Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 PATİKA HALUK IŞIK halukisik@gmail.com Güzel şeyler... İlgi alanı kültür ve sanat olan bir Cumhuriyet yazarı için, güzel şeyler ne olabilir ve nasıl yazılabilirdi? Can Yücel’i “anmak” güzel midir? Olmaz olur mu? Ama tam buna dair coşacakken, mezar anıt heykelinin parçalandığı haberini alırsanız, bu güzelliği nasıl dillendirirsiniz? Bu ülkenin en önemli sanatçılarından Mehmet Aksoy’un, kısa zamanda Kars’ta dilimlenerek, Datça’da balyozla parçalanarak yok edilen yapıtları karşısında, ne halde olabileceğini, “güzel güzel” yazmak olası mıdır? Emekten, demokrasiden, barıştan yana cümle kuran kaç şenlikli buluşmamız var? Bari onları yazayım derken, parçalanan çocuklar, bombalanan dağlar, kalbi yine ve yine incinen bir ülkenin “büyük yası” yüzünden, bu buluşmalar iptal edilmek zorunda kalıyorsa, ne yapmalıyım? Dikili ve Aliağa başta olmak üzere pek çok yerde, umudu kışkırtacak, coşkuyu paylaştıracak nice buluşmalar ertelendi. Dikili sokaklarının hüznünü görmeliydiniz, Aliağa’daki sessizliği yaşamalıydınız. Bunun nedenleri, yüreğinizi kaskatı yapıp, derin kederlere sürüklüyorken, bana biri “güzel şeyler” tanımı yapabilir mi? Ülke bunları yaşarken, Somali’de dans eden süper starların, memlekete döndükten sonra verdiği konserde “rica üstüne”, sarhoşluk ve kadeh gibi sözleri olan şarkılarından vazgeçmesinden, neşeli konular çıkar mı? Hangi örneği, hangi keyifle yazabiliriz acaba? Evet, bir de “hep aynı konuları yazıyorsunuz” eleştirisi var. Okur dostumuza şunu mu söyleseydim; hep aynı şeyleri yaşamaktan bıkmıyoruz da, “artık yaşanmasın, bu ülkeye yakışmıyor” derdiyle yazılmış itirazları okumaktan, niye sıkılıyoruz? Sanal, yapay, karartılmış “hafiflik” batağının parçası olmaktansa, “ağır” bir gazetenin köşeciğinden ses vermenin onuru, bize yetiyor. Umudu dillendirip talep etmek, yalnızca birkaç gazeteye ve insana kalmışsa, elbette eleştireceğiz, ama okumak ve okutturmak da görevimizdir. Bilmem, haksız mıyım? EGE EGE’den SERDAR KIZIK izmir@cumhuriyet.com.tr c 29 AĞUSTOS 2011 PAZARTESİ Güzel Şeyler Ali Sirmen, bir karşılaşmamızda, “Bu gazetede yazmak, bambaşka bir okura hesap vermeyi de göze almaktır” demiş ve eklemişti, “Çünkü Cumhuriyet okuru, yalnızca bir gazete okuru değildir.” Sirmen’in başta anlayamadığım sözlerini, süreç içinde epey yaşamış ve anlamış durumdayım. Sonuncusu, bir kaç gün önceydi. “Cumhuriyet bizim için çok önemli. Sakın yanlış anlamayın. Ama arada düşünmüyor da değilim, hiç mi güzel bir şey yok? Hep olumsuzlukları yazıyorsunuz. İnsanın içi sıkılıyor okurken. Canım, arada bir güzel şeyler de yazın, iyi haberlerden de söz edin. Zaten “ağır” bir gazete, sizlerin sayesinde, daha da ağırlaşıyor...” Bu mealde uzayıp gitti, okur dostumun eleştirileri. Kimimizin, fotokopi gibi sürekli aynı kalıpla yazıyor olmasından, kimimizin çok uzun tümceler kurmasından, kimimizin müzmin muhalefet tavrıyla her şeyi, hiçbir şey bulamazsa kendini eleştirdiğinden dem vurdu gülerek. Bu gazetenin en yeni ve Ege bölge eki yazarlarından biri olarak, eleştirilerinden yararlanacağımı söyledim. Her yazarın bir biçemi olduğunu, birçok yazarın bu “biçem” sayesinde, “yazar” kimliği kazandığını ve kabul gördüğünü söyledim. “Muhalif” olmasının nedeni, Cumhuriyet Gazetesi'nin tarihine bakılarak anlaşılabilirdi. Hangi değerlerden yola çıkarak bu “tavrı” içselleştirdiğinin, iyi bilinmesi gerekiyordu. Hoş bir akşamüstü muhabbeti, böylece bitti. Okur dostumuz evine giderken, şıpır şıpır bir deniz kıyısında, düşüncelerimle bir başına kaldım. I Baştarafı 1. Sayfa’da sevinme... gibi duyguları dile getiren cümlelerin sonunda kullanılır.” Bu tanımlamaya ilişkin örnekler de şöyle sıralanıyor: “ Ayy! Ağzımı açamaz oldum yahu! Tüh, yazık oldu! Ne büyük düş kırıklığı Tanrım! Şaşkın şaşkın bakmasana!” Bir başka tanımlama da şöyle: “Ünlem imi küçümsemek, alay etmek için ilgili sözcüğün ya da tümcenin sonuna konur.” Örnek: “Ey benim akıllı mı akıllı (!), eliaçık (!) komşum, bravo sana..." Şimdi, “bayramlık” bir ünlem kullanımından söz edeceğim. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonda tutuklanan Genel Sekreter Pervin Şenel Genç, çalışma arkadaşlarına bayram tebriği göndermiş. Cezaevi yönetimince vurulan “görülmüştür” damgalı tebriğin arkasında elle çizilen demir parmaklıklar figürü yer alıyor ve “BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!” mesajı... Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, mecliste büyük bir presle karşı karşıya olduklarını söylediği saatlerde, fotokopiyle çoğaltılarak bazı odalara asılan mesaj, gazetelerde yer aldı. Benim dikkatimi, kutlama mesajının sonundaki ünlem işareti çekti. Sorma şansımız yok; bayramı eşinden, yakınlarından, sevdiklerinden uzak dört duvar arasında geçirecek Genç, bu işareti özellikle mi kullandı, bilmiyorum. Belki de değildir! Bilerek kullandıysa her türlü yoruma açık. Dil Derneği’nin tanımlamadığı ve örneklediği yaklaşımlardan herhangi biri akla gelebilir, ya da hiç ilgisi yoktur... ??? Bayram öncesi ilginç bir ünlem örneği de Bodrum’dan. Amerikan Büyükelçisi Francis Ricciardone, Bodrum Bale Festivali’nde protesto edildi. Protestocu, Bodrum Yurttaş İnsiyatifi’nden Ayhan Karahan. Karahan’ın bugüne değin anti emperyalist nitelikli, iktidar karşıtı, çevre mücadelesi adına çeşitli konularda yüzlerce protesto eylemi var. Hakkında 96 dava açılmış, 38’i sürüyor. Ayrıca, “Hükmün açıklanması geriye bırakılan” 22 yıllık mahkumiyeti... Bale gösterisini bozmadan, verilen arada sahneye fırlayan Karahan ve arkadaşı İskender Doğer, ABD'yi protesto eden çeşitli sloganlar attı. Bu eylem, televizyonlarda haber oldu. Protestonun ilginç yanlarından biri de Ricciardone’nin yapılan eyleme değil, protestocuların yaka paça götürülmesine ve polisin tavrına tepkisiydi. “Olur böyle şeyler” dedi Ricciardone. Büyükelçi’nin tepkisinin ve bu sözlerinin sonuna ünlem koymalı. Hangi anlama geldiğini, Dil Kurumu’nun Yazım Kılavuzu’ndaki örneklerinden seçebilirsiniz... C M Y B C MY B