Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Makine ve Fikir Hayat Mustafa Şekib (Tunç) üşünce hayatı üzerine etki eden ekonomik etkenlerin başında makineden ve makine ile çalışmaktan söz etmemek mümkün değildir. İnsan gücünü en yüksek derecede tasarruf ettiren bu "insani hayvan", ortaya çıktığından beri dünya eski yaşayış ve eski düşünüşünün her gün bir parça daha silindiğini görmüş ve geleneksel hiçbir kuvvet bu müthiş üretim heyulasının faaliyetine karşı duramamıştır. 0, ilk zamanlarında korku ve heyecan ile karşılanmışsa, bugün o ölçüde bir istekle ve minnetle seviliyor. Nasıl sevilmesin ki, yarattığı büyük üretimden başka insan zekasının kudretine en açık bir örnek oluşturuyor. Ona baktıkça ne kadar alın teri ve göz nurunun tasarruf edildiğini görmemek mümkün değildir. Bakışları makineye ilk defa ilişen bir insan ifade edilemeyecek kadar derin bir hayrete düşmekten kurtulamıyor. D seyircisi kalamaz. Makine bol üretimde bulundukça doğaldır ki, servet de çoğalıyor. Ve bu sayede genel eğitime sarfedilebilecek para sürekli artarak el işi ile zihin işi arasında karşılıklı etkileşmeler başgösteriyor. Nitekim ortaçağın bilemediği genel eğitim ihtiyacını makinenin bereketi şiddetle doğuruyor. Bugün ortada biri eğitim, diğeri fabrika olmak üzere öyle muazzam iki makine var ki, biri diğerini doğurmuş ve birbirlerinin kuvvet lerini ve gelişmelerini karşılıklı olarak arttırmışlardır. Artık her ikisi de kendi hareketleriyle gittikçe hızlarını arttırmakta ve üretimlerini çoğaltmaktadırlar. Başka bir deyişle fabrikanın sağladığı bolluk ve ucuzluk ölçüsünde maddi ihtiyaçlar, eğitim makinesinin genelleştirilmesi ölçüsünde de güzellik, gerçek ve doğruluk ihtiyaçları artmaktadır. Batı uygarlığı ilk gururunu ve kendisine olan büyük güvenini önce makineden almışür denebilir. Bütün çağdaş bilimler hep mekanizme yani makine kafasına göre biçimlendirilmişlerdir. Makineyi anlamayan kafa, bugünkü bilimlerin mantığına bir türlü akıl erdiremez. Halbuki çocukları bile kendiliğinden hayrette bırakan bu "beşeri hayvan", dayandığı esaslar bakımından düşünülemeyecek derecede basittir. tşte batı dehasının asıl ayırt edici yanı, bu basitliği bulup çıkartmak ve bütün hadiseleri aynı basitliğe indirgeyebilmek olmuştur. Çağdaş bilim, açılımını ve genişlemesini her şeyden önce bu basitliğe borçludur. En büyük sonuçlar daima en basit gerçeklerden çıkmıştır. BUGÜNKÜ AVRUPA MAKİNENİN ESERİDİR Bugünkü Avrupa da, makine zihniyeti ve makine faaliyetinin bir eseridir. 0, önce çıktığı yeri değiştirdikten sonra yavaş yavaş bütün dünyayı dönüştürmeye doğru gidiyor. Düşünmeli ki, makine demek çok üretim demektir. Çok üretim bolluğu, bolluk da ucuzluğu doğuruyor. Ucuzluk ise ihtiyaçlara açılış ve elverişlilik sağlamak demek olduğundan makinenin etkisi altında bulunan toplumlarda yaşayış seviyesinin yükselmemesi imkânsızdır. Bu koşullar içinde bulunan insanlarda yetinme hisleri kaybolarak bunun yerine sürekli faaliyet, sürekli üretim, sürekli çeşitlilik ve başkalaşım, sürekli kazanç, ikinci bir tabiat haline geliyor. Yaşam seviyesinin bu yükselişi doğal olarak hissi, zihni ve estetik yeni ihtiyaçlar uyandınyor. İnsan ne kadar mütevazı yaşamak istese, bu seviyeye gelmiş bir hayatın yalnız Fazla üretimin diğer bir sonucu da, ihtiyat servetler yaratıyor olmasıdır. İhtiSermayenin bir görevi aydını koruyaçlardan fazla üretimde bulunmak imkamak, aydının görevi de sermayenin gelişinının makine sayesinde sağlanması, ister mine yardım etmektir. Henüz ne maddi, istemez büyük tasarruflara yani "sermane de manevi sermayenin baş döndürecek ye"nin doğuşuna sebep olmuştur. Geçen ve krizler yaratacak zirvesine erişmediğiyüzyılın esas ayırt edici özelliğini işte bu miz için sermaye ile fikri ve uygulamalı iş sermaye büyüklüğü arasında Avrupa'da görülen aşırı oluşturuyor. Fakat rekabetlere maruz değiliz. Bu babu büyüklük, 20. kımdan bu üç kuvvet memleketiyüzyılda artık eski mizde birbiriyle dayanışma içinde gücünde değildir. olmaya ve çağdaş milletlerle eşit Dünya Savaşı'nın seviyede olabilecek bir seviyeye doğurduğu maddi ve manevi zararlar, bireyleri ve (18861958) toplumları çok zaPsikoloji ve felsefe konusundaki yıflatmıştır. Dünçalışmalarıyla tanınmıştır. 1908'de ya sistemi büyük Mektebi Mülkiye'yi, 1914'de de Cebuhranlar içerinevre Üniversitesi J. J. Rousseau Enssindedir. Her toptitüsü'nü bitirdi. istanbul Darülrnuallimatfnda öğretmenlik yaptı. 1916'da lum, her aile kayDarülfünun Edebiyat Fakültesi Pedagoji kürsüsüne müderris muavini (dobettiği dengeyi çent) oldu. 1919'da müderris (profesör) olan Mustafa Şekib Bey 1952'de oryeniden yaratmadinaryüs profesör olarak emekliye ayrıldı. Çeşitli gazete ve dergilerde bilim, ya çabalıyor. felsefe, sanat ve edebiyat konularında yazılar yayınlayan Tunç'un en önemli Amerika'dan başeserleri olarak, Terakki Fikri (1928), Yeni Türk Kadını ve Ruhi Münasebetka hiçbir toplum /OT (1939), İnsan Ruhu Üzerinde Gezintiler (1943), Ruh Yapımız ve 0nun eski refahında detipleri Bakımından Ahlak (1944), Ruh Aleminde (1945) ve Bir Din Felsefeğildir. Türkiye de sine Doğru (1959) sayılabilir. Mustafa Şekib Tunç, 1933 üniversite reforbirbiri arkasından munda görevinden uzaklaştırılmamış olan birkaç profesörden biridir. gelen göçler, büyük yangınlar, Dünya Savaşı ve Yunan isgelinceye kadar taklitçi husumetten sakıtilası yüzünden iktisaden çok zayıflamışnarak elbirliğiyle çalışmaya muhtaçürlar. tır. Buna karşılık çocuklarını aydın yapHerkes kendi sahasında en yüksek deremak isteyen ailelerin katlanacaklan fedacede faydalı olmaya mecburdur. Toplumkarlık çok artmıştır. Mümkün mertebe reların kurtuluşu ve uygarlıkların zaferi dafah sağlayamayan bir aile bu görevini arima uzunca bir süre ortak bir ülkü etratık yapamıyor. Aydın yetiştirecek aile reisfında hareket etmekle mümkün olmuştur. leri bugün fikri çalışmalarını ne yazık ki Ayrışmalar ve çeşitli amaç çatışmaları toptamamen karşılıksız bir ülkü ile yapamalumların büyük ve korkunç iş bölümleri yacak bir iktisadi durum içindedirler. Ayhengameleri sırasında ortaya çıkar. Avrunı zamanda hükümetlerin masrafları da pa'da gördüğümüz bu tür akımlar, bizim fevkalade artmıştır. Memurlarını istediği iç siyasetimizden çok dış siyasetimizi ilgibi terfı ettirmesine engel olacak büyük gilendirecek meseleler olabilir. tamirat ve tesisat masraflan çıkmıştır. El Evet, maddi bir dayanak olmadıkça işçileri, örgütleri sayesinde ve tamirat dozihni emek mümkün değildir. Buna karşı layısıyla kendilerine yönelen rağbet sonucunda ücretlerini çoğaltıp çalışma saatlerini azalttırmak suretiyle hayat pahalılığını büsbütün arttırmışlardır. Artık zihni işin daha önce olduğu gibi fahri veya tamamen karşılıksız yapılması pek küçülmüştür. 0nun da el işi gibi sahibini besleyecek bir surette ödenmesi ve daha çok uygulamalı amaçları izlemesi gerekiyor.Gerçekten zihni işlerin birçoklan gerçek değerleriyle ödenemeyecek gibidir; hiçbir toplum da bu işleri tam anlamıyla ödeyemez; Bunların da fabrika ürünleri gibi mümkün mertebe ucuzlatılması gerekmektedir. Fakat fazla olarak zihni ihtiyaçlar maddi ihtiyaçlar kadar kaçınılmaz ve sıkıştırıcı olmadıklarından aydınların çalışmalarını pahalıya satmaya çaiışmalan kendi çıkarlarına da uygun olmaz. Yalnız hiç kimse aydınlara artık angarya veya fahri iş teklif etmemelidir. lık maddi dayanağı zihni emeğin yarattığına da şüphe yoktur. EN BÜYÜK YARATICI; ZİHNİ EMEK Bugünkü hayatın yükseklik ve genişliğinin en birinci etkeni makine olmuştur. Fakat bilimsel zekâ olmasaydı, makine de olmayacaktı. Şu halde bilimin en dikkat çekici keşifleriyle halkın refah ve saadeti arasında karşılıklı bir bağımlılık vardır. Makineyi şimdiye kadar kendimiz kullanmadığımız için haraç verici olmaktan kurtulamadık. Esaretli durumdan tam anlamıyla kurtulmak onunla çalışmaya bağlı. Bunda başarılı oldukça üretimimiz artacak ve bunun ilk semeresi, Avrupa'da olduğu gibi fazla tasarruf olacak ve gitgide artık kendi kendine işleyecek ve her gün ışığını ve kudretini arttıracak bir eğitim makinesine sahip olacağız. Bilimsel zekâ makineyi, makine de sermayeyi yaratmışü. Avrupa halihazırda bu sermayenin belli bir sınıftan ziyade halkın refahına hizmet etmesini sağlayacak çareleri bulmak peşindedir. Biz ise her şeyden önce sermayeye sahip olmak ihtiyacındayız. Bunun için de en birinci bölüm, makineden en fazla derecede yararlanabilmek olacaktır. 100 yıldan beri cemiyetimizin denge ve istikrarı daha çok Türk ruhunun emsalsiz kahramanlık ve fedakarlığı sayesinde olmuştur. Makine ile yaşamak konusunda geliştikçe buna bir de bilimsel zekâ ve para gibi zamanımızda zorunlu şeyler eklenecektir. Mustafa Şekib Tunç MAKİNE SEVDASI Bugün ve gelecekte en önemli sorunumuz, zihin ve el işçilerimizin çok önemli bir kısmını bu amaca hazırlamak ve bunları yaşatacak ve kuvvetlendirecek önlemlerle meşgul olmakür. Diyebilirim ki, Civan Ahmed ve buna benzer birtakım Türk gençlerinin hayali makineler icat etmek ihtirasına kapılmaları, kolektif vicdanda sezilen bu ihtiyacın tipik bir belirtisidir. Bunlar öyle belirtilerdir ki, alay ve küçümseme değil kanalize edilmek ister. Bunların hepsinin mecnun, şarlatan olduklarına hükmetmek çok kolaydır. Fakat görünüşte en anlamsız görünen belir** tinin ne derin ve gerçek eğilimlerin göstergesi olduğu bugünkü psikolojide sabit olmuş bir gerçektir. Kahraman genç subaylarımızın bunca tehlikelerine rağmen tayyareye can atmalannda, vatanın selameti için zorunlu gördükleri makine aşkı ve ona hakim olmak ihtirasının önemli bir yer tuttuğu inancındayım. Fatih Parkı'nın şehit tayyareciler abidesi, vatan aşkıyla birlikte makine sevdasının ilk kurbanlarından başka neyi temsil eder? Sayı 6, 6 Kanunisani (Ocak) 1927, Birinci Cilt, Ankara. 952/19 18 Haziran 2005