05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

TartışmaEditöre Mektup rudan aday lehine veya aleyhine müdahaleler olabilmekte, adayın çalışma konusuyla ilgili olmayan kişiler jüri üyesi olarak seçilebilmekte, bazen bir adayın dosyaları bulunduğu şehrin dışına çıkmazken, bazı adayların dosyalan ise dört bir tarafa dağılmakta, bilinçü olarak adayla kişisel ya da bilimsel problemleri olduğu bilinen veya olmadığı bilinen ve bu nedenlerle objektif davranmayacağından emin olunan kişiler, hasta, emekli ya da uzun süreli yurtdışındaki kişiler jüri üyesi olarak seçilebilmektedir. Sigara, "düşük doz" ve "çok duman" üzerine S ayın Bursalı, ana konum bağımlılık, 10 yıldır bağımlılık tedavisi ile ilgileniyorum. Bu alanda ulusal, uluslararası hakemli dergilerde 50'ye yakın yayında adım var, hakemli olmayanları da sayarsanız bu sayı 100'e yaklaşıyor. Böyle olunca insan konusunda çok hassas oluyor. Cumhuriyet'te 18 Ocak 2005'te yayımlanan yazınızda "Düşük dozda sigara dunıanı bile" cümleciği bana çok ilginç ve üzerinde yazmaya değer geldi. Hem sentaks hem de semantik açıdan üzerinde düşünülebilecek bir durum. Affınıza sığınarak bir fıkra anlatmak istiyorum: "Bektaşi'ye sorrı ile de çalışan biri olarak bu tuzak konuşmaları daha iyi değerlendirebildiğimi sanıyorum. NEREDE ÜNİVERSİTER DEĞERLER? Maalesef, son yıllarda, ülkemizdeki üniversiteler üniversal değerlerin dışına çıkarılmış ve hiçbir Batı Üniversitesi'nde yer almayan değerlendirme kriterleri yukarıda bahsedilen tiim değerlendirme kriterlerinin de önüne geçerek ön plana çıkmıştır. Batı ülkelerinde bırakınız aynı ülkenin vatandaşı olmayı, farklı ülkelerden gelen bilim adamları dahi hiçbir yapay, kişisel, objektif olmayan değerlendirmelere bakılmaksızın, tamamen bilimsel performanslan ile değerlendirilerek akademik kadrolara atanabilmektedirler. Ülkemizde ise maalesef resmi olarak açıkça zikredilmese bile, herkes tarafından bilinen bir gerçek vardır ki, üniversitelerimizin büyük bir kısmı bazı siyasal grup, tarikat, loca, lonca ve kulüplerce adeta parsellenmiş durumdadır. Bu nedenle üniversitelerde kadrolaşma ve bu kadrolara kendi yandaşlarını atama yönünde kıyasıya bir mücadele, gayriinsani ve bilimdışı bir çalışma maalesef süregelmektedir. Üniversitelerde bu nedenlerle oluşturulan ve oluşturulmaya çalışılan kadrolar kolay kolay kırılamamakta ve yukarıda bahsedilen bilim dışı gruplar gittikçe kadrolarını genişleterek ve yaygınlaştırarak adeta söz konusu üniversitenin ismi ile zikredilen mevziler elde etmekte ve bu mevziler her türlü hesaplar gözetilerek korunmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle adayın durumuna ve üniversitenin genel yapısına gö're, söz konusu kadrolar kullanılmakta ve her türlü olumsuz koşullara rağmen bir aday kadroya atanabildiği gibi, her türlü olumlu koşullara rağmen bir aday kadroya atanamayabilmektedir. Herhangi bir kadroya atanmada rektör ve onun başkanlığında üniversıte yönetim kurulu en yetkili organdır. Ülkemizdeki akademisyenlerde şu kanı son derece yaygındır: "Bir rektör jüri üyelerinden 30 ya da 50 olumsuz gelen raporlara karşı bir adayı kadroya atayabildiği gibi, jüri üyelerinden 30 ya da 50 olumlu gelen raporlara karşı da bir adayı atamayabilir" ancak işin sonunda yargı süreci olabileceğinden dolayı, böyle bir olumsuzluğu yaşamaktansa, yukarıda zikredildiği şekilde oluşturulan ve olumlu rapor vermesi kesin jüri topluluğu oluşturularak, yargı yoluna gerek kalmadan daha sorunsuz bir şekilde durumu çözmek olarak algılanmaktadır. Ülkemizde maalesef bilimsel tarafı yetersiz olan, ancak üstteki paragrafta bahsedildiği şekilde, atanması mutlaka gerekli olan "sözde bilim adamları"nın yükseltilmesinde genellikle bu yola başvurulmaktadır. İlan öncesinde, bu tür akademik kadrolara, her türlü yeterlilik koşulları ortaya konulmuş olan atama dosyaları ile başvuruda, üniversitelerin öncelikle YÖK'ten ilgili «dro için vize almaları gerekliliği vardır. Her türlü yetki ve denetim imkânları ve olanakları «nunen kendilerine verilmiş olan, YÖK, ÜAK ve YÖK Deıetleme Kurulu herşeyden önce kendi kurallarının uyguanıp uygulanmadığını, söz konusu vize işlemi sırasında lenetleyerek, bu konularda herhangi bir şikâyet veya kuallara uygun olmayan atama ihbarını beklemeksizin, tam, tkin ve güvenilir bir denetimi ve kontrolü sağlamak lurumundadır. Prof. Dr. Cemal Tunoğlu "DOZDA"SÖZCÜĞ0 ÜZERİNE Asıl önemli ve de değerli gördüğüm durum ise "dozda" kelimesi. İngilizce'de "drug" anlamındaki bütün maddeler için "doses" kelimesi uygun olabilir. Ancak Türkçede "doz" kelimesi yalnızca "medicine" anlamındaki "ilaçlar" için kullanılıyor. Bu hata bazen CBT de yapılıyor. Bütün "drug" kelimeleri ilaç olarak çevriliyor ve "doz" kelimesi kullanılıyor. Hatta lise sağlık kitaplarında, çok bilimssel (!) tıbbi kitap biz alkol bağımlılarını uyarıyoruz. Sıvı niteliğindeki ilaçlara dikkaL Çünkü bir kaşık "sirop" nüks sürecini başlatabiliyor. Bunu idrak edemeyen bağımlı içmeye devam ediyor. Alkol bağımlılarına bu sizin ilacınız olamaz bu sizin için "drug" niteliği taşıyor diyoruz. Bundan 56 yıl önce kendi çalıştığım hastanede de diğer hekim (dahiliye vs..) arkadaşlarımızla bile benzer sorunlar olabiliyordu. "İçinde çok az alkol var, bu dozdan ne olacak" diyebiliyorlardı. Şimdi durum çok farklı ve doğrudan bu konuda araşürmamız yok ama nükslerin azalmasında etkili oldu diye düşünüyorum Artık hekimler veya hastalar bize sorabiliyorlar. Hatta bazı hastalar bunu "rasyonalizeentellektüalize" edebiliyor. Zararlı olsa ilaçlara konmaz, denebiliyor. ŞARAP MI YARARLI, YOKSA? Benzer durum gazeteler için de geçerli. "Bir kadeh şarap kalbe faydalı". Oysa faydalı olan doğrudan şarap değil, içindeki polifenoller. İçindeki etil alkol hiç faydalı değil. Kurşun, kobalt hiç faydalı değil. "Doz" kelimesi alkolizmin ve diğer bazı bağımlılıkların rasyonalizasyon ve entelektüalizasyonunu devam ettiriyor. Bunlar da içmeyi devam ettiren iki psikolojik savunma, kırmak çoğunlukla güç... Bu vesile ile size son zamanlarda gündem de olan Türkiye'de ilk defa çıkmış "Bağımlılık Tedavi Tüzüğü" nü de hazırlatmak isterim. 16 Şubat 2004'te çıkmıştı. Bu alanda bir düzenleme yapıyor. Bence (hukukçu değilim ama) çok ciddi kısıtlılıklar var. Eroin bağımlısını takip edebilmek için nikotin bağımlılığı tedavisini de aynı yasal statüye koymak ne kadar uygun olabilir. Tıbbi anlamda bunlar aynı ama diğer birçok süreç açısından ayrı ele alınmalıydı. İnceleyince belki ilginizi çekebilir. Bunlar aslında bilimsel platformdaki kişiler tarafından hazırlanmış. Bu alanda "bile" çok eksiğiz diye düşünüyorum. Zaman ve motivasyon bu kadar olduğu için yazımı bitiriken çabalarınızı kendi adınıa takdir ediyor, bu küçük uyarımı (ama önemli) anlayışla karşılayacağınızı umuyorum... Dr. Hasan Mırsal Hacettepe Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü 06532 Beytepe/ANKARA tunay@hacettepe.edu.tr muşlar Erenler (bizim koyun adıdır aynı zamanda) az alkol zarar vermiyor diyorlar ne diyorsun, o da 'azı az çoğu çok' demiş". Bu cümlecikteki "bile" kelimesi bunu ansıtıyor. Bu belki de çok önemli değil, ama benim edindiğim deneyim "bağımlılık ile ilgili durumların sorunlu olmasının en temel gerekçesi bu. Önemsiz görmek. Değersizler de çok önemlidir bağımlıkta. Bazen bir bağımlı tek bir toplantıya katılmadığında hastalık nüks edebiliyor. Bu nedenle konuştuğumuz "değersiz" şeylere de gerektiği kadar önem ve özen göstermek zorundayız. Daha sonraki yazınızda da (30 Ocak Pazar, Cumhuriyet) otamatik olarak sahne arkasının çok dumanlı olduğunu yazdınız. Ortamda dumanın olması yeterli. Miktara vurgu yapmak bağımlının kafasında başka çağrışımlar yapıyor. Bunu anlamakta bir çok bağımlı olmayan kişi zorluk çekiyor. Özellikle bağımlı yakıla larda da aynı hatalar var. Hal böyle olunca "entel" hastayı ikna edemiyorsuz. Zaten ikna olmamaya kurulmuş bir inkâr hastalığı bağımlılık. Bunların zaman içinde daha hassas davranışlarla düzeltilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Türkçeye birçok yazar "drug" kelimesini olduğu gibi alıyor belki de doğrusu bu ama bunu alırken nerelere gideceği belli olmayan diğer kavramlara da özen gösterilmeli diye düşünüyorum. "Doz" kelimesiyle ilgili olarak özellikle alkol bağımlılığı (alkolizm) alanında ciddi sorunlar var. Birçok kişi "ilaç" olarak gördüğünü "ima" etmiş oluyor, "dozajımı" artırdım veya azalttım" derken. Oysa alkolün ilaç değeri doğrudan yok. Sadece bazı "syrup"ların içinde var. Zaten "syrup" alkolde erimiş anlamına geliyor. Bu da ne kadar doğru, tartışılabilir. Çünkü teknoloji artık buna gereksinim duymuyor. Bu nedenle Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı hmirsay<§>superonline. com 934/19 12 Şubat 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear