29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Yüksek Öğretim Stratejisi üzerine "Türkiye’nin Yüksek Öğretim Stratejisi" başlığı altında T.C. Yüksek Öğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Taslak Rapor", Temmuz 2006 başlarında, tüm ilgililerin incelemesi ve kamuoyunda belirtilecek görüşlerin ortaya konulması için internette açıklandı. Prof. Dr. Bahattin Baysal 36 sayfa içeren bu Rapor’un her şeyden önce dünyada ve Türkiye’de üniversite ve yüksek öğretim konularında, son derece yararlı istatistiksel bilgileri içeren ve çeşitli görüşleri irdeleyen önemli bir doküman olduğunu belirtmek yerinde olur. Önce geniş bir "Özet Rapor" yazılarak, toplumda yüksek öğretim sisteminden beklentiler, dünyada ve Türkiye’deki yeni eğilimler dikkatle inceleniyor. 21. Yüzyıl başlarında yüksek öğretimdeki birikim ve küreselleşme konusu üzerinde duruluyor. Avrupa yüksek öğretim alanının oluşumu Bologna süreci (Bologna, Prag, Berlin, Bergen bildirileri) inceleniyor ve Bologna sürecinin bir değerlendirilmesi yapılıyor. Yüksek öğretim sisteminin bugünkü yapısı ve performansı irdeleniyor, ve gerçekleştirilmesi gereken üç temel işlev olarak sıralanan öğretim, araştırma ve kamu hizmeti açısından değerlendirilmeleri gerektiği üzerinde duruluyor. Yüksek öğretim sistemi gibi ülkenin geleceğini etkileyecek karmaşık bir kurumsal yapının düzenlenmesinde tek bir amaca yönelmenin doğru olmayacağı vurgulanarak, bu amaçla üretilen çeşitli strateÜniversite jik sorunlar tartışılıyor. yönetimindeki Türkiye’nin yüksek öğretim stratejisi hedeflerinin boyutları aksaklıklar, konusunda saptamalar yapılıyor, akademik önerilen stratejik hedefler, 2005 personelin – 2025 yıllarında 5’er yıllık döalınıp nemler için düşünülmüştür. 2 önem taşıyan başlıklar olarak ele alınıyor. Türkiye’de doktoralı eleman sayısının yeterli düzeye çıkarılması, bu amaçla gerekli mali desteklerin sağlanması, nitelikli doktora tezlerinin yazılabilmesi, yurtdışı doktora sonrası çalışma yollarının açılması konularındaki düzenlemeler üzerinde önemle duruluyor. Öğretim üyesi ve asistan atamaları, tenür sisteminin temelleri, misafir öğretim üyelerinin durumu konularında rasyonel öneriler yer alıyor. Öğretim üyelerinin yaşam standardı, fakültelerde yoğun kadrolaşma gibi önemli sorunlar tartışmaya açılıyor. yaklaşım olarak destekliyorum. RAPORUN BELİRGİN NİTELİĞİ Bu belgeyi yüksek öğretimde bir reform önerisi olarak değerlendirme olanağı yoktur. Raporda ileri sürülen çeşitli çözüm önerileri üzerindeki görüşlerimizi bildirmeden önce, yüksek öğretim sisteminin temel işlevlerinin sıralanışını ele almalıyız. Bu fonksiyonlar, öğretim, araştırma ve kamu hizmeti olarak sıralanıyor. Altmış yıl önce çıkarılan 4936 sayılı özerk üniversite yasasında da işlevler bu sıralamaya göre belirlenmişti. Üniversitelerin birinci işlevinin öğretim değil, fakat bilimsel araştırma olduğu bütün dünyada kabul edilen bir gerçektir. Bu işlevi sürdürürken, bilim adamlarının bilgilerini derslerde, seminerlerde, labaratuvarlarda genç öğrencilerle paylaşması sonsuz bir kıvanç kaynağıdır. Stratejik raporun asıl eleştirilecek yönü, yüksek öğretimin dünü, bugünü ve 2025 yılındaki durumu ele alındığında sadece sayısal verilerle oyalanmış oluşudur. Örneğin, 1981 yılında YÖK’den önce Türkiye’de 19 üniversite olduğu belirtiliyor. Ancak, İstanbul ve Ankara’daki üçer üniversite ile kısmen Atatürk ve Ege Üniversiteleri dışındakilerin, öğretim üyeleri kadroları ve yapısal olanakları bakımından son derece yetersiz kurumlar oldukları görmezden geliniyor. Üniversite yönetimindeki aksaklıklar, akademik personelin üniversitelere alınıp yerleştirilmesindeki çağdışı uygulamalar önümüzde duruyor. Üniversitelerde yapılan bilimsel yayınların niteliği, üniversite öğretiminin düzeyi, abartılmiş doktoralı eleman sayıları ve bu konulardaki stratejik beklentiler üzerinde ayrıntılı görüşlerimizi CBT okuyucularına sunmayı sürdüreceğiz. STRATEJİK PLANIN GEREKLİLİĞİ Yukarıda başlıklarına kısaca değindiğimiz "Özet Rapor" verildikten sonra, uzun vadeli amaçları kapsayan "çok yönlü ve özenle hazırlanmış bir stratejik plan" olmadığı için yükseköğretim üzerindeki çalışmaların yapıcı bir nitelik kazanmadığı, enerji ve zaman kaybının ötesinde bir anlam taşımadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, Türkiye’nin geleceği konusunda umutlar yaratabilmesi için, bir "yükseköğretim stratejisine acil gereksinmesi bulunduğu" tüm raporun gerekçesi olarak ileri sürülmekte ve üniversitelerin "daha yenilikçi uygulamalara giderek performanslarını geliştirmeleri" beklenmektedir. YÖK’ün kuruluşu ve Türkiye’de yüksek öğretim sistemi üzerindeki etkileri konusunda daha önce CBT’de yazdıklarımı yenilemek istemiyorum. Yüksek Öğretim Kurulu’nun, yeni bir üniversite yasası hazırlama konusunda Hükümetle uzlaşma sağlama olanaklarının bulunmadığı bir ortamda, memlekette yüksek öğretimin önünü açabilmek için uzun vadeli bir yüksek öğretim stratejisini ileri sürmesini olumlu bir yerleştirilmesin deki çağdışı uygulamalar önümüzde duruyor. ÜNİVERSİTELER KONUSU CBT1016/20 8 Eylül 2006 Raporda ortaöğretim yıllarında başlayan çeşitli sınavlarda yapılacak düzenlemelerle ÖSS sınavı konusunda sürdürülen eleştirileri karşılamak ve yüksek öğrenime geçişte daha rasyonel bir düzenin kurulmasına yol açacak adımların atılması amaçlanıyor. Üniversite yönetimi ile ilgili stratejik düzenlemelerde, üniversite üstü düzey, yüksek öğretim kurulu (YÖK), üniversitelerarası Kurul (ÜAK), ÖSYM ve yüksek öğretim denetleme kurulu (YÖDK) gibi kurulların yeniden düzenlenmeleri ile ilgili öneriler yer alıyor. Üniversite ve fakülte düzeylerinde, rektör ve dekanların seçimleri ve kurulların oluşturulması ile ilgili düzenlemeler var. Üniversitelerde etik değerler üzerinde temel seçenekler, stratejik amaçla üzerinde durulması gereken önemli bir konu olarak yüksek öğretim sisteminin önünde duruyor. Üniversitelerde yaşam ve yönetim kültürü üzerinde stratejik seçenekler, yüksek öğretim kurumlarında akademik değerlendirmeler, öğrenci afları, yükseköğretim öğrencilerinin yabancı dil sorunları, eğitimde yeni teknolojilerin kullanımı konuları, stratejik Türkiye’de bilim yapılabiliyor mu? Bilim politikalarının olmaması nedeniyle üniversiteler vizyonsuz, misyonsuz ve hedefsiz okyanuslarda kürek çekmekte. Prof. Dr. İbrahim Ortaş, [email protected] rof. Dr. Bahattin Baysal, "Üniversite Sorunları: Vurun Abalıya" başlıklı yazısında (CBT Sayı 1005) benim zaman zaman eposta aracılığı ile paylaştığım yazılarımda ağırlıklı olarak; üniversitelerimizin arzulanan bilim ortamını sağlayamadığını, bunun sorumlusu olarak başta siyasiler olmak üzere buraları şu veya bu şekilde yöneten akademisyenleri sorumlu görmemden rahatsız olduğunu ve bir yazımdan "Türkiye'de bilim yapılmıyor" yargısını çıkararak durumu kaosa sürükleyen yaklaşımlar içinde olduğumu belirtiyor. Sayın hocam; kızdığı kişilere adeta "Sen kaç kuruşluk adamsın" dercesine "Benim P şu kadar senin 7 veya 14 tane yayının var, senin konuşma hakkın yok" demeye gelen ifadeler kullanıyor. Yarın da bir başkası çıkar "Ben senden daha fazla yayın yaptım sen konuşma" der. Ya da Batı’dan bir üniversite çıkar: "Siz kimsiniz?" der. Bunun kimseye faydası yok. "Arkadaş, sizin bilim yapmamanız için elinizi kolunuzu bağlayan mı var" diyor hoca. Evet var hocam. Uluslararası kongrelere katılamıyoruz, bilimsel makalelerimin yazışma ve posta ücretleri karşılanamıyor. Araştırma görevlisi yok, teknik personel yok, altyapı sorunları ortada. Bilim yapmanın başlı başına bir felsefi tartışma ortamı işi olduğunu siz de kabul edersiniz sanırım. Bu ülke
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear