Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ve sonrası Black Sea 7 August M=7.4 12 November 1999( \M=7.2 \ fe Zümrutten akisler A. M. C Şengör Yazmayı istemediğim yazı Orhan Cumhuriyet Bilim Teknik'in bu sayısının 17 Ağustos'un yıldönümü nedeniyle depreme aynldığını, Zümrutten Aklsler'e de depremle ilgili bir şeyler yazmamı söyledi. Aslında daha başka şeyler de istedi. Ötekileri vakit yokluğu bahanesiyle savuşturdum, ama bunu yazmadan olmaz. Fakat, hayret, iki buçuk senedir her hafta ayrı bir keyifle yazdığım köşeme bu hafta, daha doğrusu bu konuda bir şey yazmak istemiyorum. Carip: Konu benim mesleğim, her şeyimden çok sevdiğim mesleğim, aynı zamanda hobim olan mesleğim. Güle oynaya, zevkle yazmam gerekir, fakat parmaklarım bilgisayarın tuşlarından âdeta kaçıyorlar. Bu hissi tanıyorum: Ya yazacağım konuda bilgimden emin olmadığım zaman, ya da yazıyı yazacağım zaman aklımın başka yerde olmasından kaynaklanır genellikle. Şimdi her iki durum da söz konusu. Ne yazayım ki? Yeterli bilgi yok. Marmara cıvarındaki jeolojik çalışmalar yetersiz, jeofizik gözlemler az ve hassas değil, sismograf ağımız çok eksik ve modern değil, denizaltı çalışmalarımız yetersiz... Bütün bunlar çok doğal. 1946'dan beri eğitim, araştırma, inceleme ihmal edilmiş, bunlan yapması gereken kurumlar dostlar alışverişte görsünler misali çalışmışlar. Tabi ki her şeye rağmen bir şeyler yapılmış, ama ne ihtiyaçlara ne de çağın gereksinimlerine uzaktan yakından cevap verebilecek nicelik ve nitelikte. Ama insan diyor ki, artık ders alınmıştır. Şimdi birşeyler yapılmalı. Yapılıyor da, fedakâr bilim adamı sayısı eskisinden fazla. Orneğin Aykut Barka depremden beri evine sadece arada bir akşam yemeği için uğrar olmuş. Nacl Görür, iki elinde, bir ayağında, burnunda ve çenesinde tabak çeviren cambazlar misali hem fakülteyle, hem üniversitede Gülsün Hanım'ın sırtına yıktığı işlerle, hem deniz araştırmalanyla, hem de TÜBİTAK'ın Marmara Araştırma Merkezi'yle, vakit kalırsa da evini geçindirmekle uğraşıyor. MTA'dan ömer Emre ve arkadaşları gecelerini gündüzlerine katarak ha babam kımıldayan fayları haritalıyorlar. Ankara Üniversitesi'nden, ODTÜ'den ekipler fay boyunda bir aşağı bir yukarı gözlem yapıyor, harita üretiyorlar. Bu arada yabancıların da emeklerini saygı ve şükranla anmak gerek. Tüm bunlara rağmen, kendi içinde verimli haberleşen, fikir alışverişi yapan bir bilımsel topluluk yok ortada. Eskiden Türkiye Jeoloji Kurumu diye yerbilimcileri çatısı altında toplayan bilimsel bir kuruluş vardı. 1986 yılında kendi üyeleri tarafından yeteri kadar politik olmadığı (!!!) gerekçesiyle kapatıldı (bu herhalde dünyada bir örneği daha olmayan bir skandaldır). Ondan beri Türkiye yerbilimcilerinin topluluk bilinci kayboldu. Tartışma olmayan, fıkir alışverişi bulunmayan bir bilimsel ortam da olamaz. Bunlan düşünmek beni üzerken, devleti gözlemek de tam anlamıyla kahrediyor. Hükümetin emriyle pek çok kalıteli yerbilimciyi, inşaat mühendisi, sosyolog ve psikoloğu içeren bir deprem konseyi kuruldu, fakat hükümetin bu konseyden yarahanmak isteyip istemediği açık değil! Ortada kocakarı masalına benzer deprem haberleri dolanıyor, bir bakıyorsunuz kaynaklar hükümete yakın. Üniversitelerimizin, öğretim üyesi sorumluluklannın sorgulanması, bilim üretimi, bilimde toplumla kaynaşma gibi dev sorunları varken, bakıyorsunuz devletin başı bile rektör seçimlerini üniversiteleri iyice perişan edeceği muhakkak popülist bir politika yarışına dönüştürme hevesinde. Öğretim üyesi ve öğrenci kalitesini yükseltecek neredeyse her önlem, sayın TBMM üyelerinin karşt oylarına çarpıyor. Bu düşünce ve hislerle Marmara Denizi'ne bakıyorum. Çocukluğumun bu mavi cenneti şimdi kirlilikten can çekişiyor ve âdeta altında sakladığı canavann doğadan, akıldan bîhaber yaşayan ve gerdanlığının o en iri ve en çekici incisi Istanbul'u çürüten gafıl insanlardan alacağı intikamı bekliyor. Doğa böyle korkutucu mu olmalı? Doğa ancak ilkel insanları korkutur, onlara tannlar, şeytanlar, cinler icat ettirir, sonunda da /'/kellikten kurtulamayanı ezergeçer. Ancak uygar insan doğanın güzel yüzünü görebilir, onda nefaset ve letâfet bulur. Ben bakarken sanki Marmara kabarıyor, tek bir dalga şeklinde sahilde onu dehşet içinde seyreden bana saldırmak üzere. Korkuyla çömeliyorum, çaresizlik içinde başımı kollanmla korumaya çalışıyorum. Birden, uzaktan, Ankara yönünden tiz bir ses çınlıyor: "Hayatta en hakikî mürşit..." gerisini duyamıyorum, çünkü birden başka sesler onu boğuyor. "Paşam!" diye haykırıyorum telâş ve heyecanla, "söyle, gerisini de söyle, sesini boğmalanna izin verme! Yoksa bu dalga beni ve benimle beraber ulusumuzu boğacak". 790/$ MZNIKT«S« Je/k// 4. SAR Interftrometry sonucunda eUe edlkn 17 Ağuttos deprtml ıınuında olufan dastlk deformasyonun alansal dağılımı. Bu reslm blze kınğın ancak Aksa deltasına kadar uzmdiğmı göitermektedtr. gerektigi, bunun da yurtdışmdan bulunması için çaba harcanmasıydı Kisisel olarak bu olayı bizim ülkemizin ayıbı olarak gormekteyim. Zira onemlı getirisı olan ve kendi ülke sorunumuz olmasına ragmen bu işi çözmek için Turkiye Cumhuriyeti'nin bu kadar bütçesi olmaması inanılacak gibi degildi. Bence tabii ki var, fakat bu olaylann önemini anlayan ilgili yok Depremin hemen ardından Göleük ve Hersek Deltaundan başlamak üzere birçok fay "f^İQfJX)QTQ kazısı gerçekleştirildi. Bu fay kazılan ile geçmiş OrOŞtiriHÛİOr depremlerin tarihleri ve tarihsel depremler sırasındaki yer degiştirme mıktarları elde edilmeye çalışüdı. Bu bilgi gelecekteki deprem risklerinin belirlenmesı açısından son derece önemliydi. Bu çaüs , . malar ITU, Amerikalılar, MTA, Japon, Afet tşleri Deprem Arasurma Daıresi işbirligince gerçekleştirildi. Bu araştırmalann bir kısmı bazı onemli sanayi ' ' kuruluslannın deprem riskinin belirlenmesi amacıyla da yapüdı. Bunlann arasında Ford Otosan, Aksa ve Borusan sayılabilir. onemli sonuçlar elde edildi. Bu konuda ilk ciddi makale mart ayı içinde Nature dergisinde (Hubert vd., 2000) ve Nisan aymda ıse Science dergisinde (Parson vd., 2000) basüdı Bu yayınlarda Marmara Denizi içinde onemli deprem rıskınin oldugu vurgulandı. Parson vd. (2000) önümüzdekı 30 yıl içinde magnitüdu 7 den buyük deprem olma olasılıgının %62 (15 oldugunu belırledı Bu da Istanbul açısından onemli bir riskti. ^ u Y3^31 d ı Ş m d a birçok unıversite ve kuruluş kendi deprem # IÇltl çalışmalannı ortaya koyan kdtapcıklar üretü. Bu 'baglamda ITU " "' ' ""' Aralık 1999 da San Francisco'da yapılan AGU toplantısında sunulan 33 makalenın yer aldıgı kapsamlı bir kitabı 17 Agustos'ta çıkarmayı hedeflemektedır. Bunun yanı sıra USGS kendi grubunun yapügı çalışmalan bir kitapçıkta toplayarak )aş aylannda bilime sunmuştur Yine Amerika'da Earthqaak» Spectn'ran bu depremle ilgili ozel bir sayısı çıkmak üzeredir. Bunlara paralel olarak BSSA, Bulletin of Seismological Sodety of America, yine özel bir sayı için makale toplamaktadır. Kısaca 17 Agustos ve 12 Kasım depremleri sonuçta ülkemizdeki depremler içinde en çok bilgi üretilen depremler olarak tarihimize geçeceklerdir Bunun böyle olmasını, ülkemizdeki az sayıdaki kalıteli bilim adamımızın gayretlerine ve uluslararası çabalanna borçluyuz. 'Öokİ Türkiye Cumhuriyeti'nin 510 milyon dolar kaynak bulamamasını anlamak mümkün değil ilk ciddi bilgiler Bu çalışmalar sırasmda başta MTA olmak üzere, TÜBITAK MAM, Kandilli Rasathanesi, Afet Işleri Deprem Arasürma Dairesi gıbi bazı devlet kuruluşlan aşın çaba gosterdi. Uruversiteler arasında yogun bir yans. vardı. Deniziçı çalışmalannda MTA Sismik1, Istanbul Universitesı Deniz Bilimleri, Seyir ve Hidrografi Dairesi gemileri kendi kapasiteleri çerçevesmde yıllardır ihmal edilen onemli bilgiler elde ettiler. Bütün bu yeni veriler var olanlarla birleştirildiginde ozellikle Marmara Denizi içindeki deprem riski hakkında Hükümet kaynak ayırmadı Hükumet depremle ilgili bilımsel araştırmalara henüz belirgin bir kaynak ayırmamısnr. Bazı kuruluşlar Başbakanlık'tan kisisel ilişkilerle bazı kaynaklar elde etmışlerse de bunun böyle yapılması dogru degüdir Eger kaynak verüecekse TÜBITAK'a verilir, TÜBlIMtfttı soyfufi çtvrtuİM j