05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

TartışmaEditöre Mektup Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinin 16 Ekim 2004 tarihli sayısında (CBT917) Sayın Bursalı refah için bilim sloganına destek vermekte ve aynı sayıda bilim için bilim ekseninde görüşlerini özetleyen Sayın Bahattin Baysal'la tartışmaya girmekte. Ne için, kimin için bilim? nem'le birlikte başlatıldı ve bilimsel etkinliklerin yönlendirilmesi için 1963'te TÜ BİTAK kuruldu. İlk (19631967) Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda Temel bilimlerde araştırma ana politika olarak benimsendi. Uygulamalı bilimlerde ARGE etkinliklerinin başlatılması amacıyla 1972 yılında Gebze'de çok disiplinli TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi kuruldu. Uluslararası gelişmelere bakarak, 19791983 yıllarını kapsayan Ddrdüneü Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda ilk kez teknoloji poliükalarından söz edildi. Türkiye bu tarihten sonra bilim ve teknoloji politikaları konusunda gelişmiş ülkeler ne yapıyorsa benzerlerini yapmakta. Bilim ve Teknoloji politikaları oluşlurmakta, on yıllık, yirmi yıllık hedefler. kritik teknolojiler saptamakta, paneller oluşturup yüzlerce sayfalık onlarca belge hazırlamakta. Son belge, Vizyon 2003 2023, Kurumun internet sitesinde mevcut. S ayın Bursalı "sanayi, ekonomi, refah için bilim anlayışının bilim için bilimi de kapsadığını" vurgularken, Sayın Baysal "Teknolojik buluşlar, ürünlerin artması, ekonominin canlanması, vb. bilim adamının işi değildir. Küreselleşen düııyada hilim ve teknolojinin iç içe olduğu ğörüşü de tutarlı değildir. Ayrı uzmanlık konuları, ayrı etkinlikler ... Bilimsel araştırmalardan yararlanmayı, mühendisler, doktorlar, nıeslek adanıları, teknisyenler, iş adamları ... yapmalıdır" diyor özetle. Kanımca sorun doğru sorularııı sorulmasında düğümlenmekte: rü aldığının (özellikle ülkemizde) sanılnıası o denli yanlıştır. Türkiye'de genelde "teorik" ya da "uygulamalı" çalışma biçimini akademisyen kendisi seçmekte. Teorik çalışnıalar genelde odanızda, masa başında yapabileceğiniz, kimseye hesap vermek zorunda olmadığınız, zaman ve bütçe tasası olmayan tipten. Oysa uygulamalı, projeye dayalı çalışmalar zamana karşı bir yarış şeklinde, kısıtlı bütçe ve teknik olanaklarla, sonunda bir iirün elde etmek zorunda olduğıınuz problemler. Sayın Baysal 60 yıllık akademik yaşamında bugüne dek hiç "şu konuyu araşüracaksın" istemiyle karşılaştı mı? Türkiye'de akademisyenler araştırma konusunda hemen hiçbir gelişmiş ülkede görülmeyen serbestiye sahip! Ne üniversite, ne YÖK, ne de endüstrinin bir yönlendirınesi, zorlaması var. 1. Bilim, bilimsel araşürma, ve araştırma/geliştirme (ARGE) nedir? Ansiklopediler bilimi "nesncl dünyaya ve bu dünyada var olan olgulara ilişkin tarafsız ğözlem ve sistematik deneye dayalı zilıinsel etkiııliklerin ortak adı" olarak tanımlamakta. Gerçekte bilim bir eylem olmayıp bir eylem olan araştırmanın bir ürünü. Bir diğer insan etkinliği olan gelişmenin bir ürünü olan teknoloji ğibi. Bu yüzden bilim ve teknoloji (Science and Technology, S&T) ile araştırma ve geliştirme (ARGE) (Research and Develeopment, R&D) sözcükleri birlikte anılmakta. Bazen bilim bilgi birikimi (knovvledğe) olarak kullanılabilmekte, bazen de insan etkinliği olan araştırma ile eşdeğer tutulmakla. Geliştirme ise doğrudan mühendisliği ve leknolojiyi çağrıştırmakta ve problem çözme olarak algılanmakta. Araştırma sözcüğü son zamanlarda teorik, uygulamalı, yönlendirilmiş, askeri/sivil, hükümet/özel sektör destekli, gibi ötı ekler almakta. Aldığı ön ekler ne olursa olsım ARGE kavramlarının ve etkinliklerinin bir çok ortak yönü bulunmakta; her ikisi de bir yeniliği, ilk defa yapılan bir şeyi, bir konunun ilk defa anlaşılnıasını çağrıştırmakta, gözlem ve deneylere dayalı yasaları, ve bu yasalara dayalı ileriye doğru öngörüleri ve kestiriınleri içermekte. Her zaman beklenen sonucu/ürünü vermeyebilen ARGE risk ve belirsizlik içermekte. Üstelik sanıldığı gibi. bilim kuşkusuz ve kesin olmayıp gerçekleri olasılıklarla verebilmekte. Öııceleri ülkeler bilim politikaları oluştururken, 1950'lerden sonra bu bilim ve teknoloji politikaları oluşturmaya döniiştü. Türkiye'de bilim ve teknoloji politikaları izleme arayışı Devlet Planlama Teşkilatı (I)PT) tarafından Planlı Dö 3. Sınırlı ülke kaynaklan hangi öncelikle, kime ve ne için dağıblacakür? Sayın Baysal "ben başkası zengin olsuıı diye araştırma yapmam, çünkü araslırıııa bir yasam bicimidir" diyor. El 2. Bilim adamı kimdir? Sanırım hepimiz ilk anda "bilim adamı bilimle uğraşan kişidir" diyecektir. Merak eden, gözleyen, araştıran, deney yapan, bulguları inceleyen/sorgulayan, ve genel kuralları, temel yasaları ortaya çıkarmaya çalışan kişidir hilim adamı. Bir uııvan olarak bilim adamlığı, doçentlik, profesörlük gibi akademik üııvanlardan çok farklı. Akademik ünvanlar kişiseldir, hangi kurum tarafından ve lıangi koşullar altırıda verildiği yasa ve yönetmeliklerle bellidir. Bilim adamlığı sadece akademisyenlerin, üniversite ınensuplarınm lekelinde değildir. Öğıetim üycsi, araştıncı, uzman olmak bilim adamı olmak için yeterli olamaz. Üniversite görmemiş ama hilim adamı diye anılan kişiler olduğu gibi, üniversitelerde en "yüksek mevkilere" ulaşmış ama bilim adamı olamamış kişiler de var. Kişi "bir uzman ya da bir profesör olarak" diye söze başlayabilir, ama "bir bilim adamı olarak" diye söze girmesi hoş olmasa ğerek. Bilim akademisyenlerin tekellerinde olmasa da, gelişmeler, islisııalar dışmda, bir problemin bilimsel yönlemlerle ele alındığı, araştırma felsefesinin ve bilim kültürünün kazanıldığı yer olarak ü'niversiteleri, süreç olarak ta sağlık bilimlerinde uzmanlık, temel, mülıendislik, sosyal ve beşeri bilimlerde ise doktora eğitimini zorunlu kılmakta. Ancak, doktora yapmayan bir kişinin bilim kültürünü alabilmesi nasıl doğru ise, her doktora yapanın da bu kültü nimlerini saptayarak üniversitelerde bölüm açnıak, mesleklere kontenjan ayırmak benzeri planlamaları yapmak olan YÖK, kuruluşundaıı bu yana nitelik yerine niceliği seçmiştir. Bu da bir ğecede onlarca üniversite kurulmasına, yetersiz ödeneklerinin üniversitelere plansız dağıtımına, bazı mesleklerde üniversite mczunu işsiz sayısının hızla artmasına ve üretime dönük öğretim yapmaya çalışan diğer bölümlerin bütçelerinin kısılmasına yol açtı. Oysa bugünlerde İngiltere Milli Eğitim Bakaııı "Üniversite nedir ve neden vardır?" sorusunu sormakta, ve artık üniversitelerde akla ğeleıı her konuda araştırma yapana değil, ülke ekonomisine katkıda bulunacak alanlara ağırlık vermeyi ve bu alanlara Milli Eğitim Bütçesinden (diğer alanlarda % 90'ların üzerinde kısıllamalara ğiderek) daha büyük pay ayırmayı önermekte, ve İngiltere'de bu tartışma sürmektedir. Bizimkine benzer nüfusa sahip Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin toplam ARGE harcamalan Türkiye'nin 1520 misli, araştıncı sayıları ise yaklaşık 10 misli... ARGE'ye ayrılan bütçenin büyüklüğü kadar bu bütçenin üniversiteler ve diğer ARGE kurumları arasında nasıl ve hanği formüle göre dağıtılacağı da önemli. Uluslararası rekabete katkısı beklenen araştırmaların her üniversitede yapılamayacağı gerçeği göz önüııde tutularak "araştırma üniversitelerine" hiç olmazsa kısa ve orta dönemde öncelik ve ayrıcalık verilmeli." SONUÇ Bilim için bilim! Evet isteyen istediğini araştırsm, ama Türkiye'nin kurtuluşu üretmek, daha çok üretmek, daha nitelikli üretmektir. Bu nedenle kıt kaynakların refah için bilim doğrultusunda dağıtılması zorunlu. Bunun olabilmesi için gelir kaynaklarını ellerinde bulunduran Devlet ve özel sektörün "sunu istern" prensibine işlerlik kazandırması ğerekli. Türkiye gibi az gelişmiş bir ülkenin temel sorunlarından hirisi de kıt kaynak ların hovardaca harcanması. Türkiye'de büyük biitçeli ARGE projelerine kaynak aklaraıı kurumların başma DPT, Milli Savunma Bakanlığı (ARGE Daire Başkanlığı), TÜBİTAK, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) gelmekte. Bu kurumların son on yılda çoğu iyi niyetle ve ulusal gereksinimler doğrultıısunda başlattığı ve milyonlarca dolar kaynak aktardığı projeler bir incelense, kaynakların kimlere ve nasıl çarçur edildiği acı biçimde gözler önüne serilecek. Bu nedenle, bu ve benzeri kurumlarda kaynaklan dağıtanların yıllarını bu işlerde geçirmiş ve laf değil iş üretmiş, sistem tasarlamış, eser bırakmış kişilerden seçilmesi zorunlu. Levent Sevgi Doğuş Üniv. Elektronik ve llaberleşme Mühendisliği Bölümü bette, bu söze kimsenin itirazı yok, Ancak, hunun için ulusal ve uluslararası kurunılardan kaynak istemek nasıl hakkıysa, ülkelerin ve kurumların da kaynak dağıtırken önceliklerini belirlemek hakları olduğu unutulmamalı. ()rneğin Avrupa Birliği (AB), 6. Çerçeve Programı için ayırdığı 17 Milyar Euro'yu hangi alanlara ve nasıl dağıtacağını açıkça ortaya koynıakta. Niçin "AB olarak benim önceliklerim bunlar, bu konuda ARGE yapmak isteyenlere kaynak vereceğim" diyorsun denebilir mi? Denmeli nıi? 24 Ocak 2004 tarihli (CBT 879) ve Türkiye'de Bilim ve Teknoloji Etkinlikleri ile Yayın Sayısı ve İnsani Gelişim Düzeyi Arasındaki İlişkiler başlıklı yazımızda bakın ne demişiz: "Bir başka gerçek, üniversitelerimizde mülıendislik ve ekonomiye katkı yapacak dallardaki öğrenci sayısının diğer dallardakilere oranla % 10 civarında kalması. Temel görevlerinden birinin ülkenin değişik mesleklere olan gereksi 923/20 27 Kasım 2004
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear