23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 EKİM 2011 CUMA EGE ‘derinden’ başladı HAKAN DİRİK İzmir'de yerel seçim hareketliliği erken başladı. Geçen genel seçimlerde stratejisini “yerel yönetim eleştirisi” üzerine kuran AKP, CHP'lilerin yönetimindeki belediyeleri elde edebilmek için şimdiden hamlelere başladı. İzmir'den milletvekili seçilen ve “potansiyel aday” gözüyle bakılan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ilçelerin yaşama geçirilemeyen projelerin ayrıntılı listesini istedi. Yıldırım, talebini valiliğe iletti. Valilik de kaymakamlıklar aracılığıyla belediyelere yazı gönderdi. Başta Karşıyaka ve metropol ilçeleri olmak üzere CHP'li belediyeler de önemli projelerini Binali Yıldırım'a ulaştırdı. Bu hamle, doğrudan doğruya seçimlere yönelik çalışma olarak değerlendirildi. CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır, AKP'nin İzmir için açıkladığı 35 projenin önemli bölümünün zaten CHP'li büyükşehir belediyesinin tasarımı olduğunu anımsatarak “Artık projeleri çalmıyorlar, anlaşılan bu işi aleni yapıyorlar. Belediye başkanlarımız bütçelerini aşan projeleri bakanlığa iletmişler. Ancak umarım yine kamuoyunda tartışılmamış projeleri oldu bittiye getirerek karşımıza çıkmazlar” dedi. AKP, seçim hazırlığını “derinden” yürütürken, CHP'liler ise yine parti içi mücadelede efor harcıyor. Mevcut il yönetimine karşı çıkan isimlerin olağanüstü il kongresi c 3 İleri demokraside talan 'Büyük ranta gözünü dikmiş olanlar, önlerinde hiçbir engel tanımıyorlar; bu yüzden çevre için yapılan eylemlere çok öfkeleniyorlar.' ASUMAN ABACIOĞLU Türkiye’de 80 darbesinden sonra yıllar süren baskı ortamının ardından ilk sokak eylemleri çevreyi koruma amaçlı olarak İzmir’de başlamıştı. Aliağa’da kurulmak istenen termik santrale karşı insan zinciri oluşturma eylemi büyük bir heyecan yaratmış ve basında geniş yer bulmuştu. Çevre eylemleri daha sonra da devam etmiş İzmir, Muğla, Bergama ve daha kapsamlı olarak Ege Bölgesi’nde termik santrallere, altın madenciliğine yönelik halkın katılımıyla gerçekleştirilen eylemler çevre korumacılık tarihinde halk direnişinin sembolü haline gelmişlerdi. Şimdi bugünün “ileri demokrasi’’ ortamına bakınca nereden nereye gelmişiz diye insan düşünüyor. Çevre için eylem yapmak artık yıllar öncesine göre daha tehlikeli. HES’lere karşı tepki gösteren eylemciler, polis dayağıyla, biber gazıyla, basınçlı suyla karşı karşıya kalıyorlar. Toprağını, nehirlerini, yer altı suyunu, geçim kaynağı olan tarımsal ürününü, ağaçlarını savunmak isteyenler kelle koltukta eyleme gidiyorlar. Bu eylemler sırasında hapiste çürümek, hayatını kaybetmek olasılık dahilinde; çevre için eylem yapanlar ‘’teröristlikle’’ bile suçlanır oldular. Karadeniz Bölgesi’nin dağları, ormanları, dereleri kocaman iş yapılan eylemlere çok öfkeleniyorlar. Oysa demokrasinin ilk adımları çevre adına yapılan eylemlerle başlamıştı. Eylemler, ardından hukuki kazanımlarla taçlanıyordu. Ama artık hukuksal alandaki düzenlemelerle çevre için olumlu mahkeme kararlarının çıkmasını beklemek de bir hayal oldu. Şimdilerde iklim değişikliği ile ilgili toplantılar yapılıp komisyonlar oluşturuluyor. Sokaktaki eylemcinin gözüne biber gazı sıkıp yerlerde sürükledikten sonra iklim değişikliğiyle ilgili çalışma yapmak da nasıl bir aldatmacadır. Bir uzman televizyonda çıkıp, ‘’Bu önlemler uygulamaya geçirilmeli’’ diyor. Her şey göz boyamadan ibaret bir şovun unsurları. Ancak kime anlatacaksınız ve kim dinler bunları? ÜRESEL DİRENİŞ ABD’de krizin etkisiyle sokaklara dökülen Wall Street eylemcileri, 15 Ekim tarihini küresel direniş günü ilan etmişler. Sel sularında evleri yıkılanlar, yakınları kaybolanlar, tarladaki bağdaki ürünleri yok olanlar, bütün bu olanların ‘’40 yılda bir yağan aşırı yağmur’’ değil de gözü doymaz bir kar hırsının sonucu meydana gelen iklim değişikliği olduğunu anladıklarında sanırım küresel direniş günü anlamını bulacak. Ama biz ne yazık ki yine başladığımız yere döndük. Seçim hesabı toplanması için başlattıkları imza süreci önceki gün sona erdi. Kongre için 311 imzaya ulaşmaları gereken muhalifler, bu sayıyı elde ettiklerini ileri sürüyor. Delegelerden topladıkları imzalarla “kritik eşiği” aştıklarını söylüyor. Ancak muhaliflerin kesin sayı vermekten kaçınması ve il yönetiminin yeterli imza toplanamadığı yönündeki açıklamaları, kongre yeter sayısına ulaşılamadığı yönündeki olasılığı kuvvetlendiriyor. İmzacılardan Kemal Karataş ise 316 rakamına ulaştıklarını ileri sürüyor. Muhaliflerin hedefindeki isim İl Başkanı Bayır, “Sosyal demokrat partilerde her zaman muhalif kanatlar olur. Ancak kanatlar politika üretmeye yönelik olmalı, kendini hırpalamaya yönelik değil. Kongre için imza veren de vermeyen de bizim partilimizdir. Ben yeterli imza toplandığına inanmıyorum. Ancak kongreden kaçan adam olmam. Kongre olursa, atanmış il başkanı, seçilmiş olarak gelir ve bu kez de kendilerine kongre sonrasında teşekkür ederim” diye konuştu. Bayır, “facebook” üzerinden yayınladığı mesajda da “Yeter sayıda imza toplayamadıkları halde kamuoyuna ve medyaya 'bu iş bitti' diyen arkadaşlarımın yarın il başkanlığına imzaları getirmelerini istiyor ve gereğini yapmak için olağan üstü kongreye davet ediyorum” dedi. AKP'nin yerel seçim hedeflerini anımsatan Bayır, “Gelin karşı devrim yapmak isteyenlere karşı mücadele edelim, kendi içimizde değil” görüşünü aktardı. EYLEM... makinalarıyla hallaç pamuğu gibi atıldı; koskoca bir bölgenin coğrafyası ve iklimi değiştirildi. İnsanlar, gece gündüz derelerin başında nöbet tutuyorlar. Orada doğayı savunan halk, büyük bir mücadele veriyor ama artık haber konusu olmuyorlar; kimse duymuyor, görmüyor, bilmiyor. Seslerini duyurmak için düzenlenen yürüyüş sonunda Ankara’dan içeriye sokulmuyorlar. İzmir’de Efemçukuru’nda fıstık çamı ormanlarının, üzüm bağlarının ortasında kocaman bir altın madeni tesisi kuruluyor. Kentin gelecekteki su kaynağını oluşturacak bir barajın hemen yakınında. Yıllar önce gitmiştim, son halini görmedim; görenler söylüyorlar. Orada da doğanın katledilmesine karşı bir hukuk mücadelesi sürüyor. Yerel gazetelerin sayfalarında görebiliyor musunuz? Nasıl büyük bir rant söz konusu ki, bu ranta gözünü dikmiş olanlar ne uluslararası sözleşmeler, ne iç hukuk, ne de mahkeme kararlarını tanıyorlar. Çıkarılan maden yasasıyla ülkenin tüm tarihi ve doğal hazineleri, sulak alanlar, kıyılar, ormanlar, uluslararası maden şirketlerinin ayakları altına seriliyor. Tarihi ve Doğal SİT’ler imar rantına engel oluşturmasınlar diye yeni yasalarla geçerliliklerini yitiriyorlar; koruma kurulları ortadan kaldırılıyor. Türkiye’nin tarihindeki en geniş çaplı katliam başlamış durumda. Bu büyük ranta gözünü dikmiş olanlar önlerinde hiçbir engel tanımıyorlar; bu yüzden çevre için K CHP İÇE DÖNDÜ KENTSEL DÖNÜŞÜM evre Şehircilik Bakanlığı'nın İzmir'i 'pilot il' seçmesiyle birlikte, yeni oluşturacağı planların 'plansızlığı' beraberinde getirebileceği vurgulanıyor. EMRE DÖKER ‘Planlı’ darbe Ç Yağmur pamukçuyu üzdü HİCRAN ÖZDAMAR Ege Bölgesi’nde son günlerde etkili olan sağanak yağışlar, özellikle pamuk hasadına başlayan üreticiyi perişan etti. Umutla ektikleri pamuk ve mısırda, kalite kaybı yaşayan üreticiler gelecekten kaygı duyuyor. Pamuk hasadının yüzde 10’nun gerçekleştiği Aydın ve çevresinde, üreticiler yağmur ve fiyat sıkıntısıyla karşı karşıya kaldı. 360 bin dekar alanda pamuk ekiminin yapıldığı Söke Ovası da sular altında kalırken, 10 milyon lira dolayında zarar oluştuğu vurgulandı. Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kocabaş, pamuk hasadının kısa bir süre önce başladığını, anımsatarak, “Pamuğun ancak yüzde 15’ini toplayabildik. Kalanı dalında duruyor. Bölgemizde makineli hasat yapıyoruz. Hasadın düzgün yapılabilmesi için pamuk bitkisinindeki yaprakları dökülmesine yönelik ilaç kullandık. Pamuklar, açıktaydı. Metrekareye 200 kilogram yağmur düştü. Hem kaliteden hem de verimden kayıp yaşıyoruz. Yüzde 25 oranında kaybımız var” dedi. Dolu ve don nedeniyle tarım sigortasının işlediğini, sel ve aşırı yağmurlarda tarım sigortalarının devrede olmadığını kaydeden Kocabaş, gelecek yıla yönelik bir çalışma yapılması için TARSİM yetkilileriyle görüşme yaptıklarını söyledi. Pamuk fiyatlarının yağmurun ardından düştüğünü bildiren Kocabaş, “Dünya genelinde 5 lira olan pamuk Türkiye’de 4 liraydı. Ancak yağmurlarla birlikte mahlıç pamuk 3 lira 50 kuruşa geriledi. Tarlalar da kurumadan makineler hasat için tarlaya giremez. Yaklaşık 10 gün boyunca tarlaların kurumasını ve yeni yağmurların olmaması bekleyeceğiz. Bu yıl kazancımız yağmurlarla birlikte gitti” diye konuştu. Son yağışlar, hasada yeni başlanan pamukta hem verim hem de kalite kaybına yol açtı İzmir'de, yerleşimin üçte biri kaçak yapılaşmadan oluşuyor. Bu durumu tersine çevirmek ve sağlıklı kentler oluşturmak için sorunlu ve yenilenecek bölgeler 1/25 bin ölçekli Kentsel Nazım İmar Planı'nda belirlendikten sonra 18 farklı alanda çalışma yürütülüyor. Ancak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın İzmir'i kent yenileme alanında da “pilot il” seçmesi tedirginlik yaratıyor. Çünkü bakanlığın istediği alanda kendi planlarını yapma yetkisi bulunuyor. Hali hazırda kent yenileme planlarına sahip olan İzmir'de, yeni oluşturulabilecek planların “plansızlığı” beraberinde getireceği belirtiliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Muhittin Selvitopu, kentin 11 bin 102 hektarlık yerleşim alanının 4 bin 430 hektarlık bölümünde kaçak yapılaşma bulunduğunu söyledi. Kent genelinde 18 farklı kent dönüşüm projesi hazırladıklarını bunların alanının 4 bin 400 hektar olduğunu kaydetti. Roman yurttaşların yaşadığı Ege Mahallesi'yle ilgili projenin Bakanlar Kurulu'nun onayına sunulmak üzere hazırlandığını anımsatan Selvitopu, “Kadifekale'de şu ana kadar bin 764 bina yıkıldı. Geriye 200 bina kaldı. Projenin kamulaştırma maliyeti 115 milyon lira, diğer düzenlemeler ve altyapı çalışmalarıyla bu rakam 200 milyon lirayı bulacak” dedi. Mimar Odası İzmir Şube Başkanı Hasan Topal, İzmir'in kentsel bölge nazım imar planları bulunduğunu ve kentin yenilecek ve sağlıklaştırılacak alanlarının belirlendiğini söyledi. Bakanlığın da bu planlanan alanlarda yapılacak çalışmalara destek vermesini isteyen Topal, “Bu planların dışlanarak yeni alanların belirlenmesi kente yarar sağlamaz. Plansızlık büyük sıkıntı doğurur” diye konuştu. Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Gökhan Erkan da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın kentsel yenileme alanlarına ilişkin planlara uyması gerektiğini söyledi. Bakanlığın plan yapma yetkisi olduğunu anımsatan Erkan, İstanbul'da ve Ankara'da bir çok alanda yetkiyi eline alan bakanlığın belediyeleri devre dışı bıraktığına dikkat çekti. MISIRLAR YATTI Koçarlı Ziraat Odası Başkanı Rıza Arslan da, yağmur nedeniyle mısır ve pamukta kalitenin düştüğünü söyledi. Menderes Nehri nedeniyle bölgede taşkın tehlikesi yaşandığını kaydeden Arslan,“Mısırların bazıları yattı. Pamukta lekelenme olduğu için de kalite düştü. Ürün kaybımız olacak. Ancak yaşadığımız daha büyük bir sorun, Menderes Nehri nedeniyle oluşan taşkın tehlikesi. Nehrin ıslah çalışmaları yapılmadığı için taşkın bekliyoruz. Çine yolundan başlayarak bölgede nehir yatağının temizlenmesi gerekirdi. Temizlik yapılmadı. Eğer taşkın olursa ürünlerimizden hiçbir gelir elde edemeyiz” dedi. Aydın Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanvekili Mehmet Kendirlioğlu da, bazı tarlalarda hasat bile yapılamayacağına dikkat çekerek, “Tarlalarda 20 santim su var. Üreticilerimiz krediyle, borçlanarak ekimini yaptı. Ay sonunda ödemeler başlıyor. Bu mağduriyetlerini nasıl karşılayacaklarını bilmiyorlar” diye konuştu. BÜYÜK SIKINTI Bölgedeki ziraat odası başkanları, üreticinin kaybının yüzde 25’e yaklaştığını söyledi. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear