22 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 HAZİRAN 2010 SALI cEGE Hades’in Tartaros’u kökenli hırslarımızdan duyguların yoğun ayrılmanın zamanı artık baskılarının neden çoktan gelmiş olmalı ve olduğu iğrenç sonuçlara bunlardan hemen dayanabilmek o kadar kurtulmalıyız kolay olmasa Zorlaşan yaşam gerek. şartlarının insanı Doğanın içine sürüklediği o ülkemize cömertçe DE Nİ Z C İ acımasız, baş sunduğu rüyalar ÜNAL BENLİALPER diyarı, pembe döndürücü vahşi anaforların da, masallar dünyası yeni yeni umutlara ve ve eşi benzeri olmayan düşlere sevgiyle yelken ihtişamlı koyları, binlerce açarken, Ege ve Akdeniz’in yıldır derin bir sessizliğin sihirli sularının hasret dolu içinde birbirlerine yaslanmış bakışlarında, derin bir cömertçe insanoğlunu huzurun keyfini beklerken, maviliklerin yaşayacaksınız. üstüne özlemle uzanan Bütün benliğimizi gecenin zor karanlığı, ay insafsızca sararak esir alan, ışığının parıltılarla süslenen yoz, bencil ve despot gösterilerini heyecan ve [email protected] 3 SPOR GÜNDEMİ NÜVİT TOKDEMİR Eski çağlarda hüküm süren antik Helen dinlerinin, ölümden sonraki esrarengiz yaşamının sürdüğü karanlık dünyasının yeraltı tanrısı Hades’in sır ülkesi Tartaros’a, panik içinde göç eden yılgın denizlerin yok oluşunun hüzünlü öykülerinin, ruhumuzu sızlatan haykırışları karşısındaki çaresizliğimizin verdiği acılar, yüreklerimizde kocaman bir alev topuna dönüşüveriyor. Bunalım üreten, ezici, bıktırıcı ve kaygılarla dolu sosyoekonomik yaşantımızda kaybettiğimiz en değerli duygularımıza yeniden kavuşmamız gerektiği inancındayım. Tutsak olduğumuz ve engelleyemediğimiz bencil coşku içinde seyretmenin zevkini çıkarıyor. Bütün bu olumsuz etkilerin sosyal çözümlemelerindeki bileşenlerinin tanımlamalarını yaparken, yaşamın içindeki kişisel ve toplumsal etkileşimlerinin sonuçlarını çok iyi değerlendirmeliyiz. Sevgi ve huzurla yoğrulmuş denizlerimizin zarif dalgaları arasında, yeniden şekillenen mutluluğun resmini çizebilmek kadar insanı rahatlatan bir duygu olamaz. Ege ve Akdeniz’in, evrensel sevgi ile yıkanmış maviş sularındaki yaşam sevincinin ufkun derinliklerinden kainata seslenişinin öyküsünü yazabilmektir, tutkunun en anlamlı ifadesi. Altaylıların Günü!.. Altay, yarın kulüp olarak yarınlarının belirleyicisi olacak zorlu bir genel kurul gerçekleştirecek... Yedi sezondur aşamadığı "Süper Lig" çıtasına niçin ve neden takıldığının sorgulanması gereken bir genel kurul; sorumluların, kulübü bugün içinde bulunduğu borç birikimine sokanların hesap vermesi gereken bir genel kurul... Altay'ın yarınlarını aydınlatması için "divan kurulu" engelini aşmasının zorunlu olduğu bir seçim olacak bu!.. Kısacası, Altay'lıların yılların birikimiyle hesap sorması gereken, kulübün geçmişte aldığı "Büyük Altay" unvanına yaraşır bir genel kurul beklentisi tüm üyelerin belleğinde yer almış durumda... Hoş, Altay o "büyük"lük unvanına yaraşır bir anlayış içerisinde yönetilmiyor son yıllarda, ancak yine de İzmir'in ayrıcalıklı kulüplerinden biri!.. "Ayrıcalık nereden geliyor?" diye sorarsanız eğer, elit isimlerle yönetilmiş bu kulübün geçmişten bugüne yarattığı havayı anımsatmak yeterlidir... Şimdi siyahbeyazlı kulüp üyeleri, karşılarında buldukları üç adayı dinleyecekler ve kararlarını verecekler... Bir yanda, "divan kurulu"nun desteğini almış, kendisi de aynı kurulun üyesi olan Ahmet Taşpınar; Diğer yanda taraftarın güvendiği ve desteklediği, önyargısız, düşündüklerini herkesle paylaşan, kulüpte daha önce görev yapmış ve değişik projelerle öne çıkan Ömer Hızlıok; Bir diğeri ise yine kulüpte görev üstlenmiş Etem Oruç... Neresinden bakılırsa bakılsın, Altaylı oldukları kesin üç aday!.. Bu noktada, bir eleştiriyi divan kurulu üyeleri ile birlikte, başkan Erdoğan Tözge'ye yöneltmek gerekiyor... "Görevi bırakıp gidiyorum, artık yaşlandım" derken, bir ismi işaret etmek ve bunu kurul olarak açıklamak ne derece doğru ve adildir? Sizin göreviniz Altay'a başkan v yönetici kadrosu atanmasını sağlamak mıdır? Anlayışınız ve kurulunuzun yaptığı açıklama etik midir? Her ne kadar, Ahmet Taşpınar, bu açıklamaya tepki gösteriyor gibi görünse de, mesaj gerektiği biçimde algılanmamış mıdır? Bu yarışta, daha önce karşıt görüşte olanlar; birbirlerine en ağır eleştirileri yöneltenler bile biraraya geliyorsa; yenilenecek diğer kurulların (divan, balotaj vs.) seçimleri için de divan kendi ağırlığını hissettirmeye çalışıyorsa, ne yazık ki Altay, bir yenileşmeye gitmiyor, eski lokmaları çiğneyecek demektir!.. "Büyük" olarak adlandırılan bir kulübün genel kuruluna yakışan son derece demokratik bir seçimin gerçekleşmesi ve Altay'ın yarınlarının güvence altına alınmasıdır. Bir yerlerden gelen telefon mesajları ile kulübün yönetici kadroları belirlenmemeli; sağlıklı, taraftar kitlesini de içine alan yöneticilik anlayışı benimsenmelidir... Başkan Niyazi Konuşmaz, kulübün 18.5 milyon (trilyon) borcu olduğunu söylüyor... Böylesi bir borcun altına girmek nasıl bir çılgınlıktır? İşte bu nedenle Altay delegesi genel kurulda kararını kendi bilinci içinde vermelidir ve verecektir diye düşünüyorum... En azından, kulübün belli isimlerce "ipotek altında tutuluyor" görüntüsünden kurtarılması gerekiyor... Altaylılar, oylarını yılların özlemi ve birikimiyle kullanacaklardır. Gün onların günüdür!.. Ette sanal düşüş! ükümetin ithalat politikası, tüketiciye yansımadı. Kırmızı etin kilosu marketlerde 30 lira civarında seyretmeyi sürdürüyor. Üreticiler ise karkas etin kilosunu 13 liraya elden çıkarıyor. HİCRAN ÖZDAMAR Kırmızı ette ithalat kararı ve hükümetin açıklamalarına karşın fiyatlarda düşüş yaşanmıyor. Et ithalatı ihalesinin yapılmasının ardından üreticiler zorlu günler yaşarken, tüketiciler de fiyatlarda beklediği düşüşü göremiyor. Kırmızı etin kilosu kimi marketlerde 20 liranın üzerinde seyrederken, bazılarında 30 liranın altına inmiyor. Üreticiler ise karkas etin kilosunu 13 liraya elden çıkarıyor. İthalat kararına karşın fiyat konusunda tüketicilerin beklentisi karşılanamadı H HAYVANCILIK BİTİYOR Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkanı Şükran Eroğlu, kırmı et fiyatlarında piyasayı etkileyen düşüş yaşanmadığını belirtti. Eroğlu, Tüketicilerimizin alım gücünü etkileyen bir fiyat düşüşü olmadı. Ülkemizde besicilik gelir kaynağıyken, hayvancılık bitmeye başladı. Arz talep dengesinde bir bozulma yaşandı. Ancak dışırıdan et ithal etmek çözüm de Üreticinin elinden 13 liraya çıkan et, market raflarına gelene dek fiyatını 23 kat artırıyor. İthal etin de ne kadar sağlıklı olacağı tartışılıyor. ğil. Hayvancılığı teşvik edici politikaların geliştirilmesi gerekir. İthalatla dışa daha bağımlı hale geleceğiz. Ayrıca ithal edilecek etin sağlıklı olmayacağını düşünüyoruz. Ülkemizde denetimler çok iyi yapılmıyor” dedi. olumsuz etkilendiğine dikkat çekerek, “Üreticilerimiz karkas etin fiyatını 13 liradan satıyor. Ancak tüketiciye ulaşan rakamlar farklı. Karkas etin kilosunun 13 liradan satılması üreticilerimiz için zarardır. Bu rakamlar, 1516 TL arasında olmalı. Ancak böyle olduğunda üreticilerimiz para kazanabilir. Şimdi yem fiyatlarıyla karşılaştırdığımızda zararın ne kadar büyük olduğunu görürüz” diye konuştu. ÜRETİCİ ZARARDA İzmir Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Adnan Erkin de üreticilerin et ithalatından [email protected] C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear