Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 c İRENBE 11 OCAK 2011 SALI İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, ‘Dokuzuncu Senfoni’yle unutulmaz bir gece yaşattı Beethoven’in büyüklüğü... ZEKİ ARIKAN İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Şef İbrahim Yazıcı’nın yönetiminde, Ankara Devlet Çok Sesli Korosu ve değerli solistlerinin (Feryal Türkoğlu, Şafak Tulga, Emrah Sözer ve Tuncay Kurtoğlu) eşliğinde, 7 Ocak akşamı, Ludwig van Beethoven’in ünlü 9. Senfonisi’ni yorumladı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde olağanüstü bir gece yaşadık. Salonu dakikalarca çınlatan, göklere yükselen alkış sesleri, duyulan coşku ve yaşanan heyecanı yansıtıyordu. Rousseau’yu yakından bilen ve büyük bir doğa tutkunu olan Beethoven, pastoral senfonisinde işlediği doğa hayranlığını bu kez insan üzerinde yoğunlaştırdı. Beethoven’in insan sesiyle yoğurduğu bu senfoniyi en az yirmi yıldan beri kafasında tasarladığı söylenir. Senfoninin kompozisyonu 1823 yılında biter. Beethoven’in kendisinin hazırladığı konserde eserin ilk kez seslendirilmesi gündeme gelir. 7 Mayıs 1824 tarihinde Dokuzuncu Senfoni, Viyana’da Saray Tiyatrosu’da çalındı. İnanılmaz bir gece yaşanır. Alkışlar göklere yükselir. Beethoven bu alkış seslerini duymaz. Unger, bu alkışları göstermek için onu halka doğru çevirdiği sırada bu tufan sıradışı bir nitelik kazanır. Sanatçının yakın arkadaşı Schindler, “Ben yaşamımda böyle şiddetli olduğu kadar da yürekten gelen bir alkış işitmedim” diyerek o akşamki izlenimlerini dile getirir. Üç kez alkış yalnız imparator ailesine özgü olduğu halde Beethoven beş kez alkış tufanıyla onurlandırıldı. AASSM, cuma Tüp bebeğe duygusal destek İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İrenbe Kadın Hastalıkları ve Doğum Dal Merkezi Tüp Bebek Ünitesi Direktörü Op. Dr. Dilek Aslan, tüp bebek yönteminin teknik açıdan olduğu kadar duygusal açıdan da desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu ise ancak, uyumlu, planlı ve başarılı bir ekibin çalışmasıyla gerçekleşebilir” dedi. İrenbe'nin yaklaşık 40 çalışanıyla 40 binin üzerindeki hastaya hizmet verdiğini bildiren Aslan, “Sektörümüzde en önemli tercih nedeni daha önce uygulanan tedavilerde başarı elde etmiş bir hastanın referansıdır. Bu anlamda başarı oranlarımızın dünyanın seçkin klinikleri ile paralel olması ve başarı oranlarını sürekli en yüksekte tutma gayretimiz sonuçsuz kalmamaktadır. Önceki yıllarda bebek sahibi olmayı hayal bile edemeyen çiftler kendi mucizelerini gerçeğe dönüştürme olanağı bulabilmektedirler” diye konuştu. Sağlık sektörünün tüm dünyada, sigorta şirketlerinin, devlet politikalarının ve ekonomik sorunların kıskacında ve sıkıntılı dönemlerden geçtiğini vurgulayan Aslan, “Özellikle bölgemizde sağlık alanında yatırım yapmak oldukça riskli bir hale geldi. Bir çok özel sağlık kuruluşu ekonomik sorunlar nedeniyle kapanmanın eşiğine geldi. Bazıları SGK anlaşmaları ile ayakta kalmaya çalışıyor. İrenbe Tüp Bebek Merkezi hasta paylarına getirilen kısıtlama sonrası SGK anlaşmasını iptal etmek zorunda kaldı. Ancak yolumuza sarsılmadan büyüyerek devam ettik. Aslında devlet güvencesi ile yapılan tüp bebek uygulamalarının özel merkezlerdeki maliyetinin, bizden pek de farklı olmadığını keşfeden hastalarımız tercihlerini bizden yana kullandı” bilgisini verdi. akşamı gerçekleştirilen konserin sonunda dakikalarca alkış sesiyle çınladı. Aradan yıllar geçti. Bu anıtsal eser unutulmaya yüz tuttu. Senfoniyi Richard Wagner, Dresden’de yorumladı. Wagner senfoninin geniş bir felsefi açıklamasını da yaptı dinleyicilere... Wagner, neşeye ulaşmak için ülküsüyle didinen bir ruhun, bizleri dünya mutluluğundan yoksun bırakmak isteyen güçlerin baskısını önlemek uğrunda göze aldığı geniş bir kavganın eserin özünü oluşturduğunu söyler. İşin ilginç yanı, senfoninin açıklamasını Wagner, sürekli olarak Goethe’nin Faust’undan yaptığı alıntılarla açıklar, yorumlar. Dokuzuncu Senfoni’nin baştan sonuna yankılanan dirençli müziği, Schiller’in Neşeye Şarkı’sıyla buluşur ve bu şiirle bütünleşir. Böylece sanatçının yıllardır acısını, yoksunluğunu ve özlemini çektiği insan sesine ulaştığı görülür. Senfoninin en büyük ba şarısı da bu yepyeni yöntemde yatmaktadır: Neşe sen ey güzel tanrılar kıvılcımı / Ey Elizyum kızı, Biz tapınağına gireriz / Kendimizden geçmişçesine senin.. Türk sanat dünyası ve dinleyicisi, Dokuzuncu senfoniyle ilk kez 18 Nisan 1942’de tanıştı. Dinleyiciler seçkin bir topluluk oluşturuyordu.Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri ve o sırada birbiriyle savaşan ülkelerin büyükelçileri de salondu hazırdı. “İnsanlığın acılar içinde kıvrandığı böyle bir devirde, Beethoven’in sesine ve Schiller’in bu sözlerine ne kadar muhtacız” diye yazıyordu Yücel. Şef Praetorius da “Temenni edelim ki, bütün insanların kardeş olacakları zaman bizden artık uzak olmasın” dileğinde bulunuyordu. Senfoninin koro bölümü, bugün Avrupa Birliği'nin ortak bir marşı haline gelmemiş midir? Beethoven’in büyüklüğü de burada yatmaktadır. Zaman, nedensiz bir sessizliğin yalnızlığı içinde mitolojik suların mavi seraplarında serilmiş kaygısızca bekliyor. Biz de bunu fırsat bilerek gecenin tarihi sırlarla kaplı gizemli karanlığının dinginliğinde, Ege'nin coşkulu ve maceralarla dolu masmavi sularına yelkenler fora diyoruz. Henüz doğmamış ufkun puslu derinliklerine doğru yakamozlarla sevişe sevişe seyir yapmanın keyfi içindeyiz. Ay, kör karanlığın en uç noktasına ulaştığında, binlerce gök taşı gecenin en parlak yıldızlarıyla birlikte puruvamızdan boşanırcasına yağmaya başlıyor. Ardından esen huzurun rüzgarın buram buram deniz kokan esintileriyle de çok yoğun bir duygu selinin anaforlarında kaybolup, bu bezgin dünyanın çirkinliklerinden uzaklaşıyoruz. Poseidon’un bir işareti ile kuduran denizlerin kainata yükselen dalgalarında ÜNAL BENLİALPER DE Nİ Z Cİ Bir Deniz Masalı mutlu olunca zamanın ve hayatın ne kadar kıymetli olduğunu çok daha iyi anlıyor. Gün ağarmaya başladığında koyların gerçek sahipleri bizleri karşılıyor. Güneşin ışıklarını paylaşamayan yalı çapkını ile yavru bir karabatağın sudaki didişmelerine tanıklık ediyoruz. Denizin tarihsel perspektifindeki kültür birikiminin en mükemmel yansımalarını Kekova koylarında görebiliriz. Tarihi doku ve doğa bozulmadan kendini koruyabilmiş. Her yer geçmişin izleriyle kaplı. Koylar o kadar çekici ve etkileyici ki, defalarca gitseniz bile kesinlikle sıkılmıyor ve her defasında aynı zevkleri hissediyor, aynı heyecanı yaşıyorsunuz. Çok sevdiği mavi renkli yaşama oluşan geometrik şekillerin armonisi ile baş başayız. Bu harika duyguların sarhoşluğundan daha kurtulmadan, yol boyunca birbirleriyle oynaşarak bize eşlik eden gecelerin ateş böceklerinin o pırıl pırıl ışıltıları eşliğinde Kekova’nın masal koylarına doğru seyir yapıyoruz. Her yanımızı müthiş bir duygu seli sarmış durumda. Mutluluktan sanki uçuyoruz. Yüreğimiz sevgi ve huzur dolu, beynimizde hiç bir kuruntu ve olumsuz bir düşünce yok. Doğa ile denizin bütün güzellikleriyle birlikte olmanın ayrıcalığını yaşıyoruz. Zaman dört nala gidiyor. Adeta onunla kavga ediyoruz durması için. Gündüz olunca güneş batmasın, gece olunca da doğmasın istiyoruz. İnsan huzurlu ve zamansız veda ederek ayrılan kar beyazı yavru bir martının denizin üstünde cansız süzülen bedeninde açık kalmış kanatları arasından hüzün dolu bir yolculuğa çıkıyoruz. Ne mutlu ki vakitsiz gelen ölüm bile onu çok sevdiği sulardan ayıramamış. Yavru martının buruk acısını henüz yüreğimizde yaşarken, önümüzde birden küçük bir yunus sürüsü beliriyor. Teknenin bordosuna kadar sokularak bizimle yarış edercesine hiç ayrılmadan, gülümseyerek yollarına devam ediyorlar. Çok keyif verici bir görüntü. Yunuslarla vedalaştıktan sonra yakıt ve kumanya ikmali için çok sevimli ve tarihi özellikleri olan Demre'nin tekne barınağında demirledik. Buradan yeni koylara ve bilinmeyen denizlere doğru rota çizeceğiz. Çünkü denizle birlikte yaşamak inanın ki çok mükemmel bir duygu. unalkaptan@hotmail.com çen yıl azalma olduğunu da bildiren Aslan, şunları söyledi: “Tüp bebek sektöründe hizmet veren medikal firmalar pazardaki bu daralmadan ciddi olarak etkilendiler. Biz kurumsal olarak fazla etkilenmedik ancak maliyetler artarken tedavi ücretlerinde artış yapmamak bir hayli zorlayıcı idi. Personel giderlerinde ve sarf malzemelerde sürekli artış olurken fiyatı aynı tutmak ancak çok çalışarak mümkün oldu. Tüm ekip yorulmak bilmez bir enerji ile çalıştık. Mart ayında yayınlanan yeni yönetmelikle embriyo transfer sayılarına bir kısıtlama getirildi. Çoğul gebelik oranlarında azalma amaçlanıyordu. Biz merkez olarak bu uygulama için hazırlıklıydık ve fazla etkilenmedik. Belçika modelinde olduğu gibi bazı riskli gruplarda inisiyatifin doktora bırakılması ve devlet desteğinin arttırılması en büyük dileğimiz.” BAŞVURUDAolmak için yapılan başvurularda, geAZALMA Tüp bebek sahibi C M Y B C MY B