Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu güneş ısıtıcılarını ısıtmak için su pompalanır. Isınan su daha sonra yerin 65 metre altındaki granit içine gömülü borularda depolanır. Kayanın içinde sıcaklığını koruyan su, kış aylarında geriye pompalanarak evi ısıtır. Bugüne dek sistemin konvansiyonel ısıtmayı %25 oranında azalttığı görüldü. Uppsala Üniversitesi'nden bilim adamlarının yaptığı değerlendirmeye göre birkaç yıl içinde depolama kayalarının sıcaklığı arttıkça bu oran %70'e yükseltilebilecek. Bilim ekibinden Magdalena Lundh, “Kış sezonu boyunca çok fazla güneş görmüyoruz. Ancak güneş enerjisinden yararlanmamız için güneşe her zaman ihtiyacımız yok” diyor. TanolTurkoglu@Gmail.com Şu an numaralar operatör firmalara çok büyük bir rekabet avantajı sağlıyor. Çünkü alan koduna bakarak son kullanıcılar da tercih edilen GSM operatörünün hangisi olduğu konusunda bir fikir sahibi olabiliyor. Oysa numara taşınırlılığı olduğunda aboneler bu doğal değerlendirmeyi yapamaz hale gelecekler. 3G3NYa da TiriCi Öncelikle isimle başlamalı. Nedense bazı konularda ortak bir isim kullanma konusunda anlamsız yere sorun yaşıyoruz. Örneğin AB'nin yeni para birimi Euro çıktı; kalkıp bunu aslına en yakın telaffuz olan Yuro şeklinde okumak yerine Avro diye okumayı resmi olarak benimsedik. Sebebi de Europe olarak bilinen kıtaya Avrupa dememizmiş. Bazıları da Öro diye okumayı tercih ediyor. Sanırım o da Eurovision Song Contest olarak bilinen şarkı yarışmasına Yurovizyon ya da Avrovizyon değil de Örovizyon dememizden geliyor. Keza Mortgage olarak adlandırılan konut kredilerine de henüz bir isim bulabilmiş değiliz. Morgıç mı diyeceğiz, Mortkıç mı diyeceğiz yoksa “oturgaçlı götürgeç” türü bir isim mi icat edilecek bekliyoruz. Son günlerde benzer bir karmaşa mobil telefon altyapısında yeni bir neslin özelliklerini tanımlamak üzere kullanılan 3G (Third Generation Üçüncü Nesil 3N) ile ilgili. Bazıları 3G kısaltmasını İngilizce olarak okuyor ve TıriCi diyor. Bazıları Üçüncü Nesil tercümesinden yola çıkarak 3N diyor. Daha ilginci ise bazılarının bunu Üç Ge olarak okuması. Herhalde dile zarar verme açısından en kötüsü Üç Ge diye okumak. Çünkü başka bir dildeki kısaltmayı anadilde okumuş oluyoruz. O halde mesela İngilizcede bir anlamına gelen “one” kelimesini de “van” diye değil de “one” (o ne der gibi) okumamız gerekecek. Ya TıriCi demeli ya da Üç Ne. Peki bu 3G ne işimize yarayacak? Koşa koşa yapılan bir ihale, ihalenin tek teklifçi ile yapılmasına izin veren makam tarafından ihale ertesinde iptal edildi. Sebep rekabetin oluşmaması. Peki ihale açıldığında tekliflerin verilmesi aşamasında ihaleye bir tek Turkcell'in katılacağı belli olmuştu. Madem ihale süreci sonuna dek icra edilmeyecekti, neden kamuoyu önünde tiyatro oynandı? Görünen sebep numara taşınabilirliğinin Türkiye'de olmaması. Bunun da rekabeti ortadan kaldırması. Numara taşınması ne demek? Kısaca şu: Numara taşınırlılığı olan bir ortamda alan koduna bakarak o numaranın hangi GSM operatörüne bağlı olduğunu bilemiyorsunuz. Yani bugün örneğin 053 ile başlayan alan kodları Turkcell'e, 054 ile başlayanlar Vodafone'a aitken, numara taşınırlılığı söz konusu olduğunda bunu bilmek mümkün olmayacak. Çünkü 053 alan kodlu numaraya sahip bir abone daha uygun şartlarda hizmet alacağına karar kılarsa numarasıyla birlikte Turkcell'den başka bir operatöre geçebilir. Ya da 050'li bir numara sahibi Vodafone'a geçebilir vb. Şu an numaralar operatör firmalara çok büyük bir rekabet avantajı sağlıyor. Çünkü alan koduna bakarak son kullanıcılar da tercih edilen GSM operatörünün hangisi olduğu konusunda bir fikir sahibi olabiliyor. Oysa numara taşınırlılığı olduğunda aboneler bu doğal değerlendirmeyi yapamaz hale gelecekler. Burada gerçekten de son kullanıcı olan abone sahipleri mi düşünülüyor? Dünyada hiçbir ülkede Türkiye'deki gibi bir pazar paylaşımı yok derken (Türkiye'de bugün tek bir operatörün toplam pastadan aldığı pay oranı dünya ortalamasının üstündedir) acaba örnek gösterilen tipik pazarlardaki öteki tüm parametreler Türkiye ile aynı mı? Örneğin ülke sathındaki altyapıların durumu Türkiye ile diğer ülkelerde aynı mı? Operatör firmaların yapmış oldukları yatırımların birbirleri arasındaki oran, Türkiye'deki ile aynı mı? Günümüzün SözdeBilgiToplumu'nda dikkat edilirse bu tür detay bilgiler ön plana çıkarılmaz. Medya aracılığıyla kamuoyu üzerinde öyle bir baskı oluşturulur ki kamuoyu farkında bile olmadan öteki diğer tüm değişkenleri sorgulamak yerine medyanın gözünün içine sokmaya çalıştığı o tek şeye odaklanmak durumunda kalır. Dün AB'ye giriş sürecini de böyle değerlendiriyorduk. Bugün anayasa ve turban tartışmalarını da aynı şekilde yapıyoruz. İşin ilginci GSM operatörlüğü yapan firmalar da kamuoyunu sağlıklı bir şekilde aydınlatmak yerine kendi ezberleriyle kendi tezlerini savunuyorlar. Bütün bu toz dumanın arasında 3G kime yâr edilmek isteniyor ya da kime yâr edilmek istenmiyor? Ve bu sorunun gerisindeki cevap ne kadar teknolojik kaygılara ne kadar başka şeylere dayanıyor? İnsan bunları düşünmeden edemiyor... ŞİŞE BURUNLU YUNUSLAR SESLERİNDEN TANINIYOR Yeni bir yazılım yunus türlerini seslerinden ayırt edebiliyor ve böylece balıkçı teknelerinin hayvanlara verdiği zararın önlenebilmesinin yolu açılmış oluyor. Bugüne dek yapılan çalışmalarda yunuslar teknelerden izleniyordu. Ancak son yıllarda bazı yunus cinslerine rastlanmaması, balıkçılığın bu hayvanların soyuna zarar verdiği görüşünü güçlendirdi. Kaliforniya'daki Scripps Oşinografi Enstitüsü'nden Julie Oswald, göz ile yapılan incelemelerin yeterli olmadığına dikkat çekerek, deniz memelilerinin zamanlarının pek çoğunu suyun derinliklerinde geçirdiğini söylüyor. Bu durumda bilim adamlarının pek çok hayvanı görmeleri olanaksız hale geliyor. Sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getiren, bazı türlerin balıkçı teknelerinden korkarak derinlere dalması. Saklanan yunusları su yüzüne çıkartmak için Oswald ve meslektaşları akustik biliminden yararlandılar. Yunuslar çok çeşitli sesler çıkartır. Bu seslerin pek çoğu 2 ile 30 kilohertz arasındaki frekanslardadır. Kaldı ki her tür bu frekansları kendine özgü bir şekilde bir araya getirir. Bundan yararlanan bilim adamları bilimsel araştırmalarda kullanılan teknelere bağlı sualtı mikrofonlarından gelen sesleri teknedeki bilgisayara yüklediler. Bir yazılım seslerin frekansını daha sonra veritabanındaki örneklerle karşılaştırdı. Ve sonuçta bu seslerin hangi türe ait olduğu saptandı. Bugüne dek yazılım 8 yunus türünü %80 doğruluk payı ile ayırt edebildi (Journal of the Acoustical Society of America, vol 122, p 587). BAKTERİLERE KARŞI BAMBUDAN ENGEL Pandalar, bundan böyle en sevdikleri yiyecek olan bambuları hastanelerle paylaşmak zorunda kalacak. Hindistan, Coimbatore'daki PSG College of Technology'den bilim adamları ameliyat sırasındaki enfeksiyon riskini azaltmak için bambu liflerinden cerrahi giysi ürettiler. Bambu doğal olarak bakterileri öldüren bir madde içerir. Liflerin gözenekli yapısı bambunun emicilik özelliğini artırır. Dolayısıyla birçok kereler yıkansa bile bambu antibakteriyal özelliğini korur. Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1074/19 19 Ekim 2007