Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 OCAK 2010 CUMA c D E N İ Z C İ 5 Çağdaş Denizcilik ÜNAL BENLİALPER Denizcilik sektörümüzün önde gelen kuruluşları, ekonomik krizin olumsuz etkilerinden kurtulup, yeniden toparlanma ve kalkınma staretejilerini belirlerken, programlarındaki en önemli konulardan birisi, istihdam ve sosyal güvenliğe ilişkin yasalarda yapılacak yeni düzenlemeler olmalıdır. Bu önemli iki konu, toplumsal barışın ve huzurun sağlanmasında etkin rol üstlenmiştir. Bununla birlikte, işçi ücretlerindeki adaletli rakamın sağlanması da yaşam standartlarını yükselteceği gibi, sektöre saygınlık ve güven getirecektir. Denizcilik misyonumuzun sahip olduğu sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerin güncelliğini koruyabilmesi için üretilen ulusal içerikli politikaların kesintisiz ve zamanında uygulanması gerekir. Bununla birlikte sektöre düzenli olarak bilgi akışının sağlanması ve teknolojik gelişmelerin aktarılması onun rekabet gücünü arttıracağı gibi, dünya deniz taşımacılığındaki manevra yeteneğini de geliştirecektir. Denizciliğimizin tarih boyunca örgütsel anlamda sahip olduğu kültür birikiminin zayıf ve kopuk bağlarının günümüzdeki yansımaları çok ağır olmaktadır. Sektördeki bütün iş kollarında yaşanan bu kadar çok olumsuzluk karşısında ortaya çıkan ihmaller zinciri karşısında ilgisiz kalıp, gerekli ekonomik ve sosyal içerikli önlemleri alamazsak, yenilgiyi baştan kabul etmiş oluruz. Denizcilikte üretim, ticaret ve taşımacılık sektörlerinde uluslararası etkinliği olan ülkelerin kalkınmışlıklarının en belirgin özelliği, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmış olmalarıdır. Bilgiye, düşünceye, bilime, teknolojiye ve sanayiye yeterli ve planlı yatırımları yapmakta gecikerek ilgisiz kalan Türk denizcilik sektörünün bugün içinde bulunduğu bunalım yıllarından güçlenerek çıkabilmesi için, acil gereksinim duyulan koşulların alt yapılarının hemen hazırlaması gerekecektir. Bu planlamalar, dönemler halinde ve hedef belirlenerek çağdaş bilim kriterlerinin öngördüğü şekilde ve özgürce yapılmalıdır. Geniş organizasyon ağı içinde yaygınlaşarak hazırlanacak olan programlarda popülist politikalardan uzak durulmalıdır. Yenilikçi ve etkin olan bilim ve teknolojinin denizcilik sektörümüz içinde yetkinleşebilmesinin koşularının başında, riskleri görebilme ve alabilme yeteneğinin gücü gelmektedir. En önemlisi ve krizin savunma kalkanı olan riski yönetebilme becerisinin doğru kullanımı ise geleceği belirleyecektir. Yeniden CHP’ye üye olan Çakmur, parti içinde sorumluluk yüklenmek için iddialı ‘Terlemeye ve terletmeye hazırım’ ncelikle il başkanı adayı olarak adı geçen Çakmur, CHP içindeki yolunun parti tabanı ve genel başkanınca çizileceğini söylüyor. ti” diye konuşuyor. Aktif siyasetin hiç dışında kalmasa da, CHP'ye yeniden üyeliği Çakmur'un siyasette daha etkin rol alacağının, yeni bir sorumluluğun altına gireceğin işareti gibi. Ufukta yapılacak ilk seçim CHP İzmir il kongresinde, il başkanlığı için yaşanacak. Baykal'ın, üyeliğe çağırarak Çakmur'u bu koltuk için işaret ettiği ileri sürülüyor. Çakmur ise Baykal ve diğer parti üst yöneticileriyle tabanın isteğine göre yürüyeceği yolun şekilleneceğini vurguluyor. “Bundan sonraki hayat tarzıma etki edecek durum, benden gelecek bir istekle olmayacak” diyen Çakmur, bunun yöntemini şöyle anlatıyor: “Buca belediye başkanlığı, büyükşehir başkanlığı, milletvekilliği için müthiş alınteri döküldü. Çoğunda önseçim vardı. Biz tarlaları alınteriyle suladık. Şimdi de öyle düşünüyorum. Bugünkü yapıyı görmek lazım. Bir yerde taban var; CHP'nin üyeleri, delegeleri, tabandaki yöneticileri... Bir de genel başkan ve yönetimi birlikte paylaştıkları var. Bundan sonraki hayat tarzıma etki edecek olan durum, benden gelecek bir istekle oluşmayacak. Bakalım taban benim hakkında ne düşünüyor ve yukarıdaki yöneticiler tabanla nasıl bir konsensus kuracak? Başta genel başkan ve diğer yöneticiler ne düşünüyor, nasıl bir yol çiziyor bu önemli. Ben o yolda yürürürüm.” Çakmur, o yolda çoktan yürümüye başlamış gibi görünüyor, hatta HAKAN DİRİK CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın referansıyla yeniden CHP'ye kaydolan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, iddialı bir başlangıça hazırlanıyor. CHP İzmir İl Başkanlığı için adaylar arasında adı geçen Çakmur, parti içindeki yolunu tabanın ve üst yöneticilerin belirleyeceğini kaydederek “Terlemeye ve terletmeye hazırım” diyor. Ö FİKİR BAĞI... Üyesi olmadığı dönemde de fikir ve eylem olarak CHP'yle birlikte olduğunu vurgulayan Çakmur, kayıt işleminin “usulen” olduğunu belirtiyor. Çakmur, “Ben zaten 6 ok ilkeleri ve felsefesini halkla paylaşarak yaşıyordum. Hiç kopmadan, ayrılmadan sokaklarda kahvehanelerde, gecekondularda halkın içinde bütünleşerek bu ilkeleri yaşıyordum. CHP'nin ilkeleri, yüreğimde ve beynimde olarak hiçbir beklenti olmadan çabalarım devam et mesajını da vermeyi ihmal etmiyor: “Ben yeniden terlemeye ve terletmeye hazırım!” İlçe kongreleri sürecinde İzmir'de CHP'nin kavgalı bir görüntü çizdiğini, önemli olanın dışa dönük mücadele olduğunu vurguluyor. Çakmur'un, bu kongre sürecindeki değerlendirmeleri, il yönetimine ve büyükşehire yönelik göndermeler de içeriyor: “Kıskançlıkları, olumsuzlukları elemek zamanı geldi. El ele iktidara gitmek lazım. Parti içinde karşıtlar yaratmaya ne il başkanı, ne de belediye başkanı fırsat vermemeli. Kuvvet, birlikte olmaktan doğar. Bir kongre kazansanız ne olur? Önemli olan Türkiye'de iktidar olmak. Bunun için de birlik olmak lazım. Kongrelerde insanlar değil, fikirler çarpışmalı. Siz birşeyler üreteceksiniz, doğruyu göstermek için kürsüye çıkacaksınız. Birilerini itham etmenin alemi yok ki... Orada kalpleri kazanmak lazım. Yürümek lazım. Gelinen makamları korumak için yanlış yollara saparak bu iş olmaz.” NÜFUS SORUNLARLA ARTIYOR ASUMAN ABACIOĞLU İzmir’in nüfusu 4 milyona ulaştı. Kentteki nüfus artışıyla alt yapı yatırımlarının aynı oranda geliştiğini söylemek ise pek mümkün görünmüyor. Türkiye’de nüfus yoğunluğu en fazla üçüncü il konumunda olan İzmir’de bu yoğunluktan kaynaklanan sorunlar giderek ağırlaşıyor. Su ve elektriğin yeterli gelmediği, ulaşımın bir eziyete dönüştüğü kentte yaşamak artık eskisi kadar kolay değil. TÜİK’in araştırmasına göre İzmir il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların sayısı 3 milyon 525 bin iken, belde ve köylerde 343 bin kişi yaşıyor. İzmir kent merkezi dikey ve yatay olarak genişlerken, belde ve köylerin içi boşalıyor. Daha çok insan, kentin eteklerindeki yeni yerleşim bölgelerine akın ediyor. Yeni yerleşim bölgelerinin yayılmasıyla kentin çevre ilçelerle arası kapanıyor. Artık İzmir dışına çıkarken boş araziler, tarlalar görme şansı kalmıyor. Nüfusun artmasıyla paralel olarak en fazla artış konut yapımında gözleniyor. Bunu gün be gün artan inşaatlar ve yeni sitelerle gözlemek mümkün. Ancak altyapı yatırımları konut artışıyla baş edemiyor. Bunun sonuçları, daha fazla kirlilik, daha yetersiz elektrik ve su hizmeti, daha yoğun bir trafik; yani giderek güçleşen yaşam koşulları. Kent içinde bile yeterli olmayan toplu ulaşım, kentin dış çeperlerinde gelişen yeni yerleşim yerlerine ulaşamıyor bile. Geçmişte yapılan hataların bedeli şimdi ağırlaşıyor. Karayollarına ve otoban yapımına yönelik yatırımların daha küçük bir bölümü demiryolu, metro gibi toplu ulaşıma dönük olarak yapılsaydı günümüzde böylesine ağır sorunlar yaşanmayacaktı. Mesela Çeş zmir kent merkezi dikey ve yatay olarak genişlerken, belde ve köylerin içi boşalıyor. Kentli, giderek nefes alacak alan bulmakta zorlanıyor. İ me otobanı yerine Çeşme Yarımadası’na zamanında demiryolu yapılsaydı, Üçkuyular’a ulaşacak metro ile kent merkezine bağlantı çok daha kolay gerçekleşecekti. Tabii metronun Üçkuyular’a kadar tamamlanacağını varsayarsak. Oysa şimdi kent dışından merkeze ulaşım sadece özel araçlarla sağlanabiliyor. Bu da kirlenme, otopark sıkıntısı ve trafik yoğunluğu anlamına geliyor. Toplu ulaşım yerine özel araçlarla karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi, araçlardan kaynaklanan kirliliğin de önemli bir nedenini oluşturuyor. İzmir’de eski dönemlerde deniz yolu ulaşımının bugünden daha yaygın olduğuna inanmak zor görünüyor. Ancak bir zamanlar İzmir’de deniz ulaşımı 12 iskele ile oldukça yaygın olarak kullanılıyordu. Ahmet Piriştina’nın deniz ulaşımında gerçekleştirdiği atılım ile vapur ve yolcu sayısı bir miktar daha artmış olmasına karşın is tenilen düzeyde olduğu söylenemez. Çünkü artık geri dönülmez bir şekilde iskeleler, insanların kolay ulaşabileceği mesafelerin ötesine taşındılar; çünkü denizin doldurularak karayollarının genişletilmesi ne yazık ki hala ulaşımın rahatlatılmasında bir çözüm olarak düşünülüyor. Bunun çözüm olmadığı defalarca kanıtlanmış olmasına rağmen. En azından Kordon’u, altı şeritli yol olmaktan kurtarabildik. Bu da bir şeydir. Nüfus yoğunluğu ile enerji tüketimindeki artış da yeni sorunları getiriyor. Daha sık ve uzun süreli elektrik kesintileri yaşıyoruz. Bu sadece bir başlangıç. Elektriğin, mazotun, doğal gazın fiyatlarının katlanarak pahalılaşması, en lüks konutlarda bile ısınmak için kömüre dönüşe yol açtı. Artık bırakın kent içini, kent dışındaki sitelerde bile hava kirliliği yaşanıyor. Güneş ve rüzgar enerjisi, jeotermal enerjinin kullanılması için yatırımların teşvik edilmesi gerekiyor. Ancak bu, insana gerçekleşmesi çok zor bir hayal gibi gözüküyor. İzmir’in nüfus artışından kaynaklanan bir başka sorun ise yeşil alanların yetersizliği. Fuar alanının dışında kent içinde mevsimlerin gelişimini, yaprakların kızarıp dökülmesini, sonra yeniden yeşermesini izleyebileceğiniz ağaç görebiliyor musunuz? İzmir’in sembolü haline gelen palmiyeler yaz kış aynı duruyorlar ve zaten sayıları çok az. Park denilen yerler, beton dökülmüş küçük alanlar ve üzerlerine konulan birkaç banktan ibaret. Kent merkezinde tek keyfimiz, sırtımızı betonlaşmaya, yüzümüzü denize dönüp ufku seyretmek. Bu yüzden İzmirliler, hafta sonları kendilerini kent dışına atıyorlar, biraz yeşil görebilmek için. Ancak bu nüfus artış hızıyla çok yakınlarda günübirlik ulaşabilecekleri böyle yerleri de bulamayacaklar. unalkaptan@hotmail.com Cumartesi Kahvaltılı Sohbet Toplantıları5 Konuk: Araştırmacı Yazar ÜMİT ZİLELİ Düzenleyen: İzmir Ulusal Strateji Merkezi Orhan Ayber Tarih: 30 Ocak Cumartesi Saat: 10.00 Yer: Halit Ziya Bulvarı No:72 Sağlıkçılar Derneği Lokali Taner İş Merkezi K.8 İletişim: 0.533.516 64 94 KONFERANS Tarih: 29 Ocak Cuma Saat:14.30 Yer: Tire Belediyesi Seha Gider Kültür Salonu Düzenleyen: ADD Tire Şb. C M Y B C MY B