21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2006 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B Y B B PB PB B PB B 20 22 25 22 24 25 25 25 19 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B PB PB PB B B B B B 17 23 19 20 23 24 24 19 22 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 21 20 21 24 20 20 12 11 13 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzeybatı kesimleri parçalı çok bulutlu, Trakya ile Bolu, Düzce ve Karabük sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta artmaya devam edecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y K Y Y Y PB PB PB PB 6 2 8 12 9 10 13 12 14 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y PB Y Y PB PB PB 14 13 19 11 11 16 18 22 14 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm Y Y K PB PB PB B PB B 5 25 1 16 16 23 3 28 24 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada rasiden de şikâyetçi. Sıra geldi yargıya. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay derken... perdeyi açtı. Yargıya ilk saldırıyı yaptı. Yasama ve yürütme alanlarında, Meclis ve hükümetle tabii dilediği gibi adımlar atabiliyormuş da, yargıda bunu yapamıyorlarmış. Engel? Danıştay! Parlamentoda AKP grubu 350 kişi. Hükümet ise tek parti hükümeti. Hükümetin ve partinin başında aynı adam. Bu durumda elbette yürütmede de yasamada da ufak tefek mırıldanmalar dışında ‘‘tek adam’’ın istekleri yerine getiriliyor. Kimi çarpık uygulamalar yasaların emrinde hak ve hukuk olanakları çerçevesinde görev yapmakta olan Danıştay’a gelince; bu kurumda tek adamlığın, yüzde 34 oyla gelip parlamento çoğunluğunun üzerine oturanın borusu ötmüyor. İster tüzük olsun, ister yasa, ister bir hükümet tasarrufu; hukuksal açılara ters düşen ne varsa Danıştay’dan geri dönüyor. ??? Bugüne kadar hiçbir hükümet bu iktidar, bu hükümet kadar her konuda kendini haklı bulmadı. Sanki RTE’ye gökten nurlu öneriler yağıyor. RTE’nin yaptıkları; yapılanların, yapılacakların en âlâsı. Her alandaki kurumlara ve kuruluşlara ters düşmesindeki temel neden de bu: Kendini beğenmişlik! ‘‘Ya engelleri aşacaklar ya da bizi (AKP’yi) anlayanla yürüyecekler’’miş. Bu, ne demek? Bal gibi elime geçecek ilk fırsatta Danıştay’ı da diğer kimi kurumlar gibi bize (AKP’ye) benzeteceğiz. Ya yasa değişiklikleriyle ya da Danıştay’da bizi (AKP’yi) anlayanlarla yürüyeceğiz, demek. Yargıya veryansın ettiği gün Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok; siyasal iktidarın avukatlar arasında kadrolaşmaya gittiğini, hükümete bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda eski avukatların işine son vererek AKP yandaşı (düşünebiliyor musunuz; hukuk alanında iktidar borazanı) yeni vekiller atadığını söylüyordu. Bu son örnek neyi gösteriyor? İslamcı bir devlet görüntüsü vermek için bugün mevcut yasal olanaklarla yapabildiğini yapıyor; lakin yarın... devlet mekanizmasını tepeden tırnağa ele geçirdiklerinde gereksindikleri yasalarla eksikleri tamamlamakta bir an duraksamayacaklar. ??? Yakın günlerde bir dost geriye doğru gelişmeleri aktarırken bire bir dinlediği kimi olayları aktardı. Anlattığına göre Ankara’nın göbeğinde otobüse başı açık binen kadını çoğunluğu başı bağlı olanlar zorla inmeye zorlamışlar. Bir başka semtte bir taksi şoförü, başı açık olanlara hizmet vermediğini söyleyerek müşteriyi arabadan indirmiş. Tehlikenin farkında mısınız? AKP grubunda kimileri zaman zaman anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in yetkilerini kısıtlamaya hevesleniyor. Ham bir hayal. Cumhurbaşkanlığı’na heveslenen RTE hiç Çankaya’nın yetkilerini kısıtlayabilir mi? Tersine; Mayıs 2007’de cumhurbaşkanı seçilir, Kasım 2007’deki seçime kadar AKP grubuyla yetkilerini daha da genişletmeyi ve İslamcı bir devlet görüntüsüne hizmet etmeyi planlıyor... Daha doğrusu düşlüyor olabilir. Boşuna insan hayal ettiği sürece yaşar dememişler! AKP’lilere ikinci zırh Hükümetin hazırladığı siyasi etik yasa taslağına göre milletvekili ve bakanlar, iktidar milletvekillerinin ağırlıkta olacağı komisyon tarafından denetlenecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin hazırladığı siyasi etik ve siyasetin finansmanıyla ilgili yasa taslaklarına göre, milletvekili ve bakanların iktidar milletvekillerinin ağırlıkta olacağı ‘‘Siyasi Etik Komisyonu’’ tarafından denetlenmesi öngörülüyor. CHP’li Algan Hacaloğlu, bu düzenlemeyle AKP hükümetinin kendi vekillerine ikinci bir zırh getirdiğine dikkat çekti. AKP’nin taslağı TBMM’de tartışma yarattı. Milletvekilleri ve dışarıdan atanan Bakanlar Kurulu üyelerinin etik ilkelere uyup uymadığını denetlemek üzere ‘‘Siyasi Etik Komisyonu’’ kurulmasını öngören taslağa göre, bu komisyonda iktidar milletvekilleri ağırlıkta olacak. Komisyonun hazırlayacağı raporları iktidar milletvekillerinin vereceği karar biçimlendirecek. Taslakta, haksız kazanca Hazine tarafından el konulmasına ilişkin hüküm kaldırılıyor. Kamu Görevlileri Mal Bildirimi Yasası’nda bu hükmün korunması nedeniyle, milletvekilleri, bakanlar ve kamu görevlilerinin haksız kazançlarına el konulmasına ilişkin düzenlemenin süreceği belirtiliyor. Taslağı hazırlayan AKP’li Sadullah Ergin, el koyma hükmünün kaldırılmasının söz konusu olmadığını, TCY’de bu hükmün düzenlendiğini söyledi. CHP’li Orhan Eraslan ise TCY’deki maddenin yeterli olmadığını, haksız kazanç durumunda el koymayı düzenlemediğini söyledi. Taslakla, milletvekillerinin devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile zimmet, ihtilas, irtikap, kaçakçılık ve döviz suçları gibi devletin maddi çıkarlarıyla ilgili davalarda devlet aleyhine vekil olamayacağına ilişkin hüküm de kaldırılıyor. Avukatlık Yasası’nda yapılan değişiklikle milletvekillerinin avukatlık yapamayacağının düzenlenmesi nedeniyle bu hükmün kaldırıldığı belirtilirken Eraslan, ‘‘Avukatlık Yasası’nda her zaman değişiklik yapılabilir. Bu bir gerekçe olamaz’’ görüşünü dile getirdi. TBMM Genel Kurulu gündeminde siyasi etik komisyonu kurulmasına ilişkin yasa önerisi bulunan CHP’li Algan Hacaloğlu, hükümetin mal bildirimlerinin şeffaflaştırılması konusunda yan çizdiğini belirtti. AKP’nin önerdiği komisyonun ‘‘AKP Etik Kurulu’’ olduğunu kaydeden Hacaloğlu, iktidar milletvekillerinin egemen olacağı kurulun denetim yapamayacağını söyledi. Hacaloğlu, CHP’nin dokunulmazlıklarla ilgili anayasa değişikliği yapılmadan bu taslaklara destek vermeyeceğini açıkladı. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Savcıları eleştiren Kretschmer, düşünce suçuyla ilgili fazla dava açıldığını söyledi ‘Reformları anlamıyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hans Jörg Kretschmer, Türkiye’de bazı savcıların reformların ruhunu anlamadığını, ifade özgürlüğüne saygı göstermeden davalar açıldığını gördüklerini söyledi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ise AB olmasa da Türkiye’nin yıllardır çağdaş değerlere ve onun oluşturduğu uluslar üstü hukuka yöneldiğini söyledi. Ankara Barosu’nun Avukatlar Günü dolayısıyla düzenlediği ‘‘AB’ye Katılım Sürecinde Yargı Reformu’’ konulu uluslararası konferans başladı. Özok konuşmasında, Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşmeyi siyasal hedef olarak seçtiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na bireysel başvuru hakkının tanınması gibi bazı konularda acele edildiğini ifade etti. demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarının yaşama geçirilmesi yolunda önemli kültür ve birikim de oluştuğuna dikkati çeken Özok, ‘‘AB’yi olmazsa olmaz amaç değil, ülkemizde insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve tüm kurum ve kurullarıyla işleyen bir hukuk devletinin gerçekleşmesi yanında çağdaş değerlerin egemen olduğu bir vasatın yakalanması için araç olarak görüyor ve benimsiyoruz’’ diye konuştu. BilimBilim EtiğiAhlak ? Baştarafı 2. Sayfada arınmış, özgürleşmiş bir insan olma durumuna erişecek bilim adamlarına ve onlardan oluşmuş gerçek bir bilim camiasına olan gereksinim acil bir insanlık ve ahlak sorunudur. Sonuç Yayınlarla ilgili olarak karşımıza çıkan olumsuzluklar birer ahlak sorunudur. Bilim etiği kavramı bilimsel üretim sürecinin ve bu süreç sonunda elde edilen bilgilerin kullanımıyla ilgili olarak bilim adamlarının ve bilim dünyasının siyasal ve sosyoekonomik açıdan sorumlulukları bağlamındaki ahlak değerlerini irdeler. Bilim etiği bağlamında da bireysel ahlaki tercihlerin rolleri unutulmamalıdır. Kanımca hepsi bağlamında ve hepsinin ötesinde bireysel sorumluluklarımız, sadece bilimsel süreçler ve bilim etiği açısından değil tüm dünyayı kavrayış açısından önemlidir, çünkü neoliberal politikalar tüm ekonomik, sosyopolitik süreçleri, bunları belirlemekte kullandığı araçlardan biri haline getirdiği bilimi ve dolayısıyla bilim etiği’ni de ilgilendiren her şeyi, bireyin hiçbir sorumluluğunun olamayacağı, sanki kendiliğinden olup biten bir sistem sorunu olarak algılatıyor ve ‘birey kavramının’ sadece bireysel hak ve özgürlüklerle olan ilişkisini öne çıkararak, tüm bu süreçlerde bireyin kişisel tercihlerinin ve eleştiri haklarının önemini unutturmak istiyor. Yeni dünya düzeninin bireysel sorumluluktan hiç söz etmemesinin/ettirmemesinin en önemli nedeninin, bireysel sorumlulukları görmezden gelmenin örgütlenmenin önündeki en etkin yöntemlerden biri olacağını görmesidir. Bu nedenle, bilim dünyasına ilişkin ahlak sorunlarını ve bilim etiğini tüm bu politikalar bağlamında bir sistem sorunu olarak sorgularken bir yandan da gördüğümüz ahlaksızlıklarda ve bilim etiği açısından yaşanan olumsuzluklarda da bilim adamlarının bireysel sorumlulukları olduğu gerçeğini unutmamalı ve unutturmamalıyız. ‘AB amaç değil araç’ İnsan hakları yönünden önemli gelişmeler kaydedildiğini vurgulayan Özok, ‘‘Ancak bu gelişmelere karşın uygulamada yaşanan olumsuzluklar umutlarımızın kırılmasına neden olmaktadır. Kuşkusuz getirilen yeni hukuki düzenlemelerle yaratılmak istenen özgürlük ortamına karşı kimi kurum ve kişilerin direnci, bu ilke ve değerleri içselleştirememelerinden kaynaklanmaktadır’’ dedi. Ülkede hukuk devleti, insan hakları, ‘301’ eleştirisi Kretschmer de konuşmasında, yeni TCY’nin çok önemli bir adım olmakla birlikte, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümlerin hâlâ mevcut olduğu görüşünü savundu. Türkiye’de yargı sisteminin ağır eleştirilere uğradığına ve yargının bağımsızlığının tartışıldığına işaret ederek, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Aşkın’a yönelik davayı ve Mehmet Ali Ağca davasını örnek gösteren Kretschmer, 301. madde nedeniyle pek çok gazetecinin yargılandığına dikkati çekti. Kretschmer, hâkim ve savcıların bu maddeyi kullanım sıklığının, Türkiye’yi diğer AB üyelerinden ayırdığını ileri sürdü. Türkiye’de yargı alanında daha esaslı reformlara ihtiyaç olduğunu savunan Kretschmer özellikle işkence ve ifade özgürlüğüyle ilgili çok sayıda davanın açılmasına eleştiri yöneltti. üniversite öğren‘Müşteri değil öğrenciyiz’ Ankara’daki cileri, bir süre önce başlattıkları ‘‘Müşterileşmeye ve piyasalaştırmaya karşı 3 talep’’ kampanyasını, yaptıkları etkinlikle sonlandırdı. Kurtuluş Parkı’nda toplanan bir grup öğrenci, burada ‘‘Tüccar rektör istemiyoruz’’, ‘‘Müşteri değil öğrenciyiz’’,‘‘Okullarımızı, yurtlarımızı, yemekhanelerimizi, kantinlerimizi sattırmayız’’ sloganlarını attı. Öğrenciler, harçlar ve kayıt ücretlerinin kaldırılmasını, üniversitelerde nitelikli eğitim sağlanmasını istediler. (AA) ‘Aşırı güç’ kullanımı ve PKK’nin provokasyonları Arkadaş, senin canını yakan terör örgütünün elemanları Irak’ta. Verdiğin listeye baktım, haklısın. Söz, bunları tek tek yakalayıp iade edeceğim. Aradan aylar geçti. Güneydoğu’dan şehit cenazeleri geliyor ama, Irak’tan yakalanan terörist haberi gelmiyor. Son olarak ABD’nin Ankara’ya ilettiği ‘‘müjde’’ şu: Irak’ta hükümet kurulsun, hemen işe koyulacağım. Görünen o ki, al listever liste dönemi bir süre daha devam edecek. ABD’nin Ankara’ya öteki müjdesi de terör örgütünün Avrupa’daki para kaynaklarını bulup kesmek! Avrupa’dan Ankara’ya ulaşan haberler ise hiç de şaşırtıcı değil. Girişte vurguladığımız gibi, şehit cenazeleri daha toprağa verilmeden Avrupalı milletvekilleri Ankara’yı mektupladılar. İçinde ‘‘terörün’’ sözcük olarak bile hiç geçmediği mektup, AB’nin, Türkiye’nin sadece ‘‘Kürt sorunuyla’’ ilgilendiğini bir kez daha ortaya koyuyordu. ??? Ankara’daki görünüme geçelim... Terörle Mücadele Yasası’nın yeniden raftan indirildiği haberleri vardı. Öyle anlaşılıyor ki, tozunu alacaklar, yerine koyacaklar. Avrupa’nın hemen her yerinde şu durumu gördük: Terörle karşı karşıya gelen bir ülke, ilk iş olarak terörle mücadele yasasını gözden geçirdi. Yeni yasa çıkardı. Ankara’da ise hükümetin bütün kanatları terörle mücadele deyince ilk şunu söylüyor: ‘‘Demokrasiden vazgeçilemez.’’ Vazgeçilsin diyen kim? Asıl terörle mücadeleden vazgeçilirse, o gün demokrasi gemisi usul usul su almaya başlamış demektir. Terörle mücadele için tüm dünyanın ortak hareket etmesi gerektiğini söyleyen Başbakan, Meclis çatısı altındaki partilerle bile ortak hareket etmeyi başaramıyor. Bu durumda yabancılar bize şunu söylese yeridir: ‘‘Kardeşim, bize kızıyorsunuz, iyi güzel de... Önce siz ne yapmak istediğinizi, terörle nasıl mücadele edeceğinizi söyler misiniz?’’ ??? Şu sözler dün Başbakan Erdoğan’ın ağzından döküldü, Anadolu Ajansı dahil, meslektaşlarımızın teybinde kayda geçti: ‘‘Eğer legal bir yaşam içindeyseniz, demokratik bir yaşamı, hayatı sürmek istiyorsanız zaten kaçmaya, göçmeye gerek yok. Elde silahla dolaşmaya gerek yok. Silahsız bir şekilde masaya gelirsin, her şeyi konuşursun. Bu siyasi parti de bu noktada bir defa PKK’nin bir terör örgütü olduğunu kabul etmek durumundadır. Bunu AB ülkeleri, ABD kabul etmiştir. Herkes kabul etmiştir. Yani bunların hiçbiri bu işi bilmiyor, anlamıyor, sadece bir siyasi parti mi anlıyor? Burada bir defa konumunu belirlemesi lazım.’’ İlk 3 tümceyi çekip alsaydık, bambaşka bir anlam ortaya çıkıyordu. Devamında Başbakan’ın DTP’yi de kapsayan bir değerlendirme yapmaya çalıştığı dikkati çekiyor. Ancak ne yapmak istediği pek anlaşılmıyor. Acaba Başbakan bir muhatap yaratmaya mı çalışıyor? Böyle bir niyet varsa, yanlış olur. Ankara ile Güneydoğu’da yaşayanların arasına bir temsilci girerse, ucu nereye varır, bilinmez! Aklı başında hiçbir hükümet, halkıyla arasına aracı koymaz... ankcum?cumhuriyet.com.tr AP’nin iki üyesi kınadı BRÜKSEL (ANKA) AP üyeleri Joss Lagendijk ve Cem Özdemir, Türkiye’deki durumdan ‘‘büyük kaygı’’ duyduklarını bildirdiler. Türk polisinin Diyarbakır ve Kızıltepe’de ‘‘aşırı güç’’ kullanmasını kuvvetli bir biçimde kınadıklarını belirten iki milletvekili, ‘‘Aynı zamanda PKK’nin provokasyonlarını da kınıyoruz’’ dedi. Lagendijk ve Özdemir, ortaklaşa yayımladıkları açık mektupta meslektaşlarının dikkatini Türkiye’deki son olaylara çektiler. Mektupta, ‘‘Diyarbakır ve Kızıltepe’deki polis kuvvetlerince kullanılan aşırı gücü kuvvetle kınıyoruz. Otomatik tabancaların kullanılması uluslararası hukukun açık bir ihlali’’ denildi. Türk hükümetinin olaylarını soruşturmaya ve yargıyı sorumlu güvenlik görevlileri hakkında dava açmaya çağıran iki milletvekili, ‘‘Aynı zamanda PKK’nin provokasyonlarını şiddetle kınıyoruz. Liderleri bilinçli olarak şiddetli patlamalar ve ayaklanmaları kışkırtıyor’’ ifadelerini kullandı. Doğru dürüst bir yaşam inşa etmek isteyen çoğu Kürt’ün PKK’nin ‘‘askeri’’ kanat liderlerinin rehinesi olmaması gerektiğini savunan Lagendijk ve Özdemir, Güneydoğu’daki en önemli sorunların, sosyal ve ekonomik geri kalmışlık ile ‘‘kültürel haklar’’ olduğunu belirttiler. Milletvekilleri şöyle dediler: ‘‘Ancak bölgeyi ekonomik açıdan geliştirme ve kültürel hak sağlama çabaları, PKK’nin tutumunu değiştirmemesi halinde boşuna gidecek. PKK liderleri, ETA’nın bir süre önce ilan ettiği tek taraflı ateşkesten yanlış dersler çıkarttı. Çatışmaları yoğunlaştırarak değil, her türlü şiddetten vazgeçerek görüşmeler için saygın bir muhatap olunur.’’ EMNİYET HAZIRLADI Gülen’i ‘aklama’raporu ? Baştarafı 1. Sayfada Başbakan’ın hukuku engel sayan açıklamalarının ‘maksadı aştığı’ vurgulandı Danıştay’dan sert yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay Genel Kurulu, bazı enerji lisanslarıyla ilgili iptal kararları nedeniyle kendisini ‘‘engel’’ olarak gören Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert yanıt verdi. Danıştay Genel Kurulu, Erdoğan’ın açıklamalarının Danıştay’ın anayasal konumu ile bağdaşmadığına işaret ederek ‘‘Hukukla bağlı olması gereken Sayın Başbakan’ın, Danıştay’ı, dolayısıyla hukuku, icraatına engel sayması kabul edilemez, maksadı aşar nitelikte talihsiz bir açıklamadır’’ değerlendirmesini yaptı. Danıştay Genel Kurulu dün yaptığı toplantıda Başbakan’ın açıklamalarını değerlendirdi. Oybirliği ile yapılan açıklamada şöyle denildi: ‘‘Kuvvetler ayrımı ilkesini benimseyen ayrı bir idari yargı sistemini öngören ve bu bağlamda Danıştay’a, yüksek mahkeme olarak anayasasında yer veren bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, yasama, yürütme ve yargının birbirlerini engel olarak görmeleri ne demokratik teamüllerle ne de hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaktadır. Danıştay kurulduğundan bugüne 138 yıldır hukuka bağlı devlet idealinin gerçekleşmesinde anayasal konumunun gereği olan hukuka uygunluk denetimini noksansız yapmakta ve bu görevini sürdürürken yalnızca hukukun üstünlüğünü hedeflemektedir. Ancak hukukun üstünlüğü hedefinin sadece yargı organlarınca değil yürütme organları tarafından da benimsenmesi zorunlu olup bu hedefe ulaşılabilmesi yürütme organının kendisini hukukla bağlı sayması hukuku içine sindirmesi ve tüm uygulamalarını bu çerçevede yapmasına bağlıdır. Belli platformlarda özenli bir üslupla tartışılması mümkün olan yargı kararlarının siyasi tartışmalara konu edilmesi düşünülemez. Sayın Başbakan’ın Müteahhitler Birliği Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Danıştay’ı icraatına engel sayması yürütme organının işlevi ve yüksek mahkeme olarak Danıştay’ın anayasal konumu ile bağdaşmamaktadır. Hukukla bağlı olması gereken Sayın Başbakan’ın Danıştay’ı , dolayısıyla hukuku icratına engel sayması kabul edilemez.’’ Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. HACER YONEY amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylem yaptıklarına dair bilgi ve belgeye rastlanılmadığı’’ belirtildi. Mahkemenin Emniyet Genel Müdürlüğü’nden herhangi bir rapor istemediği öğrenilirken avukatların 3 Mart 2006 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü raporunu ‘‘beraat kararı aldırmak için kullanması’’ soru işaretleri doğurdu. Duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, dava dosyasının 28 klasörden oluştuğunu, dosyayı inceleyemediği için esas hakkındaki mütalaayı hazırlayamadığını söyledi. Duruşma mütalaanın hazırlanması amacıyla ertelendi. Sağlık sorunları nedeniyle Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen, hakkında Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 2000 yılında, ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’’ gerekçesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesine göre, 10 yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılması istemiyle dava açmıştı. Dönemin DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından hazırlanan 79 sayfalık iddianame, 12 bölümden oluşuyordu. Fethullah Gülen’in 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın kesin hükme bağlanması, 4616 sayılı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca ertelenmişti. Gülen’in 5 yıl içinde aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlemesi durumunda dava yenilenecek, bu süre içinde aynı cins veya daha ağır bir suç işlememesi durumunda ise dosya işlemden kaldırılacaktı. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle