26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 SAYFA 8 KASIM 2011 SALI GÜNCEL G NİHAT TOKLU G GÜRSU KUNT G PELİN GEL AĞAN Tabip Odası köprüleri attı H ükümetin kısaca KHK olarak bilinen son Kanun Hükmünde Kararnamesi, ağırlıkla sağlık sektörünü ilgilendiriyor gibi görünse de sonuçta tüm toplumu kapsıyor. Çünkü hepimiz yaşamımızın her anında sağlık hizmetine gereksinim duyabiliyoruz. Hükümet çıkardığı KHK ile, yabancı doktor ve hemşirelerin Türkiye’de çalışabilmesinin yolunu açtı. Bu konu önceden gündeme getirilmiş, sonra gündemden düşmüştü. Yabancı doktor ve hemşirelerin Türkiye’de çalışması gündeme geldiğinde yoğun tepki görmüştü. AKP, klasikleşen, “İki adım ileri, bir adım geri” taktiği ile hareket etti. Tepki çeken konuyu kurban bayramı arefesinde uygulamaya koyuverdi. Bu taktik başarılı da oldu. Terör ve deprem yorgunu olan, birde bayram telaşındaki kamuoyunun yabancı doktor ve hemşireleri düşünecek durumu yoktu. Araya 4 günlük bayram tatilinin de girmesi ile olay kanıksanıp gidecek. Büyük olasılıkla iktidarın hesabı da bu yönde idi. Hesap şu anda tutmuş görünüyor. Antalya Tabip Odası, konu ile ilgili arefe günü basın bildirisi yayınladı. Bu bildiri, bayram telaşındaki basın gündeminde yeterince yer bulamadı. Antalya Tabip Odası’nın, “Van Depremi… Anayasa… Bayram… derken KHK Fırsatçılığı.. Bu kadarına pes… TBMM nerede” diye başlayan bildirisi oldukça sert. Tabip Odası, AKP’yi her bayram öncesi sağlık sistemi hakkında bu tür karar almakla suçluyor. 2 Kasım gece yarısı çıkarılan son KHK ile bir kez daha, meclisin ve muhalefet partilerinin bypass edildiğini söylüyor. Bu karar ile sağlık sektörünün tarumar edilip, piyasaya, ranta kurban verildiğini iddia ediyor. Tabip Odası’nın bildirisinde AKP iktidarının sağlığı, yabancı sermaye, yandaş zincir hastanelere, peşkeş çekmeye kararlı olduğu ileri sürülüyor. Bu amaçla, özel hastane işletmeciliğinin özendirildiği, hekimlerin 45 büyük kentteki özel hastanelere yığdırıldığı, sonra da, “Türkiye’de hekim sıkıntısı var” kanısı yaratıldığına değiniliyor. Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye’de artık yandaş ve yabancı hastane zincirleri dışında özel hastanelerin ayakta kalma şansının ortadan kalktığı, ülke kaynaklarının yabancı tekellere teslim edildiği söyleniyor. Bildiri de yabancı hekimlere yönelik birçok noktada yapılan itirazlar madde madde sayılmış. Bunlar arasında dil ve iletişim sorunu var. “Aynı dili konuştuğumuz halde biz bazen vatandaşlarımızı da anlaşamazken her şeyi ile yabancı hekimler nasıl anlaşacak? Nasıl tanı koyup, nasıl tedavi edecektir?” diye soruluyor. Yabancı hekim konusu ilk kez gündeme geldiğinde aynı eleştiri yapılmıştı. Ünlü bir doktor, dil ve iletişim konusu hakkında şöyle demişti: “Anadolu insanı, ‘dübürümde mayasıl var’ dediğinde biz onun hemoroidden yakındığını anlayabiliyoruz. Bunun yabancı doktor nasıl çözecek?” İletişim sorununu çarpıcı şekilde ortaya koyan bu eleştiriye hiçbir yetkili yanıt vermedi. Utanan, kendini anlatmada yetersiz kalan Anadolu insanı, kendi dilini konuşan Türk hekimine anlatamadığını, yabancıya nasıl anlatacak? Herhalde muayene esnasında Türk doktor çevirmenlik yapacak. Bu ve benzer konularda hükümete yönelik sert eleştiriler yapan Antalya Tabip Odası, bildirisinin sonunda hükümetle köprüleri iyice atıyor. Bildiri şu sözlerle bitiyor: “Çok iyi bilinmelidir ki, ülkemizi yabancı tekellere, ranta kurban eden, kurumlarımızı temsil eden isimlerimizden Türk ibaresini kaldıran, kime ve neye hizmet ettiğini çok iyi bildiğimiz, bugüne kadar yılmadan mücadele ettiğimiz odaklarla ve çıkardıkları KHK’larla bundan sonra da aynı şekilde mücadeleye devam etme azmindeyiz. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” Bildiriden anlaşıldığı gibi Tabip Odası yönetimi yabancı hekim ve hemşirelerin önünü açan KHK’ya o kadar kızgın ki, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne vurgu yapma gereği duyuyor. Bayramdan sonra neler olacak izleyeceğiz. Hükümetin planı tutup konu unutulacak mı? Ya da sağlık sektörü sert direniş gösterip mücadeleyi sürdürecek mi? Evet, bu karar kabul edilemez Ş Bayrama mutlu girmeyen belediye işçileri Bayramlar siyasileri de barıştırır mı? ini bayramların, toplumda küskünlüklerin, kırgınlıkların sona ermesini sağlaması umuluyor. Bu konuya yönelik özlem dile getiriliyor. Bayramlarda mesaj yayınlayan siyasiler, buna özellikle vurgu yapıyor. Bayramlarda kırgınlıkların bitmesini isteyen siyasilerin kendileri ne yapıyor? Kendileri örnek oluyorlar mı? Örneğin bu bayramda birbirlerine küs, kırgın yada kavgalı siyasiler arasında barış sağ K urban bayramı öncesi değişik belediyelerden mutluluk haberleri geldi. Belediye başkanları bayram öncesi ikramiye dağıttılar. Bazıları işçilerin birikmiş alacaklarından ödeme yaptı. Bu haberleri okuyan herkes, belediye işçilerine imrendi. Bazıları da kıskandı. Kamuoyunda, belediye çalışanlarının bayram öncesi mutlu oldukları algısı oluştu. Acaba durum böyle mi? Ne yazık ki öyle olmadığı anlaşılıyor. En azından be lediyede hizmet veren emekçilerin tümünün bayrama mutlu girdiği doğru değil. Taşeron firmalarda çalışanlar, belediyenin kadrolu diye tanımlanan işçileri kadar şanslı değil. Bunu bize gelen duyumlardan anlıyoruz. Büyükşehir Belediyesi’ne hizmet veren taşeron firmalardan birinde çalışan emekçi, “Aylardır maaş alamıyoruz. Bayrama da beş parasız girdik” diye yakınıyordu. D lanacak mı? TBMM’de Antalya’yı temsil eden AKP’li Menderes Türel ile CHP’li Yıldıray Sapan barışacaklar mı? Yeni bir beyaz sayfa açıp, birbirleri hakkında açtıkları davalardan vazgeçecekler mi? Aynı partiye mensup Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ile CHP İl Başkanı Özer Ülken, geçmişe sünger çekip kucaklaşacaklar mı? Açıkça söylemek gerekirse bu olasılık çok az. Ama olmasını herkes ister. anlıurfa’da 13 yaşındaki N,Ç adlı kız çocuğuna yönelik cinsel saldırı davasının, Yargıtay’da, “Kendi rızası ile gerçekleşmiştir” şeklinde onayı toplumda derin tepki yarattı. Toplum, yargının bu kararını kabul edilemez buldu. Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Toplantısı’nda da tartışılan Yargıtayın N.Ç. kararı ile ilgili konuştu. Hukukçu milletvekili Acar, “N.Ç. olayı, Türk Ceza Yasası’nın eski haline de yeni haline göre de kabul edilir, adil bir karar değildir. 13 yaşındaki bir çocuğun cinsel ilişkide rızasının var olduğunun kabulü hakkaniyet ve adaletle bağdaşmaz. Bunu böyle kabul edersek, 13 yaşındaki bir çocuğun, işlediği suçlardan dolayı da büyükler gibi cezalandırılmasını kabul etmek gerekir. Bunun adil bir çözüm olmadığı ortadır. Bu kabul hukuk mantığına da aykırıdır. Kararın eleştirilmesi doğrudur, yargının adil olmayan kararları eleştirilmelidir. Ne var ki; yasama organı, bunu yaparken, ‘Mahkemeyi kınama’ gibi, yargı organını tümüyle zedeleyen bir tavır içinde olunmamalıdır. N.Ç. kararı doğru ve adil değildir. Bu ülkedeki herkes, 18 yaşından küçük bir çocukla cinsel ilişkiye girerse, ileride bunun hesabını vereceğini bilmelidir. Hele hele 13 yaşındaki bir çocuk için rıza tartışmasının yapılması, rızasının bulunduğunun kabulü, asla adil, doğru bir kabul olamaz.” Gürkut Acar’ın yaptığı değerlendirmenin altına herkes imzasını atacaktır. Atmayanın olmayacağını tahmin ediyoruz. HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK (0 242) 248 00 57 İLAN SERVİSİ C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear