05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 EKİM 2009 CUMA 5 D E N İ Z C İ Komşuda mesafe kalkınca... ASUMAN ABACIOĞLU oluşan, dağın tepesinden aşağıdaki vadiye akan bir su gibi görünüyorlardı, kimisi denize paralel sarp kayalıklar üzerinde yan yana sıralanmış evlerden oluşuyordu. Hepsi de daracık kıvrımlı sokakları, Arnavut kaldırımı yokuşlu inişli yolları, balkonlarında ve merdivenlerinde türlü türlü çiçeklerin açtığı saksıların durduğu tertemiz bakımlı evlerden oluşan, aynı tarzın farklı doğal coğrafik yapıya göre değişiklik gösterdiği köylerdi. Bizim Ayvalık’ta belki biraz daha fazla; Foça’da deniz kenarındaki iki sokakta, Dikili’de ise hiç kalmamış olan aynı mimari yapılardı. Biz yıkıp apartmanlar dikmiştik onların yerine, Yunanlılar bakıp onarıp içinde yaşıyorlardı. Burada tükettiğimiz ortak kültürü tüm canlılığıyla bulmuştuk Midilli’de. Hiç renklerin bu kadar cesur kullanıldığı bir yer görmemiştik. Kepenklerini ve bahçe demirlerini koyu kırmızıdan açık yeşile; lacivert ya da bordoya alabildiğine özgürce boyamışlardı; bembeyaz evleri öylesine parlak ve canlı görünüyordu; toprak saksıların ve küplerin her boyutta ve renkte böyle kullanıldığı başka bir yer yoktur. Adanın ünlü ve bilinen turistik yerlerini bıraktık, vurduk kendimizi dağ yollarına. Virajlı ve yokuş yollardan zor bela çıkarak ulaştığımız köyler bizi afallatacak kadar kalabalık ve hareketliydi. Turist kalabalığı sanmayın; köy halkı akşam vakti köyün küçük meydanındaki kahvede oturuyor, alış veriş yapıyor ve ayaküstü muhabbet ettikleri sokakları dolduruyorlardı. Adanın her yerinde olduğu gibi dingin bir hareketlilikti bu. Yavaş akan bir başka hayatın içindeymiş gibiydik; biraz sarhoşluğa benziyordu. Stres, gürültü, bağırış çağırış olmayan bir hayat. Duyduğumuz tek yüksek ses, evlerin birinde arya söyleyen bir kadından geliyordu. Garson olarak çalışan genç ve güzel kızları saymazsanız köy kahveleri, tahta sandalyelerde sıralanmış maç izleyen erkekleriyle tıpkı bizim kahvelere benziyorlardı. Ama bizim köylerde, mininin de ötesinde bir miniyle ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla Arnavut kaldırımında beceriyle yürüyen genç kızlar göremezsiniz. Böyle de farklılıklarımız vardı işte. Sonra onun gibi süslenmiş kadınlar ve takım elbiseli erkeklerle bir düğüne rastladığımızı anladık. Kapısının önünde duran siyah elbiseli yaşlı kadının elini aynı bizim gibi öptüler. Hatta üç kişiden oluşan takım elbiseli sokak çalgıcıları bile vardı. Onları alkışlayınca bize teşekkür ettiler. Biz Midilli’de dört gün boyunca bize bu kadar benzeyen ancak bizden bir o kadar da farklı insanlarla birlikte benzerliklerimizin ve farklılıklarımızın tadını çıkardık. Suyun Senfonisi ÜNAL BENLİALPER Yüreğiniz daralıyor, içinizdeki sıkıntılar, kabus dolu düşünceler, sizi terketmeyen kaygılarınız ve sürekli yıkılan umutlarınız bütün benliğinizi çaresizlik içinde sarmış olabilir. Şehrin yorgun sokaklarında, gürültünün ve kirli havanın boğduğu, çöplerin her yerde uçuştuğu bir ortamda beton yığınları arasında gökyüzünü görebilmenin özlemi ile yürürken, mavi sessizlik bütün güzellikleri ile sizleri huzura kavuşturmak için bekliyor olacak. Mavi sessizliğin dili yoktur ki, sana birşeyler anlatabilsin. Zaten önemli olan da senin onu anlayıp yaşayabilmendir. Olması gereken, hissetmek, paylaşmak istemendir. Hayatınızın her dönemini acımasızca sogulayabilir ve geçmişinizi mahkum edebilirsiniz. Ama mavi tutkuyu asla sözcüklerle sınırlayamaz ve onu sahip olduğu güçlerden soyutlayamazsınız. Bir an olsun mavi sessizliğin kainata yayılan dinletisine kulak verin. Eğer duymak isterseniz bu senfonideki son çağrıyı, işte o zaman okyanusların bütün suları yüreğinize akıp, size yepyeni bir yaşamın en gizemli sırlarını armağan edecektir. Bir yudum huzur, tatlı bir tebessüm ve azıcık da mutluluk. Dalgaların coşkulu sesi size yeryüzü cennetinin kapılarını aralayacak. Bilinmeyen diyarlardan kopup gelen rüzgarların alfabesi ile yeni yaşamlara yelken açacaksınız. Mavi özgürlüğün doğal simgelerinin canlandığı bütün denizlerin yakamozları, bitmeyen ateşleri ile yanlızlığınıza ömür boyu ışık tutacaktır. Kentin karmaşık ve yok edici mülkiyeti, sonsuzluk tünelinde tarihin derinliklerine doğru kaybolup gidecek. Karanlıklar içinde boğulmuş ruhunuza, bir ışık seli gibi akacak olan denizlerin sihirli gücü size inanılmaz güç ve enerji verecektir. Mavinin hükümdarlığının, gökyüzünün bilinmezliğinde restleştiği en uç noktadaki panoramik manzaradaki denizler, yaşamınızın kırılma noktası olacaktır. En yüksek ufkun kendisine sakladığı henüz ulaşılamayan denizlerde, senin içinde mutlaka bir damla su olacaktır. Gökyüzü bugün de çırılçıplak ve yanlız, ne bir parça bulut ne de uçan bir martı var. Sanki terkedilmiş gibi sessiz ve üzgün, buz mavisi olmuş teni okyanus sularıyla yıkanmak istercesine sabırsız. Yeraltı tanrısı Hades'in ülkesi olan Tartaros'daki karanlık dünyada, sana erguvanlar içinde Ege'nin en sihirli sularını sundukları zaman, tanrılardan mavi özgürlüğünü istemeyi sakın unutma. Zeus, okyanusların en güçlü dalgaları üstünde samanyolunu kutsayıp avuçlarınızın içine bıraktığında, Ege'nin derin sularında hüküm süren tanrıçalar seni ölümsüz bir aşka mahkum edeceklerdir. unalkaptan@hotmail.com ‘Midilli’dekiler, gelmemize memnun oldular; sadece ekonomik katkımız nedeniyle değildi. Yolda sokakta rastladıklarında kim olduğumuzu bilmeden; dillerini anlamadığımızı bilerek yine de bizle söyleşmek, laflamak istediler’ Geçen hafta vize alabilmek için karşılaştığımız sıkıntıların konu edildiği yazının devamında bugün, bizi güleryüzle karşılayan, İngilizce verdiğimiz siparişleri Türkçe olarak düzelten lokantacıyı, “Benim annem İzmirli” diyen takı dükkanı sahibini, “Ayvalık, Dikili, İzmir neredensin?” diye soran kahveci kadını anlatacağım. Onlar bizle aralarına mesafe koymayan gerçek komşularımız gibiydiler. Gelmemize memnun oldular; sadece ekonomik katkımız nedeniyle değildi. Yolda sokakta rastladıklarında kim olduğumuzu bilmeden; dillerini anlayamadığımızı bilerek yine de bizle söyleşmek, laflamak istediler. Hani biz de pazarda, otobüste tanımadığımız birileriyle muhabbet etmekten alamayız ya kendimizi. Hemen öyle bir yakınlık kuruluverdi işte. Midilli’nin dağ köyleri pek meşhurdur; hem dağ köylerini hem de dağları aştıktan sonra yine döne döne aşağı inilerek varılan deniz kıyısındaki köyleri gördük. Bu adada dağları aşmadan bir yere gidilmiyor. Göz alabildiğine uzanan zeytinliklerin, çınar ve çam ormanlarının arasından geçtik. Hiçbir yerde yazlık site göremedik. Köyler sanki ilk kuruldukları gibi bozulmamış bir şekilde öylece duruyorlardı; kimisi yeşillikler içinde bembeyaz evlerden Türkiye Mehmetçiğe Mehmetçik Türk Milletine Emanettir. TSK MEHMETÇİK VAKFI Tel: 0(312) 284 19 7071 Fax: 0(312) 284 19 73 www.mehmetcik.org.tr C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear