenmiştir... Araştırma organizasyonuna yeterli inisiyatif tanımayan bu yaklaşım, araştırma enstitüleri ve araştırıcıların tarım sektöründe ortaya çıkan ihtiyaçlara tam olarak cevap vermelerini güçleştirmiştir. Bu şartlar altında, araştırma servisinin bir önceki on yılda elde ettiği ivme ve verimliliği devam ettirmesi mümkün değildir.” O günden bugüne başka mastır planlar da hazırlandı ama durum değişmedi. Araştırmada zaafa düşmüşseniz teknolojiye de egemen olamazsınız. Teknolojiye egemen olmayan bir ülkeye her şey dışarıdan dikte edilir. Tarım politikasında da bu böyledir; neyi ekip neyi ekmeyeceğinize de başkaları karar verir. Bilgi Toplumu AB Komisyonu 24 Nisan’da “Görsel İşitsel Medya Aracılığıyla Avrupa’yı Tanıtmak” başlıklı bir bildirge yayımlayarak AB ile ilgili konuların televizyon, radyo ve çoklu ortamlarda daha fazla yer almasına yönelik olarak almayı planladığı önlemleri açıkladı. Bildirgede yer alan önlemlerden bazıları şunlar: • 1 Nisan 2008’de kurulan radyo istasyonları ağına ek olarak, 2010 yılına kadar bir televizyon ağı kurulması, • AB Radyo Ağı’nın dil ve kapsam açısında genişletilmesi, • Haziran 2008’de Arapça da yayın yapmaya başlayacak Euronews kanalına verilen desteğin devam ettirilmesi, • Uydu ile Avrupa sisteminin kapasitesinin artırılması, • Komisyon tarafından hazırlanan görsel işitsel malzemenin artırılması ve EUTube gibi yeni dağıtım kanallarından yararlanılması, • 2008 Haziran ayında bir AB Etkinlik Takvimi oluşturularak medya çalışanlarının hizmetine sunulması. Eurobarometre’nin Mart 2007 rakamlarına göre AB vatandaşlarının %64’ü AB ile daha çok bilgiye daha rahat bir şekilde ulaşmak istiyor. Medya araştırmalarına göre ise ulusal haberlerde AB ile ilgili konulara ortalama sadece %10’luk bir zaman ayrılıyor. İnternet bağlantısı için; • AB Komisyonu AB ülkelerinde bireyleri şiddet içeren video oyunlarının olumsuz etkilerinden korumak üzere bir uygulama başlattı. Komisyon bütün üye ülkelerde video oyunlarının yaş kategorilerine göre nitelendirilmesinin aynı ilkelere göre yapılması gerektiğini belirtti. AB üyelerinin 20 tanesi 2003 yılından itibaren PanAvrupa Oyun Bilgisi (Pan European Games Information / PEGI) olarak adlandırılan yaş kategorisi sistemini kullanıyor. Bu sistemde 5 yaş kategorisi bulunuyor. G.Kıbrıs, Lüksemburg, Romanya ve Slovenya video oyunları için herhangi bir sınıflandırma sistemi kullanmıyor. Komisyon bu ülkelerin de yaş kategorisi sistemini uygulamaya koymasını gerekli görüyor. Şiddet unsurları içeren video oyunlarının satışı konusunda ise 15 üye devletin belirli bir yasası bulunurken şu ana kadar bunların sadece 4’ü (Almanya, İrlanda, İtalya, İngiltere) söz konusu oyunları yasakladı. Avrupalıların %42’si haftalık zamanlarının yaklaşık 15 saatini, %11’i ise 15 saatini video oyunları oynayarak geçiriyor. AB vatandaşlarının yüzde 40’ı internet kullanmıyor AB Komisyonu, 18 Nisan’da "i2010 – İstihdam ve Büyüme İçin Avrupa Bilgi Toplumu” Stratejisi çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin sonuçlarını incelemek amacıyla Bilgi ve İletişim Teknolojileri İlerleme Raporu adında bir araştırma yayımladı. Rapora göre, günümüzde 250 milyondan fazla AB vatandaşı düzenli olarak internet kullanıyor. Kullanıcıların %80’i geniş bant internet erişimine sahipken, şirketlerin %77’si, okulların %67’si, doktorların ise %48’i geniş bant internet erişimi kullanıyor. Kamu hizmetlerine çevirim içi ulaşabilme oranı ise %60 olarak belirlendi. Rapora göre AB vatandaşlarının yaklaşık %40’ı ise interneti hiç kullanmıyor. Bu oran Romanya’da %69, Bulgaristan’da %65, Yunanistan’da %62, Hollanda ve Danimarka’da %13 olarak belirlendi. 2005 yılında kararlaştırılan ve yürürlüğe giren i2010 Stratejisi, bilgi teknolojilerinin AB ve üye ülkeler düzeylerinde . (TÜSİAD Brüksel) CBT 1104/ 6 16 Mayıs 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear