Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Tosun’un: : “büyük harf, küçük harf, nokta, virgül ona yetmez, dilediği gibi kullanır. ...” yorumu da nedensizdi. O zaman Erbil’in noktalamayı kullanma ve dışlama işlemlerine de baktım. “Ayna” öyküsünde (Gecede, 1968:34) birçok bölün (paragraf) noktalamasız. Devrik işlem içeren kimi sözlerde ilişkiler bir ileri bir geri kayıyor. Devrik sanılan bir tümce, ardından gelen ögelere okuyunca, yüklemson çıkıveriyor. Örneğin şu parçada altçizgili birimler öncesine de bağlanabilir sonrasına da: “Temelli eline kaldım ‹kızın› bıkıp usanmadan bekliyor beklesin ölmem ‹daha› çok gencim yapacak yığınla işim var ‹bugün› konuklarım gelecek bu kat ‹benim› samur kürkümü getir...”. İyice şaşırdım. O salınımı Erbil, meğer noktalamayı dışlayarak yakalamış. “Tutunamayanlar” (1972) 15. bölümde Oğuz Atay da benzer kimi salınımlara başvuruyor:“... aynı şeyleri söylerdi Turgut sonunda bu şakalara dayanamazlar Günseli derdi sen onları bilmezsin çok dayanıksızdır onlar kimler Selim tutunamayanlar size de söyledi mi...”(s. 481). Demek ki öyle bir metin elde etmek için: tümceler yalın olmalı, devrik işlem kullanılmalı, noktalama silinmeli. “Kuralsız” sayma nedenini böylece buldum sanıyorum. Peki, ‘devrik tümce’ nasıl özgürleşti? Atatürk’ün Dil Devrimi’ ile. 1930’dan başlayarak Nâzım, ardından Sait Faik, 1942’den sonra Nurullah Ataç ile Sabahattin Eyüboğlu, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in yeniden örgütlediği Tercüme Bürosu’nda görev yapan öteki ilerici yazarlar ile aydınlar bir yandan sözlüğü öte yandan sözdizimini türkçeleştirdiler. Böylece, “yanlış değil, ama bitişi ya da sonu belirlenemez” anlamında “devrik” sayılan “yasak” tümce de yazı diline geri döndü. O güzelim oynaklık karşısında en büyük engeli kim yarattı? Batıl ve doğul işbirlikçiler. Okan Üniversitesi Çeviribilim Bölümü öğretim üyesi. 2 Ataç, (1953/1972: :8384) / Ataç, Haziran 1954 / 1980: 185186. Eyüboğlu, (1956/1974) s. 7478. 3 Bu konuda sorularımı yanıtlayan Prof. Dr. Doğan Aksan’a, Prof. Dr. Kâmile İmer’e, Ahmet Miskioğlu’na, Yrd. Doç. Dr. Cemal Demircioğlu’na teşekkür ediyorum. 4 Nurullah Ataç: Yazı Dili, 3.x. 1942/1964:16. / Vâlâ Nureddin (1965:158, 1986:188) Bu Dünyadan Nâzım Geçti. 5 Bedii Faik: Sait Faik’i jurnalleyip sıkıyönetim mahkemesine çıkartan ve belki de Medarı Maişet Motoru adlı romanının toplatılmasına neden olan Peyami Safa bu “konuşur gibi öykü yazmak” üzerine: “en küçük his unsurlarının derinliğine büyütülmesi gibi, tamamıyle aristokratik bir hassasiyetin pejmurde, yalınayak ve laubali bir ifade ile zıtlaştığı görülür. ... Dünyanın hiçbir medeni nesrinde konuşur gibilik vasfını bulamazsınız”, demektedir (Alangu, 1956: 130, 133). Erbil, Leyla (2003): Cüce (novella), İş Bankası y. 93 s. 6 Necip Tosun: Leylâ Erbil Öykücülüğü, s. 5. (http://tosunnecip.blogcu.com/3046293. Tıbbi Laboratuvarlar ve Kanıta Dayalı Uygulamalar Tıbbi laboratuvar testlerinden, sağlık durumunun anlaşılmasında, hastalık tanı ve tedavisinde yararlanılır. Hastaneye başvuran bireylerin %7080’i laboratuvar testi yaptırır. İnsan sağlığı ve ulusal sağlık harcamalarında yeri geniştir. Prof. Dr. Diler Aslan, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya; daslan@pau.edu.tr; http://daslan.pamukkale.edu.tr T Bilim için özgür ortam B ilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Tayfun Özçelik ve ekibi, insanların dört ayaktan iki ayağa geçişinin bir mutasyon sonucu olduğunu ve bunun değişime uğrayan bir genin sonucunda olduğunu ve bu değişime uğramış genin dört ayak üzerinde yürüyen insanlarda değişmemiş şekliyle bulunduğunu açıkladı. Bu evrim teorisinin belki de en somut kanıtlarından biri değil mi? Bu şekilde gazetelerimiz tarafından yazılmadı ya da yazılamadı. Peki bu araştırmanın Müslüman bir ülkede ya da Hıristiyan bir ülkede yapılmaması ya da yapılamamasının sebebi nedir? Türkiye'de yapılmasının sebebi burada daha çok dört ayak üzerinde insan olması mı? Yoksa bu radaki gerçek özgür ortam mı ki buradaki bazı iki ayaklılar bunu algılayamıyor. Özellikle bugün bize her yandan, içerden dışardan olan saldırıların sebebi bizim bu gerçek özgür ortamımızın rahatsızlık vermesi olabilir mi? Bu noktada Amerika'da kök hücre araştırmalarının dinsel nedenlerle kısıtlanması ve bu araştırmanın Koreliler tarafından sürdürülmesini hatırlamakta fayda var. Bilim objektif olmalı, ama sübjektiften ayrılamayan insan faktörü ve toplumlar buna izin vermez. Din, ekonomi, bilimi yönlendirir. Özellikle özgürlükten bahsedenlerin ortaya koydukları insan beynini sarmalayan düşünceler insanları bu gerçek özgür düşünceden uzaklaştırmayı amaçlar. Esin Yürekli, esin.yurekli@gmail.com ıbbi laboratuvarların teknolojik gelişmelerden etkilenmesi bu alandaki cihazların ve diğer malzemelerin çeşitlenmesine ve çoğalmasına neden olmuştur ve olmaktadır. Bu bağlamda, “Bu kadar test arasından en doğru karar için hangi test istenmelidir? Etkin ve verimli sonuçlar için hangi cihaz kullanılmalıdır?” vb. sorular “Kanıta Dayalı Tıp (KDT)” ve “Kanıt Dayalı Laboratuvar Tıbbı (KDLT)” kapsamında yanıt bulmaktadır. İstenen test, kanıta dayandırıldığından gereksiz fazla test istenmesi ve döviz kaybı da engellenmiş olur. Döviz kaybı ifadesi doğru bir ifadedir. Çünkü laboratuvar tıbbı alanında hemen tüm malzeme ve cihazlar yurtdışından satın alınmaktadır. Çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da ülkemizin bilimsel araştırma altyapısı, laboratuvar tıbbındaki malzeme ve cihazları üretmeye yönelik değildir. Üretileni kullanalım yaklaşımı yaygındır. Bu yaklaşım Türkiye’yi büyük ancak kontrolsüz bir pazar haline getirmiştir. KDT sistematiği laboratuvar testlerine, laboratuvar cihazlarına, sağlık hizmetlerine ve sağlık teknolojisine uyarlanmaktadır. Sistematik aynı olsa da alanın doğasına göre oluşan farklılıklar Kanıta Dayalı Laboratuvar Tıbbı, Kanıta Dayalı Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Teknolojisinin Değerlendirilmesi kapsamlarında ele alınmaktadır. Birçok ülkede Ulusal, KanıtaDayalı Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Teknolojileri Değerlendirme Daireleri kurulmuştur. Bu şekilde, klinik yararlılık ve maliyetetkinlik çalışmaları yapılır. Sonucunda, insan sağlığı ve ulusal sağlık harcamaları konusunda ulusal sağlık politikası, kanıtadayalı bir şekilde oluşturulur. Dolayısıyla, ülke gereksiz malzeme kullanımı ve cihaz mezarlığı olma tehlikesinden korunur. Özellikle, üretim yapamayan ülkelerde bu değerlendirmeler sağlığın ve ekonominin korunması için elzemdir. Dünyada hızla yayılan bu alan, ülkemizde henüz farkındalık aşamasındadır. Farkına varılmasından sonra bilinçlenme ve eylem aşamaları hızla gerçekleştirilmelidir. Bilinçlenme eğitim ve öğretim ile gerçekleşir. Bu bağlamda, Uluslararası Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbı Federasyonu (IFCC) KanıtaDayalı Laboratuvar Tıbbı Komitesi kurslar dü zenlemektedir. Birisi, bu yıl 8 – 11 Nisan 2008 arasında İstanbul’da gerçekleştirilecektir (www.biyokimya.org). Kurs, eğiticilerin eğitimi tasarımındadır. Kanıta dayalı uygulamalar yaklaşımının evrensel kabul gören şekliyle öğrenilmesi planlanmıştır. Kursta konuşmalar simültane yöntemle Türkçe’ye çevrilecektir. Küçük grup oturumları Türkçe’dir. Dünyada oldukça yol almış olan kanıtadayalı uygulamaların Türkiye’deki durumu nedir? Kanıta dayalı tıp çalışmalarına Türk Tıp Bilim insanlarından ve meslek icra eden hekimlerden ne derece katkı olmuştur veya olmaktadır? Kaç üniversitede bu konu başlığı hem tıp eğitimi hem de mezuniyet sonrası tıp eğitimi müfredatına konmuştur? Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde bu başlıkta eğitim verilmekte, uygulama yapılmakta mıdır? Siyasi otorite, Ulusal, Kanıta Dayalı Sağlık Teknolojileri Değerlendirme” dairesi kurmak konusunda hangi aşamadadır? Bu yazı ile üniversitelerde tıp fakültesi dekanlarının ve Sağlık Bakanlığı hastaneleri başhekimlerinin dikkatleri çekilmek istendi. Kurs altmış kişiyle sınırlıdır. İlintili her kurum ve kuruluştan bir ya da iki laboratuvar sorumlusu katılmalıdır. Mezuniyet sonrası eğitimde, her kurumda bu konuda donanımlı birkaç eğitici bulunmalıdır. Bu kurs, sağlık bilimleri ve hizmetlerinde çok önemli olan KDT ve KDLT konusunun mezuniyet sonrası laboratuvar tıbbı eğitimi müfredatında yer almasına ve içeriğinin de uluslararası kabul gören şekliyle düzenlenebilmesine olanak sağlayabilecektir. Ulusal düzeydeki standardizasyon –ki eksikliği ağırlıklı hissedilmektedir ülke genelinde dengeli katılım ile mümkün olabilecektir. Kaynaklar: 1.Aslan D. Kanıta Dayalı Laboratuvar Tıbbı: Genel Bakış. TBD İzmir Şubesi Yayınları. ISBN: 9759706997. 2005 2.Cochrane Collaboration. http://www.cochrane.org (Erişim: 17.02.2008). 3.Çöl M. KanıtaDayalı Tıp Nedir? Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi. www.ttb.org.tr/ekler/TipEgitimiBulusmasi/sunu/Melt emColdosyalar/frame.htm (Erişim:17.02.2008) 4.International Federation of Clinical Chemistry and Laboratory Medicine. Committee on EvidenceBased Laboratory Medicine. www.ifcc.org (Erişim: 17.02.2008). 5.Kanıta Dayalı Tıp Derneği. http://kanitadayalitip.org. (Erişim: 17.02.2008). 6.Sincan, M. KanıtaDayalı Tıp ve Tıp Kütüphaneciliği. Bilgi Dünyası 2003;4(1):6472. CBT 1095/22 14 Mart 2008