23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 y SAYFA 17 OCAK 2013 PERŞEMBE GÜNCEL GÖRECE GİRAY ERCENK gercenk@yahoo.com.tr NİHAT TOKLU GÜRSU KUNT PELİN GEL AĞAN BURTÜKODER’in baz zaferi Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde S İ Cumhuriyet yok azetemiz okurlarından birinden yakınma aldık. Okurumuz, sık sık gittiği Antalya Cam Piramit yakınında bulunan Büyükşehir Belediyesi’ne ait Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde Cumhuriyet Gazetesi’ni bulamadığını söyledi. Kütüphanede yerel gazetelerin bulunduğunu, yaygın gazetelerden ise sadece Hürriyet ve Milliyet’in olduğunu gören okurumuz, görevlilere, “Neden Cumhuriyet Gazetesi yok” diye sormuş. Kütüphane görevlileri, buradaki gazetelerin belediyeden geldiğini, gönderilenler arasında Cumhuriyet’in olmadığını söylemişler. Bir görevli, “Herhalde Cumhuriyet’i müdürler okuduğu için buraya göndermiyorlar” demiş. Antalyalı okurumuz, yaptığı saygın haberciliğin yanı sıra, sayfalarında kültür ve sanata önem veren, düzenli kitap eki yayınlayan Cumhuriyet gibi bir gazetenin Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kütüphanesinde olmamasına çok şaşırdığını, bir o kadar da üzüldüğünü söyledi. Okurumuz, belediye yetkililerinin bu KENT VE İNSAN... G önemli eksikliği bir an önce gidermesini istiyor. Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde Cumhuriyet Gazetesi’nin bulundurulmamasının eksiklikten öte bir şey olduğunu, kimsenin bunu kendisi gibi kitapseverlere anlatamayacağını ifade ediyor. Okurumuzun Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde Cumhuriyet Gazetesi’nin olmamasından duyduğu üzüntüyü bizde paylaşıyoruz. Okurumuzun, “eksiklikten öte bir şey” dediği bu olgunun sorumlusu kütüphanenin bağlı olduğu belediyenin yöneticileridir. Diğer gazeteleri düzenli olarak alıp kütüphaneye gönderenlerde, Cumhuriyet’i göndermeyenlerde onlar. Ayrıca bir görevlinin, Cumhuriyet Gazetesi’ni müdürler okuduğu için kütüphaneye gönderilmediği şeklindeki değerlendirmesi de doğru değil. Bildiğimiz kadarı ile belediyede 50’nin üzerinde müdür ve benzeri yönetici konumunda personel var. Yine bildiğimiz kadarı ile Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet Gazetesi’ne abone bile değil. Değerlendirmeyi bize bu yakınmayı ileten okurumuza bırakıyoruz… on yıllarda cep telefonu şirketleri, yerleşim yerleri içinde baz istasyonu açmaya hız verdiler. Birçoğu çeşitli biçimlerde gizlenerek yollarda, parklarda, mezarlıklarda, hatta hastane bahçelerinde görülüyor. Bunlar; saat kulesi, termometre ya da yapay palmiye ağacı şeklinde olabiliyor. Belediyeler, kamufle edilmiş baz istasyonlarını izin verme yarışı içindeler. Cami minareleri bile baz istasyonu olarak kullanılabiliyor. İşyeri ve konutların çatılarında ise kimileri saklı, çoğu da saklanmaya gerek görülmeden baz istasyonları kuruluyor. Mülk sahipleri, aldıkları kiraları düşünerek çevre sakinlerinin itirazlarını duymazdan geliyor. Bunların insan sağlığını tehdit ettiğine yönelik uyarılar artık dikkate alınmıyor. Öte yandan bazı çevreler tarafından yürütülen lobi çalışmaları ile bunların anlatıldığı gibi zararı olmadığı anlatılıyor. Hatta yerleşim yerlerindeki baz istasyonlarının kurulmaması halinde cep telefonu kullanıcılarının daha fazla radyasyona maruz kalacakları bile öne sürülüyor. Burdur Tüketicileri Koruma Derneği (BURTÜKODER) tarafından açılan bir dava, mahalle aralarındaki baz istasyonlarına yönelik mücadele için emsal oluşturabilir. BURTÜKODER, iki yıl önce mahalle içindeki bir baz istasyonuna karşı dava açtı. Mahkemenin atadığı bilirkişi, baz istasyonunun yaydığı radyasyonu belirledi. Mahkeme, belirlenen radyasyonun insan sağlığına zararlı olup olmadığını Tür kiye Atom Enerjisi kurumuna sordu. Atom Enerjisi Kurum baz istasyonunun yaydığı radyasyonun insan sağlığına zararlı olduğunu bildirdi. Bunun üzerine yerel mahkeme, söz konusu baz istasyonunun faaliyetinin durdurulmasına karar verdi. Mahkemenin kararı, Yargıtay tarafından da onaylandı. Kesinleşen mahkeme kararının uygulanması için icra işlemi başlatıldı, bir ay içerisinde bu baz istasyonu kaldırılması söz konusu. BURTÜKODER, şimdi de aynı çatıda bulunan iki baz istasyonunun kaldırılması için yeni dava açtı. Önceki yargı kararının yeni davada emsal olması bekleniyor. BURTÜKODER Başkanı Kemal Arslan, baz istasyonu konusundaki yargı kararının son derece önemli olduğunu söylüyor. Arslan, “Yaydığı yüksek radyasyon ile insan sağlığını tehdit ettiği mahkeme kararıyla kesinleşen bu baz istasyonuna bağlı olarak hastalandığını ya da hastalığının arttığını düşünenler var ise, rahatsızlıklarını doktor raporuyla kanıtlayıp, kuran ve kurduranlara karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.Bu durumda olan yurttaşlarımızın uğradıkları zararın tazmini için derneğimizce her türlü hukuki destek sağlanacaktır” diyor. Tepelerindeki ya da yakın çevrelerindeki baz istasyonlarından rahatsız olan yurttaşlar için Burdur’daki karar yol gösterici olabilir. Artık bu istasyonlar yerleşim merkezlerinin dışına çıkarılmalı. Bunun için acilen yasal düzenleme yapılmalı. A Isparta da hızlı treni soruyor Temsilcisi Hasan Akıllı da hızlı treni gündeme getirdi. Bu konuda basın toplantısı düzenleyen Akıllı, hızlı tren projesinin Isparta ayağından duyduğu kuşları anlattı. Bu projenin kent için öneminin Isparta’da yeteri kadar anlaşılmadığından yakınan Akıllı, “Hızlı tren projesi, kentin ekonomisi ve geleceği için son derece önemlidir. Hızlı, ekonomik ve sağlıklı ulaşımı olmayan illerde yatırım ve sanayileşme son derece azalır. İstihdam olmaz ve şehir cazibesini kaybeder. Hızlı trenle ilgili maalesef Isparta’da hiç gündem oluşmamış, kamuoyuna açıklayıcı bilgi verilmemiştir. Yapmış olduğumuz araştırmalara göre maalesef Isparta şu anda hızlı tren projesi kapsamında değildir” dedi. Makine Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Hasan Akıllı, Afyon’dan sonra hızlı tren hattının ikiye ayrılıp Isparta ve Burdur üzerinden Antalya’ya bağlanmasını öneriyor. nkara’yı Afyon Isparta – Burdur üzerinden Antalya’ya bağlayacak hızlı tren projesinin geleceği karanlık. Projenin 2016 Antalya EXPO Fuarı’na yetiştirileceğini iddia eden iktidar partisinin Antalya ve Burdur milletvekillerinden artık ses soluk çıkmıyor. Bırakın 2016’yı, Cumhuriyet’in 100’ncü yaşına basacağı 2023’e bile projenin yetişmesi tartışmalı. Makine Mühendisleri Odası Isparta İl Projenin etüd çalışmaları tamamlanmadan Ispartalıların harekete geçip bir hattın il merkezinden geçmesi için lobi yapmasını istiyor. Anlaşıldığı kadarı ile Hasan Akıllı, Batı Akdeniz’deki hızlı tren projesi konusunda hummalı bir çalışmanın yürütüldüğünü, Isparta’nın devrede olması gerektiğini düşünüyor. Umarız Akıllı’nın düşündüğü gibi bir süreç söz konusudur. Isparta ve Burdur’un da yararlandığı hızlı tren projesi üzerinde çalışma yapılıyordur. Ama duyumlarımız bizi hiç umutlandırmıyor. Bu proje sanki 2030’lara kalacak gibi görünüyor. Nefes alamıyoruz Yağışların durmasıyla birlikte kent yine duman altında kalmaya başladı. Kirliliğin yoğunlaştığı kentin bazı kesimlerinde nefes almak bile zor FARUK KESKİN Güneş potansiyeli yüksek A ntalya'nın güneş potansiyeli bakımından ülkemizde ilk sıralarda geldiğini de hatırlatan Gündüz şunları söyledi: “Antalya, dünyada ‘Güneşkent’ olarak adlandırılan Los Angeles, San Francisco, Barcelona ve Tokyo gibi şehirlerle aynı paralel üzerinde. Almanya, şu anda güneş enerjisi üretim materyallerinin kullanımında ve üretiminde dünya devi. Buna istinaden Antalya, Almanya'nın 2 katı kadar güneş enerjisi potansiyeline sahip. Güneş üretim panellerinin ham maddesi olan silisyum, Türkiye'de yüksek düzeylerde ve zenginlikte. Turizm ve tarım kenti Antalya aynı zamanda tüketim konusunda da ilk sıralarda gelmektedir. Kentte, sera atıkları biogaz üretimi için değerlendirilebilir.” nsanın biyolojik varlığını ana babası; sosyal (toplumsal) varlığını ise, içinde olduğu üretim ve yaşam ortamı (habi... İnsan, ana/babasından tat) biçimlendirir. devraldığı biyolojik özelliklerini reddetme olanağına sahip değildir... Ancak varlığını kuşatan doğal ve sosyal çevrenin beğenmediği yönlerini reddetme, yeniden düzenleme, şekil verme hakkına sahiptir... Her üretim biçimi, özgün bir yaşam (kültür) ortamı içindedir... Köy insanı, var oluşu tanrı iradesine bağlayan üretim biçiminin gereği olarak mütevekkildir; karar ve eylemlerinde, kişisel irade bir yere kadar geçerlidir; çevre ve insan ilişkilerinde tahammül/katlanma duygusu esastır... Oysa kent insanında, izleme, irdeleme, hesap sorma, el koyma, düzen verme; zamanı geldiğinde değiştirme iradesi vardır... Bu iki üretim ve yaşam biçimi arasındaki en dikkate değer fark yazıya bakıştır... Köyün hafızası ‘söz’ üzerinden yürür; yazıyı sevent öyle değil, mez, senedi sözdür... Ke kent yazar; senedi belgedir... Bir üretim biçiminin yaşam değerlerinden birini, ötekine eklemlemek mümkün değildir; köy ve kent kendi değerleriyle sürer; bundandır ki, köy düğününde piyano çalınmaz... İşte tam da bu yüzden, her üretimyaşam ortamının kendi insanından beklentisi farklıdır... Örneğin, köyün varsılı tutucu ağadır, kent varsılı genellikleilerlemeci burjuva... Köy, kendi varsılından ağa tavrı; kent, burjuva tavrı bekler... Burjuva, köyde karaya vurmuş balıktan farksızdır; köyün ağası kentte ‘hacıağa’dır... Köy de, kent de değerlerini, geleceğe aktarmak için kendi evlatlarına emanet eder... Kimdir bu evlatlar; köyde muhtardır, kentte dernek görevlisi, vakıf yöneticisi, belediye başkanı, meclis üyesidir; ya da benzer kurum ve kuruluşlarda seçilmiş, atanmış yönetici... Birer emanetçi olan bu insanların asli görevi, emanet aldıkları birikime zarar vermeden; çoğaltıp, zenginleştirerek güven içinde geleceğe aktarmaktır... Bunun sağlıklı olması için aktarıcının kişisel birikimi önemlidir ; ancak bunlardan daha önemli olan, yaşadığı yere ve değerlerine karşı beslediği duyguların samimi olup olmadığıdır... Kimi aktarıcı rolünün farkındadır, üstlendiği görevin hakkını verir; kimisi türbine oynar... Bu gerçek ne yazık ki, tüm yaşam alanları, özellikle de siyaset ve kültürsanat için geçerlidir... Çünkü siyaset ve kültür/sanat, halkın karar verici ya da izleyici olarak bire bir içinde olduğu; gözlem yaptığı, sonuç çıkardığı giderek değerlendirme hakkını kullandığı alanlardır... Yanlış ve doğrular, günü geldiğinde cezalanmak ya da ödüllendirilmek üzere halkın tuttuğu hesap defterine yazılır... Not: Teknik bir hata nedeniyle, yazarımızın 16 Ocak 2013’te yayınlanması gereken yazısını bugün veriyoruz. Yazarımız ve okurlarımızdan özür diler, düzeltiriz. S ağanak yağışların kesilmesiyle Antalya yine duman altında kaldı. Hava kirliliği değerlerinin en üst seviyelere ulaştığı kentte nefes almak bile zorlaştı. Başta Kepez olmak üzere alt kesimlerde kalan bölgelerde yoğunlaşan kirlilik bu kez Cumhuriyet Meydanı’na kadar indi. Konunun uzmanlarına göre son yıllarda artan kirliliğin ana nedeni kentte ısıl değeri düşük kalitesiz kömür kullanılması. yaşam dileriz... İLAN SERVİSİ (0 242) 248 00 57 Sağlıklı bir Eylemlere devam etti Yurttaş bu konudaki söylem ve tartışmaların artık bir tarafa bırakılıp, çözüme yönelik somut adımların atılmasını isterken, Antalya, Isparta, Burdur, Denizli Kaş Platformu Sözcüsü ve Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Şube Başkanı Hediye Gündüz, "Zehirli Antalya Akşamlarına Son!" konulu basın açıklamasının 2. gününde, Antalya’da yaşanmakta olan sorunun boyutların bir kez daha dikkat çekti. İklim dostu enerji Gündüz, gelecek kuşaklara sağlıklı bir dünya ve kent bırakabilmek için iklim dostu enerjilerin kullanımına yönelik planlamaların yapılması gerektiğini ifade ederek, “Güneş enerjisi, tüm dünyada yaşayan 7 milyardan fazla insanın 1 yıl içerisinde tükettiği elektrik enerjisini 1 saatte dünyaya vermekte. Türkiye'deki mevcut potansiyel yaklaşık 390 TW (Terawat) enerji üretebilir düzeydedir. 2011 yılı Türkiye'nin enerji tüketimi, 230,3 TW'tır. Ülkemiz kendi enerjisini güneş enerjisinden üretebileceği gibi, enerji de ihraç edebilecektir” dedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear