27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 Türkiyemizin dışında başka bir çok ülkede de kardaşımız, kandaşımız Türkler yaşıyor, hep biliyoruz bunu. O ülkelere bir punduna getirmiş ve yolunuzu düşürmüşseniz kendi gözlerinizle de görmüşsünüzdür. Bu “dışarlık Türkleri”, yaşadıkları o ülkelerde “azlıklar”ı (bir başka deyişle “azınlkıları” oluştururlar; ne var ki, bugün artık bizde geçerliliğini çoktan yitirmiş nice gelenek ve göreneklerimize sımsıkı bağlı ve Türklüklüklerini unutmazlığa getirmeden yaşamlarını sürdürmektedirler. Bir ulusu ulus yapan salt gelenek ve görenekleri değildir elbette. Gelenek ve görenekler, kapalı toplum yaşamı içinde saklı tutulur, üzerine titrenir ve sürekliliğiyle canlılığı kuşaktan kuşağa aktarılarak sağlanır. Dil ise öyle değildir. Siz dilediğiniz kadar “kapalı toplum yaşamı” içinde olun, çevresel etkilenmelerden uzak c ALAFORTANFONİ TARIK DURSUN K. 11 OCAK 2011 SALI ‘Çok’luğun Dili, ‘Az’lığın Dili Peki, ya “azlık” dilleri? Onlar gerçekte “çileli dil”lerdir. “Çokluk” diline ya da dillerine karşılık, giderek güçlerini yitirir, üstünlüklerinden de olurlar. Bir yerden sonra istese de istemese de dirençleri azalır, azalır ve eksildikçe eksilir. Geçerlilikleri de aynı oranlamadadır. “Çokluk dili” yalnız konuşmayı değil düşünmeyi de etkiler. Yavaş yavaş “azlık dili”ne girerek onu bozmaya, onu değiştirmeye yönelir. Bu, kısa bir sürede olmaz. Bunun için uzun bir geçmiş gereklidir. Eğitim ve öğrenim dili olması, kitle haberleşme araçlarının (kısacası medyanın) diline dönüşmesi kaçınılmazdır. Bir dilin başka bir dile direnmesinini kalamazsınız. Hangi toplum içinde yaşıyorsanız, o ülkede hangi topluluk “çok”luk ise, geçerli olan da onun dilidir. Yaşayan dil de tabii. “Azlık” dilleri uzun süreler direnir, “hayatta kalma” savaşı verirler, fakat çoğu kez umutsuz bir savaştır. “Çokluk”un dili olanca etkinlik ve yaygınlığa baskın çıkar, kazanan da o olur. Yenilgiye demeyelim bir tür “ricat”a uğrayan da bu“azlık dili”dir. Dil, bir tür düşünme ve anlaşma aracıdır. Bu kural o dilin bütünüyle egemen olduğu ülke için geçerlidir. Çünkü herkes aynı dili konuşur, konuşmaktadır. Araç olarak yine onu kullanır. Aynı dilde düşünülür, yazılır, örneklendirilir... azaltan etkenlerin başında kimi kelimelerin o dile “girmesi”dir. Bir de bakarsınız, yabancı kelimeler girmiş, bir de bakarsınız dilinizdeki kelimeyle o kelime yer değiştirmiş. Evet, olur böyle şeyler. Bu aslında bir başlangıçtır. Sonra düşünmeyi etkiler, sonra yazmayı, sonra, sonra konuşmayı ve en sonunda da bütününü. Etkin olan “çokluk dili”dir artık. “Azlık dili”ni “çokluk dili” düşünme biçimini zorlar. Benzeri biçimde düşünülmesini, yazılmasını giderek konuşulmasını ister. Kaçınılmazdır, bunun önünde hiçbirşey duramaz. Bu dilin özdirenci dışında o dilin sahiplerinin özdirecine bağlıdır. “Çokluk dili” bu denli bir karşı koyuşta geriler, etkinliğini yitirir... Kendi dilini sevmelerine, onu öbür dillerden sakınıp korumalarına da kendi alanına çekilir. Elinden başka bir şey de gelmez zaten. EGE’den SERDAR KIZIK I Baştarafı 1. Sayfa’da Bugün Gediz ovasındaki asmalar üzgün. Turgutlu’dan Manisa’ya, Salihliden Alaşehir’e, nice köyde, kasabada, asmalar üzgün. Hepsi kollarını açmış, kucaklamak için seni bekliyorlardı.... Sen yoksun. Çünkü onların Bağcı Babaları, “hoş geldin hayat, güle güle ölüm” diyerek sizleri, bizleri yalnız bıraktı. Dr. Süleyman Bağcı öldü. Gediz ovasındaki omcaları sen dillendirdin, sen ayağa kaldırdın. Onlara, kollarını iki yana açıp flokserayla, akballıkla, çelik marazıyla, salkım güvesiyle savaşmayı, daha güçlü olmayı, sen öğrettin. Beton direklere bağlayıp tellerle güç verdiğin dallarını sen terbiye ettin. Gediz ovasındaki bağların topraklarında senin alınterin, senin göznurun var... 1960’lı yılların Kasabası... Süreyya Berfe “Kasaba” şiirini daha yazmamış. Koza Pazarı çevresinde üzümle başlayıp pamukla, tütünle biten yoğun bir ticaret kavgası var. Alınteri sudan ucuz. Miele marka sarı bisikletinin belleğime çakıldığı günler... Acılar, yokluklar, başarılarla dolu öğretim yılların... 1954 yılında tıp fakültesini bitirip Turgutlu’da KONU K EFDAL SEVİNÇLİ Hoş Geldin Hayat hastalara koşturan genç bir doktorsun. Ben de yazları senin çırağınım. “Doktor hastaya gitti. Doktor Irlamaz’a gitti. Doktor Urganlı’da...” Bir yaz günü sabahı... Muayenehanende bir tuhaflık var. İçerisi kalabalık. Ancak herkes suskun seni dinliyor, duvardaki panolara bakıyorlar. Senin ellerin birinci panoda geziyor. Beton direklerinin nasıl yapılacağını, tellerin nasıl çekileceğini anlatıyorsun. İkinci panoda, asmaların birinci yılı, ikinci yılı. Sürgünlerin kollara ayrılışı, dalların budanması, şaklama önemli diye heyecanla konuşuyorsun. Daha şeker hastası olmamıştın. Seni, uzun dönem muayenehanende hastaların bulamadı. “Doktor yok mu? Nerede?” sorularının yanıtları, “Çıvgalı’da, Kırbağa gitti, Irlamaz yolunda, Acıbadem’de, Davutlu’da, Gedizaltında, Ahmetli’de, Halilbeyli’de, Gökkaya’da. Avşar’da, Musacalı’da derken çoğaldı, çoğaldı. Alaşehir’de, Sarıgöl’de, Salihli’de” vb. oldu... Doğrusu sen yaşamla kendini sınıyordun. Yunus Emre’yi, Hacı Bektaş’ı, Mevlana’yı, Aşık Veysel’i okuyup öğrendiklerini bizlere dağıtırken asmalar da senin yoldaşların oldular. Bugün artık bağlar, birdiler, iki oldular, beş oldular, elli oldular ve binlerce oldular. Üzümleri dallarında güzelleşti. Toprak sergiden kurtuldular, yağmurdan, çamurdan korkmadılar, askı sergilerde kurudular. Ancak, bugün Gediz ovasındaki bütün asmalar üzgün. Sen yoksun... Gediz ovasının topraklarında alınterinin, göz nurunun olduğunu artık herkes biliyor. Ve sana, hep bir ağızdan hepimiz, “hoşgeldin hayat, güle güle ölüm” diyoruz. Yaktığın ışıklar hiç sönmeyecek! Unutma! Gediz ovasındaki bütün asmalar, bütün bağcılar seni sevgiyle anacaklar! Işıklar içinde Doktor... Işıklar içinde... Genel Başkan’a yakın olanlar mı, Gürsel Tekin’in gözüne girenler mi? Yoksa parti içi dengelere göre mi davranılacak? Ya da adayları parti tabanı mı belirleyecek? Delegelere sorulacaksa ortaya nasıl bir manzara çıkacak? Soruları uzatmak olası. Bunlar bizim saptamalarımız değil, adaylığa soyunan birçok partili arayıp, soruyor. Milletvekili aday listesi hayli kalabalık. Otursak bazı internet sitelerinin yaptığı gibi yüze yakın ismi alt alta sıralar, herkesin gönlünü alırız. Ama gerçekçi olmaz... Şimdi daha güncel bir konuya gelelim en iyisi. İl başkanı kim olacak? Soru, daha sıcak bir gündem oluşturuyor. Gönlünde başkanlık yatanların kimi genel başkan kimi MYK üyeleriyle görüşmeye çalışıyor. Bu arada örgütü merkez alanlar, ya da karar verme mekanizmalarını dört koldan saranlar da var... İzmir’de başta İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu olmak üzere pek çok il ve ilçe yöneticisi istifalarını verdi. İl yönetiminden Rıfat Özer ile Ali Rıza Kaya da istifa etti. Balçova İlçe Başkanı Mustafa Moroğlu, Karşıyaka İlçe Başkanı Ertam Özen, Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, Bergama İlçe Başkanı İdris Yavuzyılmaz’ın da gönlünde vekillik yatıyor. Nalbantoğlu’nun yerine, atama yapılana dek örgütlenmeden sorumlu başkan yardımcısı Tamer Akçam vekalet ediyor. Akçam, il yönetimlerinden bazı isimlerin de desteğiyle başkanlığı sürdürmek istiyor. Eski yöneticilerden Mustafa Tosunlar’ın adı da il başkanlığında geçiyor. Tosunlar, dün Ankara'da parti yöneticileriyle görüştü. Bu arada kulislerde İzmir Anakent Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve MYK Üyesi Alaattin Yüksel’in desteğini aldığı söylenen Mustafa Moroğlu’nun il başkanlığından söz ediliyor. Ancak buna itirazlar da yükseliyor. Çevre ve doğada önemli zararlara yol açacak, pahalı, gereksiz bir yatırım olarak görünen İstanbulİzmir otoyoluyla ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyor. Eski İzmir Barosu Başkanı Noyan Özkan, “Meslek odaları ne yapıyor?” diye soruyor. Çünkü uluslararası Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED) çalışmaları kapsamında, projeyle ilgili halkı bilgilendirme toplantıları İzmir’den başlayacak. Bu toplantıların ilkinin 17 Ocak'ta, yolun son aşamasının yapılacağı İzmir’de gerçekleştirilecek olması ilginç. Özkan tarihe dikkat çekerken, “10 günlük bir süre içinde 421 kilometrelik otoyol için, hiçbir bilgisi olmayan, Bilgi Edinme Yasası uyarınca bile bilgi edinemeyen kişilerin, kendi görüş ve önerilerini yapılacak toplantılarda ifade etmesi beklenmektedir” diyor. Özkan haksız mı? cEGE İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Editör: HAKAN DİRİK Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir serdarkizik@cumhuriyet.com.tr eposta: izmir@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Salı ve Cuma günleri yayınlanır. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear