Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 BİRİLERİ/RİFAT MUTLU rifatmutlu@gmail.com cEGE Eski İzmir tarih mi oldu? Hayır şu, yolun iki yanında sıralanmış tarih olmadı; anılarda yaşıyor, dükkânların esnafı sanki sözleşKO N U K keşfedilmeyi bekliyor. Ayak mişçesine elifi elifine hep aynı izlerini örtmüş, toz ve dumanın saatte teneke süzgeçleriyle kalNESLİHAN PERŞEMBE üflenmesini istiyor. dırımları sular, Mumcu KahveKendi tarihime baktığım zaman si’nin delikanlıları kapı önüne ikiİzmir çıkıyor karşıma. Bu şehirde şer sandalye atıp, ta oradan doğdum, büyüdüm, yaşamaktaHeykel yollarını gözlerlerdi. Sözyım. Bu şehre dair anılarım da lülerini tabi, yavuklularını tabi, afbenimle yol almakta. “Anıları kaleme almak, onları toslarını tabii.” Yazarın anlattıklarına çocukluğumgün gün yaşadıkça sayfalara dökmek, bence pek da ben bile tanık oldum. Ama bir gece sanki hepikolay bir iş değildir. Yazma ustalığının yanı sıra, miz bir kabus gördük ve uyandığımızda gerçek ololağanüstü bir gözlemcilik de gerekir. Bir o kadar duğunu anladık. Sanki her şey bir anda mı değişti? da yansızlık” diyor Tarık Dursun K. ve İzmir’e dair “Gece mi gitmişler biz farkına varamamıştık. Yoksa anılarını; kentin dokusundaki o büyük değişimin gün ışırken, biz en derin uykularımızdayken mi, olmadığı zamanlardaki anılarını, Cumhuriyet Kitapgörmemiştik? Yoksa, yoksa... Bir de baktık, evler ları’nca yayınlanan “Kaş Kaş Üstüne Taş Taş Üsboşalmış, insanlar gitmiş. Ne bulmuşlarsa onunla” tüne” adlı deneme kitabında usta kalemiyle anlatıAlireis mahallesi, 1939 doğumlu annemin de 27 yor. Kitabın bazı bölümlerinde sanki annemi dinler yaşına kadar ikamet ettiği yer. Evet orada evlerin gibi oldum. Bu, yazarın neredeyse annemle aynı en azından taraçasından deniz görülür. Kaybolmak dönemi, aynı semtlerde paylaşmasından olsa geisteyenler için ideal bir yerdir. Yazarın kitapta bahrek. Ama yazar gibi sormadan edemiyorum; bazı settiği gibi Alireis mahallesi ne Alsancak gibi, ne de şeyler anı olmayabilir, bugün de yaşayabilir, yarına Karşıyaka gibi yıkılıp yeni baştan yapılmadı. Ama o da taşınabilirdi. Nasıl bu hale gelindi? “Batı’nın bükapı önlerinde oturup çekirdek yiyen, birbirlerinin yük kentleri, her savaş ertesinde yeni baştan yapıhallerinden hatırlarından anlayan insanlar bir yanlalırken, eskiyi, kentin cümbüşlü, şehrayin yanını hiç rına dağıldılar. Oysaki sadece evlerine giderken bozmamayı hep akılda tutmuşlar, hem içindekileri yokuş çıkmayan, hayatın zorlu yokuşlarını da aşan hem de dışarıdan gelenleri asla düşkırıklığına uğinsanlardı. Artık Alireis’de, rahmetli anneannemin ratmamaya çalışmışlardı. Kentler de yazar gibi dediği yerliler oturbütün benlikleriyle yeni idiler; yemuyor. Aralarda kaçak çıkılmış nilenirken kimliklerinden hiçbir çok katlı apartmanların dışında şey eksiltmemişlerdi.” evler, kendini bırakmış, bakımsız Sosyal çöküntünün en belirgin insanlar gibi yerli yerinde. özelliği; yaparken yıkmak. Yetki Hele de bahar havasında sahibi kişiler kentin değerlerini günbatımını izlemeye doyamaele geçirip talan ederken, özellikdığım Pasaport... Tarık Dursun le de o kentte ömürleri geçmiş K.’nın belirttiği gibi; vapur iskeinsanlar bu yağmada neredeler? lesi, bodur feneri ve Sahil Sıhhi“Talanı seviyoruz, politik araç diye binası ile orası da yerli yerinye kullanıyoruz. Bürokrasi aşılde. Hâlâ şairlerin uğrak yeri. Şamaz bir duvar, bir mayınlı tarla. irler... Kitabın “Yüreğimde YareVe sorumsuz nüfus artışı.” Bu ler” bölümü şairlere adanmış. saptamasında haklı değil mi TaGurbette en çok Kemeraltı’nı rık Dursun K.? Ne yazık ki fazlaözlediğini belirtmiş yazar. Oysasıyla haklı. Neyse ki İzmir’in yitiki şimdilerde İzmir’de yaşayanrilmeyen mirasları hâlâ var; yaz lar aylarca Kemeraltı’na uğragünleri akşamüstüne doğru bizmayabiliyorlar. Tarık Dursun leri ferahlatan imbatı gibi. Ancak K.’nın ise “Kaş Kaş Üstüne Taş çarpık kentleşmenin sonucu imTaş Üstüne” adlı kitabında nerebatı yaşamak herkese nasip mi? deyse İzmir’e özgü uğramadığı Bir kenti tanımanın yollarından biri de, semtlerihiçbir yer yok; özellikle kimliği bozulmamış o eski ne verilmiş isimlerini düşünmektir. Kapılar, Darİzmir’e ve İzmir’in bugününe, kent, kentleşme ve ağacı, Başoturak, Tilkilik, Serinkuyu, Kokaryalı... insanlar çerçevesinde. Yaşadığınız kentin sokakNiye verilmiştir bu isimler? Yazar, bu sorunun larında bir yabancı gibi dolaşıyor olabilirsiniz. Bir ipuçlarını kitabında vermiş. Verilmeyen ipuçlarını dostunuzu gördüğünüzde nasıl heyecanlanıyorda siz araştırın. Ama ne yazık ki birçok semtin, önsanız, yaşadığınız kente bakınca da bu heyecanı ceki adının peşi sıra gitmeniz gerekecek. hissedebilirsiniz. Bunun en önemli yollarından biri Hepimiz zaman zaman istemez miyiz çocukluğu de o kent üzerine yazılmış kitapları okumak ve armuza dönmeyi? Tarık Dursun K.’nın kuşağındakiler dından o kenti dolaşmak, o kenti keşfetmek. herhalde daha çok ister. Neden mi? “Bir Kenti BilKitapta söz edildiği gibi “Ege’de bir mevsimde mek” bölümünde yazar bakın çocukluğunun İzgöz de mavi, deniz de” diyerek “Kaş Kaş Üstüne mir’ini nasıl anlatıyor: “Eski İzmir, eski ve düz İzTaş Taş Üstüne” üzerine izlenimlerimi, Tarık Durmir’in tek yokuşlu semtidir. Namazgâh’tan, basasun K.’nın oğlunun, babasının İzmir’ine dair anlatmak basamak kimi tanıdık tanımadık merdivenleri, tığı şu cümlelerle bitiriyorum: “Onun İzmir’i, bir dar ve sık gölgeli yokuşları çıkar, birbirine yaslanbaşka... Onun İzmir’inin yonca geçitleri yok. mış asırlık ‘sakız ev’lerin cumbalı büklümlerinden Onun İzmir’i berbat kokmaz... Onun İzmir’inde ingeçer, tekke’yi arkanıza alır ve Alireis Mahallesi’ne sanlar, denizden gelene pencerelerini açar, aşavarırdınız. Bin yıl öncesinde de böyle miydi bu kent ğıda yüreği daralanlara ses verir: ‘İmbat çıktı’ acaba? Akşamüstleri, İzmir’de yani, MezarlıkbaOnun İzmir’ini biliyorum. Onun İzmir’i hiç değişşı’ndan Eşrefpaşa’ya giden dik ve kesintisiz yokumedi. Babam, İzmir delisi... Ne güzel!” 3 ARALIK 2010 CUMA EGE’den SERDAR KIZIK ¦ Baştarafı 1. Sayfa’da İzmir Delisi Sofrada bulunan tanrıçalardan üçü; Hera, Athena ve Aphrodite, her biri kendinin en güzel olduğuna inanarak, aynı anda uzandılar elmaya: En güzel benim! Hayır benim! İkiniz de değilsiniz; benim en güzel!.. Tanrıçalar kavgaya tutuşacaklardı ki, tanrıların tanrısı Zeus’a başvurdular. Zeus ne yapsın? Hera karısı, Athena kızı, Aphrodite de... Hiçbirini gücendirmek istemedi. “Kararı benim adıma İda (Kaz) Dağı’ndaki çoban Paris versin...” dedi. Kraliçe adayları, yargıcın aklını çelmeye çalıştı. Hera, Paris’e Asya krallığını söz verdi. Athena, savaşlarda yenilmezlik vaat etti. Aphrodite, “Elmayı bana verirsen sana dünyanın en güzel aşkını veririm” dedi. Paris, altın elmayı, Aphrodite’e uzattı... Bundan böyle Aphrodite, güzelliğin erişilmez temsilcisi sayıldı... ??? Bu Anadolu söylencesi, Şadan Gökovalı’nın yeni kitabından. Yazın dünyasında 20 kitabıyla, yüzlerce makalesiyle, Ege ve Anadolu kültürüne katkılarıyla yıllardır üreten Prof. Dr. Gökovalı, bu kez Yaşar Üniversitesi Yayınları’ndan ‘Söylence’yi çıkardı. Kitap, aynı zamanda bir kaynak, başvuru belgesi. Genel bilgilerin yanı sıra Türk, Mısır, Hitit, Fenike, Asur, Sümer, İran mitolojilerini anlatıyor. Klasik mitolojiden sonra Anadolu söylenceleri... Ne hoş öyküler var... Gökovalı öğretmene teşekkür etmeli... Anadolu söylenceleri ne zengin bir kaynaktır ki, nice yazara, romancıya, öykücü ve şaire ilham verir. Gözümün ucuna, kütüphanemdeki Saadettin Öztürk’ün “Hey Gidinin Egelisi” takıldı yazarken. Ege kültürünün olağanüstü zenginliğini yansıtan kitap, insana yaşama coşkusu veriyor. cEGE İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Editör: HAKAN DİRİK Görsel Yönetmen: SERDAR AĞIR İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir eposta: izmir@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Salı ve Cuma günleri yayınlanır. serdarkizik@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B