23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 SAYFA 3 ŞUBAT 2012 CUMA HABER "Antalya'da İŞ'te HAYAT" Hazırlayan PELİN GEL AĞAN Kum çölüne tatil köyü kuran insan ocukluk yıllarında yaşadığı zorlukların onu bugünlere hazırladığını belirtiyor Süral Grup Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Süral. Çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile nam salmış olan Süleyman Süral, bir Yörük Beyi çocuğu. Çocukluğunda kitleler halinde yayladan sahile göç ettiklerini anlatan Süral, o dönemden bu zamana bir perspektif sunuyor bizlere. 17 yıllık avukatlık yaşamından sonra turizme girmek isteyen Süral'in bu isteği üniversite yıllarına dayanıyor. Üniversite yıllarında İspanya sahillerindeki otelleri gören Süral, ‘Türkiye’de de bu neden olmasın’ diyerek turizm yapmayı kafasına koyuyor. O zaman kum çölü olan Çolaklı’da ilk otelini kuruyor . Herkesin 'çöle bina yaptı' diyerek hayretle baktığı Süral bir markanın da sahibi oluyor. Yatırımları bununla da bitmeyen Süral, Beşkonak tarafında keşfettiği suyu şişeliyor ve Süral su markasını oluşturuyor. İki bin dönüm alanda narenciye ve nar üreten Süral bunları korumak için soğuk hava deposu da kuruyor. Ardından oteller için bira ve kola üreten Süral, son olarak da topraksız tarıma yöneliyor. Antalya'da İŞ'te Hayat sayfamızın konuğu olan Süleyman Süral'le çocukluk yıllarından iş yaşamına kadar keyfili bir sohbet gerçekleştirdik. 9 çocuklu bir ailenin ferdi olarak kısıtlı imkanlarda bu konuma geldiniz. Çocukluğunuzu sizden dinleyebilir miyiz? 1943 yılında Akşehir yaylasında doğdum. Ailem hayvancılıkla iştigal etSüral, başarısıntiği için yazları yayda eşinin büyük laya kışları da sahipayı olduğunu le giderdi. Babam söylüyor Atatürkçü, milliyetçi ve ileri görüşlü bir insandı. Bizi o zaman ilkokula gönderdi. Başka arkadaşlarım okuma yazmayı askerlikte öğrenmişlerdi. Serik ve Manavgat'ta ortaokul olmadığı için ortaokulu ailemden ayrı Şarikaraağaç’ta okudum. 11 yaşındaki bir çocuk için ailesinden ayrı okumak zor olsa gerek... Çok zor oldu. Şimdiki gibi telefonla haberleşme yok. Sadece mektup var o da 15 günde giderdi. Ben için için ağlıyordum. Çünkü 8 ay sonra annemi babamı görecektim. O güçlükler beni hayata hazırlamış. Göç önemli bir olay o dönem. Develerle uzun soluklu bir yolculuğa çıkılıyor. Bu yolculuğu anlatır mısınız? Yörüklük ayrı bir yaşam tarzı. Hayvancılıkla iştigal olunduğu için. Önce koyun, keçi, sığır ve devenin karnının doyması gereken Ç O bir Yörük Beyi. Avukatlıkla başladığı meslek yaşamında büyük yatırımlara imza attı. Turizmde marka haline gelen Süleyman Süral, yaş meyve, içecek ve topraksız tarıma kadar çok sayıda yatırım gerçekleştirdi yer bulunur. Bugünkü teknoloji yok. Et, süt yörükler vasıtasıyla temin ediliyor. En varlıklı insanlar da yörüklerden çıkıyor. O zaman İkinci Cihan Harbi'nin sonları Türkiye yokluk içinde. Ekmek bile bulunamıyor. Halbuki Yörükler etle uğraşıyor. Serik size çok yakın olmasına rağmen siz Serik'i ilkokul 5. sınıfta görüyorsunuz. Diplomaya fotoğraf da lazım. Fotoğrafta 6 kilometre uzaktaki Serik'te çekiliyor. O zamana kadar Serik'i görmemiştim. Şimdiki çocuklar 6 aylıkken Amerika'yı görüyor. Tüm zorluklara rağmen liseyi Antalya Lisesi’nde okudunuz. Lise yıllarınızı ve dönemin Antalyasını anlatır mısınız? Sene 1956. Antalya küçücük bir şehir. Herkes birbirini tanır. Her sınıf bir şubeydi. Bir şube Antalyalılardan bir şube de Antalya'nın kazalarından gelenlerden oluşuyordu. Her ne kadar Mehmet Ağa'nın çocuğu olsak da imkanlar kısıtlıydı. Lisede bizim sınıftan iki kişi mezun oldu. Birisi bendim. So n r a A n k a r a H u kuk’u kazandınız. Ankara Hukuk'ta birinci sınıfta kalmak ikinci sınıfta geçmek kaideydi. Bunun tersini yaptım. Bir profesörümüz lazca konuşurdu. Anlamak zordu. Sosyal hayata da girince kaldık. Sonra kaybetmeden okulu bitirdik. Gezi kolu başkanı olup arkadaşlarınıza dünya turu yaptırdınız. Nasıldı o gezi? OTELLERE İÇECEK Avrupa'ya gezi için Ulaştırma Bakanından izin ve indirim almamız gerekiyordu. 20 arkadaş Bakanın yanına gittik. 'Görgümüzün bilgimizin artması için Avrupa'yı görmek istiyoruz' dedik. Bize yüzde 70 indirim sağladı. 30 kız 30 erkek Atina, İtalya, İspanya'yı gördük. Lübnan üzerinden ülkeye döndük. Renkli bir geziydi. O gezi dünya görüşüme çok şey kattı. Yıl 1962 idi. Gemiyle İspanya sahillerinde giderken tatil köyleri gördüm. Bizim sahillerimize çok benziyordu. İleride bunlar Türkiye'de de olacaktır dedim. Otelciliği kafama koymuştum. Okul bittikten sonra staja Antalya'ya geldiniz. Neden döndünüz Antalya'ya? Babam yaşlanmıştı. Kardeşlerimden okuması gerekenler vardı. Aynı zamanda işlerin yönetilmesi de gerekiyordu. 17 sene avukatlık yaptıktan sonra girişimcilik ruhunuz nüksediyor ve turizme atılıyorsunuz. Avukatlığa Serik'te başladım. Oldukça başarılı geçti. Avukatlığı yaparken turizmle ilgili kendi arazimizi de planladım.O dönemde Turizm Bankası’ndan kredi aldık. İkinci sene yatırımı bitirdik. Turgut Özal döneminde turizmde bazı ki ELi ANAHTAR TUTAN KIYMETLi OLDU Kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz? Türkiye'de vasıflı işçiye ihtiyaç var. İş beğenmiyor gençler. Şimdiye kadar iş devlette görülmüş. Özel teşebbüs iş kabul etmiyor vatandaş. Meslek okullarının Türkiye'de çoğaltılması lazım. Eli anahtar tutan eli kalem tutandan çok daha kıymetli artık. Bizde yaz sezonunda bin 500 kişi çalışıyor. Kış sezonunda ise bu 800 kişiye düşüyor. Hep iş yaşamınızı konuştuk. Süleyman Süral sosyal hayatta nasıldır. Nasıl bir eş ve babadır? Her başarılı insanın yanında bir hanım vardır. Benim de hanımımın başarımda çok büyük payı var. Bu başarıları birlikte omuzladık. Üç çocuğum var. Üçü de üniversite mezunu. Üç tane de torunum var. Gençliğimizde oldukça renkli yaşıyorduk. Şimdi pek kalmadı. Avukatlık yıllarında boş zamanlarda alabalık avına gidiyordum. Artık alabalık avlanacak yer kalmadı. Denizde de balon balığı var bize fırsat vermiyor. Torun "dede balığa gidelim" diyor balon balığı elimizden alıyor balıkları. Genelde işkolik olduk. Zaten işimizi kontrol etmesek bu aşamalara gelemezdik. Nasıl patronsunuz? Ben iyi olduğumu düşünüyorum. İşçiler ne der bilmem. şilerin tepki gösterdiği özel teşvikler verildi. Siz o teşviklerden yararlandınız mı? 1987'de otelimizi açtık. O zaman teşvik yoktu. Sadece layık olana kredi veriliyordu. İş sahası açtım, vergimi de krediyi de ödedim. 67 sene vergide ilk 10'a girdim. K a ç otelle hizm e t ve r i y o r s un u z ? 1990'lı yıllarda turizmde iflas edenler vardı şimdi de var. Biz, turizmden parayı turizmci olduğumuz için değil iyi hizmet verdiğimiz için kazandık. Kazandığımız paralarla yine Antalya'ya yatırım yaptık. 3 tane beş yıldızlı bir tane 3 yıldızlı otelimiz var. Toplam yatak kapasitemiz 3 bin 500. Bir su kaynağı keşfederek suyu şişelediniz ve bir marka oluşturdunuz. Bu kaynağı nasıl keşfettiniz? Otelcilikte başarılı olduk. Ailece çalıştık. Eşimin çok desteği oldu. Otelcilik, gelecek turiste bağlı. Müşteri gelmezse ne iş yaparız diye yan yatırım yapalım istedik. Şimdiki suyun kaynağını bulduk. Uzun uğraş sonucu suyu indirerek içinde bulunduğumuz fabrikayı kurduk. Antalya'ya sağlıklı bir su hizmeti verdik. İçecek sektörüne yatırımınız su ile kalmadı. Bira ve kola üretimine de başladınız. Yatırımlardan beklediğinizi aldınız mı? Otelciliğin bu yatırımlarda çok önemli payı var. Otellerde genelde Alman ve Rus müşterilerimiz var. Bunlar suyu pek bilmiyor. Mutlaka katkılı bir içecek içiyorlar. Beni bira üretimine sevk eden bu oldu. Otellere yönelik hizmet veriyoruz. Ağırlıklı Akdeniz Bölgesi. Marmaris'e kadar gittik bu sene Bodrum'a da gidiyoruz. Ingiltere'ye de bira gönderiyoruz. Türk firmasının restoran zincirleri var. 2004’ten beri her ay 3 konteyner bira götürüyor. İngiltere alkollü içkinin en önemli yerlerinden. Türk içkisini almaları çok ilginç. Üretimimiz çok beğeniliyor. Tadımız ve kalitemiz iyi. Otellerde ikinci durumdayız. Narenciye soğuk hava deposu kurdunuz. Yıllık üretiminiz nedir? 600 dönüm alanda 1500 ton nar üretiyoruz. Rusya ve Doğu Bloku ülkelerine ihraç ediyoruz. Yılda iki bin ton portakal üretiyoruz. Genelde iç piyasa ve Rusya’ya göderiyoruz. Rusya Türkiye'nin ihracatında çok önemli bir ülke. Bunu politikacılarımızın çok iyi değerlendirmesi lazım. İhracatı olmayan hiçbir ürünün Türkiye'de yaşama hakkı yok. Bunu düşünerek şimdi de topraksız tarım yapıyoruz. Topraksız tarım nedir? Topraksız tarım akılcı bir yatırım mı? Nerede ve ne kadar alanda yapıyorsunuz? Topraksız tarımda ürün, kokopit denilen hindistan cevizi ağacının kabuğunun ezilip preslenmesiyle meydana getirilmiş yerde yetişiyor. Yapı itibariyle böceklerin girmesi engelleniyor. Onun için zirai ilaç kullanımı asgariye iniyor. Bitkiye ihtiyacı olan gübre ve su veriliyor. Bir de tamamen organik dediğimiz arı ile dölleniyor. Sağlığa en faydalı bitki üretilmiş oluyor. Topraksız tarımda kontrol altında bir üretim oluyor. Aralık ile nisan ayları arasında sebze olmuyor. Bu dönemde Avrupa'da da ürün yok. Ürün o nedenle ihraç ediliyor. Maliyeti yüksek ama fiyatlarda yüksek oluyor. Gündoğdu'da 185 dönüm alanda salkım domates üretiyoruz. Önümüzdeki sene de 120 dönümlük alanı faaliyete geçireceğiz. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear