05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 K O N U K 2 EKİM 2009 CUMA Kültür Hayvancılığı MUSTAFA TOSUNLAR Avrupa'da aydınlanma çağı ile birlikte yaşamın her alanında akılcılık ve pragmatizm ön plana çıktı. Felsefe ile başlayan süreç hızla bilimin her alanına yayıldı.Tabi ki tarım ve hayvancılık ta bundan nasibini aldı. 1800'lü yılların başlayan hayvan ıslah çalışmaları günümüzde zirve yaptı. Özellikle süt ırkı hayvanlarda yıllık 1517 ton ortalamaya çıkan cinsler geliştirildi. Avrupa'daki süreç, ABD’de daha da baş döndürücü olarak gelişti. 29 ton gibi rekorlar kırıldı. Kapitalist mantıkla en azdan en yüksek kar anlayışı hayvancılıkta, en az sayıdan en yüksek verime dönüştü. 10 inek yerine 1 inek beslenip aynı verim alınabiliyordu. En az yem masrafı, en az işçilik, en yüksek süt. Et için de durum aynıydı. 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen suni tohumlama teknikleri süreci iyice hızlandırdı. Üstün, en üstün boğa spermaları ile her doğan dişi annesinden daha yüksek verime ulaşıılıyordu 300 milyonu aşan ABD nüfusuna 10 milyon inek yetiyordu. Çıta her geçen gün yükseliyor, “acaba 1 milyon inekle 300 milyon nüfusu besleyebilir miyiz?” diye araştırmalar sürüyor. Doğaya bu denli müdahale, son 10 yıldır bazı uyarıcı sinyaller vermeye başladı. Önce Avrupa'da deli dana hastalığı çıktı. Önüne geçilemedi ve yayılmaya devam ediyor. Hastalığın ilk tespitine kadar yenilen etlerin insanlar üzerinde etkileri ise önümüzdeki 10 yılda ortaya çıkacak. ABD’de durum daha da vahim. Her türlü hormonun hayvanlar üzerinde kullanımı serbest. Sonuç sağılırken ölen inekler. Ne gam, arkadan gelen düve nasılsa daha çok verecek. Şu anda ABD’de veteriner bilim adamlarının araştırdığı başlıca konu sebebi bilinmeyen ölümler. Bu sığırlara genetiği değiştirilmiş tahıl ürünleri verilmesi de insanlığın geleceği açısından başka bir karabasan. Teknolojide olduğu gibi, bu durumda da bizim gibi ülkeleri deneme tahtası gibi kullandılar. Almanlar Trakya bölgesinde uyguladığı “G.T.S”, İtalyanların Ege'de “ANEFİ” projeleri en yakın örneklerdir. Gelecek, genetiği bozulmamış yerli ırklarındır. Son 20 yıldır hızla yayılan kültür ırkları, maalesef yerli ırklarımızı ve melezlerimizin hızla yok olmasına neden olmuştur. Binlerce yıldır Anadolu insanını besleyen, tarlasını süren, karnını doyuran, Kurtuluş Savaşı'nda cepheye mermi taşıyan kara sığırların, boz sığırların, doğu kırmızıların, Çine karalarının, Anadolu mandasının sayılarının kaça indiği bilinmemektedir. Literatürde Seferihisar sığırı diye geçen ırkın tamamen yok olduğu ise acı gerçektir. Yerli ırklarımız sadece kendi halkımız için değil, Avrupa insanı içinde sigorta niteliğindedir. Bağışıklık sistemleri çöken kültür ırkları, olası küresel salgın bir hastalıkta hızla yok olabilirler. Oysa her türlü doğa koşuluna dayanıklı yerli ırklar, geç kalınmazsa insan neslinin devamını sağlayabilir. Ayrıca sırf gelecek açısından değil, günümüz koşullarında da yerli ırkların daha karlı olduğu iddasındayım. 30 litre süt veren bir kültür ineğinde en kıymetli ürün olan hayvansal yağ 0,9 litre civarındadır. Yaklaşık aynı yağı 10 litre süt veren yerli sığırda alabiliriz, hem de beslenme maliyetini 5'te 1 oranına düşürerek. Hastalık ve ilaç maliyeti ise neredeyse sıfır. Peki hangisi karlı? Yerli ırkların verim yönünden en düşüğü bildiğimiz kara sığırlardır. Süt verimi düşük bu ırkın lezzet yönünden et kalitesi fevkaladedir. Boz ırk ise Trakya ve Ege'nin gerçek yerlisidir ormanlık ve makilik alanları sever, sıfır yem maliyeti ile beslenebilir. Günde bir bile yemlendiği taktirde süt verimi yılda 3.5 tona kadar çıkar. Süt verimi yönünden en üstün ırkımız ise güneydoğu kırmızısıdır. 1950'li yıllarda İsrailliler, Kilis ve Antep dolaylarından topladıkları güneydoğu kırmızılarımızı Hoştayn ile melezleyip kendi orijin ırklarını yaratmışlardır. Hastalıklara çok dayanıklı olan bu hayvanlarımız doğal halde yılda 4 tonun üzerinde süt vermektedirler. İyi bir bakımla ve çoğaltılarak güneydoğudaki işsizliğin en büyük çaresidirler. Manda konusu ise bu yazının dışında başlı başına bir konudur. İnek cinslerinde kısa vadede Avrupa'yla baş edemeyeceğimiz bir gerçektir.Oysa İtalya ve Fransa başta olmak üzere manda sütüne talep çok fazladır litresi 2 Avro'ya hazır pazar vardır. Yukarıda bahsettiklerimi daha da genişletebiliriz. Bu olaya sosyal ve ulusal değerler açısından da bakmak gerekir. Ortak akıl ve kolektifle ülkemiz ve insanlık için çok faydalı işler yapabiliriz. Koruma kurulu, antik kentin üzerinin mille kapatılmasını kabul etti Allianoi’ye mil dayatması! Yargı, kurul kararınının yine önüne geçmezse Allianoi antik yerleşimi, üzeri mille kaplanacak ve Yortanlı Barajı'nın suları altında kalacak. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Danıştay kararına karşın Bergama’daki antik Allianoi sağlık merkezinin üzerinin mille kapatıldıktan sonra Yortanlı Barajı suları altında bırakılmasını öngören projede ısrar etti. Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Alime Mitap, yeniden yargıya başvuracaklarını bildirdi. Yapımı tamamlanan Yortanlı Barajı’nın tehdidi altındaki Allianoi gündemden düşmüyor. Antik sağlık merkezinin, üzerinin mille örtüldükten sonra Yortanlı Barajı’nın suları altında kalmasını öngören İzmir 2. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 10.10.2007 tarihli kararının yürütmesi, geçen aylarda Danıştay tarafından durdurulmuştu. Ancak bölge koruma kurulu, 25.09.2009 tarihinde yaptığı toplantıda, Danıştay kararını görmezden gelerek, mil projesinde ısrar etti. Karar, Kurul Başkanı Dr. Buğra Gökçe’nin karşı oyuna karşın, toplantıda yer alan Ali Zafer Çakmakçı, Refika Erkızan, Doç. Dr. Mehmet Özcan, Burhanettin Yurdagül, Doç. Dr. Turhan Takaoğlu, Yard. Doç. Dr. Mert Çubukçu, Sıdı ka Tunga ve Adnan Sarıoğlu’nun (Bergama Müze Müdürü) oylarıyla alındı. Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Alime Mitap, Danıştay kararının ardından yeniden kazı izni verilmesini bekledikleri bir dönemde, koruma kurulu dayatmasıyla karşılaştıklarını söyledi. Yeniden yargıya başvuracaklarını bildiren Mitap, şöyle konuştu: “Allianoi Antik Sağlık Yurdu’nu yok edecek her türlü işlemi yapan, eylemde bulunan kamu görevlilerinin hukuksal ve cezai sorumluluğu olacak tır. Buradan uyarıyoruz; artık tarihle inatlaşmayı bırakınız, Allianoi’yi suya gömme ısrarından vazgeçiniz, yöre köylüsünün su gereksinimi için başka çözümler üretiniz. Allianoi kazısının tamamlanması için gereken izinleri veriniz. Böylesi hukuk tanımaz tavırları sürdürerek,Allianoi'yi sular altında bırakmaya çalışanları hem hukuken hem de tarih önünde mahkum ettirmek için her türlü meşru yola başvuracağımızın bilinmesini istiyoruz. Allianoi’nin çamura gömülmesine izin vermeyeceğiz.” C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear