22 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tartışmaeditöre mektup Tıp'ta aktif eğîtime eleştiriye Tıp Fakülteleri mezunlarının % 75'inin TUS'u kazanamadığı (ve kazanamayacağı) gerçeği göz ardı edilmemelidir. Henüz üç tıp fakültemizde uygulanan bu sistemin ilk mezunlarının başarısız olduğu savı geçerli değildir. S ayııı Faik Saralioğlu ve Sayın Oktay Avcı'nııı 20 ve 27 Mart 2004 tarilıli Bilim Teknik ekinde çıkan yazılarında ileri sürdükleri bazı görüş ve değerlendirmelere katılmak mümkün değildir. Sayın Orhan Bursalı da 3 Nisan 2004 tarihli yazısmda bunlara kısnıen değinmiştir. TUS gerçekten bugünkü koşullarda uzmanlık eğitimine girecek tıp fakültesi mezunlarının seçim için en uygun yöntemdir. Arıcak: 1. Tıp Fakültesi eğitiminiıı kalitesi ni değerleııdirecek tek ölçüt TUS değildir. a) TUS, Sayın yazarların da belirttiği gibi bir yarışma sınavıdır ve öğrencilerin kişisel başarısını ölçer. b) Yarışma sınavlarında sorulan sorular, sınavın niteliği gereği ayrıntıları kapsayabilir ve dolayısıyle tıp eğitiminiıı genel değerlendirmesini yapamayabilir. Bu nedenle sayın yazarların sözünü ettikleri NBME (USMLE) gibi bir sınav değildir. c) Üniversitelerarası Kıırul TıpSağlık Bilimleri Eğitim Konseyince kabul edilmiş olan çekirdek ınüfredatta yer alan kunularııı tüıııü açısından kapsanı ğeçerliği ayrıca irdelenmelidir. d) Yarışma sınavlarında öğrenciler. hanği eğitim sistemini uygulayan fakülteden gelmiş olurlarsa olsunlar çok çalışırlar ve nıaksinıuın kapasitelerini kullanırlar. Bu nedenle de sınav, fakültelerin birbirleriyle karşılaştırılması bakımından uygıın bir araç değildir. Ancak öğrencilerin bireysel başarılarını ölçen bir araçtır. e) Tıp Fakültesi öğrencilerinin, ulusal çekirdek müfredatta yer alan konular hakkındaki bilgilerini ölçmek üzere yine TıpSağlık Bilimleri Eğitim Konseyi tarafından iki aşamalı bir ulusal yeterlik sınavı planlanmaktadır. Bu sınav uygulandığında fakültelerin karşılaştırmasıııı yapmak mümkün olabilir. zunların ortalaması (49.534) ve eski mezunların ortalaması (50.005) arasında yalnızca 0.471 puanlık bir fark bulunmaktadır. Bu minik farkın istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığı yazıda bildirilmemiş, Rakamsal sonuçlardan an lam çıkarabilecek okuyucular için bilim sel yazılar için vazgeçilmez olan ve ortalamayı tanımlayan, standart hatalar bile okuyuculardan esirgenmiştir. Puanlar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamış ise bu tartışmanın ve yazının hiç anlamı olmayacaktır. 4. Sayın yazarlar yeni sistemin DEÜTF'de 50 "seçkin öğrencide" uygulandığını belirtmşlerdir. Bildiğimiz kadarıyla bu öğrenciler ÖSS'de bu fakülteyi kazanmış ve zorunlu hazırlık sınıfını atlama sınavını başarmış öğrencilerdir. Bu fakültenin sonuçlarını bilmemekle bırlıkte kendi örneğimizdeki şu saptamayı belirtnıeyi yararlı bulmaktayız: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde de 20022003 eğitimiöğretim yılında yeni eğitim sistemine zorunlu hazırlık sınıfını atlama sınavını başarmış olan öğrencilerle başlanrnıştır. İngilizce hazırlık sınıfından muafiyet alan öğrencilerle hazırlık sııııfı okuyan öğrencilerin puanları arasında istatistiksel bir fark bulıınmamıştır. yan bir tahminden öte değer taşımamaktadır. TUS dersaneleri bir ğerçek olmakla birlikte bu dersanelere giden tıp fakülteleri mezunları sayısı konusunda da bir bilgi yoktur. 6. Ülkemizde, sayın yazarların iyi bir eğitim sistemi olarak ön sürdükleri entegre eğitim sistemini uyğulayan onlarca fakülte vardır. Bu fakülte mezunlarının başarıları arasında da TUS verilerine göre. gerçekten önemli farklar hulunmaktadır. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde, "aktif eğitime" geçene kadar Hacettepe Üniversilesi Tıp Fakültesinde uygulanan sistemin aynısı uygulanmıştır. Üstelik öğretim üyelerinin önemli bir bölümü de söz konusu tıp fakültesinden gelmişlerdir. Ancak geçmiş yıllardaki başarıları da Hacetepe Tıp Fakültesi öğrencilerinin altında kalmıştır. O halde, başarı uygulanan sisteme değil uyğulayan fakültelerin çok farklı niteliklerine bağlanabilir: alınan öğrencilerin özellikleri (ÖSS puanları), mezun odukları liseler, fakültelerin eğitim alt yapısı, öğretim üyesi sayısı ve nitelikleri, uygulanan eğitim yöntemlerinin gerçekten en uygun biçimde uygulanıp uygulanmadığı, v.b. Nitekim TUS sıralanıası, eğitim sistemlerinin başarısı olarak kabul edilirse (ki doğru değildir) "entegre" sistemle "klasik" sistemin başarılarının başabaş olduğu sonucuna varılabilir. memektedir ve yurt dışındaki deneyimler de bunu desteklemektedir. PDÖ ile öğrencilerin bilgi dışında, belki saf bilğidetı çok daha önemli, kazanımları olnıaktadır: Bunlardaıı bir bölümü, sorun çözme, bilgi açıklarını farket tikleri zaman bilgiye nasıl ulaşacaklarını bilme, sürekli olarak kendilerini geliştırme, en uygun bilgi kaynaklarını belirleyip bulma, bulunan kaynakların geçerliliğini değerleııdirme, ulaşılan bilgiyi eleştirel gözle ve kanıta dayalı olarak değerlendirme ve belki de en önemlisi "öğrenmeyi öğrenmektir". PDÖ senaryolarındaki hastalar gerçek yaşamda olduğu gibi tümüyle su nulup her yönüyle ele alındığı için öğrenciler hastayı, örneğin, yalnızca bir kalp , yalnızca bir mide değil, biyopsikososyal bir bütün olarak değerleııdirme alışkanlığı edinirler. Bunun yanında bireysel çalışma saatleri içinde öğrendikleri bilgileri, grup bir araya geldiğinde bir birlerine aktarırlar. Böylece anlatım ve surıum becerileri ile anlatılaııları eleştirel olarak değerlendirip tartışnıalara katılnıa, geribildirim alma ve verme, işbirliği yapma, takını çalışması yapma beceri leri de gelişir. Bu kadar farklı yönleri ve kazanımları olan bir eğitim yörıteminin öğrencilere kazandırdıklarının yalnızca bilgiyi değerlendinneye yönelik çoktan seçmeli sınavlarla ölçme olanağı yoktur; bu da PD() ile uğraşan tıp eğitimcilerinin üzerinde önemle durdukları bir sorundur. PDÖ merkezli eğitim veren tıp fakülteleri mezunlarının klinik akıl yürütme, hasta ile iletişim ve koruyucu hekim likte daha iyi oldukları ve kendilerini bu yönlerde daha yeterli hissettikleri blinmektedir. PDÖ ile edinilen kazanımların ölçülmesi ancak uzun erimde, mezunların hasta ile ve alandaki çalışmalarının izlenmesiyle yapılabilir. Kısa erimde ise bu ancak "nesnel yapılandırılmış klinik sınavlarla" kısmen olanaklıdır. PDÖ NEDİR? Konunun bizce en önemli yanı Sayın yazarların "başarısızlık" iddialarının tüm "suçunu" uygulanan yeni eğitim yöntemine (probleme dayalı öğrenmeye) yüklemeleridir. Probleme dayalı öğrenme (PDÖ) öğrencilerin 610 kişilik küçük gruplar halinde bir hasta senaryosu üzerinde çalışırken kendi bilgi açıklarını farketmeleri ve bunları öğrenmek için gerekli kaynaklara ulaşarak çalışmalarını temel alan bir öğrenim yöntemidir (öğretim değil). Öğrenciler bu yöntemde klinik bir senaryodan hareketle hangi temel ve klinik bilim konularını öğrenmeleri ğerektiğine karar verirler ve bu konuların neden ve nerede gerekli olduğunu da görürler. Bu problemler (senaryolar) öğrencinin düzeyine göre temel tıp ve/veya klinik tıp hedefleri ağırlıklı olarak düzenlenebilir. Bu yöntemde öğrencilerin bilgi kazanımları açısından eğitici merkezli yöntemlerle arada bir fark beklen BÜYÛK HAKSIZLIK Sonuç olarak çok çeşitli yönlerden yetişmeye katkısı olan bir eğitim yöntemini ve bunu ana eğitim yöntemi olarak içeren bir sistemi yalnızca kuramsal bilginin hatırlanmasına dayalı bir sınavla ölçüp sonucuna karar vermek doğru olmadığı gibi, buna dayanarak böyle bir eğitim sistemini adeta "mahkum etmek" büyük haksızlıktır. Bu gibi yayınların nesnel ölçütlere ve bilimsel değerlendirmelere dayanması gerekir. Şurası da unutulmamalıdır: Türkiye'deki tıp fakültelerinin temel amacı, ulusal çekirdek müfredat çalışmalarında da özenle belirtildiği gibi, öncelikle TUS'ta başarılı olacak hekim yetiştirmek değil, birinci basamakta sağlık sorunlarını tanıyan ve bunları çözebilen hekim yetiştirmektir. Sayfayı çeviriniz DEÜ SONUÇLARI YANILTICI 2. Tek başına son sınava giren Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinin eski ve yeni mezunlarının karşılaştırması bilimsel bir sonuç veremez. İlgili yazıda 10 kadar fakülte için, yeni mezunlar eski mezunlara göre 1 puan veya daha düşük ortalama tutturmuşlardır. Eğer DEÜ için, önceden fark bu fakülteler gibi daha yüksek ise, çıkan sonuç tümü ile farklı bir anlam taşıyacaktır. Bu nedenle ilgili fakülte için daha önceki yıllar veya uyguladığı eğitim sistemi için sonuçların ne olduğu bilinmeli ve son sonuç ile karşılaştırılınalıdır. Yoksa varılan yargı tümü ile hatalı olacaktır. 3. Kaldı ki bu fakültenin yeni me KANITA DAYANMAYAN TAHMtN Dahası, öğrencilerimizin ÖSS giriş puanları ile Dönem 1 ve 2'deki kuramsal ve uygulamalı sınavlardaki başarıları arasında bir korelasyon saptanmamıştır. Bir başka deyişle, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde hazırlık sınıfını atlayan öğrencilerin hazırlık okuyan öğrencilerden ÖSS puanları ve Tıp Fakültesindeki sınav başarıları arasında anlamlı bir fark ları olmadığı görülmüştür. 5. Anadolu'nun doğusunda kalan tıp fakültelerinin yeni mezunlarmdan sınava az sayıda giren olmasının nedeninin, bu mezunların TUS dersanelerine gittikleri savı da hiç bir kanıta dayanma 891/21 17 Nisan 2004
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear