Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
LENME dan daha fazla kilo almamızda yediğimiz besinler ve devinimsiz yaşam biçemimizin bir payı olmalı. Yağdan ödümüz kopmalı mı? Besin sanayi ve bunların tanıtımını yapanların baş düşmanı yağlar. Her an yağ konusunda uyarılar alan insanların artık yağdan ödü kopuyor. Oysa ki, bu korkuların bir bölümü yersiz. Zira yağlar, kalori açısından en az karbonhidrat ve protein denli şişmanlatıcı. Beslenme uzmanları deneklerine eşit kalorili, ancak yağ ile karbonhidrat ve protein içeriği açısından çok farklı olduğunu ortaya koydu. Ancak bu, yağın tümüyle aklandığı anlamını taşımıyor. Yağlı besınlerin sakıncası, bunların öteki besinlere kıyasla daha kolay bir biçemde "edilgen olarak aşırı" tüketilmelerinden kaynaklanıyor. Yağlı besinler leziz olmakla kalmayıp, <alori açısından da son kerte yoğun. Dalası, yağın açlığı bastırma yetisı de daha az. Yapılan bilimsel bir incelemede, deneklere verilen yoğurdun ıçine gizlice /ağ ya da karbonhidrat eklenip, denekerin ek olarak yemek yeme rniktarları aelirlendiğinde, yağlı yoğurt yiyenlerin daha aç oldukları görüldü. Sonuçta, yağlı besinlerle beslenenlerin daha çok yedikleri ve dolayısıyla kılo aldıkları kuşkusuz. Doyumsuzluk Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'nde ştah denetimi konusunu araştıran Barbara Rolls, oburların yağa karşı asla bojulmaz bir doygunluğu olduğuna kesinikle inanıyor. Bu bozulmazlığın sakat bir genden, kötü uyarlanmış bir duyu sisteninden ya da herhangi başka bir şeyden oynaklanması obur bireylerin neden Dbur kaldıkları, bedenlerinin neden hep /üksek kiloya ayarlı olduğu açısından îon kerte önemli. Rolls'a göre, yağ ile Daş edemememiz de birçok kişinin neden hemen kilo aldığını açıkça ortaya <oyuyor. Ancak ortada bir pürüz var: az yağlı Deslenme, kilo verme ya da kilo almayı îngellemede en etkili yol değil. Yağsız beslenme tutkusu günümüzde birçok kişinin yağdan uzak durmasıia yol açmakla bırlıkte, alınan kalori mikarı sürekli gözardı ediliyor. Insanlar yağ>ız olmak koşuluyla her şeyin istenen niktarda yenebileceği yolunda yanlış bir /önlendirmenin kurbanı oluyor. Yağın protein ve karbonhidratlara 3ranla açlığı neden pek bastırmadığı koIUSU karmaşık birtakım mantık oyunlarıiı içeriyor. Bu konuda yaygın bir kuram orbonhidratların açlığı bastırma gücüne aarmak basıyor. Insanlar karaciğerde glikojen olarak depolanmak üzere belli miktarda karaonhidrat tüketiyor. Bu miktarın üst sınıına ulaşıldığında beyne bir tokluk sin/ali gönderiîiyor. Yağ oranı yüksek besenme düzeninde sorun, yağın karbonııdratın yerini almasından kaynaklannakta, sonuçta insanlar tokluk sinyali çin gerekli olan düzeye ulaşmak için ;ok daha fazla kalori tüketmek zorunda calmaktadır. Stubbs ise bu açıklamayı yetersiz bulnakta, insanı daha fazla yağ tüketmeye ten nedenlerin başında yağların enerji ıçısından çok yoğun olduğu gerçeğinin jeldiğini savunmaktadır. Stubbs bir adım daha ilerı gıtmekte ve deneylerine dayanarak bedende depolanan karbonhidrat miktarının açlığı kamçılayan tek güç olmadığını ileri sürmektedir. Bıreyin gereksinimi aşan besinleri yakma hızının da açlığa etkisi son kerte güçlüdür. Insan bedeninin alabileceği karbonhidrat miktarı 900 gramla sınırlıdır. Bu sınır aşıldığında, fazlalık yakılmadan çok az protein yenebilir. Bu nedenle insan bedeni fazla protein ve karbonhidrat yakmak için daha hızlı devinmek zorunda kalır. Işte tokluk sinyallennı «,ı<;.. de bu yakma sürecıdir. Buna karşılık, alkol ve fazla yağın okside edilmesi yalnızca güçsüz tokluk sınyalleri üretir. Alkol kalorilerinin yakılması alkolün zehırleyici etkisinin engellenmesi açısından önem taşıyabilir; yağ kalorilerinin yakılması ise fazla karbonhidrat yenmemışse gerekli olabilir. Ama her ikisi de bir tokluk duygusunun yaratılmasında pek etkili olmaz. Tüm bu karmaşıklık içinde en azından iki şey açıktır: İnsan bedeninde sonsuz bir depolanma kapasitesıne sahıp, baş edilmesi sorun olan tek besin yağdır. Bu görüş, atalarımızın biyolojik bir evreden geçmelerinı zorunlu kılacak denli yeterli bir yağ tüketimiyle karşılaşmadığı anlamına gelebılir. 200.000 yıl önceki yıyecek sunumu bir patlamayok olma düzeninde olup, yağ kalorilerinin depolanmasını bir artı puan sayabilir. Günümüzün hipermarketler ve hazır yiyecekler ortamında ise aynı davranış insan yaşamı açısından bir engel durumuna gelmiştir. Küçük çocuklarda tombulluk Günümüz çocukları giderek daha tombullaşıyor izlenimini verseler de, bu onların daha çok yedikleri anlamına gelmiyor. Tam tersine, 90'ların çocukları 60'h yılların daha zayıf yaşıtlarına kıyasla, ortalama % 20 daha az besin tüketiyor. Günümüz çocuklarının daha şişman olmaları daha az enerji tüketmelerinden kaynaklanıyor. Bu sav, çocuklar, dahası bebeklerde enerji tüketiminin çok daha kesin bir biçimde ölçülmesine olanak tanıyan yeni yöntemlere dayanıyor. Insanda enerji üretimi ve tüketimi hemen hemen başa baş gider. Ancak, yeni yöntemler çocukların Dünya Sağlık örgütü VVHO'nun öngördüğü enerji tüketiminin ortalama % 25 altında bir enerji tüketimi gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Buna göre, ya VVHO'nun yıllar önce öngördüğü enerji üretim miktarı hesaplamalarında bir yanlışlık var, ya da çocuklarımız lyice tembelleşti. Çocuklar üzerinde bir araştırma yapan Cambridge Dunn Beslenme Laboratuvarı ekip şefi Peter Davies'e göre, günümüz çocukları zamanlarının büyük bir bölümünü televizyon ya da bilgısayar başında geçir mekte, bir yere yürümek ya da bisiklete binmek yerine arabayla gitmek ve güvence kaygılarından ötürü açık havada oynamaktansa evin içine kapanmakta. Dunn Laboratuvarı, çift sınıflandırmalı su yöntemiyle çocuklarda enerji tüketimini hesaplayan az sayıda merkezden bir tanesi. Çocuklar radyoaktif olmayan biri hıdrojen öteki oksijenden oluşan iki zararsız izotop içeren sudan içiyor. Bir hafta sonra, her gün çocuklardan idrar örnekleri alınıyor. Bu yöntemle, daha çok enerji yakan çocuklar daha çok karbondioksit üretmekte, böylece bedendeki sınıflandırılmış oksijen hidrojene bağlantılı olarak azalmakta ve çocuklann enerji tüketimi ortaya çıkmaktadır. Toplam enerji tüketiminin bileşiminde birçok unsur yer almaktadır. Bu unsurlardan en önemlisi, tüm beden sistemlerinin en alt düzeyde çalışmasına olanak veren bedenın devinimsiz durumdaki enerji tüketımidir ki, bu da çocuklardaki enerji tüketiminin % 6070'ini oluşturur. Bedenin belli bir ısıda kalmasına olanak veren termogenetik ise % 23'lük bir bölümü oluşturmaktadır ki, bu oran da merkezi ısıtma ve kalın giysilerin etkisiyle azalır. Büyüme ise, bir yaşından sonra ancak % 12'lik bir enerji tüketimine neden oluyor. Geriye kalan enerji ise, denetimi bıreyin elinde olan bedensel devinim yoluyla tüketiliyor. Peki, şişman çocuklar zayıflara kıyasla daha az mı devinımde bulunuyor? Davies'in araştırması bu görüşü doğrulamakla birlikte, şişmanlıkla devinim arasında bir neden sonuç ılişkisini kanıtlamıyor. Oburluk, deyinimsızlikten çok, metabolizmanın ağır işlemesinden kaynaklanıyor olabilir. Işte bu noktada yeni yöntemler yıne eskıden beri tartışma konusu olan bir soruya yanıt bulmaya çalışıyor. Ancak soru oldukça karmaşık. öncelikle, obur çocuklann tükettiği enerjinin zayıf çocuklardan hiç de az olmadığını belirtmek gerekiyor. Daha büyük olan bedenlerinin fazla kiloyu taşımak içni daha fazla yakıta gereksinimleri oluyor. Bu nedenle, enerji tüketiminin beden ağırlığına göre kilo başına düşen enerji tüketimi olarak hesaplanması daha akılcı bir davranış sayılıyor. Ancak bu da çocuklann daha yavaş bir metabolızma sonucu kilo aldıkları anlamına gelmiyor. Alabama'akı Enerji Metabolizması Araştırma Bırımi bilirn adamlarından Michael Goran ve ekibi yağ dokusunun enerji tüketim hızının, kas ve beyın, karacığer gibı organların tüketim hızının üçte biri kadar olduğunu ileri sürüyor. Goran'a göre, bedenin yapısal farklılığı bir yana bırakıldığında, zayıf ve şişman çocuklann devinimsiz durumdakı enerji tüketimi arasında hiçbir fark bulunmuyor. Beslenme alışkanlıkları açısından ele alındığında ise, şişman çocuklann yalnızca boyutlarına oranla daha çok yedikleri, dahası, kilo başına bu çocuklann zayıf çocuklardan daha az kalori aldıkları görülüyor. Buna karşılık, araştırma sonuçları şişman çocuklann karbonhıdratlı yıyeceklerden çok, pasta, tatlı ve şekerleme gıbı yağlı besinlere ılgı gösterdığını ortaya koyuyor. Kaynak: New Scientist, Çeviri: Rita Urgan 4309