05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

İmmünoloji Bedenin savunma mekanizması: Bağışıklık sistemi mmunite sözcüğü latince "immunisvergiden muaf" sözcüğünden türetildi ve konağın hastalıklara karşı muafıyetini, yani direncini belirtmek için kullanılıldı. I İmmünite kavramı çiçek hastalığı geçirip bundan kurtulan bireyin aynı hastalığa yakalanmadığı gözlemi ile Çin'de doğdu ve daha sonra ilk aşılama şekli olan "variolasyon" geliştirildi. Bu yöntemin tarihe geçişi, Edirne'de Sokullu hamamındaki uygulamayı 1717de görüp Batı'ya bir mektupla duyuran İstanbul'daki İngiliz elçisinin eşi Lady Montagu sayesinde olmuştur. Bilimsel uygulaması ise 1796 yılında İngiltere'de bir hekim tarafında gerçekleştirildi. İmraun Sistemin gelişimi teknolojiye bağımlıdır. Bu konudaki bilgiler 194142 yılında immunfloresan mikroskobunun gelişmesinden sonra derinleşti. Sadece aşılama ile sınırlı kalmayıp enfeksiyon hastalıkları (AIDS, viral enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları), kansere zemin hazırlayan etkenler, primer ve sekonder immün yetersizlikler, romatizmal ve otoimmün hastalıklar, organ ve ketnik iliği transplantasyonları, allerjik hastalıkların nedenleri ve tedavileri temel immünolojinin hızla gelişmesine yol açtı. Günümüzde immünoloji bilimi Batı Avrupa ile İskandinav ülkeleri, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde araştırmaları hücresel ve moleküler düzeyde süregelen temel bilim ağırlıklı bir disiplin haline geldi. Temel immünolojide immünoloji tıpkı mikrobiyoloji ve biyokimya gibi rutin laboratuvar tetkikleri ile hasta hizmeti de veren bir bilim dalıdır. Ancak, laboratuvar yöntemlerinin özellikleri açısından tamamen farklı bir uzmanlık alanıdır. Ayrıca, çocuk sağlığı ve hastalıkları ve iç hastalıkları anabilim dalları içinde üst ihtisas olarak eğitimi verilmektedir. Ülkemizde immünoloji dalında doktora yapmış ve Ph.D unvanı kazanmış bilim insanlarının sayısı son derece kısıtlıdır. Uluslararası İmmünoloji Dernekleri Birliği (IUIS), 29 Nisan tarihini bağışıklık sistemi konusunda 'Halkı biliçtendirme giinii' ilan etti. 1974 yılında kurulmuş olan Türk "İmmünoloji Derneği" düzenlediği kongreler, kurslar ve bilimsel etkinlikler ile Türkiye'de immünoloji biliminin tanınması, yaygınlaştmlması ve geliştirilmesinde önemli bir gö'rev üstlendi. Derneğin immünoloji açıklamasını yayımlıyoruz. larını kaplayan kirpiksi yüzey hücreleri, nem, mukus salgısı, toz, bakteri ve virüsün akciğeri saran hücrelere girişini önler. Mide de bulunan asit salgı ishale yol açabilen canlıların yaşamasını engeller. Vücudun dış ve iç yüzeylerindeki normal bakteri florası, hastahk yapan canlıların üremesine izin vermez. Doku ve vücut sıvılarında (gözyaşı) bulunan lizozim bakterinin ölümüne neden olurlar. Kanımızda çok düşük düzeyde bulunan ve sayıları 30'a yaklaşan kompleman proteinleri vücudumuza giren küçük canlıların uyarısı ile hızla artar ve hücre duvarını zedeleyip küçük canlıların ölümüne yol açar. SAVUNMA HÜCRELERİ Kemik iliğimizde bizi küçük canlılara karşı savunan ve farklı isimlerle anılan akyuvarlar yapılır. Akyuvarlarımız fagositler yani (nötrofiller, monositler, makrofajlar) B lenfositleri, T lenfositleri ve doğal öldürü cü hücreler gibi bir çok hücre gruplarındar oluşur. Fagositler (nötrofiller, monositler' vücudumuzdaki enfeksiyon odağına ilk ge len hücrelerdir. Küçük canlılara yapışır bunları hücre içine alır, öldürür ve hazme derler. Doku hasarının bulunduğu bölgedt şişlik kızartı, ısınma ve ağrıya yol açarlar Bu olaya iltihap denir. Yerel doku hasarınn yoğunlaşması ile ölü nötrofıllerden açığa çı kan enzimler mikropları öldürür iken çev redeki dokuyu da zedeleyerek cerahat (pü oluşumuna yol açarlar. Lenfositler, tek çekirdekli bir akyu var hücresi olup timus ve kemik iliğinde ye pılır. Lenfositler işlevleri ve yüzeylerind' taşıdıkları proteinlere göre temel olarak ik gruba ayrılırlar. Timusta eğitilenlere T ler fositleri, kemik iliğinde olgunlaşanlara 1 lenfositleri denir. B lenfositleri çeşitli ant korları üretip salgılarlar. Dolaşan kand lenfositlerin %10'unu B lenfositleri, %75'ir T lenfositleri, geriye kalan %15'ini ise doğj katil hücreleri oluşturmaktadır. SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR? Vücudumuzu hastalıklardan koruyan immün sistemimizi kısaca tanıyalım; Vücudumuzda immün sistem belleğe sahip tek sistemdir. Vücudumuza giren bakteri, virüs, mantar, parazit ve farklı maddeleri önce tanışır ve onun bir yabancı olduğunu algılar, sonra ona karşı immün yanıt dediğimiz savunma mekanizmalarını devreye sokar, enfeksiyon etkenine karşı antikor yapar ve bu antikor yapan bellek hücresini, aynı mikrobun ikinci saldırısına hazırlıklı olmak için ömür boyu saklar. Bu nedenle geçirdiğimiz bir hastalığa yeniden yakalanmayız veya hastalığa karşı aşı yapıl B LENFOSİTLERİ B lenfositleri antikor denilen in munglobulinleri yaparlar. Bunlar IgG, Ig. ve IgM olarak tanınırlar. Sağlıklı bir yenidt ğanda IgM ve IgA antikorları çok düşük dı zeydedir. IgM bir yaşında, IgA adolesan dı neminde erişkin düzeyine erişir. IgG pl. senta aracılığıyla bebeğe taşınır, doğumd annenin IgG düzeyinden yüksek olan pla ma düzeyi doğumdan sonra düşmeye başl; ve 4 aylıkta en düşük düzeydedir. Seruı immünglobülin IgG düzeyleri 56 yaşında sonra erişkin değerlerine erişir. Bu antikorlar kanımızda belirli b düzeyde bulunurlar. Eğer küçük canlıl; dığında enfeksiyon hastalığından korunuruz.. Savunmayı sağlayan maddelen Bakteri, virüs, parazit, mantar gibi küçük canlılar ağız, burun, göz, deri, mide, akciğerler, idrar yolları ve kan yoluyla vu cüdumuza girmeye çalışırlar. Derimizin ve zarlarımızın bütünlüğü mekanik bir engel oluşturarak bu küçük canlıların vücudumuza girişini önler. Ter ve yağ bezleri deri yüzeyinde pH'yı düşürerek bakteri ve mantarların canlı kalmasını engeller. Solunum yol 947/1814 Mayıs 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear