Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 SAYFA 7 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE GÜNCEL AKLIMA GELDİKÇE VAHAP TUNCER ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI ANTALYA ŞUBE BAŞKANI NİHAT TOKLU GÜRSU KUNT y PELİN GEL AĞAN Bakanlığa göre Burdur Gölü kurumuyor B ir süre önce, "Antalya Burdur Isparta Denizli Kaş Platformu" adlı çevreci kuruluş, yaptığı açıklamada Türkiye'deki göllerle, sulak alanların içinde bulunduğu vahim duruma parmak bastı. Son 50 yıl içinde Türkiye'de 36 gölün kuruduğu, birçok göl ile sulak alanların kurumaya devam ettiğine dikkat çekildi. Platformun yayınladığı listeye bakıldığında; Antalya, Burdur, Isparta illerini kapsayan Göller Bölgesi'nde çok sayıda göl ve sulak alan kurumuş bulunuyor. Birçok göl, sazlık ve sulak alanın yerinde yeller esiyor. Genç kuşaklar, geçmişte Antalya'nın Elmalı İlçesi'nde Karagöl, Girdev, Müren gibi göllerin olduğunu ancak tarih yada coğrafya kitaplarından öğrenebilecekler. Burdur'da yakın zamanlara kadar Kestel, Yazır, Isparta'da Alpaslan adlı göllerin varlığını da kitaplardan öğrenecekler. Çünkü bugün bu göller yok olmuş durumda. Antalya, Burdur, Isparta, Denizli, Kaş Platformu,Göller Bölgesi'nde kuruma riski altındaki göller ve sulak alanların listesini de yayınladı. Antalya Lara'daki Yamansaz Sazlığının betonlaşma tehdidi ile yok olmak üzere olduğu belirtildi. Antalya'nın Serik İlçesi Boğazkent Beldesi'ndeki kuş cennetinin kuruma ve kötü kullanım yüzünden risk altında olduğuna değinildi. Burdur Gölü'ndeki kurumanın, göl ile özdeşleşmiş Dikkuyruk ördeklerinin içinde bulunduğu tehdit gözler önüne serildi. Platformun yaptığı açıklama dikkat çekti. Ülke gündeminde yer buldu. Göller Bölgesi içinde gözler Burdur Gölü'ne çevrildi. Çünkü, Türkiye'nin bu önemli gölündeki kuruma çıplak gözle izlenecek şekilde sürüyor. Açıklamanın yapıldığı günlerde TEMA Vakfı'nın Burdur İl Temsilcisi Gülser Bülbül, Uluslararası Ramsar Sözleşmesi gereği koruma altındaki gölün kuruma riskine bir kez daha dikkat çekti. Bülbül, "Burdur Gölü'ne sahip çıkalım. Kurumasının önüne geçelim. Burdur Gölü ikinci Aral Gölü olmasın" çağrısı yaptı. Doğa Derneği tarafından Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde yapılan bir toplantıda, Burdur Gölü'nün durumu mercek altına alındı. Doğa Derneği tarafından düzenlenen etkinlikte de, Aral ile Burdur Gölü'nün durumu değerlendirildi. Dünya'nın dördüncü büyük gölü olan Aral'ın yanlış tarım ve çevre politikaları nedeni ile 50 yılda nasıl bir çöl haline geldiği vurgulandı. Burdur Gölü'nün benzer bir kaderi yaşamaması için hemen harekete geçilmesi istendi. Doğa Derneği Alan Savunma Koordinatörü Okan Ülker, Burdur Gölü'nün üçte birinin son 35 yılda kuruduğunu, su seviyesinin 12 metre düştüğünü, Burdur Gölü'nün kurtuluşu için az su tüketen tarım ürünleri üretmek, baraj ve göletlerden göle kademeli su bırakmak gerektiğini belirtti. Göllerin kuruması, özellikle Burdur Gölü'nün durumu gündem oluşturunca Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan açıklama geldi. Bakanlığın Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, "Göllerimizin kuruduğu iddiaları gerçekleri yansıtmıyor" denildi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na göre, Türkiye, sulak alanların korunmasını içeren Ramsar Sözleşmesininin gereklerini yerine getiriyor. Bu kapsamda korunma altındaki göl ve sulak alanların sayısı 2002'de (AKP'nin iktidara geldiği yıl) 9 iken, bugün 14'e ulaşmış. Bakanlığın açıklamasına göre Burdur Gölü'de Ramsar Sözleşmesine göre korunan yerlerden biri. Hatta açıklamada daha da iddialı bir söylemle, "Göller Bölgesinde bulunan Yazır Gölü, Karataş Gölü, Burdur Gölü gibi göller kurumamış olup, bu göller ile ilgili olarak Bakanlığımız, Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projelerini 2012 yılında başlatmıştır" deniliyor. Çevreciler, bilim insanları, Burdur Gölü'ndeki kurumanın sürdüğünü, gölün giderek küçüldüğünü söylüyor. Çıplak gözle bakıldığında bile göldeki yıllara dayalı kuruma görülebiliyor. Burdur Gölü'nün durumu bu kadar açık olmasına rağmen Orman ve Su İşleri Bakanlığı, "Sorun yok" demeye getiriyor. Keşke bakanlığın açıklamasına inanabilsek. Ama görülen manzara o kadar net, bir o kadar kötü ki başka söze gerek kalmıyor. Bakanlık kabul etmese bile Burdur Gölü hızla kuruyor. Önlem alınmazsa kaderi ne yazık ki Aral gibi olacak. SUYU NASIL SATALIM… orba yasa ile gündeme getirilen su kanunu tasarısı kamuoyunda tartışmaları da beraberinde getirdi. Ekolojik bir kaygıyla gündeme getirildiği iddia edilse de tasarı incelendiğinde daha çok ekonomik kaygıların öne çıktığı görülmektedir. Ülkede satacak bir şey kalmayınca cari açığı kapatmak için sıra su kaynaklarının satılmasına gelmiştir. Korumada asıl amacın su kaynaklarını kirlilikten koruyarak kamu yararına kullanılmasını sağlamak olmadığı anlaşılmaktadır. Tasarıda hedeflenen koruma biçimi suyu ticari amaçla kullanmaya yönelik bir korumadır. Tasarıda çevrenin ve biyo çeşitliliğin korunmasından söz edilse de kullanım hakkının özel sektöre devredilerek suya erişim hakkının kısıtlanmaya çalışıldığı dikkati çekmektedir. ? ? ? Kıyı ve meralarla ilgili düzenlemelerle birlikte getirilen bu tasarı suyun açıkça ticarileştirilmesi ile ilgili bir düzenlemedir. Geçmişte bu konuda bazı planlamalar yapılsa da bu kadar açık ve pervasızca bir düzenleme ilk defa gündeme getirilmektedir. Su havzalarında mutlak koruma alanları 100 metreden 10 metreye düşürülerek rantiyecilere yeni kapılar aralanırken, suyun kirlenmesinin önü açılmaktadır. Halkın ortak kullanım alanları olan bu yerler özel şirketlere devredilerek yapılaşmaya açılacak, kirlenen bu temiz kaynakların yerine başka yerlerden kaynak arayışına girilecektir. Kirli suların temizleme maliyetinin yanısıra halkın kullanacağı suyun birim maliyeti yükselecek ve bu bedel tüm topluma ödettirilecektir. Bütün bunları yok sayan merkezi ve yerel yöneticiler daha uzaklardan getirdikleri yüksek maliyetli suları’’ propagandasına dönüştürerek başarı öyküsü yazabilecektirler. Tasarıda kıyı sularında 1852 metreye kadar dolgu yapılabileceği öngörülebilmektedir. Bu deniz ekosisteminin açıkça tahribidir. Kıyıları satmakla yetinmeyenler denizleri de doldurarak satmanın ve paraya dönüştürmenin peşindedirler. Tasarıda halkın suya erişimi engellenerek, maliklere ihtiyacı kadar su kullanma hakkı verilmektedir. Yine tasarıda çiftçilerin arazilerinin yanından geçen akarsuları kullanma hakkı yasaklanarak sulama suyunun parayla kullanımı öngörülmektedir. Akarsuları ve ırmakları satın alan şirketler üreticilere suyu parayla satacaktır ve zaten üretmekte zorlanan çiftçiler beklide tümü ile üretmekten vazgeçeceklerdir. Sulanabilir nitelikteki tarım arazilerinin ancak yarısını sulayabilen Türkiye’de sulanamayan arazilerin sulamaya açılması ise bu tas yasayla tarih olacaktır. ? ? ? Dünya’daki su kaynaklarının 2040 yılına kadar küresel talebe yanıt veremeyeceği ve su savaşlarının çıkacağı bilinmektedir. Bugün dünyadaki karışıklıklar ve savaşların yaşandığı bölgelere bakıldığında bunu açıkça görmek mümkündür. Ortadoğu baharı adı ile çalkalanan Mısır, Suriye ve Irak’a baktığımızda karşımıza dünyanın en önemli su kaynaklarından olan Nil, Fırat ve Dicle nehirleri çıkmaktadır. Yine kavganın, gürültünün bol olduğu Afganistan ve Pakistan’a baktığımızda Pencap nehri karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de son yıllarda yaşanan karışıklıkların ve yeni sınır arayışlarının temelinde uluslar arası güçlerin suya sahip olma istekleri yok mudur? İnsanın yaşamak için olmazsa olmazı olan suya sahip olan güçler insanları yaşatabilmenin ötesinde tarımsal üretim ve enerji üretimi içinde su kaynaklarının sahibi olmak ve denetimlerini ele geçirmek istemektedirler. ? ? ? Türkiye’de enerji açığı bahane edilerek küçük akarsu ve derelerin mikro HES’ler kurulması adı altında 49 yıllığına yerli ve yabancılara kiralanmasının ardından sıra diğer su kaynaklarına gelmiştir. Tasarı bu şekilde yasalaşırsa Türkiye’nin bütün akarsuları ve deniz kıyıları rant amacıyla birilerine devredilecek ve insanlar suya erişebilmek için her alanda daha çok bedel ödemek zorunda kalacaklardır. Türkiye gibi aslında su zengini olmayan bir ülkedir. Su kaynaklarının özelleştirilmesi başta o yörelerde yaşayan halk olmak üzere ekosistem ve ekolojik çeşitlilik üzerinde çok ciddi tahribatlara yol açacaktır. Bunun sonuçları kimsenin hesaplayamayacağı kadar büyük olabilecektir. Yaşamın vazgeçilmezi olan suya erişimin güçleştirilmesi insanoğlunun en temel haklarından yoksun bırakılmasıdır. Her şeyden daha önemlisi gıda ve su güvenliğimizin yabancıların denetimine ve kontrolüne bırakılma riski vardır. Bunun doğal sonucuda ulusal güvenliğimizin tehdit altına girmesidir. Toprağını ve suyunu kaybeden toplumlar her şeylerini kaybetmekle karşı karşıya kalırlar. Çocuklarımızı, geleceğimizi ve ülkemizi düşünüyorsak suya hep birlikte sahip çıkmamız gerekiyor. Aksi takdirde bu güzel yurt, yurt olmaktan çıkacaktır. T sparta'da, kenti Antalya'ya bağlayan Dereboğazı yolunun bölünmüş (duble) yol ağına alınmasına yönelik tartışma sürüyor. AKP ile muhalafet partilerini ve bazı sivil toplum kuruluşlarını kar Yıldırım, Dereboğazı için umut olur mu? I şı karşıya getiren tartışma devam ederken Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, bugün kentte geliyor. Bakan Yıldırım'ın ziyaretini fırsat bilen Ispartalılar, yetkililerin bu konuda kendisini bilgilendirmesini, hatta Dereboğazı'na götürülüp yerinde inceleme yapmasının sağlanmasını istiyorlar. Binali Yıldırım'ın programında, Dereboğazı gündemi bulunmuyor. Sadece kenti Antalya'ya bağlayan yolun bir bölümünde inceleme yapacağı görülüyor. Bakalım Yıldırım, Ispartalıların çağrısını duyup birkaç kilometre daha ileriye gidip Dereboğazı'na da bakacak mı? işyerlerinden alacakları çalıştıklarına dair belge ile ASMEK şubelerinde kayıt yaptırabilecek. Risk gruplarına göre farklı günlerde verilecek eğitimler sonunda katılım belgesi verilecek. İlgilenenler “İş Sağlığı ve Güvenliği” eğitimlerinin hangi risk gruplarına ne zaman verileceğini internet öğrenebiliyor. Ücretsiz iş sağlığı güvenliği eğitimi B üyükşehir Belediyesi Antalya Sanat ve Meslek Edindirme Kursları (ASMEK) “İş Sağlığı ve Güvenliği” eğitimleri düzenleyecek. Özel kurumlarda ücretli verilen kurslar, Ortak Sağlık Güvenlik Birimi işbirliğiyle ücretsiz verilecek. Eğitime katılmak isteyenler nüfus cüzdan fotokopileri ve çalıştıkları Parklara makyaj B urdur Belediyesi tarafından Şirinevler Mahallesi'nde 3 bin metrekarelik alana çocuk parkı ve spor alanı yapılması için çalışma başlatıldı. İsmail Boyacıoğlu Caddesi'ndeki alan çocuk oyun grupları, pergule, oturma grupları ve süs havuzları yer alacak. Burdur Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya çalışmaların tamamlanmasının ardından parkın Şirinevler Çay Bahçesi adı altında hizmete açılacağını kaydetti. taki oyun grupları yenilenecek, havuz işler hale getirilecek, oturma grupları değiştirilecek ve çevre düzenlemesi yapılacak. Park ve Bahçeler Müdürlüğü atölyelerinde Burdur Kent Ormanı ve Mehmet Akif Ersoy Kent Ormanı ile Şeker Plajı'nda halkın kullanımına sunulmak üzere özel tasarım masalar da hazırlanıyor. Acil servislerdeki hizmete tepki var Devlet ve üniversite hastanelerinin acil servislerindeki hizmet kalitesini değerlendiren yurttaş, özellikle acil kapısı önünde beklemek zorunda olmasına tepki gösteriyor ve “Acilde bile bekliyoruz. Özel hastanelere gitmek zorunda bırakılıyoruz” diyor Hediye Gezer: Acil servislerden sonuç alamayınca mecburen özel hastanelere gidiyoruz. Ama bunun için de yüklü miktarlarda para ödemek zorundayız. Erol Tetik: Hastanelerimiz güzel oldu artık. Ama acil servislerde bile beklemek durumunda kalmak kimsenin hoşuna gitmiyor. Onun dışında iyi bakılıyor. Özlem Odaoğlu: Devlet ve üniversite hastanelerinin acil servislerinde hastalar bekliyor. İşlemler sağlıklı yürümüyor. O yüzden de sürekli tartışma ve kavga oluyor. Ruhiye Dindar: Acil servislerde aksayan işler var. Özellikle zaman kullanımı konusunda sorun olduğunu düşünüyorum. Herkes koşuştuyor, ama tedavi gecikiyor. Proje hazır Parkta muhtar evinin de yer alacağını anlatan Başkan Akkaya, çay bahçesinde düğün ve nişan gibi törenlerinde yapılabileceğini söyledi. Başkan Akkaya, “Şirinevler Çay Bahçesi ailelerin gelip rahatça vakit geçirebilecekleri nezih bir ortam olacak" dedi. Diğer yandan Burdur Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından Burkent'te bulunan Atatürk Parkı'nın düzenlemesi içinde proje hazırlandı. Düzenleme kapsamında park Sağlıklı bir yaşam dileriz... İLAN SERVİSİ (0 242) 248 00 57 C MY B